Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Orhan Karaveli’yle “Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak” Türklük bilinci kimilerini rahatsız ediyor anladım. Onun ne büyük bir yurtsever olduğunu yakından görmek fırsatını buldum. Buradan yola çıkarak Tanıdığım Nâzım Hikmet‘i yazdım. Bu kitap çıktıktan sonra pek çok kişi bana şöyle dedi: “Biz Nâzım Hikmet’i vatan haini olarak tanıdık, ta ki sizin kitabınıza kadar.” Bir gazeteci bundan daha büyük ödül olur mu? Bu bende bir ufuk açtı; beni yeni kitaplar yazmaya teşvik etti ve arkasından Sakallı Celal‘i yazdım. Nâzım Hikmet, Sakallı Celal, Atatürk’le gelen Aydınlanma’nın emekçileriydi. Başka kimler vardı? Aklıma Tevfik Fikret geldi. Tevfik Fikret, Namık Kemal’le beraber Türk Aydınlanması’nın en önemli unsurlarından ve Atatürk’ü çok etkileyen birkaç kişiden biridir. Diğerleri Namık Kemal ve Ziya Gökalp’tir. Ben Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp’i yazmış oldum. Belki bir gün Namık Kemal’i de yazmaya çalışırım. Bu kişiler, Türk gencinin, Türk halkının mutlaka bilmesi gereken hem de doğru bilmesi, iyi bilmesi gereken insanlar. Oysa yanlış biliniyorlar. Ziya Gökalp’in bugüne ışık tutan fikirleri var. Atatürk’e, “Fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir” dedirten bir adam. Bu adam, Türk ulusdevlet fikrini ilk kez ortaya atan insandır. Peki nesiyle anılıyor şu an? Ziya Gökalp mi, ha şu Turancı şair... ‘Turan’ şiirinde şunu söylemek istiyor: Hey Türk halkı! Kendinize gelin. Sizin binlerce yıllık bir tarihiniz var. Büyük bir ulussunuz. Bunları hatırlayın! Böyle söylemekte haklıydı. Çünkü Türkler, Türklüklerini unutmuşlardı. Osmanlı’ydı onlar. Türküm, demek kimsenin aklına gelmiyordu. Öyle bir dönemde Türkçülük fikrini atmıştır ki, biraz da bu sayede Atatürk, İstiklal Savaşı’nda başarıya ulaşmıştır. Türklük bilinci! Bugün o bilinç bazı kimseleri rahatsız etmeye başladı. Ziya Gökalp’i kötülemeye başladılar. Hırsız diyemediler, arsız diyemediler; ne dediler? Turancı. Başka? Kürt. Kürt olmak, bir defa ayıp değil. Sonra, beni, eylemleri ilgilendirir... Sırf Diyarbakır’da doğdu diye Ziya Gökalp’i Kürt yaptılar... Kitabın ilk bölümünü bu soruna ayırmışsınız. Nasıl bir sonuca vardınız? TÜRK MÜ, KÜRT MÜ TARTIŞMASI Ziya Gökalp diyor ki: “Bir insanın aidiyetini oluşturan onun yaşadığı ülke değildir, yaşadığı coğrafya değildir, kanı, ırkı da değildir; aldığı terbiye ve duygularıdır. Bir insan kendisini hangi ulustan hissederse o ulustandır ve bunun tartışılması gereksizdir. Bilimsel bir araştırma yapmaksızın, ben kendimi Türk bilirdim. Ama Selanik’e geldikten sonra araştırdım ve Türk olduğumu öğrendim.” Nasıl öğreniyor? Soyağacına ulaşıyor. Ziya Gökalp hakkında yazılmış çok sayıda kitap var. Bu kitaplardan yüzden fazlasını inceledim; sanırım yüz yirmi beş kitap kadar. Buna dergileri, belgeleri ve yabancı yayınları da ekleyebilirsiniz. Bunların pek azında soyağacından söz ediliyor; kargacık, burgacık, çoğu da eski harflerle olmak üzere. Düzgün bir soyağacı ilk kez bu kitapta yayımlanıyor. Ben bunu nasıl yayımladım? Yine gazetecilik devreye giriyor. Ailesinden kim varsa arayıp buldum. Özbeöz kardeşi, emekli bir subay olan Nihat Topçu’nun çocuklarını buldum. Bunlardan biri de generaldi, emekli general. Bir diğeri eski bir maliyeciydi, maliye uzmanıydı. Kızını buldum. Kızının kızını buldum. Onlarla yaptığım konuşmalardan, ailenin kendisini tamamen Türk hissettiğini anladım. Kendilerinin Horasan’dan, Buhara’dan gelen bir Türk aşiretine ait olduklarını söylüyorlar. Ziya Gökalp de “Türklük hem mefkurem (idealim), hem de kanımdır” diyor. Türk olduğuna böylesine inanan bir adama, “Sen ille de Kürtsün” demenin anlamı var mı? Birinci çıkış noktası... İkincisi... Araştırınca, bizim güneydoğumuzun tam bir Babil Kulesi olduğunu gördüm. Binlerce yıldır, Kürtlerden de önce, Türklerden de önce nice kavimler gelmiş geçmiş buradan. Bu kadar çok insanın kaynaştığı bir başka belde dünyada yok. Böyle bir bölgeyi tek ulusa bağlayabilir misiniz? Diyarbakır Kürtlerindir diyebilir misiniz? Bunun imkânı var mı? Yok. Peki Ziya Gökalp’in Kürt olduğunun çıkış noktası ne? Diyarbakır’da doğ Gazeteci Orhan Karaveli, Tanıdığım Nâzım Hikmet‘le başladığı biyografi niteliğindeki araştırmalarını, aynı titizlikle sürdürüyor. Yazarın son yapıtı: Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak. Kitap, Ziya Gökalp’in pek bilinmeyen yanlarını ve yanlış bilgilerin doğrularını gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor. İstiklal Savaşı’nda Ziya Gökalp’in fikirlerinin yeri? Anlamsız bir tartışma: Ziya Gökalp, Kürt mü, Türk mü? Bugün hâlâ gündemde yer tutan ‘tesettür’ konusunda Gökalp’in düşüncesi? “Minareler süngü, kubbeler miğfer” sözü, iddia edildiği gibi Gökalp’in mi? Karaveli’yle yeni kitabını konuştuk... Ë Mehmet ÇAKIR Ziya Gökalp N eden Ziya Gökalp? Son zamanlarda, özellikle Aydınlanma açısından, Türk Aydınlanması açısından eksik ve yanlış tanınan Türk büyükleri üzerinde çalışmayı, onların biyografilerini yazmayı, eksik tarafları varsa bunları tamamlamayı veya yanlış bilgileri düzeltmeyi kendime görev saydım. Beni bu konuda çalışmaya iten, başlıca Nâzım Hikmet olmuştur. Ona ‘vatan hainliği’ni yakıştırmışlardı. Bu yakıştırmayı hiç aklıma sığdıramadım. 27 Mayıs’ın hemen ertesinde, Vatan’da dış politika yazarı olarak çalışırken, Moskova’da düzenlenen Uluslararası Doğu Bilimciler Kongresi’ni izlemek için Rusya’ya gittim. Kongrenin ilk gününde Nâzım Hikmet’le tanıştım. Arkadaşlığımız her gün artarak devam etti. Yemekler yedik, sohbetler edik. Hatta bu sohbetlerden rahatsız olanlar oldu. On beş günlük dostluğumuz sırasında Nâzım Hikmet’in çok yanlış tanındığını Orhan Karaveli, Ziya Gökalp’in küçük kızı Turkân Yurtcanlı (ortada) ve torunu Sevinç Karacan ile birlikte. muş olması... Kaynaklara baktım. 1901 senesine ait salnameleri buldum, hem de yabancıların yazdığı, Diyarbakır’da Kürtlerin neredeyse ismi geçmiyor. Sosyal hayat, bilimsel hayat yirminci yüz yıl başlarında büyük ölçüde Ermenilerin hakimiyetinde. Ticaret onların elinde, doktorlar onlar, avukatlar... Kürtler aşiret hayatı yaşadıkları için büyük kentlerde toplanmamışlar. Genellikle aşiretler çerçevesinde toplanmışlar ve Arap bölgelerine yakın oldukları için Araplar sürekli saldırı halinde olduğundan savunma güdüsüyle yaşamışlar. İki sene uğraştım, Ziya Gökalp’in nereden Kürt olduğunu bulamadım. Sadece anne tarafının nispeten Kürt bir aileden geldiğini bulabildim. O da tamamen Kürt sayılmıyor. Aile mensuplarının sözlerine yer verdim kitapta; annelerinin Çerkes, babalarının Kürt olduğunu bildiklerini söyleyen, “Ama biz Türküz” diyen insanlar. Dolayısıyla tüm araştırmalarımın sonunda, “Ben Türküm” diyen Ziya Gökalp’in doğruyu söylediğine inandım. Sunu’da, Gökalp hakkında az bilinen, hemen hiç bilinmeyen konulara ulaşmaya çalıştığınızı yazmışsınız. Neler buldunuz? Ziya Gökalp’in çok sakin yapısı içinde adeta bir volkan sıcaklığı var; zaman zaman patlıyor. Onun dışında çok sakin, az konuşan, sessiz bir insan. Öte yandan çok bilgili ve inanılmaz bir hafızaya sahip. Gökalp’in hayatında iki senelik bir sürgün dönemi var. Kendisi İngilizler tarafından 145 Türk aydınıyla birlikte Malta’ya sürüldü. Buradaki bazı eylemleri, ne yazık ki çok az biliniyor. Birincisi, yol gösterici kişiliği, orada ortaya çıkıyor. Sürgünler arazında Said Halim Paşa gibi sadrazamlar var, Fahrettin Paşa gibi kumandanlar var, valiler, vekiller, Hüseyin Yalçın, Ahmet Emin Yalman gibi tanınmış gazeteciler var... Hatta Atatürk de Malta’ya gönderilecekler listesindedir, ama Samsun’a gittiği için sürgünden kurtulmuştur. Tamamen seçkinlerden oluşan böyle bir topluma Ziya Gökalp, iki yıl boyunca felsefe, psikoloji va sosyolo¥ ji dersleri vermiş. Malta’dayken süCUMHURİYET KİTAP SAYI 978 SAYFA 4