05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Nazmi Bayrı’dan ‘Uçurtmalar’ rın ilişkilerini de ortaya koyarak, yaşananların arka planını gösterir. TOPLUMSALKÜLTÜREL BAĞLAM Bayrı’nın öykülerinde yer alan kişiler, birbirlerine kendi hikâyelerini de anlatır. Böylece onların şimdi halleriyle ve toplumsal konumlarıyla geçmişleri arasında bir bağlantı kurulur. Bu bağlamda Bayrı’nın öykülerinde kişilerin yaşantılarını tarihsel bir yaklaşımla ele aldığını söylemek mümkündür. Belli bir yaşama ortamında ve belli ilişkiler çerçevesinde kişilerin zamansal ve mekânsal koşullarını dile getiren öyküler, o kişilerin eylemlerini anlama ve değerlendirme konusunda çeşitli ipuçları da verir bize. Ancak Bayrı kişilerin yaşantıları ve eylemleri konusunda yargılarda bulunmaz, gerekirse sorular sorar ve değerlendirmeyi okura bırakır. Bayrı’nın öykülerinde toplumsalkültürel gerçekliğimizden alınmış kimi kesitlerle ve yaşantılarla karşılaşırız. Öykülerde yer alan kişiler günlük yaşamdan çıkıp gelivermiş kişilerdir. Bu noktada onun öykülerinde çok farklı, aykırı ya da kurgusal kişiler ve kişilikler bulunmaz. Ama Bayrı’nın kişileri tanıdık, bildik kişiler olmakla birlikte, onların pek bilinmeyen, göz önünde bulundurmadığımız yönleri ve özellikleri ön planda yer alır. Örneğin dilenci öyküsü, bu duruma iyi bir örnek oluşturur. Bayrı’nın öykü dilinin açık ve özlü olduğunu söyleyebiliriz. O yalın bir anlatımla çeşitli kişilerin yaşantılarını ortaya koyar. Onun yalın anlatımının yer yer simgesellikle ve şiirsellikle örüldüğünü saptayabiliriz. Bayrı’nın öykü kişileri, belli bir toplumsalkültürel bağlam içinde yer alır. Bu kişilerin yaşantıları içinde yaşadıkları toplum gerçeğinden soyutlanmış değildir. Toplumsal sorunları bireyler üzerinden işleyen ve bireylerin yaşamlarındaki yansımalarını dile getiren Bayrı, belli kişiler ve onların yaşantıları çerçevesinde aynı zamanda toplumun manzarasını da ortaya koyar. Yaşadığımız toplumun ekonomik ve politik gerçekliği Bayrı’nın öykülerinde kendini çeşitli şekillerde gösterir. Ancak Bayrı, yaşama karşısında iyimser ve umutlu bir yaklaşım sergiler. Zor koşullarda yaşarken bile, onun öykü kişileri, baskılara karşı özgürlük, eşitsizliklere karşı adalet özlemini ve talebini ortaya koyar. Yaşadığı toplumun, kültürün ve coğrafyanın yıprattığı, yaraladığı kişilerin acı deneyimlerini dile getiren öyküler, okurun içinde bir hüzün tortusu bıkakır. Ancak Bayrı umutsuzluğun yazarı değildir. En acılı ve acıklı olayları öyküleştirirken bile yer yer ironinin parlamasıyla karşılaşırız. Onun öykülerindeki ironik söylem, bir bakıma acılara ve zorluklara karşı bir dayanma gücü ve umut kaynağı olarak da anlaşılabilir. Bayrı, çeşitli yaşantılara dayanan öykülerinde, söz konusu yaşantıların belli boyutlarını okurun imgeleminde tasarımlayabilmesi için öyküsel söyleminin kapısını açık bırakır. Bu açıklık ve belirsizlik bazen öykünün kimi kesitlerinde bazen de sonuç kısmında karşımıza çıkar. Bir başka deyişle yazarın öyküsü biterken, aslında okurun zihninde ve imgeleminde öykü devam eder… Söz konusu tamamlanmamışlık hem hayatın diyalektiğine gönderimde bulunur hem de okurun dile gelen yaşantıların ve kişilerin dile gelmeyen belirsizliklerine anlayıcı bir yönelimle uzanışını ifade eder. ? Uçurtmalar/ Nazmi Bayrı/ Kanguru Yayınları/ 94 s. AĞUSTOS 2012 SAYFA 9 ? Dile gelen ve gelmeyen Nazmi Bayrı on iki öyküden oluşan Uçurtmalar kitabındaki öykülerde, kişilerin kendine özgü aile ve arkadaş ilişkilerini yansıtan yalın bir halk gerçeği üzerine eğiliyor; kısa ve özlü anlatımlarla toplumun gerçek, can alıcı sorunlarına değiniyor. Kitapta; çalışan işçi, çiftçi ve dilencilik yapmak zorunda kalan kişilerin zor koşullardaki yaşamları, hak ve eşitlik arayışları, yöneticilerin despotluklarıyla karşılaşmaları, kolluk güçlerinin saldırısıyla seslerini duyuramaz hale gelişleri, duygulu bir anlatımla veriliyor. ? Mustafa GÜNAY azmi Bayrı’nın Otel Atlantik adlı kitabından sonra, ikinci öykü kitabı Uçurtmalar adıyla yayımlandı. Kitapta on iki öykü yer alıyor. Bayrı’nın öykülerinde insan ve yaşam manzaralarıyla karşılaşırız. Burada söz konusu olan manzarada köylüler de şehirliler de yer alır. Aydınlar kadar sıradan insanlar da geçer Bayrı’nın öykülerinin sokağından. Kadınların ve çocukların da belirgin bir yeri vardır onun öykülerinde. Kadının toplumsal konumunu ve kimliğini, pek göz önünde bulundurulmayan yönleriyle işleyen Bayrı’nın bazı öykülerine ve dikkati çeken özelliklerine değinmek istiyorum. İNSAN HİKÂYELERİ “Uçurtmalar” adlı öykü, ağabeylerinin kitaplarını köy dışında bir yere gömmeye giden iki çocuğun söğüt dallarından kestikleri çubuklarla uçurtma yapmalarını anlatır. Çocuklar gömmek için getirdikleri kitapların sayfalarını koparıp, birbirine yapıştırırlar. Jandarma karakolunun karşısında gökyüzüne salınan uçurtmalar, bir bakıma baskıya karşı özgürlük arayışının ve sınırlamalara karşı insanın sınırları aşma arzusunun ifadesidir. Söz konusu kısa öykü, etik ve politik değerlere gönderimde bulunan göstergelerle belli bir dönemin ve durumun estetik ifadesi olarak okunabilir. Bu öykü aynı zamanda kısa bir öykünün ne kadar çok şey anlatabileceğinin ve ne kadar yoğunluk içerebileceğinin de güzel bir örneği olarak değerlendirilebilir. “Davulcu” adlı öyküde, adamın kuma getirdiği kadının oğluyla yakınlaşması ve kadının köy ortamındaki durumu dile getirilir. Öyküde kadın ve erkek ilişkilerinin toplumsalkültürel koşullarla olduğu kadar bireylerin arzuları, duyguları ve tutkularıyla olan bağıntısı da işlenmektedir. “Yıldızlama” adlı öykü, toplumsal bir gerçekliğe dayanır. Ancak Bayrı, insanlarımızın inançlarının kullanılmasının ve çarpıtılmasının yol açabileceği sonuçlara ince bir ironiyle işaret eder. “Konser” adlı öyküde, yoksul bir aile tablosu işlenir. Söz konusu ailede kadın borç parayla konsere gitmek ister, adam ise manavdan iki limon alırken çöp karıştıran çocukları görünce, kendi çocukluğunu hatırlar. Bu bağlamda toplumda yoksulluğun süregiden görünümleri ele alınır. “Çocukluğunu anımsadı. Ekmek bile çalmıştı. Ne tatlıydı, ne yağlıydı, ne ballıydı o ekmek. Gözleri buğulandı. Kaç yıl olmuştu ekmek çalalı? Tam otuz yıl belki de. Çöpleri karıştıran çocuklar otuz yıl sonra” (s. 69). “Ehlikeyif Dilenci“ öyküsünde, gündüz sokakta para verdiği dilenciyi, akşam meyhanede müşteri olarak gören bir kişinin şaşkınlığı ifade edilir. Dilenci ile diyaloglar, bize her gün karşılaştığımız ve yalnızca belli bir özellikleriyle sınırlı olarak algıladığımız kişilerin, farklı yönleri olduğunu da ortaya koyar. “Nerede Bu İnsanlar?” öyküsünde, siyasal oluşumlara ve gelişmelere yönelik toplumdaki duyarsızlık ele alınır. Mitinge katılan yalnızca 2030 kişidir, sanat etkinliğine katılanlar ise 1520 kişiyi geçmez, hatta çoğu zaman daha da azalır bu tür etkinliklere katılan kişi sayısı. Bayrı, toplumun siyasal ve sanatsal etkinliklerden uzaklaşmasını sorgular. Şikâyetçi olan, yakınan ve daha iyi bir yaşam ve ülke özlemi çeken insanların, aralarında bir türlü dayanışma kuramayışları, aydınların ve sanatçıların içine düştükleri yalnızlık durumu, öykünün toplumsal bir eleştiri niteliği taşımasına yol açar. Bayrı’nın öyküsünün sonundaki sorular cevabını aramaya devam ediyor hâlâ: “Ne olacak bizim bu halimiz? Bu kadar ilgisizlik neden? Hep biz bize kalıyoruz. Nerede bu insanlar?” (s. 75). “Sokağın Gürültüsü” öyküsünde, bazen rahatsız olduğumuz, şikâyet ettiğimiz gürültülerin ve çeşitli seslerin aslında hayatımızı anlamlandıran unsurlar olduğu ifade edilir. “Gürül gürül akan” bir sokak, aynı zamanda hayatın da gürültüsüdür. Her gün üzerinde yürüdüğümüz sokak, öykünün söyleminde yeniden görünür. “Sokağın bu hali, balkonlarda oturanları rahatsız ediyor yalnızca. Aşağıdakiler de olmasa, günlerinin nasıl geçtiğini anlayamayacaklar” (s.81). “Düğme”, konusu cezaevinde geçen hüzünlü bir öyküdür. Çatışmalı yıllarda tutuklanan ve idama mahkum edilen bir babanın bu durumundan habersiz olan çocuklarının karnelerini göstermek amacıyla yaptıkları ziyaret anlatılır. Bu öykü aynı zamanda ülkemizde yaşanan tarihten trajik bir kesit olarak da anlaşılabilir. “Varsıl değiller ölenler; öldürenler…” diyen yazar, siyasalideolojik çatışmaların arka planındaki ekonomik boyuta gönderimde bulunur. Dönemin sisleri içinde görülemeyen bazı hususlar, o zamanın insanlarını ve birbirleriyle ilişkilerini de anlama imkânı verir. Bazı durumlarda herhangi bir nesnenin bile, Bayrı, yaşama karşısında iyimser ve umutlu bir yaklagöründüğünden çok derin anşım sergiler. Zor koşullarda yaşarken bile, onun öykü kişileri, baskılara karşı özgürlük, eşitsizliklere karşı ada lamlar taşıyabileceğini hissettiren öykü, içeride ve dışarıda olanlalet özlemini ve talebini ortaya koyar. 23 N CUMHURİYET KİTAP SAYI 1175 ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear