Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ali Smith’ten ‘Kız Erkekle Buluşur’ Cesareti öğrenmek İskoçyalı yazar Ali Smith, Kız Erkekle Buluşur adlı kitabında Ovidius’un Dönüşümler’de anlattığı bir hikâyeyi yeniden yorumlarken dünyanın ve insanlığın güncel sorunlarını da ele alıyor. Ë Esen TEZEL ağdaş Batı şiirinin en önemli kaynaklarından biri sayılan Romalı ozan Ovidius’un ünlü eseri Dönüşümler, on beş kitaptan oluşan bir uzun şiir. Eser, dönüşüm (metamorphose) temasıyla birbirine bağlanan mitolojik ve efsanevi öykülerle örülü. Bu öykülerin bizim için en ilginç yanı tıpkı ozanın bir diğer önemli eseri olan Aşk Sanatı’ndaki gibibir yandan yazıldıkları çağın toplumsal ve kültürel özelliklerini öğrenmemizi sağlarken öbür yandan da bambaşka bir çağda ve bambaşka bir toplumsal yapıda, hâlâ güncel kalabilecek kadar evrensel olmasıdır. Dönüşümler de, Aşk Sanatı da, insanoğlunun genetik kodlarına kazınmış ve tarihin hiçbir döneminde değişmeyen birçok temel özelliğine değinen eserlerdir; Ovidius bu eserlerde aşk, kıskançlık, ihanet, ulaşılamayanın cazibesi, itaat, başkaldırı, ödül, ceza, iyiyle kötünün mücadelesi, ebeveynlik gibi “kültürel farklılık” sınırlarını aşan konuları işler. DÖNÜŞÜM, ÖYKÜ VE EFSANE Dönüşümler, kaostan düzene doğru ilk dönüşüm olan yaratılıştan başlar; öyküler, Julius Caesar’ın ölümü ve tanrılaştırılmasına, yani kaostan düzene doğru son dönüşüme kadar tarih sırasıyla anlatılır. İşte bu öykülerden biri de, dokuzuncu kitapta yer alan, İphis’in dönüşüm öyküsüdür. Efsaneye göre, Knossos Krallığı yakınında, Phaestos’ta yaşayan Ligdus’un karısı Telethusa gebedir ve doğum yaklaştığında Ligdus karısına o dönem için nazik sayılabilecek bir dille, hem doğumda acı çekmemesini hem de erkek bebek doğurmasını dilediğini, çünkü bebeğin kız olması halinde ona bakamayacaklarını ve ölmesi gerekeceğini fakat erkek olursa hayatta kalabileceğini söyler. Endişe içindeki anne adayı tapınağa gider ve mucizevi bir şekilde kendisine görünen tanrıça İsis’ten yardım diler. Tanrıça ona ne olursa olsun yardım edeceğine söz verir ve doğum gerçekleşir; bebek kızdır. Annesi adını İphis koyar (hem erkeklere, hem de kızlara verilen bir ad) ve gerçeği kocası dahil herkesten gizleyerek onu erkek çocuk gibi yetiştirir. İphis biraz büyüdüğünde, çocukluk arkadaşı sarışın İanthe’yle birbirlerine âşık olurlar. Aileleri de bu beraberliğe razı gelince düğün günü kararlaştırılır. Fakat tarih yaklaştıkça, İphis’in kaygıları artar, çünkü aslında kız olduğu sonunda meydana çıkacaktır. Fakat tanrıçanın yardımıyla bu tehlike önlenir, İphis, yüzünün rengi koyulaşıp adımları uzamak, göğüs kafesi genişleyip vücudu çevikleşmek suretiyle son anda bir delikanlıya dönüSAYFA 18 Ç şerek, sevdiği kadına eksiksiz bir erkek sıfatıyla kavuşur. Bu cinsiyet dönüşümü hikâyesi, Ali Smith’in ülkemizde kısa bir süre önce yayımlanan Kız Erkekle Buluşur adlı romanının da çıkış noktası. Günümüz İskoçyası’nda geçen romanda, önce yaşamlarını kurmaya çalışan iki kız kardeşin, Anthea ve Imogen’in (diğer adıyla, Midge’in) geçmişlerine ve birbirleriyle ilişkilerine tanıklık ediyoruz. Imogen, Pure adlı bir su şirketinin pazarlama departmanına bağlı yaratıcı bölümde çalışıyor, çok iyi para kazanıyor ve bu para karşılığı bütün gün, insanın en doğal ihtiyacı ve hakkı olan suyu nasıl hak olmaktan çıkarıp “daha da ihtiyaç duyulur” hale getirebileceği konusunda kafa patlatıyor. Bu sorumluluk sahibi, ciddi ve oldukça kuralcı genç kadının yirmi bir yaşındaki kız kardeşi Anthea’nın ise tam tersine, aklı bir karış havada. Muhtemelen biraz da, ablasının anneliği andıran himayesine güvendiği için. Imogen’in ona kendisiyle aynı bölümde ayarladığı işe daha ilk günden geç kalıyor, artık sadece reklamcılıkta değil bütün sektörlerde ağızlara sakız olmuş “yaratıcılık” başlığı altında oynanan tiyatronun yapaylığını ve sevimsizliğini bütün netliğiyle görüyor ki bunu gören bir insan, öyle bir şirkette en fazla kaç gün dayanabilir? ve şansına, işteki daha ikinci gününde çok özel biriyle; onlar içeride gösterişli ama içi boş beyin fırtınalarıyla dolu bir toplantı yaparken dışarıda Pure logosunun altına kırmızı renkli püskürtme boyayla “saçmalamayın. su insan hakkıdır. onu satmak ahlaki açıdan zaten yanlış” yazan ve yazdıklarını “Iphisol” diye imzalayan bir delikanlıyla tanışıyor. Anthea’nın bu delikanlıyla ilgili ilk düşüncesi şu oluyor: “Ömrümde gördüğüm en yakışıklı çocuktu. Aslında kıza benziyordu. O kız ömrümde gördüğüm en yakışıklı erkekti.” Evet, o kız gerçekten de bir kız ve Anthea’yla ikisi birbirlerine ilk görüşte vuruluyor. Anthea’nın “Iphisol” diye okuduğu ve internette araştırıp pek de bir sonuç elde edemediği imzanınsa “Iphis” ve yanına atılan tarih olduğu ortaya çıkıyor; yani “Iphis” ve 2007 yılını temsilen 07. ÜÇ KİŞİLİK HİKÂYE Kuşkusuz Anthea’yla sonradan adının Robin olduğunu öğrendiğimiz delikanlı kılıklı genç kız arasındaki ilk görüşte aşk, bir masalı andırıyor; fakat bu romanda asıl dönüşümü yaşayan bu ikisi değil, Anthea’nın ablası Imogen. Imogen önce tam bir duygu karmaşası içinde ve “birbirine zıt fikirlerin dansı” şeklinde kız kardeşinin seçimini sorguluyor: “Eşcinsel ya da homoseksüel, her neyse, olmak çok doğal. Bugün ve bu çağda pekâlâ olabilir.” “Sözcüğü ağzıma almaya dilim varmıyor.” “Aman Tanrım. Kanser demekten bile kötü bu.” “Dert değil. Niceleri böyle. Benim kendi tanıdıklarım arasında yok, hepsi bu.” “Mutlaka George Michael’ın CD’sini dinlerdi.” “Spice Girls’ün yüzünden.” Imogen, Anthea’nın eşcinselliğinin kaynağını ve tarihini eşeleyedursun, Robin ve Anthea aşkın en duru, en saf, en mükemmel halini yaşıyor. Bir gün sohbet ederlerken Robin sevgilisine İphis’in hikâyesini anlatıAli Smith’in bu eğlenceli ve duygusal hikâyesi bize, dönüşümün ancak ceyor ve o arada sur seçimlerle dolu, özgür bir hayata doğru gerçekleştiği takdirde bir anlamı olabileceğini gösteriyor. Ovidius’tan da bahsediyor: “İphis’in öyküsünü anlatan bir erkekti. Şey, erkek diyorum ama Ovidius çok akıcıdır, yazarlar arasında bir karşılaştırma yaparsak, çoğundan daha akıcı. Hayal gücünün cinsiyeti olmadığını onlardan daha iyi bilir. Bayağı iyidir. Her türlü aşka saygı gösterir. Ama bu öyküde Romalı olmaktan sıyrılamaz, harmanilerinin altında kızlarda neyin olmadığını vurgulamadan edemez, kızların onsuz ne yapacaklarını hayal edemez.” Robin’in görüşüne göre, Ovidius aslında bir lezbiyen aşkı anlatmak istemiş, fakat erkeklik takıntısı onu, İphis’i son anda erkeğe çevirerek hikâyeyi “kılıfına uydurmaya” itmiştir. Oysa günümüz İskoçyası’nda yaşayan Robin ve Anthea’nın böyle bir kılıfa ihtiyaçları yoktur; bulunduğumuz çağda ve onların bulundukları yerde eşcinsellik çevre tarafından her ne kadar büyük bir sevinçle olmasa dadoğal karşılanır. Tam bu noktada tekrar Imogen’e dönecek olursak, onun düşünceleri arasında “Robin kız kardeşimi bahçede öptü, komşular kim bilir ne düşünmüştür?” endişesi de kendine bol bol yer bulur. Imogen, Robin’i okul yıllarından tanır, onun o zamandan beri hemcinslerine ilgi duyduğunu bilir. Kabullenmekte zorlandığı gerçek, bu ilginin şimdi kendisine bu kadar yakın bir noktaya, çok sevdiği kız kardeşine sıçramış olmasıdır. Fakat beklenmedik bir biçimde, bu ilişkinin verdiği ilham Imogen’in hayatında da birtakım değişikliklere önayak olur; özellikle de iş hayatında önemli bir karar aşamasında idealist tavrı ve özgürlüğü paraya ve kariyerinde yapacağı büyük bir atılıma tercih etmesini sağlar. Ali Smith, kitabında bu üç kişilik küçük hikâyenin içine ve çevresine, çeşitli toplumsal meseleleri de serpiştirmiş. Örneğin, lezbiyenliğinin yanı sıra iflah olmaz bir muhalif ve feminist olan Robin, yanına sevgilisi Anthea’yı da alarak, yaşadıkları kasabada bulduğu her boş duvara dünya çapındaki kadın sorunlarıyla ilgili sloganlar yazıyor; ta ki polis tarafından gözaltına alana kadar. Temel ihtiyaç maddelerimizin başında gelen suyun cazip kılınması ve satılması gereken bir pazarlama malzemesine dönüşmesinden yola çıkılarak, yeryüzünün ekolojik sorunlarına değiniliyor ve en önemlisi, geçmişin mitleriyle günümüz reklamcılığı arasında ilginç bağlantılar kuruluyor: “Mitler tümüyle hayal ürünü müdür, toplumun bilinçaltından çıkmış gibi bir toplumun isteklerinden mi doğar? Yoksa mitler para kazanan birtakım güçlerce bilinçli olarak mı üretilir? Örneğin, reklamcılık mit yaratmanın yeni bir biçimi midir? Şirketler sularını falan bize inandırıcı türden bir miti anlatarak mı satarlar? Bedava olan bir şeyi satın alması gerekmeyen kişilerin gidip şişelerce almasının nedeni bu mu? Yakında bize soluduğumuz havayı satmak için mitler mi düşünecekler yoksa?” Evet, dünyada hiçbir şey yok olmuyor; sadece her şey biçim değiştiriyor, kabuk değiştiriyor, dönüşüyor. Ali Smith’in bu eğlenceli ve duygusal hikâyesiyse bize, dönüşümün ancak cesur seçimlerle dolu, özgür bir hayata doğru gerçekleştiği takdirde bir anlamı olabileceğini gösteriyor. ? Kız Erkekle Buluşur/ Ali Smith/ Çeviren: Dilek Şendil/ Turkuvaz Kitap/ 120 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1081