22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

? tirir. Doğaya bütünsel bir bakışla ortaya konan Schelling’in doğa felsefesi, "spekülatif fizik" adını alır. Bunun karşısında deneysel fizik bulunur. Schelling, doğayı Descartes'ta olduğu gibi cansız mekanik bir yapı olarak açıklamaz; tersine o, "doğada durmaksızın ileri doğru giden ve geri dönmeyen dinamik bir süreç görür." Doğanın bu dinamik süreci basamaklıdır ve kesintisizdir. Bu basamaklar, sırayla mıknatıs, elektrik ve Galvanizmdir. "Doğanın" diyor Soykan "basamaklı yapısında, bir basamaktan bir üst basamağa geçiş, kutuplu bir oluş sayesinde gerçekleşir. Doğada karşıt güçlerin bir ikiliği vardır. Bu ikilik her basamakta bir kutupluluğu ifade eder. Doğadaki her şey, bu karşıt güçlerin birbiriyle çatışıp bir bireşime varmalarıyla meydana gelir." Görüldüğü gibi burada Herakleitoscu bir kavrayış da ortaya çıkmaktadır. Dahası Schelling, şu sözleriyle maddi olanla tinsel olanın birliğini dile getirir: "Tin görülebilir doğa, doğa görülebilir olmayan tindir." Bu bakış, Newton'un doğa felsefesiyle Leibniz'in tin felsefelerinin birliği anlamına gelmektedir. Schelling’in amacı, Newton’un evrensel çekim yasası ile Leibniz’in önceden kurulmuş uyum ilkesini birleştirmektir. Spekülatif fiziğin karşısına Schelling; deneysel fiziği koyar ve onu reddeder. Bu noktada Soykan, Schelling’den ayrılır. Soykan’a göre, Schelling'in doğa bilimi olarak önerdiği spekülatif fiziğin ne onun zamanında ne de hele şimdi için doğayı, doğa nesnelerini bilmek bakımından hiçbir geçerliliği yoktu, yoktur. Ancak günümüz fiziğinin doğa resmini bile yitirmesi, insanın bir doğa tasarımına sahip olamaması nedeniyle insanın doğaya yabancılaşması, insan doğa ve insan insan ilişkisinin sağlıklı bir tarzda kurulamaması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle diyor Soykan, söz konusu ilişkilerin sağlıklı bir biçimde kurulması için doğaya bütünsel bakışa gerek vardır. Bunu da yapacak olan felsefedir. Böyle bir doğa felsefesi, doğabilim, yani fiziğin de insansalahlâksal temelini oluşturacaktır. Sanat Felsefesi Soykan’a göre Schelling, sanat dünyasını fiziksel dünyanın karşısına koyarak ona göre yapılandırır. Sanatçı, Tanrı’dan ödünç aldığı yaratma gücüyle sanat dünyasını var eder. Sanatçı, doğa gibi sessizce yaratma eyleminde bulunur. "Sessizce" denmesinden kast edilen şey şudur: Nasıl ki doğa yarattığını bilmezse, sanatçı da yarattığını, yani sanatı bilmez. Onu bilen filozoftur. Sanat, ancak bir deha ürünüdür ya da hiçbir şeydir. İde’nin görünüşe çıkması demek olan sanat, ancak deha aracılığıyla yaratılır. Kant’ta deha, doğa vergisiydi, Schelling’de Tanrı vergisi. Her ikisinde de dahi sanatçı aracı konumundadır. Özgünlük, deha ürününün temel özelliğidir. Schelling'in sanat felsefesi onun varlık anlayışına dayanır. Ona göre, ya nesnel olan ilk olan yapılır ya da öznel olan. Birinci durum, kuramsal felsefe adını da doğa felsefesi; ikinci durum, özgür eylemin olanağını araştıran transzendental felsefedir. Bu da kılgısal felsefe adını alır. "Hem doğa felsefesi hem de transzendental felsefe, bilginin bir ögesini alıp diğerini gözardı ettiği için, onlar öznenesne uygunluğunu, yani hakiki bilgiyi tek başlarına açıklayamazlar. Kuramsal ile kılgısal felsefenin, özne ile nesnenin birleştiği yer, Schelling sisteminin en yüksek noktası, "felsefenin bütün kubCUMHURİYET KİTAP SAYI besinin kilittaşı olan sanat felsefesidir." Schelling için "filozof, sanat yapıtına ışık tutan, onu aydınlatan, bu sayede ondaki 'bütün güzelliğini', 'hakiki güzel'i gören kişidir." Schelling, varlıkta bulduğu benolmayan ben karşıtlığını sanat dünyasında real ideal karşıtlığı olarak dile getirir. Ona göre sanat dünyası, realden ideale doğru giden, her türünde real ideal karşıtlığı ve birliği olan bir yapıdadır. Real yanda müzik, resim ve plastik bulunurken, ideal yanda edebiyat ya da söz sanatları yer alır. Müzik Schelling sanat dünyasının temeline en real sanat olarak belirlediği müziği koymaktadır. İnsanın doğrudan ruhuna seslenen müzik neden ideal değil de realdir? Soykan, çelişikmiş gibi görünen bu durumu, Schelling'in varlık görüşüne dayandırarak açıklar. Zamansız ve uzamsız olan mutlak varlıktan varoluşa geçiş, ilkin zamanda tek boyut olan sesle, sonra ışığın zamanda ve uzamda iki boyutta oluşturduğu renkle, en sonunda da zamanda ve uzamda üç boyutlu olan maddeyle gerçekleşir. İde’nin görünüşe çıkması demek olan sanatın türleri de bu aynı sırayı izler. Buna göre müzik, tek boyutlu ses sanatı olarak real oluşun ilk adımında bulunur. Buna göre sanat felsefesine de müzikten başlamalıdır. Müzik, "sonlu ile sonsuz olanın özdeşliğe vardığı ilk sanattır." Müziğin birinci kategorisi ritim, ikincisi modülasyon, üçüncüsü ilk ikisinin bireşimi olarak melodidir. "Ritim birinci boyut, modülasyon ikinci, melodi üçüncü boyuttur. Birinci boyut yoluyla müzik, kendi üstüne katlanan düşünme ve özbilinç için, ikincisiyse duyum ve yargı için, üçüncüsüyle görü ve hayalgücüyle belirlenmiştir." Antik müzik ritmikti; bu onun "yüce" ve "çocuksu" karakterini gösteriyordu. Modern müzikte ritme karşılık gelen armonidir. Armonide ise "güzel" ve "duygulu"yu buluruz. Schelling’de müziğin ilk sanat olması dolayısıyla, diğer sanat türleri onunla bağıntılı olarak yapılandırılır. Resim Schelling’e göre, ışık, ışık olmayanı zorunlu kılar. Bu karşıtlığın birliği olarak "ışıkgölge", resmin temel kategorisi olur. Bu da kendini "renk" (kolorit) olarak gösterir. Soykan'ın değerlendirmesine göre Schelling, müzik ve resim ile aritmetik ve geometri arasında benzerlik kurar. Müzikte tonların tek boyutlu zamanda art arda gelişine, aritmetikte sayıların art arda sıralanması karşılık gelir. Geometride şekiller, resimde renk ve biçim iki boyutlu yüzeyde meydana gelir. Böylece resmin ikinci kategorisi olan "çizgi" ortaya çıkar. Çizgi biçimlerini kuran üç öğe orantı, simetri ve gruplandırmadır. Bu kategorilerin hangi sanatçılarda en yüksek düzeyde ortaya çıktığını da sorun yapan Schelling, buna örnekler verir. Çizgi için Michelangelo, ışıkgölge için Correggio, en yüksek doruktur. Renk kategorisi resimde en yüksek düzeye Tizian'la ulaşır. Onun tablolarında, ışık ve maddenin daha yetkini düşünülemeyecek bir özdeşliğe erişilir. Rapheael ise tüm sözü edilen kategorilere bir denge ve uyum çerçevesinde sahiptir. Bu yüzden Schelling, Rapheael'i modern sanatın tanrısal rahibi olarak görür. Schelling, resim sanatını konusuna göre basamaklandırır. 894 Birinci basamakta hiçbir yaşam belirtisi olmayan, hareketin görülmediği tasvir bulunur. Buna Schelling, örnek vermez. İkinci sırada canlı, ama hareketsiz çiçekmeyve resmi yer alır. Üçüncü basamakta hayvan resimleri bulunur. Burada renk ve hareket dışsaldır; sonra manzara resmi gelir. Bu resim, ilk üç basamağın bireşimidir. "Burada cansız ve hareketsiz inorganik doğa, hayat belirtilerinin ortaya çıktığı bitki dünyası ve hayatın ve hareketin dışsal ifadesi olarak hayvan dünyası bir birlik içinde verilmiştir." Schelling, resim sanatının en yüksek basamağını insan tasvirinin oluşturduğunu belirtir. Bu tarzın ünlü adları olarak Leonardo, Correggio ve özellikle Raphael’i gösterir. Plastik Schelling’e göre, mimarlık ve heykel sanatını kapsayan plastik, müzik ve resmin özdeşliği olarak üçüncü sanat biçimidir. Plastik, sanat dünyasının real yanındaki en ideal tarzıdır. Onun ilk biçimi mimarlık, müzikle bağıntılandırılır: Mimarlığın aritmetik bağıntılara göre iş görmesi, müzik aritmetik bağıntısından ötürüdür. Mimarlığın uzamdaki müzik olması da onun geometriyle olan bağını gösterir. Plastikteki resim ise alçak kabartma olarak gösterilir. Tapınak, mimarlığın en ideal yanını gösterir. Schelling’e göre, heykel sanatının ilk basamaklarında bitki ve hayvan heykelleri bulunur. Heykel, küçük evren (mikrokosmos) olan insan biçiminde tüm real sanatın "en güzide" tarzını oluşturur. İnsan tüm boyutlarıyla heykelde görünmektedir. Heykel, evrenin bir kopyasının çıkartılmasıdır. "İnsan biçimi" diyor Soykan, "Schelling'e göre evrenin bir resmidir, kendi başına bir resmidir. Böylece plastik, insan heykelinde kendi başına sanat olur." Edebiyat Schelling,’e göre sanat dünyasının ideal yanını edebiyat, yani söz sanatları oluşturur. Edebiyat, birer algı sanatları göre Antikte lirik epik olanın içinden çıkmışken modernde epik olan lirik olanın içinden çıkmıştır. "Epos" diyor Soykan, "geçmişi anlatırken, lirik bugünü terennüm eder." "Epos, ortak yaşamın tasviridir." "Epos’ta öykücünün, şairin kendisi ortada yoktur; buna karşın lirik sanat, kendini seyretmenin ve özbilincin kendine özgü alanıdır." Antik Yunanda epos’tan sonra gelen lirik, yerini, Sophokles, Euripides, Aeschylos ile örneklenin trajediye ve Aristophanes ile örneklenen komediye bırakır. Lirik tarzla başlayan modern edebiyat, romantik epos’la ilerler. Buna bir örnek Cervantes'in destanlarıdır. Buradan Shakespeare örneğinde dramatik tarza geçilir. Sonuçta modern epos olarak roman ortaya çıkar. Romantik epos, konu bakımından evrensel, biçim bakımından bireyseldi. Buradan sınırlı bir konuda, genel geçer ifadenin denendiği roman çıkar. Roman, sınırlanmamış bir eylem olan epos’a oranla sınırlanmış bir eylem olan dram’a yakındır. Romanın en güzel biçimi, Schelling’e göre hikaye edici olanıdır. "Romanda, özellikle, zihniyetler ve olaylar, dramda karakterler ve eylemler tasvir edilmelidir." Schelling, söz sanatlarının son türü olarak dramatik şiiri gösterir. Bu şiirde, özgürlük ile savaş içinde kavranan zorunluluk, bir dengede ortaya konur. Dramın bölümleri, trajedi ve komedi olarak belirlenir. Sanat dünyasının yapılanması, modern dramatik edebiyatla sona erer. Bu tarzın en güzel örnekleri olarak Shakespeare ve Goethe gösterilir. Özgürlük Felsefesi Schelling çağı, eylemin yüceltildiği bir dönemdir. Eyleyen de yalnızca insandır. Ona göre "ölü cisim, canlı bitki ve hayvan hareket eder, ama yalnızca insan eyler." Dahası "insan" diyor Schelling, "dünyaya düşünmek için değil, eylemek için gelmiştir." Schelling, gerek ilk sistemci döneminde gerek özellikle sonraki döneminde özgürlük sorununu felsefe gündeminin bir ana konusu yapmıştır. O, özgürlüğü, bunun karşıt kavramı zorunlulukla birlikte ele alır. İnsan, özgürlüğünü zorunluluklara uyarak gerçekleştirebilir. Bunun nasıl olduğunu, Soykan’ın yorumuyla aktaralım. Schelling, yaşamı, insanın içinde olduğu, şiddetle akan bir ırmağa benzetir. İnsan, akış yönünde gitmek zorundadır. Ama onun bu gidiş sırasında taşlara çarpmaksızın yolunu sürdürmesi kendi elindedir. Özgürlük felsefesi, ahlâk felsefesi demektir. Schelling, Tanrı’yı dünyaya içkin gördüğü için ahlâkın temel kategorisi olan iyiyi dünyada bulur. Soykan’ın söylediğine göre, filozofun ödevi, üç ide’nin; yani bilgi için "doğru", eylem için "iyi" ve sanat için "güzel" idesinin birliğini aramaktır. Schelling, bu ödevi kendi tarzında gerçekleştirmiş bir filozoftur. Schelling, varlık, bilgi, sanat, özgürlük ve benzeri tüm sorunları karşıtlarıyla birlikte diyalektik tarzda ele alır. Gerek bu sorunların, gerek diyalektik yöntem konusunun, onun felsefesinde işlenişine ilgi duyan felsefeci ve genel okur için, Soykan’ın kaleminden MVT yayıncılığın özenli baskısıyla çıkan bu iki kitap, kaynak olma niteliğine sahiptir. ? * Ömer Naci Soykan, KuramEylem Birliği Olarak Sanat. Schelling Felsefesinde Bir Araştırma/ Schelling. Yaşamı Felsefesi Yapıtları, MVT Yayıncılık, 2006, İstanbul.. SAYFA 21 Soykan’ın kaleminden çıkan bu iki kitap, kaynak olma niteliğine sahip. olan real sanatlara karşı bir anlama ve kavrama sanatı olarak idealdir. İdeal olan, edebiyatın başlıca üç türünde ortaya çıkar: epik, lirik ve dramatik. Bu sıralanış antik ve modernde farklıdır. Antikte ilkin epik şiir ortaya çıkar, örneğin Homeros; ardından lirik şiir gelir, örneğin Sapho. Bu süreç özgürlüğün ve cumhuriyetin ortaya çıkmasına denk düşüyordu. Modernde ise ilkin lirik ortaya çıkmıştır. Bu mutsuz çağın şiiridir. Schelling, lirik şiir örnekleri olarak Dante ve Petrarca'ı verir. Modern epos’un ilk temsilcisi Ariosto'dur. Bu anlayışa
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear