26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Taşrada aşk, devrim, sanat… Aşk doğada, hayatın yelpazelediği kaçınılamaz bir gerçeklik olarak yaşanacaktır elbette ama devrim, sanat öyle mi? Aşk, doğanın veya genelde hayatın dayattığı bir “zor”dur canlıya. Ne ki biz aşka, devrime yazılan her güzel sözü sanat bağlamında alabilir, bunlara şiir-öykü diyebilir miyiz? Aşk emeksiz de varlık bulabilir ama devrim de sanat da ancak emekle kurulur. DTÜ çıkışlı romancılara değindiğim yazıma farklı duygular”ı (İA, 95) terk etmezler yine de. Yaşadıkları onca tepkiler geldi. Bu arada romanlarına yer açtığım Sü- yoksulluğa, yoksunluğa karşın yakalarında yine de gariban O heyla Acar’ı unutmuşum. Feride Çiçekoğlu’nun Mil- bir erdemlilik, tok duruş taşırlar inatla. Büyük tutkuyla şiir- föy ve Arkadaşları’ndaki çizimleri Senta Urgan’ın yaptığını öyküye sarılmış, yaşadıklarından süzerek kaleme aldıkları yazmayı unuttuğum gibi. Öyküleri üzerinde durduğum Ha- her şiirin-öykünün “güzel” olduğundan emin kendilerini lil Genç’se ayrıca roman yayımladığını da aktardı. Eksiklik gerçekleştirmek için çabalayan, daha doğrusu çırpınan biter mi? Yeni bilgiler de gelecektir, görürüz. prematüre birer 68’lidir onlar. ODTÜ’lü romancılar iyi eğitimli ailelerin çocuklarıydı, YARIM YÜZYILDIR AKAN AŞK VE DEVRİM cumhuriyet ardılı aile ortamında çoksesli bir kültürel Romanlarda temel izleği “kendini gerçekleştirme” yönündeki iklimde boy atıp yetişmiş, bireyliğe geçiş sürecini işte bu tutku oluşturuyor. Bir kanadı aşkta, ötekisi devrimde kendiliğinden yaşamış olmalıydılar. Bu olgu, taşradan da çırpınırken şiir-öyküde kendilerini gerçekleştirebilmek için gelseler, kültürel açıdan daha kapalı bir çevrenin etkilerini yüksek beklentiyle durma didinen gençler için bir “sanatçı de taşısalar taşralılık kalıbını yırtmalarının önünü açtı romanı” (bildungsroman / künstlerroman) kategorisi düşünmek onların. Kolejli olsunlar olmasınlar, onlar kendilerinde gerekmiyor, ancak Tahir, taşra kökenli de olsa bunu “içerden” içkin bu ruhla ODTÜ’nün kapısına dayanabildiler. yaşamamış hiçbir yazarın kavrayamayacağı saydamlıkta ODTÜ’lü romancıların bende oluşan imgesi bu özetle. yapılandırılıyor anlatısını. tekil duruş, bir “yazınsal zor” bağlamında alınamasa da tek ‘İYİ EDEBİYAT KOLEJİ’ İkinci Adım, alaysaması kara anlatıya evrili, neredeyse başına bir “ada zoru” etkimesi yayabilir görece. Tahir Abacı, yıllar önce bu başlığı taşıyan yazısında aykırı gerçekçi bir göstermecilikle kurulurken O Sevdalar BİR ‘YÜREK ŞÖVALYESİ’: TAHİR ABACI… özetle şöyle demişti: Ezeldendi, dramatik yapıda bir bütünlükle geliyor. Bu Tahir Abacı’nın, tam da böyle bir çağa dönük, “Seçilmişlik şartlanmasıyla ‘iyi’ okullar bitirmiş olmanın nedenle ilk romanda kişiler daha çok tipolojik kuruluma Cumhuriyetin parlayan yıldızı 1968’i odaklayan, o yılların ‘iyi edebiyat’ı da otomatik biçimde sağladığını sananlar sahip, ikincisinde karakteristik yapılandırma öne çıkıyor. toplumsal koşullarında kendilerine gerek yazında gerekse hep olmuştur. Ancak uzun erimde ‘hayat mektebi’ni bitirmiş ‘İKİNCİ ADIM’DAN SON ADIMA: yaşamda, bunu kucaklayacak siyasa doğrultusunda yol edebiyat, daha gerçek ve daha kalıcı olmuştur.” “Kolejlileri ‘O SEVDALAR EZELDENDİ’… arayan bir avuç yeniyetme gencin romanı sayabileceğimiz hakir görmek gibi bir niyetim de yok, kompleksim de yok. İtalyan yeni gerçekçi sinemasında işlenen gençlik-ümit O Sevdalar Ezeldendi’yi, İkinci Adım ([İA]1999; İkaros, Biyografimde benim de ‘kolej mezunu’ olduğum yazılıdır.” ikilemini işleyen filmlerdekine benzer kahredici kederle 2019) yapıtıyla birlikte almayı yeğledim. Aynı tarihsel “Sonuçta onlar da gençti, ‘iyi’ çocuklardı, ancak koleje ‘sen yarattığı müthiş atmosferle örüntülüyor romanları Tahir. dilimde aynı evrenler üzerine kurulu birbirine ayna tutan farklısın, sen başkasın’ diye gönderilmişlik, okul arkadaşlarımın Üstünkörü bakışla sanki çizgiselmiş gibi algılanabilecek yapıtlardı çünkü bunlar. çoğunun her hallerine sinmişti.” “‘Kolejli’ olgusunu ‘simgesel’ yaklaşımın ardında farklı bir derinlik, katmanlaşma Romanlar uzun yıllara yayılmış ya da aralarına yıllar bir metafor olarak kullandığım açık.” getiriyor denebilir taşraya, adeta o filmlere eklenebilecek girmiş, farklı zaman eşiklerinde verimlenmiş görünüyor. “Osmanlı’da kolej yoktu ama ‘iyi aile’ çocukları, özel sinopsis doruğu halinde. Yapıtlardan ilki (İA) 1975-1997, ötekiyse (OSE) 1970- hocalardan ders alırlardı.” “Oysa günümüzde, bir yandan Olguya bakıştaki kavramsallık açısından, edebiyat bağlamında 2023 evresinde tamamlanıyor. Belli ki Tahir’in, kendisinin yurtdışı gezilerinde çattığı keyifleri sosyal medyada alabildiğine özgün bir yapıt çıkarıyor ortaya. Bu yanıyla göz de yakın olduğu yaşlarda anlatısını kaleme almaya paylaşıp, havuzlu eğlentilerde içki kadehlerini kameranın ardı edilmemesi gereken romanlar bence bunlar. Kasalar dolusu başladığı, araya zaman girince bu çağlardan uzaklaşsa da (ve herkesin) gözüne sokup, bir yandan da coğrafyasız / hurufatla elde dizilerek yayımlanan taşra gazetelerinin sanat anlatı evrenlerini gerçekçi bir zemin üzerine oturtabilmek tarihsiz ürünleriyle ‘iyi edebiyat’a talip ‘kolejliler’ eksik sayfaları (İA), “ikinci el olarak, bin bir hevesle ve baba(y)a amacıyla buna dönük yoğun çaba harcadığı anlaşılıyor. değil, lakin gerçek ve kalıcı edebiyat, somut coğrafyalarda yalvarıp yaka(rıl)arak aldır(ılan)” (OSE, 71) yazı makineleriyle Nitekim O Sevdalar ezeldendi’nin arka kapağında, bunu ‘hayat mektebi’nde pişmiş edebiyattır!” unutulmaz akış ivmesi kazandırıyor anlatısına Tahir Abacı. dillendiren not öylece duruyor. (Cumhuriyet Kitap; 27 Şubat 2020) Hele günümüz genç şair-yazarları mutlaka okumalı bunları. Tahir Abacı, bir biçimde tanıklığını yaptığı kestirilebilecek Tahir, ODTÜ’lü romancıların da çıktığı işte bu “hayat ODTÜ çıkışlı yazarlarla girdik konuya. Bayram soluması o delikanlıları “şövalye yürekler” (İA, 26) diye anıyor. Liseyi mektebi” fırınında pişmiş edebiyat örneği romanla geliyor: bir yazı (04.04) ardından 18 Nisan’da bu kez yine ODTÜ bitirmiş, bitirmek üzere yaşları 17-18’lerde gezinen bu güzelim O Sevdalar Ezeldendi ([OSE] Sözcükler, 2023). kökenli Fatih Atila’ya geleceğim. taşra delikanlıları yaşamla sanatın gerçekliği arasında bocalaya Kimileyin toplumsal gelişmeler, “yazınsal zor”u, 21 Mart Dünya Şiir Gününüz kutlu olsun efendim… n yalpalaya yol almaya çalışır. “siyasal zor”la çakıştırıp buluşturarak birlikte yol Ama “aşk hali, (onları) sıyırıp geçe(rken)” (OSE, 131) almalarını sağlayabilir. 1968 kuşağıyla bir kez daha www.sadikaslankara.com, her perşembe öy- cinsellik karşısında deneyimsizlikten başları dönse de parlayan devrimci edebiyata biraz da bu gözle bakılabilir. kü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncel- ümitleri peşinde, “[ö]zlemle ardına düştü[kleri] kutsal ODTÜ’lü yazarlardakine benzer değerler dizgesine bağlı lenerek sürüyor. LEYLA HACIZADE PAMUK’TAN ‘RUS EDEBIYATINDA NEOSENTIMENTALIZM’ on dönem dünya edebiyatında yeni bir edebi eğilim olarak akımını değil, çağdaş Rus edebiyatı, tarihi süreci içerisinde kadın ortaya çıkan, fakat çağdaş Rus edebiyatında kendine da- imgesinin Rus edebiyatındaki yeri, çağdaş Rus kadın yazarlar S ha çok yer edinen neosentimentalizm akımı kadın imgesi- gibi kapsamlı konuları da irdeliyor. ne ağırlık verir ve kadının toplumdaki yerini irdeler. Yazar bunu yaparken sadece teorik bir çalışma yapmakla ye- Rus kadını, tarihi gelişim içerisinde çeşitli zorlukları aşmış, kendini tinmiyor aynı zamanda çağdaş Rus edebiyatından eser örnekleri ifade etmeye çalışmıştır. Günümüzde ise önceki dönemlerde yaşa- de seçerek çeviriyor ve değerlendiriyor. n dığı hayal kırıklıkları ve bastırdığı fırtınalara güncel sıkıntılarını ekler. Leyla Hacızade Pamuk, Rus Edebiyatında Neosentimentalizm Rus Edebiyatında Neosentimentalizm / Leyla Hacızade Pamuk (Çizgi Kitabevi) adlı incelemesinde, sadece Neosentimentalizm / Çizgi Kitabevi / 159 s. / 2023. 18 21 Mart 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear