05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Azerbaycanlı Şair Selim Babullaoğlu İle Şiir Üzerine ‘İstanbul’da olmak masalda olmaktır...’ ? Yasemin BAYER lı yıllarda başladığınız şiir yaşamınızı, nedenlerini, oluşturduğunuz şiirlerin kaynaklarını değerlendirir misiniz? 10 yıllık eğitim yaşamım boyunca hem okul programı hem de okul dışındaduyduğum derin ilgi ve sevgi nedeniyle pek çok kitap ve dergi okumuştum. Yüzlerce... Belki de daha çok! Her yerde okuyordum. Yatakta, banyoda, yemek yerken... Her yerde. Ne yazık ki, şimdi aynı çoşkuyla okuyamıyorum. Oysa okunacak o kadar çok kitap var ki! Tüm bunları gereksiz bir böbürlenme amacıyla söylemiyorum. Tersine ben kendi değerlendirmemden hoşnut değilim. Özellikle şiir okumak ve yorumlamak bana ayrı bir zevk verirdi. Örneğin, "Dede Korkut" ve "Köroğlu" destanlarındaki şiirlerin hepsini ezbere bilirdim. Şimdi körelmeye başlasa da, o zaman bir iki kez yüksek sesle okuduktan sonra 1520 mısralık bir şiir hemen belleğimde kalırdı. Çok iyi anımsıyorum, bir seferinde edebiyat öğretmenimizle tartıştım. Benden hoşlanmıyordu; beni dik başlı buluyordu. Küçük bir şiiri tüm sınıfa ödev verdiğinde gülümsedim. Çünkü bu şiiri sınıfta o kadar çok okumuştu ki, onu artık ezberlemiştim. Aslında doğru yapmıyordum. "Neye gülüyorsun? Sen kendini herkesten daha akıllı mı sanıyorsun?", dedi. "Hayır", dedim, "yalnızca o şiiri ezbere biliyorum ve de böyle bir şiiri ödev olarak vermenin doğru olup olmadığını düşünüyorum. O, 4050 sayfalık bir kitap. İstenirse 56 saatte ezberlenebilir." Konuşmama çok sinirlendi. "Şimdi sana izin veriyorum. Git eve, saat 6’da okula gelirsin ve kitaptaki tüm şiirleri ezbere okursun" dedi. Saat 11’e geliyordu. Ben de "6 çok geç" dedim, "saat 4’te geleceğim ve bir daha bana ders sormayacaksınız." O süre içinde kitaptaki otuza yakın şiirin tümünü ezberledim. Kitap, yanlış anımsamıyorsam 61 sayfaydı. Öğretmenimiz inanmak istemiyordu. Ben sözümü tuttum ama o sözünü tutmadı. Bunu neden anlatıyorum? Beni kim etkiledi, şiirin kaynağı nereden geliyor?.. Bu soruya anlamlı bir yanıt veremiyorum. Okuduğum tüm şiirler beni etkiledi. Her şeyden önce destanlarımız. Ardından hiç kuşkusuz tüm Azerbaycan şairleri. Daha çok Samed Vurgun, Müşfig ve Resul Rza. Daha sonra Nesimi ve Cavid... Nâzım Hikmet, Eli Kerim. Daha sonraki kuşaktan Alisemid, Adil Mirseyid, Aydın Efendi... Aslında tüm klasiklerimiz ve okuduğum tüm güzel metinler. Kendi kuşağımdakiler. Dünya şiirinden ise Joseph Brodski, Çeslav Miloş, Auden ve Orhan Veli beni etkileyen sonuncu şairler oldu. Zaten biçimsel olarak ben, Orhan Veli’nin yaratıcılığının özellikleri ile, başka bir deyişle, Orhan Veli’nin de beslendiği Avrupa, özellikle de Fransız şiiri ile tanıştım. Yalnızca Orhan Veli’nin yaratıcılığı bana öğreneceğim şeyin en güzel varyantlarını en yakın dilde sundu. Ama beni sistem olarak etkileyen şair Joseph Brodski oldu. Bu şairlerin hepsini tercüme ettim ve hepsinden de değişik etkileşimler aldım. Çünkü fiziksel olarak etkitepki birliktedir. Bilirsiniz ki, duvara yumruk atan insana duvar da darbenin gücü kadar tepki verir. Yorumlama ve çeviri sürecinde ise ilginç bir etkileşim olur: Çeviri yapan ve okuyan bir kimse kendini yazar ve metinle özdeşleştirir. Çevirmen iki yönlü bir işlev görür: Bir yandan okur ve çeviri yapar, diğer yandan 90’ öğrenir ve değişir. Yani çevirmenin kendisi de şairse, okuduğu metni çevirmekle bu süreci daha kısa zaman içinde yaşar, yazarın şiir tekniğine vâkıf olur, kendi şiirini onun üzerinde kurmak ve geliştirmek olanağını kazanmış olur. Yani sürece hangi sevgi ve fedakarlıkla kendini adarsa, süreç de ona sevgi ile etki eder. Ama bazen öyle olur ki, çevirdiğin yazar seizi yazmaktan alıkoyar; çünkü daha önce söylediğim gibi, aynı yazarla özdeşleştiğinden, sanki o yazarın kendine dönüşüyorsun, kendini çevirdiğin metni yazmış ve doymuş gibi hissedersin. Bu süreç bazen yıllarca sürebilir. Örneğin, ben, Joseph Brodski’nin şiirlerinin ilk bölümünün çevirisini bitirdikten sonra iki yıl yazmadım. Bu engeli her insan geçemiyor. Ben zorlukla geçtim. ÇEVİRİ VE YORUM... 1516 yaşlarındayken şimdi okuduğum ve ilk kez tanıdığım tüm şiir ölçülerinde, hem klasik (aruzda ve uyakta), hem de serbest şiirin tüm çeşitlerinde yazdım. Doğrudur, zaman zaman beni çevirinin ve yorumun biçimlendirdiği şair diye adlandırdıklarını duyuyorum. Benim daha az milli olduğumu söylüyorlar. Ama aynı insanlar benim, çevirinin değil, kitapların biçimlendirdiği bir şair olduğumu anlamıyorlar. "Az milli" denildiğinde onlar kuşkusuz sözlüğümdeki lehçe ve diyalektik sözlerin, eyalet deyimlerinin ve belki de ruhunun olmamasını dikkate alıyorlar. Bunlar da kaçınılmazdır. Ben ne yapabilirim ki, gündelik yaşantım kitaplar arasında geçiyor. Ve ben ne yapabilirim ki, çocukluğum kent çevresinde geçmişse? Hiç bir zaman saklamadım, hepsinden etkilendim. Aslında etkilenmeseydim daha kötü olurdu. Düşünün ki, bir odaya giriyorsunuz ve çıktığınızda, o odanın havasını solumadığınızı söylüyorsunuz. Yineliyorum, ben hepsinden, öncelikle de büyük bölümü kitaplardan oluşan yaşantımdan etkilendim, kaynaklarım oradan doğdu. Hatta alfabe kitabından bile diyebilirim... 90’lı yıllar Azerbaycan şiiri benim düşünceme göre XX. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının, özellikle şiiri için önemli bir dönemdi. Birinci dönem 30’lu yıllara rastlıyordu. İkincisi 60’lı yıllara. Ve 90’lı yıllar. 90’lı yılları daha önemli kılan bir nüans var. Politik nüans. Yani bu dönem Azerbaycan’ın bağımsızlık dönemine rastladı. Kapılar açıldı ve açık dünyanın uzun yüzyıllar boyu yaptığı edebi yapıtlar bir rüzgâr gibi bizim kapılardan içeri girdi. Bu hem korkunç hem de güzeldi. Korkunçtu, çünkü benliğini daha bulamamış yeni nesil hangi değerlerin kıymetli olduğunu bilmeden hareket edebilirdi. Güzeldi, çünkü şimdiye kadarki durumu, yani eskiyi ortadan kaldırıyordu ve biz elde ettiklerimizi, başkalarının elde ettikleri ile hiç bir engel olmadan karşılaştırmak olanağını kazandık. Dilimiz oldukça değişti. şiir daha çok serbest bir söyleyişe kaydı, şiirin sözlük düzeni yalın sözler ve hatta argo ile doldu. Kötü zamanlar da iyi zamanlarla birlikte kendi giysisini genişletti. Selim Babullaoğlu Azerbaycan şiirinin önemli adlarından biri. Azerbaycan Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyesi de olan Babullaoğlu 'Dünya Edebiyatı' dergisinin de Yayın Yönetmeni ve Başyazarı. Özellikle dünya edebiyatından Azerice'ye yaptığı çevirilerle de tanınan Babullaoğlu Orhan Veli'nin bütün şiirlerinin Azericeye çevirdi (Orhan Veli’nin şiirleri daha önce hep Rusçadan okunuyordu Azerbaycan'da), ardından da 'Türk Kadın Şairleri' antolojisini hazırladı. Türkçede yayımlanan 'Haziranda Okunan Nağmeler' adlı şiir kitabıyla tanıdığımız Selim Babullaoğlu ile şiiri ve edebiyatı konuştuk. Neden şiir yazıyorsunuz? Neden sevgilimize, bir çocuğa, annemize, babamıza ya da arkadaşımıza söylemek istediğimiz sözü daha güzel, daha hoş, daha samimi söylemek istemeyelim ki? Kuşkusuz, bu konuda hiç düşünmüyoruz. Şiir, bir yanıyla, daha güzel, daha doğru, daha hoş ve daha farklı bir dille anlatım demektir. Hatta derdi ve faciayı da... Bunu kim istemez ki?.. Bütün işlerde olduğu gibi niyet, aslında şairin ve yazarın yaşam biçimini, onun sarf ettiği sözün niteliğini biçimlendirir. Sonradan bu alışkanlığa dönüşür. İyi alışkanlıkları da diğer alışkanlıklar gibi terk etmek zordur ve aslında bu da gerekli değil... Yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada şiir okurunu giderek yitiriyor. Günü müzde yazılan şiirin bunda etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Şiir genelde ilkelleşti... Ve en kötüsü de, ilkellikle şiir yazma çoğaldı. İlkellik dediğimiz nedir? Uyak, ritm, vurgu gibi, eski şiire özgü olan özellikler şimdi gereksiz görülmeye başlandı. Şiir düzyazıya benzemeye başladı. Kalesi olmayan bir futbol sahasında futbol oynamanın ne kadar doğru olduğunu düşünün. O zaman her yer kale sayılır ve her yana gol atılabilir. Böylece futbol oynamak çok kolaydır. Aynı zamanda bu, karışıklık yaratır. Ben, yaşam biçimi açısından ve şiirde de bu cümleden olmak üzere sistemciyim. Yani sistemden yanayım. Şimdi ilkel hece ile yazanlar yine de ilkel serbest şiir yazmakla ilgilenmekteler. Hiçbir kompozisyon ve ölçü duyguları da yoktur. Diğer yandan batınında yalan gezdiren metaforlari, karakterleri, teşbihleri başını almış gidiyor. Örnek olarak iki parça söyleyeceğim. Farklı farklı şairlerdir. Birisi şöyle yazıyor: "Ben askere giderken iki kıza gönül verip gitmiştim. Döndüğümde biri var, biri yoktu."Bu şiiri bana severek okuyan genç şaire, "sevdiğin kız var mı", diye sordum. "Var" dedi. "Aniden o kızın başka bir delikanlıyla görüştüğünü duysan, kendini nasıl hissedersin", diye sordum. Sustu. Önce "olamaz" dedi. Ardından, "çok kötü" dedi. "İyi, o zaman neden iki kıza birden gönül vermek gibi hoş olmayan gayri etik bir konu seni bu kadar çekiyor? Ya da başka bir şair "Gökyüzünde uçan kartallar okyanusta yüzen balığın yansımasıdır" diye yazıyor. İlginçtir, bu parçada simetriklik duygusu insanı çekiyor. Bir anlık betimlemeyi düşünün. Ama aslında bu doğru değil. Yani Çeslav Miloş’un diliyle söylersek, anlıyorsun ki, çiçek öyle çiçekmiş, dağ dağmış, yalan da yalanmış. Böyle şeyler çağdaş şiirde oldukça yaygındır. Oysa benim örnek olarak verdiğim şairler yetenekli insanlardır... Ama bence tersine, şiirin biçimi ile bağlı iilkellik arttıkça, mazmunca söylediğim yalanlar ve çekicilikler çoğaldıkça, onun okuyucusu da artıyor. Neden? Çünkü insanlar gerçek hakkında düşünmek istemiyorlar. Bazen de, yaşam biçiminin ritmi ile buna zamanları yetmiyor. Sadece okuyucunun azalması izlenimini yaratan genel dünya insan nüfusunun çoğalmasıdır. Bence eğer böyle şeyleri yüzde ile ifade etmek doğruysa, şiir okuyucusunun yüzdesi belki de azalmıyor. YAŞAM NİMETTİR "Var olmadan önce yok olduğumuz gibi, var olmaktan sonra da yok olacağız: Yaşam, ölüm cezasına mahkum olmaktır", diyor Abdülhak Şinasi. Siz de "Her gün ölümü düşünmek gerek birazcık. Öyleyse sırrını açıklar karşıda düşmüş, kurumuş ağaç da" diyorsunuz. Bence Şinasi, renkleri koyulaştırmış bu sözleri söylediğinde. Ama buna karşın doğru düşünenler ve anlayanlar için kötülüklerin arasında yaşamak zordur, acıdır. Yaşam bana göre ceza değil, nimettir, KİTAP SAYI ? SAYFA 18 CUMHURİYET 894
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear