Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
şekilde sanatın özellikle son on yılda yalnız meta olarak görüldüğü bir ortam kemikleşti artık. Biz eskiden sanat tarihi konuşurduk. Sanatçıların özgünlüğünü, kimin zeki bir iş yaptığını konuşurduk. Kimin hakkında kimin ilginç bir eleştiride bulunduğunu konuşurduk. Sanatsal bir tartışma veya polemik yaşardık. Şimdi bunlar yok. Kim Dubai’de kaça satmış, kimin Christies’e müzayedede resim satma ihtimali varmış, kimin eserleri müzayedelerde şişirilecekmiş bunlar konuşuluyor. Sanat borsa oldu, yalnız ticaret konuşuluyor. Sanat, sanat tarihi, siyasi sanatsal fikirler hiçbir şey yok. Apolitik olarak tehlikesiz, estetik sanat eserlerinin steril yansımaları varsa yoksa. Türkiye’de en eski modern sanat müzemiz on yıllık düşünün! Sanat özgünlükler tarihidir, özgünlükler yarışıdır. Türkiye’de sanat tarihinin kökeni, tarihselliği, bunun doğal izdüşümlerinin bir resmi kayıt defteri yok. Sanat tarihini objektif olarak ele alacak yeterli sayıda bağımsız algı da oluşamıyor bu nedenle. O zaman da sapla saman karışıyor. Mesela birisi yaşlı olduğu için doğrudan duayendir muamelesi görüyor. Oysa belki çok daha genç biri ondan daha önce ortaya koymuştur örneğini. Bu ayrımlar yapılamıyor bizde çünkü bellek ne arşivsel ne bireysel düzlemde oluşmamış. Kayıt defteri yok. Müzayedeler de ticari kâr sağlamaya çalışan ve yalnız para düşünenlerin elinde. Yeni Türkiye’nin her alanda hızlı köşe olalım, sanatta da işte bire alalım, bir buçuğa satalım zihniyeti ortada. Özalizmin başka bir dönemini yaşıyoruz. Solda; Bedri Baykam, 1963’te, altı yaşında.. Kitapta, çocukluğunda “Harika Çocuk” ve “Resmin Mozart’ı” olarak nitelenen Bedri Baykam hakkında yabancı basında çıkan haberler orijinal kupürleriyle sunuluyor. maları eleştirdim. En yakın arkadaşlarım “gözaltında kaybolursun, bakma ünlü olduğuna” dediler. Tüm riskleri aldım. Yine 27 Mayıs hakkında sergi açtım. 27 Mayıs’ı savunmak yaratılan ortamda sanki faşizm, darbecilik ve militarizm gibi düşünülüyor. Gerçekle hiçbir alakası yok. Sonra onca aydın arkadaşımız hapisteyken bunu protesto ettiğim Ergenekon sergim yine kitapta var. Gezi’nin birinci yılında Gezi Sergisi’ni açtım sonra. Maalesef sekiz yıldır faaliyette olan Piramid bu açıdan çok tekil, bağımsız bir sanat alanı. Banka galerileri, holding galerileri veya ticari galeriler Piramid’in açtığı siyasi sergileri veya toplumsal sergileri, yaptığı söyleşileri yapamaz veya erotik sergileri de açamaz. Banka, holding veya ticari galerilerde daha estetik, komilfo, etliye sütlüye karışmayan, fazla tepki çekmeyecek ya da olsa olsa Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i eleştirecek sergiler ve işler yapıyor. Ona izin var çünkü. “AYDINLARIN ÇOĞU YA TOPA GİRMİYOR YA DA DÖNÜŞÜYOR!” Şimdi hiçbir sanatçı sizin kadar politik olmaya, politik sanat yapmaya mecbur da değil. Çok doğru kimse buna mecbur değil. Ama mesela Charlie Hebdo saldırısına tepki vermekten korkmazsın. Mesela gazeteciler hapse atıldığında tepki vermekten korkmazsın. Dünyada yaşanan din veya ırkla ilgili tehlikeli gidişatlar ortadayken Diyanet İşleri’nin provokasyonlarına tepki vermekten korkmazsın. Sanatın siyasi olmaya mecbur değil çünkü sanat özgür. Ama duruşunu demokrasi, insan hakları, fikir ve ifade özgürlüğü, doğa ve hayvan haklarından soyut tutamazsın. O insan olarak, sanatçı olarak, aydın olarak görevimiz. Türk aydınlarının birçoğu ya sessiz kalıyor, ya ben bu topa girmeyeyim diyor, ya düşündüğünü söylemiyor, ya da daha vahimi yaratılan yeni Türkiye ortamında düşüncesini değiştiriyor. Ben orada 1980’de, 1990’da ne düşünüyorsam bugün de aynısını düşünüyorum. Temel ahlaki, insani sorumluluklarımız mı değişti ki düşüncelerimiz değişsin. Korkuluyor. Muzaffer Yeni Türkiye iklimi! Son soruda “korkmuyorum” diyebi Fotoğraflar: Vedat ARIK Hiçbir sanatçının politik olmaya mecburiyeti bulunmadığını söyleyen Baykam, “Hak ve özgürlükleri savunmak ise herkesin sorumluluğudur” diyor. “DÜN DÜNDÜR BUGÜN BUGÜNDÜR DİYEN BİRİ HİÇ OLMADIM” Her dönem aykırı sayıldınız. Olabilir ama sıradanım da. Marjinal dediler! Derler. (gülerek) Ne denli marjinal sayarsınız kendinizi? Hayli. (gülerek) “GÖZALTINDA KAYBOLURSUN Cesursunuz. DEDİLER, TÜM RİSKLERİ ALDIM” Ama kaygılıyımdır da. Öyle olmak Politik sanat iğneli fıçı misali! Kitapta için de nedenlerim çok. da çalışmalarınızdan pek çok örnek sunulu. 50 Years From Bedri Baykam’s Doğru, alkışlandığınız kadar taşa da Tabii, 12 Eylül’e karşı Evren ve Özal Press Book: 19632013/ Yayına Hazırtutuldunuz. Hatta çok daha ileri giderek iktidardayken sansür ve işkenceyi proteslayan: Eren Teoman/ Çeviren: Bingül bıçaklayan bile oldu! to sergilerim var. Mesela İşkence Kutusu Gündaş/ Piramid Yayıncılık/ 1000 s. Bana iftira edenler, beni yanlış tanıyaptım, sansürle alay ettim. Kitap yaktanlar, evet galeyena gelip bıçaklayanlar oldu. Ama ben yazmaktan, canlı yayında konuşmaktan geri durmadım. Susmadım. “Dün dündür bugün bügündür” diyen biri hiç olmadım, savunduğum görüşlerin hep ardında durdum. İnsanların o anda hoşuna gitse de gitmese de tarihsel doğruları söyledim. Türkiye’de sanat da, pek çok alanda olduğu gibi devlete rağmen yapıldığı düşünülürse zor iş! Maalesef. O yüzden marjinalim! Fransa, Hollanda veya İsveç’e bakın, devlet desteği dağ gibi! Belediye 1 2 3 4 galerileri, devlet müzeleri, 1 2014’te BarselonaPicasso Müzesi’nde gerçekleşen “Picasso Sonrası: Çağdaş Yansımalar” sergisinde sunulan “Avignon Haremi 100 Yaşında” (The Harem of Avignon is 100 özel müzeler, sanat merYears Old) eseri. 2 Baykam’ın 2010’da, Annette ve Peter Nobel’in koleksiyonundan oluşan “Press Art” sergisinde yer alan, Atatürk’ün naaşının İstanbul’u terk edişini temsil kezleri önemli bir ressamın eden, tual üzerine fotopentür çalışması “Kalbe Yolculuk.” 3 Küba devriminin 40. yılında, Havana’da gerçekleşen 69. kişisel sergisinde sunulan eserlerinden “Two, Three, More Vietnam” ve “Fidel’s Targets Set In The Sierra Maestra”. 4 Asian Art News dergisinde sunulan yapıtlarından 2011 tarihli “Galatêe” adlı 201x247 cm boyutundaki eseri. işlerini ilk kim sergileyecek C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1302 2 9 O C A K 2 0 1 5 n S A Y F A gibi bir rekabet halindeler. Kitapta bunun izdüşümü olan yazılar özellikle Türk basınından örnekleniyor. Ülkemizde böyle bir şansınız yok. Devletle ilişkiler aman bu sansüre uğrar mı, bu kitap toplatılır mı, bu gazeteci işinden edilir mi veya hapse atılır mı kaygıların üzerinden yürüyor. lir misiniz? Emin olun ben tedbirli, kaygılı, ihtiyatlı oldum, ama hiçbir zaman korkmadım. Korksaydım bıçaklandıktan sonra bağırsaklarım, karaciğerim deşilip bütün göğüs kafesim ortadan yarılıp tamamı ameliyat edildikten sonra köşeme çekilirdim. Mücadeleye aynen devam edemezdim. Yolumdan bir milim sapmadım. Bir milim! Bu bana hiçbir şey olmaz demek değil, o yüzden korkmuyorum demek değil elbette. Ben her an yok edilebilirim ama beni yok edenler beni korkutamamış olacak. Bu kitap bunun da belgesi. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr 1 5