22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş üyük sembolist şair Aleksandr Aleksandroviç Blok, 16 Kasım 1880’de Petersburg’da dünyaya geldi. 1917 yılının Mayıs ayında o, eski bakanların, önemli yöneticilerin ve tüm görevlilerin sivil, askeri ve denizcilik kurumlarındaki çalışmalarında yaptıkları yasadışı işleri araştırmakla yükümlü “Olağanüstü Tatkikat Komisyonu”nda çalışmak üzere, redaktör olarak atandı. Aleksandr Blok, 7 Ağustos 1921 tarihinde Petersbug’ta, oturmakta olduğu son kiralık evde ve büyük maddi sıkıntılar içinde, kalp kapakçığı iltihaplanmasından öldü. *** Sabah sis kalkmadan uyandım yine Oysa güneş vurdu yüzüme birden, Sen misin sevgilim güneş yerine Doğup ışık saçan karşıki evden? Canım, sokak kapısını arala Rüzgârın camlara konseri vardır. Böyle sevda kokan hoş şarkılarla Sökmemişti şafak epey zamandır. Onlar sayesinde sis kalkmadan da Yüzüme ışıkla rüzgâr vurmakta Onlar sayesinde karşı binada Sevdiğim kız güneş gibi doğmakta. *** Neşeli fikirler gördüm rüyamda, Kendimi yalnızlık dışında gördüm. Seherde uykudan uyandığımda Kırılan buzları dinledim güm güm. Gerçekleşti gördüklerim rüyamda… Karşımda kıpkızıl adamlar vardı Keskin baltalarla omuzlarında Gülüşüp ateşler yakıyorlardı. Onlar botlarını ziftlemekteydi… Coşkun nehrin uğultusu duyuldu; Boz bulanık dalgaların her biri Buz ve kırık küreklerle doluydu. Kapıldım heyecan fırtınasına İçimde müthiş bir sevinç ışını… Baharı düşünmek yetiyor bana Bir de senin yalnız olmayışını… *** Umutsuzluk ve garez öldüğünde, ardından Uyku basar. Ve biz de senle kımıldamadan Uyuruz apayrı kutuplarda. Rüyanda belki beni görüyorsundur. Ama Saatler yüzyıl gibi ağır geliyor bana, Uykum hayal meyal uzaklarda. Rüyamda ben de seni görüyorum. Hep öyle O hırslı, kötü gece öncesi güzelliğinle Sanki dokunacak kadar yakında: Sırf benim için açmış güzide bir çiçeksin, Sisli dağ zirvesinde titremektesin Şafağın sönmeyen ışıklarında. *** Çok bildik şeyler var senin çehrende, Benimle kaynaşmış biri gibisin. Misafirliklerde, sokakta, evde… Hep senin hayalin, senin nefesin. Kulaklarımdadır ayak seslerin Her nereye girsem, orda sen varsın. Bana mı koşar her adımın senin, Sezdirmeden hep beni mi ararsın? Kapının daracık aralığından Endamın değil mi görkemle giren, Bir hayalet gibi hoş bir rüyadan iir Atlası CEVAT ÇAPAN Aleksandr BLOK/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY “Çok bildik şeyler var senin çehrende Benimle kaynaşmış biri gibisin” B Çıkıp gelen varlık değil misin sen? Mezarlığın çimenleri üstünde İçinde titreyen o yoğun sisin Basma eşarbınla hâlâ, bugün de, Sessizce oturan sen değil misin? Yanına yürüdüm – bakmadın bana, Yaklaşacak oldum – uzaklaştın sen Ağır ağır gittin nehirden yana, Duygulu bir şarkı söyleyerekten… Yanıt verir gibi senin sesine Güçlü bir çan karanlığı inletti… Ben ağladım, ben bekledim yine de… Ama senin sesin kaybolup gitti… Sonra birden karşı kıyıda sanki Eşarbın göründü, acıdı canım… Ama biliyorum ve eminim ki Seninle yeniden buluşacağım. *** Vl. Pyast’a Zalim beyaz geceler ve şu mayıs! Kapı çalınışı ve bir ısrar: “çık”! Arkanda – yayılan mavimtrak bir sis, Önünde – felaket ve karışıklık. Ve çılgın bakışlı o zor kadınlar, Göğüslerindeki ezik gül ile! – Uyan! Vur hançeri sapına kadar, Kurtar beni bu savaştan nefsimle! Gerçi coşkun horalara katılıp Yeşil çayırlardan geçmen ne müthiş, Eğlenerek şarap içmen, sarılıp Güzellere çelenk vermen zevkli iş, Kendi ellerinle oluşturduğun, Yakışır açılman mutlu denize – Ama peşinden tan pulluğunun Yürümek daha çok yakışır bize. RUSYA Altın çağlardaki gibi Savrulan üç yıprak kayış Ve şık teker ispitleri Çamurlu yollara batmış… Rusya, yokluklar ülkesi, İçimde basık evlerin; Ezgilerin yanık sesi Gözyaşıdır sevgilerin. Acıyamıyorum sana Ve bahtıma razıyım ben… Senin yücelik şanına İnanmasın istemeyen. Belki aldatırlar seni, Ama gücün batmayacak Ve o güzelim çehreni Gam karartabilir ancak. Öyle ya! Bak, senin nehrin Gözyaşı ve acı yüklü, Sen – ormansın, kırsın engin… Başta şalsın – renk renk süslü… Olmazları olur yapan Bir yolsun sen uzun, rahat, Güneş gibi ışıldayan Bir yaşmaktan çıkıp kat kat Arabacıyı ağlatan Bir şarkısın, sanki feryat! ATMACA Atmaca halkalar çizip havada Uçuyor üstünde dingin çayırın Fakir bir evceğiz görüyor orda İçerde oğlunu seven bir kadın: “Al ekmek ye, al meme em, çabuk ol, Büyü, diş sık, ve bir haça layık ol!” Art arda geçiyor yıllar, her yer kan, İsyanlar patlıyor, köyler yanıyor, Ama sen, hep aynısısın, ey vatan, Geçmiş sanki hep değişmez kalıyor – Anne, oğlun avuttuğu sürece, Atmaca da hür uçtuğu sürece. ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1089
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear