25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

O KU RLA R A Demir Özlü’den “İşte Senin Hayatın” “50 Years From Bedri Baykam’s Press Book: 19632013”, Bedri Baykam’ın 50 yıllık sanat yaşamı ile ilgili arşivlerden derlenen, Türkçe ve İngilizce hazırlanmış bin sayfalık bir kitap. Aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine, günümüz modern sanatının, siyasasının, aydınının durumu ve sorunlarına da bir tanıklık. Sanat yaşamı çerçevesinde emsal bir yol haritası ve performans. Baykam’la kitabını konuştuk. 2013 yılının Haziran ayında tuttuğu takımın formasını giyerek Taksim’e çıkan eski bir direnişçinin anlattıklarını merkeze alan, Türkiye’nin isyan tarihini hatırlayıp hatırlatan bir kitap İbrahim Yıldırım’ım kaleminden okuduğumuz yeni romanı: “Dokuzuncu Haşmet”. Konak benzeri çok eski ahşap bir evde yaşayan unutulmuş şair Haşmet Alçıtepe’nin tutkularını, acılarını, pişmanlıklarını okurla paylaşıyor, hem de Alçıtepe ailesinin bitmekte olan öyküsüne odaklanıyor yazar. Yıldırım’la yeni romanını Sibel Oral konuştu, Eray Ak kitabı değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Kot pantolonlu, kot ceketli, damalı gömlek giyen uzun saçlı bir gencin; Bobby Sands’in hazin öyküsünü anlatıyor “Yarım Kalmış Bir Şarkı.” Yaşadığı mahallede kurduğu Muckerboys adındaki çeteyle başlayıp IRA’daki onurlu direnişe dek sığdırılmış kısacık ama yoğun, idealleri uğruna gözünü bile kırpmadan, alabildiğine yoğun yaşanmış bir hayat onunki. Tıpkı öykündüğü Che Guevera’nınki gibi! Kitabı Meliha Akay değerlendirdi. “Mübadil” acılı bir dönemin, keskin bir dille kaleme alınmış romanı. Handan Öztürk romanını, yazım sürecini, yarattığı dünyayı anlattı bizlere. Bir de özür: 1301 no’lu sayımızda yayımlanan Müesser Yeniay söyleşisi Anıl Cihan’a aittir. Yanlışlıkla Nevin Karslıoğlu’nun adı yazılmıştır. Özür dileriz. Bol kitaplı günler... Kendini öyküleştiren yazar Demir Özlü “İşte Senin Hayatın” isimli anlatısında, bir başkası gibi hikâyeleştirdiği kendisine adeta dışarıdan bakıyor. İstanbul, İzmir, Paris ve Stockholm’de gezinen Özlü, biriktirdiklerini bizimle buluşturuyor. r Ali BULUNMAZ larından olan Özlü, o tarihlerden bugünlere değişen bireyi ve dünyayı kitaplarında işlemiş biri. Özlü’nün tüm yaşamını şekillendiren zorunlu göç ve onun yarattığı hüzün, öbürlerinin yanı sıra İşte Senin Hayatın’da da öne çıkıyor. Yazar adeta “bunu yaşayan bilir” dercesine anlatıyor ve içindeki yazarla kendine dışarıdan bakıyor. Özlü’nün bu bakışı ilkin, gitmenin hazzıyla zorunluluğu arasındaki çelişkiye yoğunlaşıyor. Belki de bu yüzden sayfalarda çocukluğunun ve gençliğinin kenti İstanbul’a dair bir sürü cümle bulmak mümkün. İnsan gibi hiçbir kent de aynı kalmıyor; hafızadaki dışında. Orası en dokunulmaz bölge: “Sanıyordun ki geçmiş sana dönecekti. Oysa sana dönecek hiçbir şey yoktu artık; bu tenhalık, bu terk edilmişlikten başka. Kent belirsiz bir değişim içinde yüzerken sen de bir yerde bırakılmıştın. Yeni yetişen kuşaklarla da bir iletişimin olmayacaktı. Çünkü onlar bunu bilecekti; seni çevreleyen dünyayı değil. O dünya yok artık.” “Kimsenin gururlanmaya hakkının bulunmadığı” bir yeryüzünde ilkgençlik yıllarını deviren Özlü’nün içinde yavaş yavaş oluşan boşluğu yaratan şey o yıllara denk düşen gidişler. İstanbul’dan İzmir’e yolculuk, onun hem alıştığı ortamdan kopuşu hem de yeni bir hayata başlaması demekti. Değişen dünya, değişen kent ve başkalaşan bir genç. Yatılı okulun kısıtlayıcılığını kıran, hafta sonları yaptığı şehir turları belki de bu başkalaşmanın adını koyabildiği yegâne eylem. İzmir’den Paris’e yollanışı, ona bir başka gerçeği gösteriyor: İnsanı hiçbir şeyden mahrum bırakmayan bu kent, aynı zamanda “imgenin gerçek olandan daha etkili olduğunu anlatıyor.” Belki bu teşhisi koymasında Paris’te aldığı sosyoloji derslerinin etkisi vardır. Yeryüzünün çağrılarını okuyup anlamlandırmasında ve İstanbul’a dönüşünde koltuğunun altına sıkıştırdığı büyük deneyim de yine oradaki sosyolojik gözlemle açıklanabilir muhtemelen. Özlü’nün İstanbul’la, İzmir’le ve Paris’le ilgili anlattıkları; gidişler, yalnızlık ve içgücünü keşfi, yaklaşan büyük yolculuğa hazırlık gibi. VER ELİNİ STOCKHOLM Her yolculuk, istensin veya zorunlu olsun bir sürüklenişe denk geliyor. Aradaki ayrımı belirleyen, gidilen yerde üstünüze gelen özlemin ve önünde sonunda benliği yoklayan bir başınalığın şiddeti. Buram buram tarih kokan Stockholm’e ayak bastığı günden oraya “alıştığı” vakte dek Özlü’yü huzursuz eden bu iki düşünce, onun yazmasını; olan biteni yazarak tartmasını sağlıyor. “Anabildiği şeylerle baş başa kalmasına” olanak veren Stockholm’de bunun zenginliğini duyumsarken o iki duygu hep bir yerlerde gizleniyor. Böylece içgücünü bir kez daha keşfediyor: Yaşamındaki tüm eksikliklere rağmen o içgüç ayakta ve boşluklara ağır ağır sızıyor. Bahsettiği içgücün, Özlü’nün anlattıklarının oluşumunda payı büyük. Adeta yaşamın tekdüzeliğini alıp götüren anlatının varlığının İşte Senin Hayatın’a da can verdiği ortada. Stockholm de bunun nefes almasını sağlaması nedeniyle ayrı bir yere sahip. Sürgünlüğün yarattığı hüzünden türeyen ne varsa; buna anlatı, öykü ya da roman da dahil, Austrias’ın dediği gibi “senin olmayan bir gökyüzü”nün altında bulunmanın bütün ağırlığını hissettiği anlaşılıyor Özlü’nün. İşte Senin Hayatın’ı okurken bir novellada gezinir gibiyiz. İçinden kentler, caddeler, sokaklar, yakın tarih ve insanlar geçen kitapta, son derece uygun dozdaki hüzün bir kenara not edilmeli, kendi hayatını öyküleştiren Demir Özlü’nün güçlü anlatımı da. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr İşte Senin Hayatın/ Demir Özlü/ Yapı Kredi Yayınları/ 80 s. iz yeniyetmelerle önceki dönemler arasında kimi zaman şiddetlenen kimi zaman da gizliden yürüyen anlamamaanlaşılamama “kavgası” var. Uzmanların deyişiyle kuşak çatışması. Bizden evvelki kuşak, kendisinin dinlenmediğini ya da dikkate alınmadığını, bizimkisi ise yeterince önemsenmediğini savunuyor. Bu, aile de dahil tüm sosyal ortamlarda böyle. Yeter ki iki grup birbirine rastlasın, çoğunlukla kılıçlar çekiliveriyor. Söz konusu gerilim edebiyata da yansımış durumda. Tecrübe sahibi yazarlar yeni kuşağı çoğunlukla beğenmiyor, yenileri de kendinden öncekilerin zamanı kavrayamadığından ve döneme ayak uyduramadığından dem vuruyor. İşin doğasının gereği bu. Yoksa “bizim zamanımızda” ifadesiyle başlayan cümleler var olabilir miydi? Unuttuğumuz şey, zaman yürüyor ve iyi kötü birçok anı ve yaşanmışlık birikiyor. Kimisi kitaplaşıyor, kimi kenarda köşede kalıyor. “Anlatınca yitip gider” tezine inat, kâğıda geçirilince yaşanmışlıkların hepsi kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Demir Özlü’nün İşte Senin Hayatın kitabına biraz da bu gözle bakmalı. “SENİ ÇEVRELEYEN DÜNYA ARTIK YOK” İstanbul’dan İzmir’e, sonra tekrar İstanbul’a oradan Paris ve Stockholm’e uzanan yaşamında Demir Özlü’nün büyüttüğü epey anı var. Üstelik 1950 Kuşağı yazar B turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap TURHAN GÜNAY Demir Özlü, kendi hayatını hikâyeleştirdiği “İşte Senin Hayatın”da bizi bir novellaya dahil ediyor. İstanbul, İzmir, Paris ve Stocholm sokaklarında gezinirken 1950’lerden bugüne uzanan bir yolculuğa da çıkıyoruz. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer tYayın Yönetmeni: Turhan Günay tYazı İşleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 0 2 2 9 O C A K 2 0 1 5 n S A Y F A 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear