05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Max Horkheimer’dan ‘Alacakaranlık’ Alacakaranlık gün doğumudur ya da en azından her şeyi geri çevirme eğilimi gösterdikleri emir kullarını ve bağımlıları anımsatır. Çünkü onlar çocukluktan beri vicdan azaplarını, egemen oldukları sınıfa karşı zorbaca davranarak bastırmaya çalışmıştır ve işte bu yüzden eğer onlarda yanlış bir izlenim yaratırsan o zaman vay haline. Onlardan bir şeyler elde etmek istiyorsan, tıpkı onlardan biriymiş gibi omuzlarına vurabilme yeteneğini kazanmalısın. Bu sınıftan istediğini almana izin vermişlerse de asla teşekkür etmemelisin.” Yazar, “Tabii onlarla ilişkinin sürdürülmesi isteniyorsa” türünden bir koşula dayandırır bu satırları. Burjuvanın ahlak anlayışını da sorgulayan Horkheimer, zengin bir adamın kendisi için servetler harcarken, çalışanlarından küçücük bir artışı esirgemesiyle yola koyulur. Bunu haksızlık olarak değerlendirdikten sonra, “Bu bir terbiyesizlik değil midir?” diye sorar ve ekler: “Evet ne güzel işliyor bu ahlak anlayışı! Alman sanayisi, savaştan ve enflasyondan sonra eskiye oranla daha güçlenmiş; liderlerinden, derebeyi ve generallerinden hiçbirini neredeyse yitirmemiş; verdiği sözlerin hiçbirini de yerine getirmemiştir.” Bütün bu ahlaksızlığın yanı sıra, kendilerine karşı hak arayışında olanları bir kalemde çeşitli yaftalar ve aşağılamalarla anmalarını açık ve tepkisel bir dille anlatır: “Her gün kelle koltukta mücadele veren üç beş proleter öncü ve sözcü açlıktan ya da bir sonraki silahlı çatışmada işçi haklarını savunurken geberip gitmediği takdirde, salt kendi çıkarlarını düşünen birer pislik herif damgasını yiyor.” Bunu da büyük terbiyesizlik olarak değerlendirip tepkisini dile getiriyor. Horkheimer bütün bu önermelerden sonra, gerçek burjuvanın her şeyi, hatta savaş sonrası Almanya’sında devrimi dahi nesnel açıdan irdeleme yeteneğine sahip olmadığını da vurgulamadan edemiyor. Devrimin daha doğrusu, devrim öncesi siyasi hazırlıkların nesnel değerlendirmelerden geçmesi mevcut toplumsal gerçeğin herhangi bir faaliyeti gibi anlam kazanması demektir ve artık bu çerçeveden bakılır. Elbette burjuvanın düşünce tarzının onu yaratan ekonomik koşullardan kaynaklandığını unutmadan. SOSYALİZM VE HINÇ Horkheimer, “Özgürlüğü ve adaleti hayata geçirecek motifleri yasaklamak, buna baş koymuş insanların akıllarını karıştırmak ve de cesaretlerini kırmak, ne güzel bir yöntem değil mi?” diye sorduktan sonra, Marksizmin işçi sınıfına neler getireceğini, sosyalistlerin bölünmeyi değil toplumsallaşmayı ve üretimi yeniden düzenlemeyi amaçladıklarını genç bir katılımcının gözünden aktarır. Marksçılığı savunan genç, katılımcı, sosyalistlerin bölünmeyi değil, toplumsallaşmayı ve üretim sisteminin yeniden düzenlenmesini amaçladıklarını ifade eder. Muhtemelen birtakım teorik vaazlar vererek yapar bunu. Hatta bu şekilde adaletin sağlanabileceği gibi bir ekleme de yapabilir. Yazara göre eğer böyleyse o genç katılımcının yenilgiyi de kabul etmesi gerekir. Çünkü içindeki hınç dolu düşünceler ortaya çıkmıştır. Demek ki Marksist taraftarın istediği şey, maddi iyileşme değil, refah düzeyi bugün iyi olanların kendisinden daha fazla bir şeye sahip olmasıdır. Bütün bu argümanların arkasında bir nefret tespiti yapar: “Demek ki insan ömür boyu kuru fasulyeye talim edebilirmiş, yeter ki karşı taraf bonfile yiyemesin!” Ama gerçek şu ki, yasak koyan zihniyetin insanlardan esirgediği zararsız bonfile, insanlar üzerinde kazanılan gücün, sefaletin sırtına binerek elde edilen özgürlüğün bedelidir. Sömürülen sınıfın karşı karşıya kaldığı tehlike, sefalet, baskı, köşeye sıkıştırılmışlık, güvensizlik gibi durumlara bugün komik diye nitelenebilecek kadar az sayıda özgür iradenin birtakım olumlu girişimleriyle çare arandığını unutmamak gerekiyor. Toplumsal değerlendirmeler ve öngörülerin yanı sıra kitapta, bireysel özellikler konusunda da yazarın kısa net ve çarpıcı tespitleri yer alıyor: “Kişisel özellikler, bireyin yükselmesinde kuşkusuz gelecekte de rol oynayacaktır. Ama ben, genç bir adamdaki ses tonunun veya genç kızdaki burun yapısının talihlerini değiştirmeyecek bir toplum düşleyebilir” diyerek toplumsal hayata verdiği önemi dile getiriyor. Kitapta değişik konularda fikirlerini dile getiren yazar, “Üretici insan gücü de kendini aşmıştır. İşçinin yeteneği, bir asırdır inanılmaz boyutlara ulaşmıştır; bireyin ortalama harcadığı enerji, dakikliği kondisyonu katbekat arttırmıştır. Sadece sanayide değil, her alanda” saptamasını bundan yetmiş yıl önce yapar. Bu belirleme hâlâ güncelliğini koruyor. İşte bu yüzden Horkheimer, evrensel ve okunması gereken bir yazar olarak değerlendiriliyor. Eser, yazılışının üzerinden yetmiş yıl geçmesine rağmen evrenselliğini ve güncelliğini kaybetmeyen bir yapıt olarak Türk okuyucuyla buluşuyor.? Alacakaranlık/ Max Horkheimer/ Çeviren: İlknur Aka/ Kırmızı Yayınları/ 118 s. Max Horkheimer, toplumların kültürel çöküşünü hızlandıran burjuva kültürünü ve o toplumun düzenini eleştiriyor Alacakaranlık’ta. Frankfurt Okulu’nun öncülerinden olan yazarın Marksist bir yaklaşımla kaleme aldığı kitap, yazılmasının üzerinden 75 yıl geçmesine rağmen evrenselliğini ve güncelliğini hâlâ koruyor. Kısa öykü ve denemelerin bir derlemesi olan Alacakaranlık, birçok konuda kısa, net ve akıcı bir dille yazılmış. Ë Rozerin DOĞAN ürk okuyucunun Akıl Tutulması, Aydınlanmanın Diyalektiği eserleriyle tanıdığı Max Horkheimer 1973 yılında öldü. Onun Marksist yaklaşımla kaleme aldığı yazıları içerik ve anlatım olarak akademik bir çalışmadan ziyade, bir yazarlık çalışması olarak ele almak daha doğru olacaktır. Alacakaranlık’ta terk edilmekten felsefeye, devrimcideki idealizmden ahlaki değişime, yalan ve tinsel bilimlerden ekonomi psikolojisi ile çağın çuhaflıklarına kadar birçok konuda kısa, net ve akıcı bir dille yazılmış metinler yer alıyor. Toplumu niteleyen sözcükler kuşkusuz ideolojik, etnik, siyasi, coğrafi, kültürel kökenli birtakım düşüncelere dayanır. Toplumların yaşadığı her yapılanmanın bir öncekinden daha iyi olduğu da tartışma götürmez. Geçmişe baktığımızda ve bugünü değerlendirdiğimizde, her dönemin olumlu ve olumsuz yönleri vardır kuşkusuz. Kitapta yazarın, nasyonal sosyalizmin tamamen zafere ulaştığını düşündüğü dönemden öncesine ait notları yer alıyor. Yazara göre, sosyal demokrat kültür politikası sorunları, devrimle flört eden burjuva edebiyatı, Marksçılığın akademisyenler tarafından tekrardan değerlendirilmesi gibi önemli felsefi konular geride kaldı. Ama yazar, tamamen yaşantısından hareketle yazdığı bu kişisel düşüncelerle beraber “İleride bizlere ışık tutmayacağı ne malum?” diye sorar. Bu soru aynı zamanda kitabın içeriğiyle ilgili de önemli bir saptamadır. Alacakaranlık yaklaşık bir asır öncesinin Almanya’sını anlatırken, geçen yüzyılın kapitalist düzenini de okurla paylaşıyor. Yazarın yaşantısından hareketle kaleme aldığı kitapta toplumların kültürel çöküşünü hızlandıran burjuva kültürü ve toplum düzeni de eleştiriliyor. Yazara göre, ihtiyaç duyulan ideolojiler ne kadar hızlı geliştirilirse o kadar sert yöntemlerle korunmaya mahkum. Sağlam olmayan idolleri savunurken gösterilen hırs ve saçılan dehşetin derecesi alacakaranlığın ne denli ilerlemiş olduğuna işaret eder. Sistematik olarak yaratılmaya çalışılan toplumsal aşağılama, cezaevi ve ölüm tehditleri aklın düşünme egemenliğini engeller. Büyük Avrupa emperyalizminin ortaçağ tomruklarına gıpta etmesine gerek yok. Zira simgeleri, ortaçağ kilisesinin kutsal varlıklarından çok daha hassas aletler ve çok daha korkunç gardiyanlarla korunur. Max Horkheimer, “Engizisyon karşıtları için alacakaranlık gün doğumudur. Kapitalist alacakaranlığıysa, günü batırmaya insanlığı gerçekte tehdit eden geceyi başlatmaya gerek duymaz.” BURJUVADAN RİCACI OLMA Horkheimer, “Bir Grup Büyük Burjuva Hakkında” başlığıyla kaleme aldığı denemesinde, o sınıfa ait olmayanlara önermelerde bulunur. Büyük burjuvaların belirli bir grubuyla temas halindeyken, asla ricada bulunmamak gerektiğini belirtir ve der ki: “Onların sınıfına aitmiş gibi davranmaya çalışmalısın. Kötü davranarak hep daha çok şey elde edersin; çünkü bu onlara aşağıladıkları T SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1033
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear