05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

V TR NDEK LER ¥ zarına ‘Arthur C. Clarke’ ve ‘Britanya Fantezi’ ödüllerini de kazandırmış. Yazarın Gölgesi/ Rıza Beraheni, Haşim Hüsrevşahi, Saba Kırer/ Kavis Kitap/ 174 s. dine has bir yer tutar dünyamızda. Yayınevi de bu önemli ismin öykülerinden sonra siyasi yaşamını yansıtan eserleri de okuyucularla buluşturmaya devam ediyor. Daha önce yayımlanan Samet Ağağolu kitaplarından sonra yayımlanan “Kuvayı Milliye Ruhu”nda Milli Mücadele yıllarından ve Birinci Büyük Millet Meclisi’nin tarihinden çarpıcı kesitler yer alıyor. Kavanini Yeniçeriyan/ Yayıma Hazırlayan: Tayfun Toroser/ Türkiye ş Bankası Kültür Yayınları/ 548 s. “Yeniçerilik nerede başlamıştır? Acemioğlanı nasıl toplanır? Türkler neden yeniçeri olarak alınmaz? Gelibolu’ya, torbaya, saraya, bostana verilmek ne demektir? Yeniçeriler neden Bektaşidir? Ulufe ne demektir? Üç aylık yeniçeri maaşları ödenirken neden bir buçuk günlük kesinti yapılır? Sekbanbaşıların yayabeyi olmaları neden kanun değildir? Ocak içindeki iktidar, sefer ve barış zamanlarında kime aittir, nasıl kullanılır?” İstanbul ağası, acemi yayabaşları, kethüda, bölükbaşı ve şakirdleriyle yeniçeriler tüm yönleriyle, kendi dilleriyle kendilerini anlatıyor. Yeniçerilerin seçilme yöntemleri, yaşanan değişiklikler, kanunnamelerin karşılaştırılarak aktarılmasıyla Ocak Kanunu işleyişi detaylarıyla ele alınıyor. Adını yazmayı önemsemeyecek kadar alçakgönüllü bir yeniçeri kâtibinin yirmi bir yıllık kulluk hizmetinden sonra kaleme aldığı eser, sadeleştirilmiş özenli Türkçesi ve tıpkıbasımıyla, XVII. yüzyılın ilkyarısından günümüze yeniçerilerin bilinmeyenlerini gün yüzüne çıkarıyor. Allah’ın Krallığı/ Halil Hacımüftüoğlu/ letişim Yayınları/ 272 s. Gerek Kuran’da gerek rivayetlerde bahsedilen ‘Allah’, bir krala benzetilmesi bir yana, her şeyiyle; adı, namları, unvanları, sıfatları, hasletleri, değişik özellikleri, krallığı, başkenti, sarayı, tahtı, bağları, bahçeleri, has bahçeleri, erzak ambarları, su sarnıçları, arşiv depoları, zindanı... ile baştan ayağa bir kral olarak tanıtılır. Halil Hacımüftüoğlu, “Allah’ın Krallığı” kavramının ve tasarımının YahudiHıristiyan geleneğine özgü olmayıp İslamda da izinin sürülebileceğine dikkat çekiyor bu çalışmasında. İslamın asli ve sahih kaynaklarında ortaya konan monarşik yapı tasarımının kapsamlı bir tahlilini yapıyor öncelikle yazar kitapta. Çalışma, İslami tefsir ilmiyle modern hermenötiğin ortak bir yorumbilim zeminini kurmayı denemesiyle de önemli bir nitelik kazanıyor. İslam ilahiyatını sosyal bilimlerle, sosyal teoriyle ve felsefeyle yeniden buluşturan bir yapıt “Allah’ın Krallığı”. Güzellik Salonu/ Mario Bellatin/ Çeviren: Şevin Aksoy/ Notos Kitap/ 54 s. “Güzellik Salonu”, Meksikalı yazar Mario Bellatin’in Türkçedeki ilk kitabı. Kadın giysileri giymekten hoşlanan bir anlatıcının sahibi olduğu güzellik salonu, zamanla salgın hastalıklardan mustarip, hastanelerde hor görülen, Homokatilleri Çetesi’nin saldırılarına maruz kalan ve toplum dışına itilen erkek hastalar için bir bakımevine dönüşüyor. Kendisi de hasta olan anlatıcının biricik uğraşıysa, özenle dekore ettiği akvaryumlarda balık beslemek. Camus’nün “Veba”sı ya da Saramago’nun “Körlük”ünü çağrıştırdığı belirtilen “Güzellik Salonu”, hastalık, ölüm, yoksunluk ve egemen cinsiyet kavrayışını sorgulatan, sarsıcı, huzursuz edici bir roman. Üç Hikâye/ Gustave Flaubert/ Çeviren: Berna AkkıyalCan Belge/ letişim Yayınları/ 120 s. “Üç Hikâye”; Gustave Flaubert’in şüphe, aşk ve yalnızlık etrafında şekillenmiş öykülerinden oluşuyor. Bir taraftan kutsal metinlere göndermeler yapan eser, diğer taraftan okuru gündelik hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze bırakıyor. Flaubert’in her bir hikâyesi, ortaçağ atmosferinin detaylarıyla örülmüş ve efsanelerinin ayrıntılarıyla bezenmiş. Flaubert’in romanlarından izler taşımasının yanı sıra yazarın dehasını yansıtan bir parlaklığa ve yaratıcılığa da sahip aynı zamanda. Bu büyük yazarı sadece “Madame Bovary” ile tanıyan okuyuculara daha derinlere inme fırsatı da veriyor bu “Üç Hikâye”. Büyük Oyun ve çimizdeki Cehennem/ Abdullah Rıza Ergüven/ Berfin Yayınları/ 126 s. “... Raporculardan ilkinin Moon Tarikatı’ndan olmasına, hukuk profesörlerinin de raporlarını, tarikatçı profesörü öykünerek yazmalarına karşılık; her iki raporcu da onaylamaları, adaletin ortak yanlışta birleştiklerini kanıtlıyordu. Bu da adaleti sarsan bir uçurumdu! Benim anlamadığım büyük oyunlardan biri de, İslam Prof. bilirkişinin Moon Tarikatı’ndan olmasıydı! Duruma göre Prof. bilirkişi hem Müslümandı, hem de Hıristiyan! Demek bir değil, ikili oynuyordu! Oynamak ne demek? Yargılıkla alay ediyordu adalet adına! Sonra bu ikili oyunun 1400 yıldan beri oynanan büyük oyunun bir başka senaryosu olduğunu anladım. Yargılıkta buna kendim tanık olmayıp da, aynı şeyi başkasından duymuş olsaydım inanamazdım!” Abdullah Rıza Ergüven, günümüzü sorguladığı romanıyla okuyucuların karşısına çıkıyor. Bir Göbek Dansözünün Sonsuzlukla mtihanı/ Aslı Mertan/ Everest Yayınları/ 142 s. “Ve dansöz tekrar yollara düştü/ Ve tekerlek bir daha döndü/ Ve ne zaman ki sözler taşlara değdi/ O zaman bu şiir dile geldi”. Aslı Mertan İngiltere’de aldığı tiyatro eğitiminin ardından birçok işte çalıştı. Performans sanatçısı, dansçı, oyun yazarı, dramaturg ve çevirmen olarak da birçok çalışmanın içinde yer aldı. “Bir Göbek Dansözünün Sonsuzlukla Hikâyesi”nde ise bir dansözün yaşamından kesitleri şiire döküyor. Kün Ol/ Murat Bilgili/ Ocnus Yayıncılık/ 224 s. “Her doğum hatırlamak üzerine yapılan bir yeminle başlar. İlk haykırış ve dökülen gözyaşları inanan insanın doğduğunu müjdeler. Geçen yıllar, yaşanan olaylar ‘insanı değiştirdi’ yanılgısını yaratsa da ortada sadece yaşamla başlayan, ölümle devam eden döngünün kapanması vardır. Döngü inançla başlar ve inançla kapanır. Ona enerjisini veren ise inançtır. İnanç potansiyel bir enerjidir. O enerji ortaya sadece hatırlamakla çıkar.” Can, karısı ve çocuğundan ayrı kalarak hayatının hiç ummadığı bir anında yaşamın oyunlarına dahil olur. Kariyer hırsına yenik düşmüş evliliğinden geriye ¥ koca bir boşluk oluşmuştur. Moskova dönüşü CUMHURİYET KİTAP SAYI 1123 “Yazarın Gölgesi” bir güldeste; ancak bilinen güldestelerden biraz farklı. Güldesteyi farklı kılan ise bir öykü ile örneklenen Sadık Hidayet anlatısının odakta olması. Kendi ülkesinde ilk roman özelliğine sahip “Kör Baykuş” hak ettiği ayrıntı içerisinde ele alınırken; tema, romanın insan zihninde açabileceği bayraklar olarak dikkat çekiyor. Bu nedenle, Rıza Beraheni, Saba Kırer ve Haşim Hüsrevşahi’nin ayrı bir araştırma değerindeki yazıları farklı yükseltilere dikilmiş bayraklar olarak sadece edebiyatın utkusunu değil, anlatının küresel hacim açısından neleri barındırabileceğini de gözler önüne seriyor. Ya Seyahat!/ Roni Margulies/ Notos Kitap/ 78 s. Roni Margulies öykülerini “Ya Seyahat!” adlı bu kitabında topladı. Biraz alışılmışın dışında öyküler yazdığı söylenebilir Margulies’in. Yaşanmış olandan yola çıkıp kendi yaşıyormuşçasına anlatıyor hikâyelerini yazar. O canlılıkta ve okuyanını içine çeken bir içtenlik hissediliyor öykülerde. Özel tanıklıklar ve gözlemler de öykülerin bu gerçekçi tarafında önemli bir kat oluşturuyor. Margulies kendi kitabı içinse şöyle diyor: “Elinizdeki öykülere gelince, siz bunları düzyazı olarak düşüneceksiniz, okurken. Bense yazarken düzyazı değil, vezinsiz, kafiyesiz şiir yazdığımı düşündüm. Dizelere bölünmemiş şiir yazdığım hissi vardı hep içimde.” Mişima ya da Boşluk Algısı/ Marguerite Yourcenar/ Çeviren: Haldun Bayrı/ Can Yayınları/ 106 s. Japon yazar Yukio Mişima’nın tüyler ürperten ölümü izleyenler açısından korkunç bir sahne olarak nitelenebilirse de onun için gençliğinden beri büyülendiği metafizik boşlukla kavuşması aynı zamanda. Edebiyatın hemen her alanında adım atmış ve ‘Académia Française’ üyeliğine seçilen ilk kadın yazar Marguerite Yourcenar ise keskin zekâsıyla, hem yakın hem de yabancı olduğunu hissettiği bu kişisel maceranın peşine düşüyor burada. Batılı büyük bir yazarın, Doğulu bir başka büyük yazarın hem eserine hem de yaşamının belirli anlarına ışık tutarak, tutkularını, zaferlerini, zayıflıklarını, içsel çöküşlerini ve cesaretini gözler önüne serdiği bir tür saygı duruşu elimizdeki deneme. Kuvayı Milliye Ruhu/ Samet Ağaoğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 236 s. “Türk gençliğine ‘Kuvayı Milliye ruhuna dön’ dediğimiz zaman, o bize, bu ruh nedir diye sormaktadır. Ben bu kitabımda yalnız ve yalnız buna cevap vermeye çalışıyorum. Kullandığım malzemenin bana ait olanı pek az, tarihten virgülüne kadar alınmış olanı ise büyük bölümünü oluşturmaktadır.” Samet Ağaoğlu, edebiyatımızın önemli öykücüleri arasında yer almakla birlikte, siyasi hayatıyla da kenSAYFA 28 25 AĞUSTOS 2011
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear