Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Doğan Hızlan’ı okurken insan bir kez daha anlıyor ki edebiyata değişik kültür düzencelerinden bakmak gerekir. Ama bu kültür birikimi bir yazarın kişiliğiyle örtüşmemiş de eğreti duruyorsa yararı olmaz. Bakışına, duruşuna sinmeli o birikim. Suskunluğuna hoşgörülü bir gülümseme eklenmeli. dalet Ağaoğlu’nun günlüğünde Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülleri’yle ilgili bir bölüm var. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Devlet Ödülleri kaldırılmış, Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülleri konmuş. O zaman Cumhurbaşkanlığı Kültür Başdanışmanı olan Dinçer Sümer Adalet Ağaoğlu’yu arayıp Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’nün kendilerine verildiğini bildirir. Adalet Ağaoğlu genelgeçerle, çevresiyle uyumlu olmayan, kendini Cumhuriyet’in uslu çocuğu görmeyen bir yazar olarak soruyor: “Şimdi Cumhurbaşkanlığı Kültür Ödülleri Seçici Kurulu böylece bu yaramazlıkları ve eleştirel uyumsuzlukları sevdiğini mi göstermek ister acaba?” Kendini eleştiriyor görünen Adalet Ağaoğlu aslında bir yazarın “muhalif tavır” içinde olması gereken özerk kişiliğini anımsatıyor. Bu olay üzerine HÜRRİYET’teki köşe yazısında “Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı” diyen Doğan Hızlan, sözünü şöyle bağlıyordu: “...Ama asıl kutlamak istediğim kişi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir. Çankaya artık sanatın güzelliği ile daha da güzel, daha da yüce.” Her ne kadar Adalet Ağaoğlu Dinçer Sümer’i anımsarken, “Bu bizim genç oyun yazarımız ne zaman Çankaya tepelerine kadar ulaşmıştır, doğrusu şaşırmadım değil” diyorsa da; 1950’li yıllardan günümüze doğru, şiirleri, öyküleri, oyunlarıyla ilgi uyandıran bu devlet tiyatrosu sanatçısı, kültür danışmanı olarak da olumlu izler bırakmıştır. Daha önemlisi Bozkurt Güvenç gibi bir kültür insanının başdanışman olarak seçilmesi Cumhurbaşkanlığının kültüre bakışını değiştirmiş, Süleyman Demirel de kendini yenilemesini bilmiştir. A Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı: Doğan Hızlan şırken incelemelerde bulunmak, dinlenmek anlamına gelir: “Batı’nın kültür başkentlerinde gezinirken, insanoğlu, ülkemiz sanat dünyasına ait garip plak ve kitaplarla karşılaşır. Öz yurdumuzda rastlamadığımız plaklara, adını duymadığımız kitaplara rastlarsınız” (Muhteşem Süleyman’ın Muhteşem(!) Plağı..). Bir bakarsınız Doğan Hızlan Frankfurt Kitap Fuarı’ndadır, bir bakarsınız Ardahan Dursun Akçam Kültür Evi’nde. En zor koşulları yazı yazma kolaylığına dönüştüren bir çalışma düzeni içindedir. Ayaküstü söyleşilerden sofra geleneğine kadar her ortamın hakkını verir. Bir ara sessizce bir yere çekilir. Her ortamdan yazısına sızan bir reçine vardır. Onu nasıl kullanacağını, bir gönül insanı dinginliği içinde, değerlendirir. Gönül insanı olmak kolay değildir. Kimseyle kötü olmak istemez. Araya belli bir uzaklık koyar. Her işin ucundan tutmaya çalışır. Kimi ağır yükleri tüy gibi kaldırır. Kimi hafif yükleri kaldırmak için uğraşır görünür. Gene de her işte içtenlikli bir çabası vardır. Rahmetli Erdal Öz, şakayla karışık, “Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı” diye boşuna söylememiş ona. Ama Doğan Hızlan değişik incelikleriyle bu özel yere yakışan bir insandır. CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLTÜR ORTAMI Atatürk zamanında Cumhurbaşkanlığı sofralarında, önde gelen edebiyatçıların katıldığı bir kültür şöleni yapılırdı. O sofralarda dil sorunlarından başlayarak bir kültür yolculuğuna çıkılır, özel bir dünyanın kapıları açılırdı. Cumhurbaşkanlığı parti siyasetinin geçerli olmadığı özel bir yerdir. O özel yerin insanı kendini yenilemesini bilmeli; kültürün, yüksek siyasetin gelişmesini sağlayan üstün nitelikli bir kişi, kısır tartışmalara yol açmamalıdır. Hani bir söz vardır: “İş yapanın işi artar, iş yapmayanın aylığı artar” denir. O özel yer, işe yaramayan insanların gönül alma yeri olmamalıdır. Kültürün gelişmesini sağlamak, hükümetlerin kültür siyasetinin üzerinde, kültüre özerk bir kişilik kazandırmak cumhurbaşkanlığının görevi olmalıdır. Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı olan Doğan Hızlan’ın Cumhurbaşkanlığı Kültür Başdanışmanı olarak seçilmesi onun için “tenzili rüdbe” sayılmazsa, biçilmiş kaftandır. Çok satışlı bir gazeteye her gün yazmak, ahkâm kesmeyi iyi bilen siyaset yazarları için kolay iştir. Ama bir kültür yazısında aynı başarıya ulaşmak kolay değildir. O gazeteyi salt Doğan Hızlan için alanlar olduğunu da anımsamak gerek. En soyut, en yoğun bir edebiyat sorununu, sıradan bir insanın benimseyeceği bir kolaylık içinde anlatmak ustalık isteyen bir yazarlık hüneridir. Mutfak kültüründen felsefeye; dize yoğunluğundan düzyazı derinliğindeki edebiyata; yerleşik resim anlayışından soyut resme; yerel seslerden dünyanın sesine karışan müzik anlayışına; geniş bir sanat ortamı Doğan Hızlan’in denetimi altındadır. Şu son seçimler de gösterdi ki siyasetçilerin kültür insanlarına, özellikle edebiyatçılara aldırdığı yok. Hiç olmazsa yeni Cumhurbaşkanı kültür danışmanlarını seçerken buna özen göstermeli. 0 özel yere yakışan Talat Sait Halman, Jale Parla, Tahsin Yücel, Hilmi Yavuz, Füsun Akatlı, Enver Ercan, Enis Batur, Selçuk Altun gibi nice edebiyatçı Cumhurbaşkanlığı kültür ortamına kişilik kazandırabilir. Gene de aklımıza takılan iki soru var: Edebiyat Cumhurbaşkanı’ndan ‘icazet’ almak gerekir mi? Onlar böyle bir görevi kabul eder mi? ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. BİR KÜLTÜR İNSANI Doğan Hızlan’ı okurken insan bir kez daha anlıyor ki edebiyata değişik kültür düzencelerinden bakmak gerekir. Anı birikimi, bir şiirin dokusu, bir romandaki ayrıntılar, müzikle gelen çağrışımlar, resimdeki renklerin uyumu, koyu bir içkinin damaktaki tadı, mutfak kültürü, edebiyata bakmayı kolaylaştıran değişik düzencelerdir. Ama bu kültür birikimi bir yazarın kişiliğiyle örtüşmemiş de eğreti duruyorsa yararı olmaz. Bakışına, duruşuna sinmeli o birikim. Suskunluğuna hoşgörülü bir gülümseme eklenmeli. Doğan Hızlan’ın son kitabını okurken gözlüğünün üstünden gülümseyen bakışında o iyimser hoşgörüsü; kitabı anlamayı, insanı tanımayı kolaylaştırıyordu (ÇALINTI KİTAP DEPOSU, Denemeler, Kırmızı Yayınları 2007). Bir kitap eleştirisinde dil bozukluğunu, kurgu yanlışını, kişiliksiz oluşumları da göstermek gerekmez mi? Doğan Hızlan, beğenmediği bir kitabın kötü yönlerini göstermektense, beğendiği bir kitabın iyi yönlerini belirtmek ister. Dili işleme hüneri olduğunu bilmeden şiire bakmanın anlamı yoktur. Hele Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi bir ozanın özleşme dilini şiirleştirmesini bilmek, onu anlamanın ilk adımıdır: “Şiir dildir, sözünün Dağlarca için çok anlamı var. Dilin arılaşması, Türkçeleşmesi sürecinde, dil gerecini şiir katına yücelten gene Dağlarca’dır. Aşırılıkların tortusu, olağanüstü güzellikler gölüne dönüşmüştür onda” (Bir Şairin Durumu). Mehmet Kıyat kimi ozanlar için, “O, SAYFA 22 gereğinden çok hakkını aldı” derken kimi olanların da görmezden gelindiğine yazıklanır. Doğan Hızlan aynı duyguyu Seyda için dile getirir. Mehmet Seyda bile demeye gerek görmez. Günümüz öykücülüğünün gelişmesindeki yerini, öykülerinin özelliğini, kişiliğini anlattığı denemesini ölümü üzerine yazmıştır: “Yer yer Çehof’un yalın ustalığını yansıttı, yer yer Memduh Şevket Esendal’ın konu bulmaktaki cömertliğini hatırlattı ama hep kendine özgü bir Seyda idi” (Hikâyenin Ustası, Yazarların Dostu). Mehmet Kıyat’ın sitemini doğrular gibi Doğan Hızlan da kimi insanlara karşı duyarsız olmamızdan yakınır. “Edebiyat çevreleri nedense kimilerini görmezlikten gelmeye yeminlidir. Seyda da bundan kendini kurtaramadı. Hırçın değildi, kliklerin mensubu olmamıştı. Rumuzla katıldığı ne kadar yarışma varsa, hep birinci olmuştu, edebiyatın nice ünlü adı o yarışmada dereceye girememiş, sonucu o kazandı diye anlamazlıktan gelmişlerdi.” Ancak Doğan Hızlan gibi edebiyatın nabzını tutan usta bir yazar bu görünmez ayrıntının ayrımına varabilir. Öykümüzün geçirdiği evreleri bilmeyen günümüz öykücüleri nasıl bir değişim içinde olduklarının ayrımına varabilirler mi? Bir duyarlığın öyküsünü yazmakta eski birikimlerin payı görmezden gelinirse, kendini önemseyen öykücü eski ustaların hakkını yemiş olmaz mı? Necatigil 1979’da öldüğüne göre ölümü üzerinden neredeyse 30 yıl geçmiş. Bu 30 yıl içinde bir sözlüğün yenilenmesi, genişletilmesi gerekirdi. Bu İşi hep Enver Ercan’la Hilmi Yavuz’un yaptığını sanırdım. Doğan Hızlan diyor ki: “Tomris Uyar Necatigil’in ‘Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’ne bakarken, kendi maddesinde şaşırmış. Onun kiminle evlendiği yazılıymış. Kadınların eşlerinden söz edilirken, erkeklerin edebiyatçı eşleri anılmıyormuş. Kadın erkek ayrımının bir sonucu gözüyle bakıyor Uyar buna. ‘Sözlükten Dedikoduya’ başlıklı yazıda Uyar’ın hak verilecek itirazları var kuşkusuz. O sözlüğün yenilenmesine, az da olsa, benle Ali Tanyeri’nin emeği geçtiği için, bu yazıya dip notu düşmeye hakkım var” (Kadın Yazarlar(mı?). Doğan Hızlan “Dedikodu Sözlüğü” diye bir kitap hazırlasa hem edebiyatın bütün kirli çamaşırları ortaya dökülür, hem de satış rekorları kırabilir. (Yeri gelmişken söyleyeyim: “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” Behçet Necatigil’in hâlâ aşılamayan özgün bir çalışmasıdır. Ama ölümünden sonra o sözlük bir kat daha genişletildi. Necatigil’in ölçütleri korunabildi mi? Artık o sözlüğe Necatigil’in sözlüğü gözüyle bakılabilir mi?) DEĞİŞİK KÜLTÜRLERDEN EDEBİYATA BAKMAK Sanatın öteki alanlarına bir edebiyatçı gözüyle bakmak, daha önemlisi değişik kültür birikimiyle edebiyata bakmak, bu birikimi kişiliğinin özelliği haline getirmek, ancak Doğan Hızlan’a özgü bir çalışma yöntemidir. Doğan Hızlan’ın dinlencesi yoktur. O, değişik çalışmaları dinlence haline getirmenin ustasıdır. Kimi yazar kendi masasına alışmıştır. Yolculuğa çıkacak olsa çalışmasından uzaklaşır. Doğan Hızlan için her değişik koşul yeni bir yazıya girişmenin başlangıcıdır. Doğan Hızlan için Batı kentlerini dola ANILARIN İZİNDE Edebiyata anılardan bakmanın özel bir anlamı var. Hiçbir edebiyatçının anı birikimi Doğan Hızlan’ınki kadar yoğun değildir. Doğan Hızlan özel söyleşilerimizde hep der ki: “Bildiklerimi bir yazacak olsam, ortalık iyice karışır.” “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” Behçet Necatigil’in sabırlı bir emekle hazırladığı, özgün bir çalışmadır. Behçet MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 913