25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

K itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Çocuk cumhuriyetinin kitap sandığı... Çocukken belki hiç olmamıştır kitap sandığınız, doğru, ama yamru yumru da olsa bir kitap sandığı kalsın istemez misiniz peki arkanızda sizden? ıl içinde öykü, roman, oyun, deneme, eleştiri gibi yazınsal türlerde neredeyse bin yapıt üretilirken yirmi altı yazıda bunların kaçına yer açabilirsiniz “Kitaplar Adası”nda? Üstelik ciddi bir çocuk, genç yazını da var ayrıca… Nitekim tam bir yıl geçti, tek bir yazıyla olsun üzerinde duramadım çocuk genç yazınının… Oysa on yıl önce Seza Kutlar Aksoy, Şişko Patates (2006) adlı güzelim yapıtına eklediği mektubunda şöyle demişti: “Kitaplar Adası başlıklı yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Özellikle çocuk ve gençlik yazınına zaman zaman değinmeniz nedeniyle de kutluyorum sizi. Yirmi beş yıldır çocuk ve gençler için yazan biri olarak. Ne yazık ki yetişkin edebiyatı ile ilgili yazı yazanlar çocuk yazınını göz ardı ediyorlar. Sanki farklı bir edebiyat türüymüş gibi, ya da çocukken okumayı sevmeyen biri büyüyünce kitap okurmuş gibi. Sanırım çocuk yazınına gereken önem verilse ve iyi ürünler tanıtılsa geleceğin kitap okumayan yetişkinleri bu denli çoğalmazdı. Sizin çabalarınız bu yüzden çok önemli.” (3 Temmuz 2006) Seza Kutlar Aksoy düş kırıklığı yaşıyordur, kuşkum yok. Yirmi altı yazıda çocuk genç yazınına yer açabilmek iyice güçleşecek bundan böyle. Baksanıza, Aksoy’un yapıtlarını bile değerlendirememişim henüz… Çocuk genç yazınının üretken adlarından İncilâ Çalışkan da, Kutlar Aksoy’ca ulaştırdığı kitapları arasından taşıveren mektubunda, özetle diyordu ki; “Yurdumuzun zenginliğinin, değerinin bilineceği zamanları yaşayabilmek umuduyla…” (19 Eylül 2013) Çalışkan’ın bir kitabıyla girelim yazıya: Babamın Kitap Sandığı… (Bu, 2000; onuncu basım, 2013) “BABAMIN KİTAP SANDIĞI”… Kitabın adını taşıyan öyküsünde Çalışkan, anlatıcı ablanın ağzından iki kardeşini, anne babasıyla anneannesini, aile yaşantısını aktarıyor bize. Anne baba “sağlık hizmetlerinde çalışan az maaşlı küçük memur”dur. Yakın köyde çalışan baba, işine bisikletle gider S A Y F A 3 0 n 1 5 Y gelir, soba başında sıklıkla bisikletini onarır, yeni bir bisiklet alma hayali kurar sürekli… Bu hayalin gerçekleşmesi olasılığı doğunca, aile sevince boğulur. Babanın babasından kalan ev satılacak, payına düşenden baba da kendisine bisiklet alabilecektir. Umutla komşu ilçeye gider baba, ne ki küçük kardeşi ciğerlerinden hastadır, iyileşmesi için para gerekiyordur. Evin satılması da bu yüzden gündeme gelmiştir zaten. Baba, payına düşeni gönüllülükle babaanneye bırakıp, çocukluğunun tek eşyası, kendisine ait, “yer yer boyaları dökülmüş kitap sandığı”yla döner… Ablayla kardeşler, sonrasında bu kitap sandığının içinde büyülü yolculuklara çıkacaklardır, “okudukça düşleri(ni) körükleyen” masallar, romanlar, şiirler eşliğinde… Anlatıcı abla şöyle aktarır yeni durumu: “Bütün yaz ‘Babamın Kitap Sandığı’ bize masallar, öyküler, şiirler, piyeslerden oluşan büyülü bir dünya yaşattı. (…) Kendi masallarımızı yaratıyor, sonra birbirimize anlatıyorduk. …[B]ir düş kurma yarışması…” Eskiden büyüklerin kitap sandığı olurdu, kitaplar birer değerli eşya halinde saklanırdı bunların içinde. Şimdiyse çocukların oyuncak sepeti var belki, ama büyü yayan bir sandıkları olduğunu sanmıyorum. Sizi bilmem, kitaplığımın önem verdiğim bir el altı köşesinde masallar, söylenler yer alıyor; sıklıkla uzanıp, bir tat yoğunlaşması yaşıyorum bunlarla. Sandık değilse de kitaplık büyüsü sürüyor… MASALDAN HİÇBİR ZAMAN KOPMAMAK… Şahsene Camız, Kahveci Güzeli (Resimleyen: Mustafa Delioğlu; Can Çocuk, 2014) başlıklı masal kitabının “Önsöz”ünde masal okuma alışkanlığı sürse de çözülmüş görünen dinleme göreneğinin önemini vurguluyor: “Masallarımızı dinlerken, yazarken şaşırdığım çok oldu. Bir tanesini, kentte doğup büyümüş bir hanımefendiden dinlemiştim. Çok benzeri, uzak bir dağ köyünde yaşıyormuş, onu da dinledim. Batıda anlatılan bir masalın çok benzerini İç Anadolulu bir bey anlattı, başka bir isimle.” “Kısacası, öyle çok sevilip E K İ M 2 0 1 5 anlatılmış ki masallarımız, ulaşımın çok güç olduğu dönemlerde bile Anadolu yaylasını dolaşmış; doğudan batıya, batıdan doğuya, kuzeye ve güneye, güzel anlatıcılarıyla.” “Sevgili Büyükler! Bu masalları, önce sizin okuyup öğrenmenizi isterim.” “Televizyonunuzu bir süreliğine kapatın isterseniz.” Şahsene Camız’ı yeni tanıyorum; onun öğrencileriyle yakınlarından adlarını anarak derlediği masallara bayıldım. Türkçenin yaydığı baskın müziğe tanık oldum bir kez daha. Sözgelimi göz çelen şu deyişlere bakalım birlikte: ne dedi bilmek ne kodu, gelimli gidimli yaşam, acıyı birlikte acılamak sevinci birlikte ballamak, ün ulaşmaz urgan dolaşmaz yer, eli şak şak işi şık şık olmak, yarım yürek yelken kürek, var varanın sür sürenin, kara bere kan tuluk, ocacık, verip veriştirmek yakıp yakıştırmak vb. Masalcı Şahsene, hemen her masalda okura, “varlığını herkesle paylaşmanın mutluluğunu yaşatıyor”. Peki, kaldı mı şimdi böylesi masal anası, atası? Çocuklar kuşkusuz masal okuyor, masal kitaplarıyla buluşabiliyor, ama kaç çocuk, dinleme göreneği içinden geliyor? Babaların kitap sandıklarında belki azdı bu tür kitaplar, onlar zaten masallı bir yaşamın içinden süzülmüşlerdi, oysa günümüzde çocukların çokça kitabı var belki, ama masalın tadını duya yaşaya büyüyebiliyorlar mı peki? Şuracıkta iki masal kitabı daha önereyim o halde: Ahmet Köklügiller’den Tilkinin Yemini (Resimleyen: Burcu Yılmaz; Can Çocuk, 2014) başlıklı “Anadolu Hayvan Masalları” ile Muhsine Helimoğlu Yavuz’un Az Gidenler Uz Gidenler (Kaynak, 2014) adlı “Anadolu Masalları”. ÇOCUK GENÇ YAZININDA ŞÖVALYELİK RUHU… Mustafa Ruhi Şirin, başkanlığını yaptığı Çocuk Vakfı’nca 2011’de basılmış bir avuç kitap ulaştırdı: Resimli Alfabedir Çocuk (Çocuk ve Çocukluk Hikâye Kitabı), Sevinci Eksik Şiirler (Çocuk Hakları Şiir Kitabı/912 Yaş Çocukları İçin), Aynaya Gülerek Bak (Çocuk Hakları Hikâye Kitabı/912 Yaş Çocukları İçin), Aynam Çocuk Sesli Bir Deniz (Çocuk ve Çocukluk Şiir Kitabı), Dünyadan Büyüktür Çocuk (Çocuk ve Çocukluk Deneme Kitabı). “Kongre’nin Sunuşu” başlığı altında Prof. Dr.Aydın Gülan’la birlikte şöyle diyor Şirin: “20122016 yıllarını kapsayacak I.Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi’nin birinci taslağını(n) hazırla(n) arak Kongre Genel Kurulu’na sunulması(.), Türkiye’nin çocuk tarihinde tam bir dönüm noktasıdır…/ Son çeyrek yüzyılda çocuk araştırmalarındaki artış dikkatlerden kaçmasa da, Türkiye’de çocuk hakları çalışmaları hiçbir kök çocuk sorununun çözümüne yönelecek kuşatıcılıkta değildir henüz.” Şirin, yukarıda andığım kitaplara dağılmış farklı başlıklar altındaki sunuşlarında ise şunları söylüyor: “Çocukluğu üzerine düşünmemiş sanatçı var mıdır?” “İnsanlık serüveninde penceresi daima açık duran dönem çocukluktur.” “Bence, çocuğun baktığı yerden bakabilen ve çocuğun gördüğünü görebilen yazar çocuk yazarı olmayı hak edebilir.” “…[B]ir yazarın çocuk yazarı olup olmadığına çocuklar karar verebilir.” “…[İ]yi çocuk kitabı önce çocukların farkına vardığı ve keşfettiği kitaptır…” “Türkiye’de çocukla ilgili en kolay yapılan şey, eleştiri. Çocuk eksenli eleştiri yapabilecek donanımda olanlardan ise ne yazık ki ses çıkmıyor.” “Çünkü çocukbilim çevresi sosyal hayata uzak duruyor bu ülkede.” Şirin’in yukarıdaki satırları, çocuk, genç yazını alanında kalem oynatanların enikonu şövalye ruhu taşıması gerektiğini ortaya koyuyor. Nitekim Necati Tosuner’in şu saptaması, bu ruha ne denli gereksinim duyduğumuzu gösteriyor: “Edebiyatımızda ve ilişkilerimizde çocuğa karşı bir kandırma merakı var. (…) Ben hiçbir kitabımda çocuğu kandırmak istemedim, istemiyorum da.” (Halil Türkden; Radikal Kitap, 3 Temmuz 2015) Bu çerçevede yazarlar, şairler üç ana grupta toplanabilir: 1. Yalnız çocuk, genç yazınında ürün veren yazarlar, şairler; 2. Çocuk, genç yazınını kendi ana alanlarına eklemiş yazarlar, şairler; 3. Çocuk, genç yazınını kendilerine iş olarak görmemekle birlikte bu alana da ilgi gösteren yazarlar, şairler… Çocukken belki hiç olmamıştır kitap sandığınız, doğru, ama yamru yumru da olsa bir kitap sandığı kalsın istemez misiniz peki arkanızda sizden? Söyler misiniz Tanrı aşkına; içinizdeki çocukla, onu besleyen kaynaklarla bağınızı sürdürmeden nasıl umut beslersiniz, güçlüklerin üzerine yürüyüp nasıl yol alabilirsiniz? Masal gibi git git bitmeyecek tek yaşantı, çocukluk! Okullar açıldı ya, çocuklarınızla birlikte okuyun, çocuklarınızla birlikte büyüyün… n K İ T A P S A Y I 1 3 3 9 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear