26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

DOĞUMUNUN 100. YILINDA (18 MART 1914 / 5 MAYIS 1953) Orhan Burian deyince.. Denemeci, eleştirmen, incelemeci, araştırmacı, oyun yazarı, akademisyen, çevirmen Orhan Burian, kültür, edebiyat, dil, deneme, eleştiri, tiyatro, sinema, felsefe, tarih, eğitim, ahlak, hümanizma, Rönesans gibi geniş bir alandaki derinlikli, öncü düşünceleriyle ve yapıtlarıyla var oldu. Cumhuriyet hümanizminin önderi, mimarı Atatürk’e “Asya’nın Rönesansıdır” diyen Orhan Burian’dan kalanlar, onun, insanı insan yapan değerlerle donanmış, pırıl pırıl bir bilim adamı olduğunu kanıtlıyordu. Bilimsel, nesnel, yenilikçi, yapıcı deneme ve eleştirilerinde, insan ve toplumu asıl almış ve “İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir” düşüncesiyle yaşamıştı. Eşitlik ve özgürlüğe adadığı genç ömrünü insanlaşma davasına feda etmişti. Aydınlığımızın, kültürümüzün, düşünce dünyamızın, sanatımızın, edebiyatımızın, bu sıra dışı ve cesur aydınımıza, akılcı, nesnel, insan sevgisiyle dolu, gerçekçi, alçakgönüllülükle taçlanan düşünce dünyasına, ulaşılmaz genç emeğine, bilgeliğine çok borcu vardır. tav, Zekeriya Sertel ve Behice Boran, Danıştay kararıy- le bu enstitülerin hayatına bakılırsa, bu türlü bir arada ye- ÖNER YAĞCI la üniversiteye dönünce, “milliyetçi” öğrencilerin, “Komü- tişmenin çok hayırlı olduğu görülür. Çünkü böylece cinsiyet nist hocaları istemeyiz!” sloganıyla Dil-Tarih’e girip Anka- efsaneleşmeye elverişli bir sır olmaktan kurtuluyor.” (“Yı- CESUR BİR AYDIN ra Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu’yu tar- kıcı Zihniyet ve Köy Enstitüleri”) Şükran Kurdakul’la Nâzım’dan Armağan’ı hazırlarken (1991) taklamaları, ona zorla rektörlükten istifa dilekçesi imzalat- yasaklı olduğu dönemde Nâzım Hikmet’le ilgili yazılan iki şi- HÜMANİZM DÜŞÜNÜŞÜ maları, Halkevleri binasını kuşatıp İleri Gençler Derneği’ni ir olduğunu saptamıştık: Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun “Yiğidim Hümanizmin “Rönesans’tan başlayarak zamanımıza ka- tahrip etmeleriyle başlayan üniversite ve bilim düşmanlığı- aslanım aman burda yatıyor” dediği “Zindanı Taştan Oyar- dar süregelen ve Avrupa uygarlığının geleneğini yapan; ‘Bu na karşı bir “düşünce işçisi” olarak görüşlerini aktarıyor, lar” ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın Yaprak dergisinde (1 Mayıs Nedir? Nedendir?’ diye soran ve bulduğu yanıtlarla bize Cumhurbaşkanı’nı göreve çağırıyordu: 1950) yayımlanan “En yavuz evladı bu memleketin/ Nâzım bugünkü bilimi, bugünkü sanatı ve bugünkü felsefeyi veren “…Yeni Türk Devleti’ni kurarken onun yaşayıp gelişebilmek ağabey hapislerde çürür” dediği “Bir Şey”. ruh” olduğunu (“Humanizma ve Biz II”), Hümanizm’in bir için laikliği pek gerekli gören düşünüşle, yirmi yıl sonra bilim Acılı Kuşak (Mehmed Kemal, 1967), Duman ve Alev (Ö. “düşünüş” olduğunu, bu düşünüşün de “‘dogma’lardan ka- ve düşünce hayatı için de aynı zorunluğu kabul eden düşünüş Faruk Toprak, 1968), Edebiyatımızda 1940 Kuşağı (Hikmet çınma ve araştırıp deneme gibi iki ana niteliği” bulunduğu- herhalde birdi. Gelecek kuşakları geçmiştekilerin körlüğün- Altınkaynak, 1977), Uğur Mumcu’nun yakın tarihe gezi yap- nu söyleyip ekliyordu: den, uyuşukluğundan kurtarmanın yollarını arayan düşünüş- tığı Kırkların Cadı Kazanı’ndan (1990) sonra iyice merak “Avrupa ve klasikler bize, hem aklına güvendiği ölçüde tü. Türk üniversitelerinin bağımsızlığı düşüncesi, bunun için, ettiğim 1940’lı yıllarla ilgili kitapları okudukça, bu dönemin büyük işler başarmaya aday güçlü insanın güzelliğini göste- aziz ve saygın oluyor. Yine onun içindir ki o düşünceyi bu- cesur aydını Orhan Burian (18 Mart 1914 / 5 Mayıs 1953) recek; hem -yine her ikisi- insanın her zaman eksik, her za- landırmak isteyen her davranış üzüntü, hatta korku veriyor… adıyla karşılaştım. man amaçlarından uzakta kalmaya mahkûm, ama her za- Son olaylar gönülleri de kafaları da bulandıran bu türlü Kurtuluştan Sonrakiler (Yücel, 1946; YKY, 2000) adlı şi- man iyiye, doğruya, güzele erişmek üzere çaba gösteren bir davranışlardır… ir antolojisinde Nâzım Hikmet’in 17 şiirine yer verme cesa- varlık olduğunu öğretecektir.” (“Humanizma ve Biz III”) Olaylar karşısında bir Türk yurttaşı ve bilim işçisi olarak reti gösteren bir kültür insanı olarak belleğime kazıdım Or- “Sanatçının sorumluluğu sanatına ve kendi vicdanınadır” duyduğum kaygıları size açıyor… (Üniversitenin) bir işçi- han Burian adını. diyordu (“Sanat ve Sanatçı”). Güncel ve toplumsal sorunla- si olarak çalışmaya devam edebilmek için sizden yardım ve 1993’te Vedat Günyol’un ilk basımını Çan Yayınları’nda ra akılcı yaklaşan ve çözüm üreten bir aydının denemeleri, umut diliyorum. Bu umudun gücü içimizde sönmesin ki, ya- (1964) yaptığı ve genişlettiği bir kitabı okuyunca Orhan eleştirileriydi okuduğum. sa ve bilime saygıdan ayrılmadıkça düşünce ve söz özgürlü- Burian’ı tanımakta nasıl da geç kaldığımı anlamıştım: De- ğüne sahip kalarak çıkabileceğimize inanalım; gençliği de nemeler-Eleştiriler (Cem, 1993 /Türkiye Bilimler Akademi- BURİAN: “‘UFUKLAR, ‘İYİYE, DOĞRUYA, yılmaksızın, bu temel özgürlüklere inanla çalışan vicdanlı si, 2004 / Dorlion, 2022). GÜZELE’ DİYEREK YOLA ÇIKANLARINDIR. yurttaşlar olarak yetiştirelim…” (“Bir Mektup”, s. 19-21). BU ÜLKÜYE HİZMET EDEN BİR İŞÇİ VEDAT GÜNYOL: ‘ONU TANIMAYA OLMAKTAN GERİ KALMAYACAKTIR!” KÖY ENSTİTÜLERİ VE KARMA EĞİTİMİ CAN ATIYORDUK. HEPİMİZİ BÜYÜLEDİ!’ Kitaptaki son yazı olan “Dileğimiz”de (s. 307), “Güzel SAVUNUYORDU Vedat Günyol önsözde, “Orhan Burian’la ilk kez kar- uğruna yazı yazılır, iyi uğruna, doğru uğruna. Ufuklar, gücü Denemeci, eleştirmen, incelemeci, araştırmacı, oyun ya- şı karşıya geldiğimizde yirmi dört yaşında olmalıydı, ben de yettiği kadar, bu üç uğurda birden yazıp konuşmak istiyor” zarı, akademisyen, çevirmen Orhan Burian eğitim konusun- yirmi yedi. Ben yaşça onun ağabeyiydim, o da başça benim diyerek adıyla özdeşleşen Ufuklar dergisinin çıkış muştusu- da şunları yazıyordu: ağabeyim. Yazılarını Yücel dergisinden okurdum. Biz Yücel- nu veriyor, derginin “bu ülküye hizmet eden bir işçi olmak- “Eğitim geniş anlamıyla düşünülür, yalnız çocuğa ve gen- ciler onu tanımaya can atıyorduk. Cambridge’de öğrenimini tan geri kalmayacağını” yazarak nokta koyuyordu: ce bilgi öğretmek değil, onu iyi ve doğru bir insan olarak bitirip yurda döndüğünün ilk haftasında, bir açıkhava kah- “Düşünce ve edebiyat yapıtlarına yaşamın olay ve sorun- topluluk içinde yaşamaya hazırlamak diye alınır ise, ona te- vesinde buluştuk. Zekâsı, bilgisi, alçakgönüllülüğü, nazikliği larına hep, daha iyi insanlar olabilmek için onlardan daha mellik eden bir ahlak anlayışı aramak gerekir” (“Uygarlık ile hepimizi büyüledi” diyordu. Ardındaki Ahlak”). iyi nasıl yararlanabiliriz diye bakalım… İyi ve doğruya bağ- lanan insan mutlaka güzeli yaratır. Ufuklar, ‘iyiye, doğruya, BURİAN’IN İNÖNÜ’YE MEKTUBU! Köy Enstitülerini ve karma eğitimi savunuyordu: güzele’ diyerek yola çıkanlarındır.” Yücel ve Ufuklar’daki yazılarından bir kısmının ve kısa “Resmi-özel her topluluk, şimdi Köy Enstitülerini kötüle- yaşamöyküsünün (“Hal Tercümem”) yer aldığı kitapta, Or- mekle meşgul. Gözler buralara birer ahlaksızlık yatağı, yur- Vedat Günyol’un hediye ettiği Ufuklar’ın son sayısından han Burian’ın dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye yaz- du tehlikeye düşüren birer barut fıçısı diye bakıyor. Çocuk- (Orhan Burian Özel Sayısı, Eylül 1953) öğrendim ki 1936- dığı bir mektup vardı. lar kız erkek bir arada yetiştiriliyor diye softa kafalar habi- 1953 arasında Yücel, Ülkü, Tercüme, Söz, Devlet Tiyatrosu, 11 Mart 1947 tarihli bu mektubunda, Pertev Naili Bora- re ortalığı bulandırmaya çalışıyorlar. Oysa tarafsız bir göz- Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Belleten, >> 10 21 Mart 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear