Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
“Sevici” mi? Kaldı ki “âşık” sözcüğü bizde saz şairleri için de kullanılır. Âşık Veysel yerine “Sevici Veysel” mi denmeli? “Halk oyunları” yerine “halk dansları” terimini kullanmamız gerektiği konusuna gelince… “Oyun” sözcüğü dilimizde şu anlamlara da gelir: “Kumar”, “temsil”, “çocuk eğlenceleri”, “düzenbazlık, aldatmaca”, “spor etkinlikleri”… Eğer “halk dansı” yerine müzikten hiç anlamayan “uzman”ların düşünmeden önerdiği “halk oyunu” dersek sanki halk da ona “oyun” diyormuş gibi bir saptırmacaya düşülmüş olmaz mı? Şöyle de sorabiliriz: Stadyumda on binlerce kişi “goooool” diye haykırırken bir “Öz Türkçeci”nin kalkıp tek başına “sayıııı” diye bağırması ne işe yarar. Türkçeleşme çabaları konusu sadece türetmelerle, bunların da tutanları tutmayanlarıyla kavranamaz… Verdiğiniz örnekler de Osmanlıcacıların bazı çabaları gibi gülümsetici… Ayrıca halkımızın, kendi oyunlarından genelde söz ederken, yani bir “genel kavram” olarak onlardan örneğin “Bizim danslar” diye söz edeceğini hiç düşünemiyorum… Nitekim siz de “Müzik Sözlüğü”(2005) kitabınızdaki 233234. sayfalarda “toplu oyun”, “oyuncu” kavramlarını epeyce kullanmışsınız. “Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır?” kitabınızda da çalgı müziğinden söz ederken “oyun havaları” (s. 243) diyorsunuz… Evet, güleriz ağlanacak halimize! Sizi bilgilendireyim: “Oyun havaları” geleneksel sanat müziğimizde kendine özgü bir türdür. Ben bu türden söz açarken tahrifat yapmadım, Türkçede kullanıldığı gibi “oyun havaları” dedim. Dilimize saygıdır bu. ¥ kapsamındadır. Sizin yukarıda adını geçirdiğiniz halk danslarımıza halk “oyun” dememiştir. “Hele kalk da bir oyun oynayalım” yerine, “Hele kalk da halay çekelim” denir. Geleneğimizde bar tutmak, horon çevirmek, hora tepmek yerine “oyun oynamak” dendiğini hiç duymadım. Merak ederek sorduğunuz “Bunların İtalyanca’da, Almanca’da karşılıkları var mı?” sorusuna ise şöyle cevap vermek isterim: “Tabii ki yok. Çünkü onlar yerel danslar. Yerel terimlerin uluslararası karşılıkları olamaz. Adı üzerinde: Yerel. İspanyolların Flamenco’suna, İtalyanların “Saltarello”suna, Polanyalıların “Polka”sına, Avusturyalıların “Vals”ine Türkçe’de karşılık bulmak gerekmez. Aynı şekilde onlar da bizim halk dansı çeşitlerimizi özgün adlarıyla anmak durumundadırlar. MÜZİK TERMİNOLOJİMİZ Peki! Daha bizde yüz yılını bile doldurmamış bir başka müzik kültüründe, üstelik işçi üniversitemizin, halkımızın, bir türlü sevemediği, yanaşmadığı Batı müziği alanında; 231. sayfada da, müzik dilimizin gelişmemesinde bütün suçu, Türkçeleşme çalışmalarına gönül verenlere yüklemişsiniz acımasızca… Gerçekte, bu Batı müziği dilinin de Türkçeleşmesi yetersizse, bunda müzik sözlükçülerinin, müzikbilimcilerinin, ansiklopedicilerin; ayrıca Türk devlet yöneticilerinin, Osmanlıcaya dönmek isteyen profesörlerin, buna karşın bugün İngilizce eğitim yapan üniversitelerimizin hiç mi suçu yok? Gönül verenlere değil, yapılan işe bakmalı. Müzik terminolojimiz, bırakın “yetersiz” olmayı, 100 üzerinden ancak 1 puan alacak durumdadır. Sizin sorumlu tuttuğunuz devlet yöneticilerini, Osmanlıcaya dönmek isteyen profesörleri, İngilizce eğitim veren üniversiteleri falan geçelim, bu işin asıl sorumlusu dil kurumları, sözlükçüler, ansiklopedicilerdir. 600 sayfalık bir müzik sözlüğü ve üç ciltten oluşan 2170 sayfalık bir müzik ansiklopedisi hazırladığıma göre, başta gelen sorumlu da benim. Hemen belirtmeliyim ki müzik sözlüğü hazırlamak, “Sepettopu Terimleri Sözlüğü” hazırlamaya pek benzemez. Gönül isterdi ki Türkçeleşme çalışmalarına “gönül verenler”, bütün sanat ve bilim dallarında başta Müzik Sözlüğü, Plastik Sanatlar Sözlüğü, Tıp Sözlüğü, Biyoloji Sözlüğü, Kimya Sözlüğü, Hukuk Sözlüğü, Sosyoloji Sözlüğü, Psikoloji Sözlüğü gibi kitaplar hazırlayarak yayımlasın. Ayrıca, bütün kültür dillerinin karşılıklı olarak sözlüklerini yayımlamak görevi de vardı. Ben o dönemde sözlük yayını olarak sadece Tahsin Saraç’ın “FransızcaTürkçe” sözlüğünü hatırlıyorum. Latince ve eski Yunanca’dan başlayarak günümüzün bütün kültür dillerinin sözlüklerini çıkarmak gibi temel bir görevin olduğu bile bilinemedi. Yabancı dil bilmeyen köy kökenli “Öz Türkçeci”lerden başka ne beklenebilir? “Gönül verenler”in içinde Cahit Külebi ile Mustafa Canpolat’ın içtenliğine inanmışımdır. Siz de öylesiniz, biliyorum. Her neyse, konumuzun çok dışına çıktık… Belki Türkçe üzerine sizinle ayrı bir söyleşi yaparız. Burada sormak istediğim son soru şu olsun: Aydınlarımız, edebiyatçılarımız, öteki sanatçılarımız müzikle ne ölçüde ilgililer? Şiirin hiç okunmadığından yakınan şairlerimiz konserlere gidiyorlar mı? Türkiye’de son kırk yıldan beri rüzgârlar sanata karşı esiyor. Koltuklarının çoğu boş kalan konser salonlarına kırk dinleyici daha eklenecek de ne değişecek? Şiirin okunmadığından yakınan şairlerimizin konserlere, sergilere gitmesi, olsa olsa onların gündelik sanat yaşamına renk katar. Bence önemli olan, bütün alanlarda sanat çalışmalarını destekleyen güçlü toplumsal rüzgârların esmesidir. ? Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır? / Ahmet Say / Evrensel Basım Yayın / 264 s. 1 AYDA BASKI! 2 MÜZİĞİN DİLİ Siz Türkçenin tam bir kültür dili olmadığını, “mesela müzik sanatında terminolojimizi üretmekte yaya kaldığımızı, o nedenle müzik yazılarında zorlandığınızı” (s. 100) da söylüyorsunuz. Ancak kitabınız daha çok “Batı müziği” üstüne… Bizde bu müzik (çoksesli müzik), siz belirtiyorsunuz, daha Cumhuriyet dönemiyle, hadi diyelim ki 1826’da başladı… Bizim müzik üstüne yazsaydınız bu zorluğu yine çekecek miydiniz?.. Dinsel müziğimizin terimleri yetersiz mi?.. Kitabınızda şu halay çeşitleri var (s. 223): Ağırlama, yeldirme, tezeleme, yanlama, sıktırma, zahma…Ayrıca halay çekme, hora tepme, bar tutma, horon çevirme de diyorsunuz. Bunların müzik dili İtalyancada, Almancada karşılıkları var mı? Türkçenin bir kültür dili olmadığını yıllardır söylüyorum. “Kültür dili” nedir, onu da şuraya ekleyeyim: Bilim ve sanatın uluslararası bütün dallarında, dolayısıyla kültürün çok geniş alanında dilin kendi terminolojisini çoğunlukla üretmiş olması ve bu terminolojilerin toplumda benimsenerek yaygınlaşmış bulunması demektir kültür dili. Türkçemizi küçümsemiyorum; özellikle anlatıda ve şiirde dilimizin çok güçlü olduğunu, her cümlede ya da her dizede şaşırtıcı anlatım olanakları yaratmakta olağanüstü bir kıvraklık içeren dil ustalığına sahip bulunduğunu hep belirtmişimdir. Avrupa müzik kültürü terminolojisinin dilimizde karşılıklarını bulma konusu ise bu uluslararası terminolojinin dilimize anlaşılır şekilde aktarılması demektir. Biz bunu yapamadık. Bunu yapmak isteyen dil şovenleri uydurukçuluğa başvurdular. Uluslararası müzik terminolojisi diyelim ki beş bin terimi içeriyorsa biz toplumun her katında benimsenen ancak elli dolayında karşılık bulabildik. Şimdi de, örnek olarak belirttiğiniz “dans” ve “oyun” sözcüklerine dönelim mi? Dönelim… Müzikte öyle terimler vardır ki uluslararası dolaşımda kendiliğinden yer almıştır. Bunlardan biri de “dans”tır. Bizim halk danslarımız ile tango, rumba, swing, gibi sosyete dansları arasındaki farkı herkes bilir. “Dans” terimi, yalnızca bu tür sosyete dansları için kullanılmaz. “Bale” de dans ODADA YALNIZ Mine Soysal Genç Kitaplar Öyküler Ülkemiz JHQoOL»LQLQ birbirinden uzak, birbirine yakın halleri Eyvah Kitap! ve (\OO¶GH$¿NODUJLELVÔUDGÔóÔJHQoOLN NLWDSODUÔQÔQ\D]DUÔ0LQH6R\VDO¶ÔQ\HQLNLWDEÔQGD RQooDUSÔFÔ|\NEXOXQX\RU6R\VDO¶ÔQJHUoHNoL NDOHPLQGHQV]OHQKHU|\N7UNL\H¶QLQEDPEDóND FRòUDI\DODUÔQGDGHòLóLNVRV\DOoHYUHOHUGHIDUNOÔJHOLU G]H\OHULQGHYDUROPD\DoDOÔóDQJHQoOHULQVRUXQODUÔQÔ GLOHNOHULQLNLPLVHVOLNLPLVHVVL]oÔòOÔNODUÔQÔGLOHJHWLUL\RU 0LQH6R\VDO¶GDQNLWDSODU PD 0D\ÔV$WDWUN¶$Q PÔ *HQoOLNYH6SRU%D\UD kutlu olsun! www.gunisigikitapligi.com Profilo Plaza, Cemal Sahir Sok. 26/28 B3, Mecidiyeköy 34387 İstanbul T: 0212 212 99 73 F: 0212 217 91 74 E: info@gunisigikitapligi.com CUMHURİYET KİTAP SAYI 1004 SAYFA 17