22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kemal Ateş’ten ‘Bir Başka Şehir’ Ë Hasan AKARSU azar Kemal Ateş, 1947 Kırşehir Kaman doğumlu olup öyküleri, dil üzerine yazıları ve romanlarıyla tanınıyor. Ateş, Bir Başka Şehir adlı uzun bir aradan sonra okuyucuyla buluşan yeni romanında, kırsal kesimin sıkıntılar içinde yaşayan insanını, bu ortamdan çıkıp kentte tutunma savaşımı veren bireyini, kent insanının ilişkilerini, İkinci Dünya Savaşı yıllarından başlayarak, 1960 devrimini, 12 Eylül 1980 darbesini ve YÖK uygulamalarının olumsuz sonuçlarını başarıyla yansıtıyor okuyucuya. Romanda Coşkun’u ve ailesini tanıyoruz. Dedeleri çeteci, eşkıya olarak biliniyor. Çok eşli bir yaşam sürüyor. Salih Dede savaş anılarını anlatırken, Nazif Dede eşkıyalık anılarını anlatıyor. Coşkun’un annesi ve babası yoksul. Babası Sıddık çerçicilik, bakırcılık yaparak geçimlerini sağlıyor. Annesi de arka planda, babayı yöneten bir kişiliğe sahip. Nazif Dede mallarını kadınlarla yiyip bitirmiş. Bir bağ evi kalmış çocukların, torunların gideceği. Coşkun, bağ evinde geçen günlerini unutamıyor. Çok kadınla evlilik sürekli sorun yaratıyor çevrede. Coşkun’un anılarından, üvey ananın baskısıyla evinden kaçan kızın Hadiye Abla kışın kurtlar tarafından yenildiğini, ondan sonra doğan kıza da aynı adın verildiğini, Coşkun’un Hadiye’yle kuzu otlattığını, köyde güldürücü öyküler dinlediğini, meddahlık yapan Deli Bahri’yi unutamadığını öğreniyoruz. Coşkun, kardeşi Asım’la büyüyor, köydeki bağbozumlarını, kış hazırlıklarını seviyor. Seçim zamanı köye jiplerle gelinip propaganda yapıldığını, yıllar sonra Ankara’dayken radyodan, dedeleri de içinde olmak üzere, ailece Vatan Cephesi’ne katıldıklarının duyurulduğuna tanık oluyor. Böylece, 1950’li yılların siyasal olaylarını da anımsıyoruz. Babası Sıddık, çerçiciliği bırakıp ırgatlık yapıyor; fakat o işte de tutunamıyor. Ankara’da bir otelde Rıfat Dayı’nın yardımıyla iş buluyor ve kente taşınıyorlar. Ankara’da Bademlitepe Mahallesi’nde, gecekondu semtinde zor bir yaşam bekliyor onları. 1960’ta babası işten atılıyor. Gençlik olaylarının arkasındansa 1960 devrimi gerçekleşiyor. Y Başka yaşamlar, başka şehirler Okuyucular Kemal Ateş’i, genelde kaleme aldığı dil yazılarıyla tanıyor. Fakat Ateş, bunun yanında öykü ve roman da yazan bir isim. Bir Başka Şehir, yazarın uzun bir aradan sonra yayımlanan üçüncü romanı. Kemal Ateş bu romanda, ilki 1948 yılında ikincisi 1980 darbesinden sonra üniversitelerde yaşanan tasfiye dönemini konu ediniyor. 12 Eylül’e zemin hazırlayan olayları ve gelişimini gözler önüne seriyor. Bir Başka Şehir bu yönüyle, sosyal ve siyasal yaşam içinde kendine yer bulan önemli sorunları da işliyor. Yazarın önemli özelliklerinden sayılan ihmal edilmiş kelimeleri bu türden metinlerde kullanması da romanın bir diğer dikkat çeken özelliği. gözetmen olarak görevliyken tanıştığı kent kızı Melike’yle evleniyor ve Melike, Coşkun’un ailesini, yaşadığı gecekondu bölgesini yadırgıyor. Coşkun, büyük eziklik duyuyor onu çevresiyle tanıştırırken. Daha sonra köylerine gittiklerinde de aynı sıkıntıları yaşıyor. Bireylerin, aile ve çevrelerinin neden olduğu uyumsuzluk kaynaklı büyük sorunlar önemli bir yer tutuyor romanda. SİYASAL ZEMİN Yazar, romanını elöyküsel anlatımla sürdürüyor. Coşkun ile Melike’nin bir kızları oluyor, adını Elif koyuyorlar. İkisi de üniversitede görevli. Melike doktora tezini hazırlıyor. Coşkun, Paris’te bir üniversitede okuma hakkını kazandığı halde, dekanlık gidişini engelliyor. Danıştay’da davayı kazanıyor; fakat yine de gönderilmiyor. Çünkü Dekan Çamur Yüksel, 12 Eylül darbesini yapan generallerin yönetimiyle uyumlu çalışıyor. Bu dönemde, YÖK’ün baskıcı uygulamaları nedeniyle birçok profesör işinden atılıyor; ‘1402’lik oluyor. Coşkun’un avukatlığını üstlenen ünlü hukukçu Doçent Korkmaz Şenatlı ve Asistan Umut Sayacı da bu kovgunlar arasına katılıyor. Böylelikle, üniversitede işler zorlaşıyor. Romanda bu uygulamayla, derin devletin kişilerin geleceğiyle oynadığı gözler önüne seriliyor. Romanda, Coşkun’un zor koşullarda okuyup kendini en iyi biçimde nasıl yetiştirdiğini gözlüyoruz. Bu arada, Ankara’da çapkınlığına da tanık oluyoruz. Roman da bu çapkınlık olayıyla başlıyor zaten. Evli ve bir çocuk sahibi Coşkun, YÖK’ün uygulamalarının bunalttığı bir dönemde, dernek lokalinde tanışıyor çapkınlık yaptığı Selda’yla. Selda, güzelliğiyle, alımlı duruşuyla herkesin ilgisini çeken bir kadın. Hastanede hemşireyken, zehirlenerek gelen hastanın, Mehmet Esercioğlu’nun ilgisini çekiyor ve aralarında büyük yaş farkı olmasına karşın, onun evlenme önerisini geri çeviremiyor. Mehmet Esercioğlu, yüklenici olup iktidarın ileri gelenleriyle iş yürüttüğü için varlıklı birisi. Sonra adının yolsuzluklara karıştığı da duyuluyor. Üstelik başka bir kadınla da evli. Selda’nın Esercioğlu ile yaptığı evliliği on üç yıl sürüyor ve sonunda boşanıyor. İşte, Selda ile Coşkun bu boşanma sürecinin devam ettiği sırada tanışıyor. Bu dönemde Selda’nın iyi bir “sevici” olduğu ortaya çıkıyor. Coşkun’un Selda ile ilişkisi iki yıl sürüyor. Kimi kez eşi Melike, Coşkun’dan kuşkulanmıyor değil; fakat Coşkun ile Selda’nın iki yıl süren kaçamak ilişkilerini bitiren olay başka bir sebebe dayanıyor. Selda iki erkek arasında sevişmek isteyince, Coşkun evi terk ediyor ve oturduğu pastaneden apartmanı gözleyerek ikinci erkeğin kim olduğunu öğrenmek istiyor. Roman da bu bekleyiş süresinde geçiyor. Roman biterken, Coşkun apartmandan çıkan kişinin Selda’nın boşandığı kocası Mehmet Esercioğlu olduğunu görüyor. Bundan sonra ise bir başka şehir bekliyor Coşkun’u ve eşi Melike’yi. “BİR BAŞKA...” Coşkun bu sırada, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde görevli Sina Bey’den sevindirici bir mektup alıyor. Eşi Melike’yi yardımcı doçent kadrosuna aldırabileceğini, kendisi de isterse doktorasını orada yapma olanağı bulabileceğini muştuluyor ona. Bu haber, eşler arasında “Kebap yaa!” ünlemesiyle, sevinçle karşılanıyor. Coşkun, Eskişehir’e gitmek için tren bileti alıyor, oraya yerleşmeye, oradaki üniversitede çalışmaya karar vermiş oluyor. Sina Bey mektubunda Eskişehir’i överken geleceğin de güzel olacağını vurguluyor: “…Eskişehir’e dikkat edin! Bu kentte Ankara’yı da, İstanbul’u da imrendirecek güzel şeyler olacak. Bir Anadolu kenti diye sakın küçümsemeyin! Bilirsin, mütareke yıllarında başlayan ‘gençler Anadolu’ya parolası bir zamanlar epey revaçtaydı; 1960’lı yıllarda çocuk romanlarında bile bu parola, ‘çocuklar Anadolu’ya diyecek kadar ilgi gördü. Şimdi insana komik geliyor değil mi? Yazık ki bu güzel ülküler unutuldu. Keşke Paris işin olsaydı ama olmadı, ben de yardımcı olamadım sana. Artık, Sen Nehri üstündeki Paris’i unut, Porsuk Çayı üstündeki Eskişehir’i düşün. Porsuk; Sümerbank, basmalarını hangi renkle boyarsa, o renge dönüyor. İnanıyorum, ileride akıllı bir insan çıkacak, daha temiz, daha güzel bir su akacak kentin içinden. Ben sevdim bu kenti, inanıyorum siz de seveceksiniz” (s. 238). O akıllı insan çıkıyor Eskişehir’den, daha temiz ve daha güzel sular akıyor kentin içinden. Tüm kentlerden akıllı insanların çıkması tek dileğimiz. Bu romanın düşündürdüğü daha çok şey var. Okudukça zenginleştiriyor insanı. Kemal Ateş, olayları, kişileri, çevreyi, yaşanan ortamı, Türkçenin tüm güzelliğiyle tanıtmayı başarıyor romanda. ? Bir Başka Şehir/ Kemal Ateş/ İmge Kitabevi/ 246 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1081 LİSE YILLARI Coşkun lisede okurken ayakkabı boyacılığı, çakmaklara gaz doldurma gibi değişik işlerle uğraşıyor. Yazları ise akrabaları Hüseyin Amca’nın dükkânında çalışıyor. Biriktirdiği paralarını babası gelip alıyor. Top oynarken gördüğünde dövüyor Coşkun’u. Yalınayak su almaya gittiği dahi oluyor. Komşu kızları Nezaket’ten yardım görüyor. Kardeşi Asım, on altı yaşında evlendiriliyor. Asım, karısı Kıymet’i döverken çoğu kez Coşkun kurtarıyor onu kocasının elinden. İleriki yıllarda ise Kıymet gelin, bu iyilikleri unutacak ve mal paylaşımlarında Coşkun’a karşı tavır alacaktır. Coşkun’un kız kardeşi Zarife de on dört yaşında evlendiriliyor ve aileden uzaklaşıyor. Zor koşullarda büyüyen ve eğitimine devam eden Coşkun, çevresindekilere örnek gösteriliyor. Üniversiteyi bitirip göreve başlıyor. Bir üniversite sınavında SAYFA 32 Kemal Ateş’in Bir Başka Şehir adlı uzun bir aradan sonra okuyucuyla buluşan yeni romanında, kırsal kesimin sıkıntılar içinde yaşayan insanını, bu ortamdan çıkıp kentte tutunma savaşımı veren bireyini, kent insanının ilişkilerini, İkinci Dünya Savaşı yıllarından başlayarak, 1960 devrimini, 12 Eylül 1980 darbesini ve YÖK uygulamalarının olumsuz sonuçlarını başarıyla yansıtıyor okuyucuya. Kemal Ateş, olayları, kişileri, çevreyi, yaşanan ortamı, Türkçenin tüm güzelliğiyle tanıtmayı başarıyor romanda.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear