22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kız çocukları her yönden yalnız ulusal değil uluslararası bir sorun. O sorun çocuk emeğinin ekonomik sömürülmesini yok ekmekten, kız çocuğunu toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunlar hakkında eğitmeye kadar uzanıyor. Kız çocuğunun statüsünü yükseltmek için aileyi güçlendirmek de gündemde. Bu sorumluluk ve yükümlülüklere bakıp Türkiye’yi ne denli çetin görevlerin beklediği açık değil mi? Dava, kızları okula başlatmakla bitmiyor! Bunun yanı sıra, Cumhuriyet’i kuranların, kadınların eğitimine devrimlerin temeli olarak baktıklarını; kız çocuklarına, eğitimlerinin her aşamasında insan oldukları bilinci verildiğini biliyoruz. Kadınların, her alanda etkin olmaları özendiriliyor; başı dik, eğitim görmüş, meslek sahibi “yurttaş kadın” simgesi işleniyordu ders kitaplarında. Ne var ki 1945’ten başlayarak, ders kitaplarında başı dik, eğitimli hatta bilim dünyasına hazırlanan kadın görünmez olur; onların yerine görünen, artık bilgisiz, mesleksiz, tüketici ve sürekli ev içi alanda dolanan tiplerdir. Bunun gibi, ders kitaplarında aydınlanmacı, laik, halkçı, bağımsızlıktan yana kişiler yer almaz olur; düşünen, tartışan, araştıran “bağımsız kadın ve erkek” imgesinin yerini, inanan ve boyun eğen insanlar alır. KOTA UYGULAMASI Son bir konu, kadınların iktidarı erkeklerle eşitçe paylaşmalarına gelince... Batı’da, kadınların siyasal hakları ¥ kiyor. nı elde etmeleri, ilk aşamada, seçme ve seçilme açısından eşitsizliğin kaldırılması olarak başladı ve 20. yüzyılın ilkyarısında başarıyla noktalandı. Ne var ki, Batı’da bile, kadınlar eğitim, meslek seçimi ve çalışma olanakları açısından daha iyi koşullara sahip olsalar da, gerek özel, gerek kamu kesimlerinde, yönetimin yukarı katlarına gelemedikleri gibi, siyasal yaşamda da pek bir varlık gösteremiyor. Özetle, kadınlar için, İskandinav ülkelerinin dışında bir “temsil edilmeme” gibi bir olay var ve onu aşma konusu tartışılıyor; engelin giderilmesi ise başta demokrasinin yeniden kurulmasında ve eğitimden geçiyor. Batı ise “cinslere eşit temsil” olanağı arıyor ve “kota uygulaması” da bulduklarından biri. Türkiye de bu tartışmaların içinde. “Kota” denen, partilerin seçimlerde, anayasal ve yasal olarak, kadınlara ayırmak zorunda oldukları yüzde 25 ya da 30’luk bir pay, bir kontenjan. Bu fikir, Türkiye’de siyasal partilerden çok, sivil toplum kuruluşları arasında yer buldu ve kökleşiyor. Ancak, siyasal partiler de uyanmalı. Atatürk Türkiyesi kuşkusuz daha ileriydi; Türk demokrasisinin bu alanda eksikliğini de gidermesi, parlamentomuza yeni bir kimlik kazandıracak ve bir canlılık getirecek. Son olarak, 3 Kasım 2002 seçimlerinden çıkan, “kadınsız ve kasvetli bir Meclis”, bir “maçolar meclisi” oldu. Onun getirmedikleri, başka nedenlerin yanı sıra, bu niteliğinden de ileri gelmiyor mu? Kadınsız demokrasi olmaz! Özetle, kadın hakları ile çağdaş bir toplum olma ve kalkınma arasında ayrılmaz bir ilişki var: Kadın haklarında ilerleme sağlanamazsa Türkiye geri kalacak; nüfusunun yarısını ekonomik üretime sokamayacak; aklının yarısından yararlanamayacak; Avrupa Birliği’ne de asla üye olamayacak. Türkiye’deki siyasetçilerin iki seçeneği var: Ya ülkenin kadın hakları alanında ilerlemesine destek olacaklar ya da ülkeyi geri bıraktıracaklar... Türbana gelince... Çağdaş dünyada kadınerkek eşitliği artık tartışma dışı ve kadına da yaraşır. Onu sarıp örtme bahaneleri ile türban, kadına karşı düpedüz bir hakaret. Türkiye’de, 1923 Devrimi laik Cumhuriyeti yaratırken belki başta kadına verdiği yerle sentezini tamamlar. Türban ise, işte bu senteze karşı girişilmiş ve yıllardır süren genel saldırının bir parçasıdır; gerici anlamda da, bir “politik simge”dir kuşkusuz. Avrupa Birliği’ne girmek “aşk”ıyla tutuşmuş AKP’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı karşısındaki tavrı, gericilik ve çelişmelere dolu olmuştur. AKP’nin “türban açmazı” sürüyor... Kadın sorununda gelip durduğumuz noktayı nasıl özetlemeli? Her şeye karşın söylemeli, Türkiye’de kadın hâlâ “ikinci sınıf”; olumlu önlemlerin hayata yansıması için de, bir “zihniyet değişimi”nin hızlanmasından başka çare yok. Bu zihniyet değişimi de kendi kendine gerçekleşecek değil; verilecek mücadelede elbette erkeklerin payı da önemli. Ancak, yolları asıl açacak olan, kadınların bilinçlenmesi. Türkiye’de de kadınlar, ne olursa olsun savaşıyor... ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar/ Server Tanilli/ Cumhuriyet Kitapları/ 266 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1071 SAYFA 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear