Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkiye’nin çağdaşlaşma
serüveninde edebiyat!
de değişmek’ anlamı, dincilerin elinde kötü bir kav- sı süreç çağdaşlaşma serüvenini içerir iyi-kötü.
ram durumuna getirilmişti. ‘Asrilik, züppelik, köksüz- 1960’larda ne zaman ki “planlı kalkınma”ya geçilir.
lük, yüzeysizlik, dinsizlik anlamına gelmeye başladı. İşte bu süreçte de modernleşme yolu ve sıkın-
Terimi ‘muasırlaşmak’ biçiminden kullanan Zi- tıları başlar. Çünkü geleneksel yapıdaki itiraz ve
ya Gökalp, belki de bu talihsiz anlamlardan, anlamı uyumsuzluk bu dönüşüme ayak uyduramaz.
hiç bilinmeyen bir sözcük bularak kurtulmaya ça-
Batılı ol(a)mayan bir toplumu dönüştürme, ya-
lıştı; Arapça sözlüklerden o zamana dek kimsenin ni Batı’ya entegre etme / modernleştirme çabaları
duymadığı, bilmediği bir sözcük bulup çıkardı. ‘Ze-
“itiraz”ları içerir her dönemde. “27 Mayıs”la başlayıp
nim’ biçimindeki bu sözcük, Gökalp’in kendi yazıla- “12 Mart”, “12 Eylül” hatta “28 Şubat” ile devam eden
rında bile tutmadı, kendisi ‘muasırlaşmak’ terimini
süreçler bu dönüşümün sıkıntılarının sonuçlarıdır.
sonuna kadar kullandı.” (*)
ÇOCUK KALAN CUMHURİYET
ÇAĞDAŞLIK / MODERNLİK
Sürekli yinelenegelen “vesayetçi Türkiye Cum-
Ne yanıyla bakarsak bakalım, dil çağdaşlaşma-
huriyeti” söylemi acaba “yeni Cumhuriyet” ya da
sını yenilik/yenileşme olarak alırken, toplum yaşa-
“ikinci Cumhuriyet” veya “yeni Türkiye” arayışında
mındaki her yeni atılımı da çağa uyma biçiminde
ne / neyi bulmak / inşa etmek derdindedir?
değerlendirmek kaçınılmaz.
Türkiye’nin bu süreçte, yaşadığı en önemli sıkıntı
Bunu edebiyatın / sanatın / kültürün doğası-
aslında demokratikleşememesidir. Ortaya çıkan et-
na yansıtarak bir tanım getirdiğimizde de gene iki
nik çatışmayı salt insan hakları / özgürlükleri bağ-
kavramla açıklamalar yaparız kaçınılmaz olarak.
lamında ele almamak gerekir.
Bazen bir çıkmaz hatta ikilem gibi görünse de
Planlı kalkınmanın demokrasi kültürüyle içselle-
çağdaşlık “yenilik” / “uygarlık” olarak alınabilir el-
şerek yapılanmaması, buna uygun bir anayasa var
bette. Bu bağlamda da “çağdaşlık”la “modernlik”i
edememesi siyasi geleceğini birikime dönüştüre-
karıştırmamak gerekir.
memesi sonucudur.
Gerçi her ne kadar Püsküllüoğlu moderni “çağcı-
Devlet aygıtı “tek parti” zihniyetine dönüşerek
lık” olarak niteleyip “içinde yaşanılan çağa, günlere
egemen dili kurmaya yönelince; bu kez komplo te-
uyum” biçiminde bir tanım getirse de “modern” / “mo-
orileri ve çatışma iklimi yaratılmaya başlandı.
dernlik” / “modernizm” daha geniş bir anlamı içerir.
ÇOKSESLİ TOPLUM YARATMAK
Modernite, endüstrileşmeyle başlayan bir olgu.
Türkiye’nin çok sesli bir toplum olabilmesi ancak
“Klasik”in yıkılması, dahası onun yerini alanın tanı-
demokrasi kültürünü inşasıyla mümkün. Tek-parti
mı bunu içerir. Yani “yeni hayat” tarzının ve “yeni
zihniyetinden kurtulamayan siyasi anlayış, toplumu
ekonomi”nin birbirine bağlı / bağımlı olarak getir-
KAVRAMSAL BAKIŞ
kutuplaştırdığı gibi dayatmacı bir politikayı da ege-
diklerinin adı / anlamı…
Çağdaşlık kavramı öteden beri sıklıkla kullanılır dili-
men kılmaya çalışmaktadır.
Her “yeni” modern demek değildir; ama top-
mizde. Hatta bir ön takı, sıfat olarak eklemlenerek de
Dini, İslamı yeniden inşa etmek, “din devleti” mo-
lumsal hayattaki her değişim/dönüşüm modernli-
birtakım nitelemeler yapılır. “Çağdaş Türkiye. Çağdaş
deli yaratmak çabası yerine demokratik kültürü ege-
ği ortaya çıkararak yeniliklere kapı aralar diyebiliriz.
Yaşam. Çağdaş Kültür. Çağdaş Dil. Çağdaş Edebi-
men kılmak kaçınılmaz. “Yeni Anayasa”nın en temel
Bunun kuruluş yeri / barınağı da kenttir. Kurulan
yat”. Zaman zaman “çağının çağdaşı olmak” kavra-
gündemi bu olmalıdır.
mekânları tanımlayan, yaşanan hayatı biçimleyen
mına vurgu yaparım. Peki nedir “çağdaşlık”.
Yaratılan otoriter tutum, halk egemenliğini sayı-
endüstri ve sanayidir. Kültür / sanat / edebiyat ise
Sözlüğünde şunları yazar Ali Püsküllüoğlu: “Ay-
sal ölçüye vurarak destek almak gibi bir basiretsiz-
bunun üzerine inşa edilir. Bu nedenledir ki 19. yüz-
nı çağda yer alanlardan, olanlardan, geçenlerden
liği benimseme eğilimindedir bugün.
yılı modernliğin başlama çağı olarak ele alırız.
ya da yaşayanlardan her biri. (muassır) İçinde bulu-
Levent Köker’in Şerif Mardin’den yola çıkan altını
Türkiye’de, çağdaşlaşmayı “Batılılaşma”, mo-
nulan çağda yer alan, olan (çağdaş toplumlar). Ça-
çizdiği şu gerçeklik, aslında, modernleşme sıkıntımı-
dernleşmeyi de “yenilik” olarak tanımlayageliriz ço-
ğın koşullarına, anlayışına uyan, gelişmiş, ileri, uy-
zın bu süreçte halen yaşandığını da göstermektedir.
ğunlukla. Oysa, modernleşme Batı’da Rönesans’la
gar (çağdaş düşünce).”
“Yenileşme hareketlerinin öncü gücü olan ‘bü-
/ yenilik düşüncesiyle toplum hayatına girmiş, eko-
Evet, biz, çağdaşlığı iki anlamda kullanırız sıklıkla; biri
rokratik’ intelligentsia modern bir toplum kurma he-
nomik ve kültürel değişimlerle gelişip evrilmiştir.
çağdaş olan/ı diğeri de çağdaşlık/ı, çağdaşlaşabilmek/i
defini süreç içinde benimsemiş olsa da hem için-
Geleneksel toplumların bu “geçiş süreci”ne uyup
içerir. Yani aynı çağda olmak/yaşamakla; “çağın ko-
den çıktığı bu kültürel özellikleri tümüyle silkip ata-
uymadıklarında belirleyici güç gene ekonomik ya-
şullarına, gereklerine, gidişine uymak” uygarlaşmak/
mamış, hem de demokrasiye izin verici öğelerden
pılanmalarıdır.
uygar uluslar düzeyine erişmek.
yoksun bir kültürü radikal bir biçimde değiştirme-
Niyazi Berkes ise Türkiye’de Çağdaşlaşma yapı- BATILILAŞMAYLA GELEN
yi hedeflemesi nedeniyle, devletle halk arasında-
tında bu kavramın kökeninden söz ederken şunun Bu anlamda Türkiye, Osmanlı’dan devraldığı miras-
ki ilişkileri sağlayacak ara yapıların bulunmadığı bir
altını çizer: “Aslındaki sözcük, saeculum sözcüğü, la bir Batılılaşma ikilemini yaşarken, çağdaşlığı öne
toplumsal örgütlenmeyi hemen hemen aynen koru-
“çağ” anlamına gelir ki Arapça’da bunun karşılığı alır. Yani “uygar Batı”ya yüzünü dönerken toplumu
yarak ‘modernleştirici’ düşüncelerini pratiğe aktar-
olan asr sözcüğü son zamanlara değin Türkçe’de her açıdan yenileştirmeyi amaçlar. Sosyo-ekonomik
mışlardır.” (**)
yapısı el vermese de; kurumsal bir yeniden yapılan-
‘asır’ olarak kullanılıyordu. Laiklik teriminden önce
asrilik biçiminde bir sözcük kullanılıyordu. maya gider. Toplumu inşa sürecindeki yaptırımları “KÜLTÜRÜN TOPLUMSAL DİNAMİĞİ”
VE EDEBİYAT
Bu sözcük secularism sözcüğünün kapsadığı anlamı ise “modernleşme” yolunu açmaya dönüktür.
taşısa da Cumhuriyet döneminden önceki dönemde “Modern devlet”i kurma düşüncesinin yolu eko- Çağdaşlık ve modernlik düşüncesinin toplumu-
‘çağa uymak’ ya da ‘onun gereklerine uyacak biçim- nomik kalkınmadan geçiyor. 1923-1960 ara- muzda yer etme serüveni görüldüğü üzre sanrılı
>>
26 26 Ekim 2023