05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Özdemir Nutku, çok yönlü biri. Önemli bir yanı sanatta belki, tiyatroda, yazında, ama önemli bir yanı da bilimde… Öyle çok yanı, yönü var ki Özdemir Nutku’nun, sanat, bilim dünyamızın bir “taşkın”ı biçiminde nitelemek onu, nedense daha doğru bir değerlendirme olacakmış gibi geliyor bana… M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası böyle olur muydu? Desdemona’yı öldürür müydü? Olmazdı, öldürmezdi elbette. Hamlet, çok geçmeden Iago’nun tuzağını ortaya çıkarırdı.” “Bu basit oyunu, değerlendiren, büyük yapan ve onu bir ‘aile faciası’ durumundan kurtaran Shakespeare’in ustalıkla getirdiği barok anlayış ve şiir yüklü atmosferdir.” (35, 36, 37) ÇOCUK ÖZDEMİR NUTKU... Özdemir Nutku’nun Zeynep’in Tiyatro Kitabı (Bilge Çocuk Dizisi, 1983) adlı çocuk öyküsü, bizde yazınsal bağlamda kahramanın çocuk tiyatrosuyla ilişkilendiği ilk yapıttır denebilir. Ne güzel bir öyküdür Zeynep’in Tiyatro Kitabı. Özdemir Nutku’nun çocukla ilişkilenişi, yalnızca tiyatro oyunu bağlamında ortaya çıkmış değil, yanı sıra “oyun” açısından da konuyu ele alıp derinliğine işlediğini biliyoruz onun: Oyun Çocuk Tiyatro (Özgür, 1998). Andığım kitap üzerinde birkaç kez durdum “Kitaplar Adası”nda. Hatta Oyun Çocuk Tiyatro’nun yazarlarca okunmasının getireceği yararlara değindim. Gerçekten de yalnız tiyatroyla, çocukla ilgilenenlerin değil, tüm sanat dallarında üretim yapanların da kendileri için bir şeyler bulabileceği bir yapıt bu. Örneğin insanın oyunla ilişkilenişi üzerine yazdıklarından tadımlık birkaç satıra ne dersiniz: “Oyunun ne olduğunu açıklamak zordur. Bu, oyunun ne olduğunu bilmediğimizden değil, sınırlarının ne olduğunu bilmediğimizdendir; çünkü sınırlar görecelidir. Her oyunun amacına uygun sınırı vardır. Ama oyunun ne olduğunun sınırı yoktur. İlkellerden bu yana, insanın oyuna, taklide ve oyunu paylaşmaya değer vermesinde iki neden olduğunu düşünüyoruz: biri, insanın kendinden ötede olmaya yönelik içgüdüsel eğilimi, öteki de onu(n) bilinmeyen şeylere, kutsal ve gizemli olana karşı duyduğu korkuyla karışık merakıdır. Dramanın kaynağı, yaşamsal gereksinimlerini sağlayan ilkel insanların, onları yaşatan, üreten, geliştiren ve öldüren eylemlere, duygulara ve düşüncelere karşı takındıkları tavırda bulunmaktadır. (…) Karşısında kendini çaresiz hissettiği doğaya meydan okumanın bilincine varan ilkel insan, bu bilgisini, duygularını belirttiği tartımlı hareketler, sesler ve danslarla topluca değerlendirmiştir.” (50); “Böylece, doğainsan ilişkileriyle büyü, insaninsan ilişkileriyle taklit doğmuş ve homo ludens (oynayan insan) ortaya çıkmıştır.” (51) Doğrusu ya, ben Özdemir Nutku’da güleç, çocuksu bir yüz görmüşümdür hep, yapıp ettiklerinden yansıyan. Birden ortaya çıkıveren çocuksu şakacılığını onun… Hey Zafer, sanma ki bu yazıyı, sen söyledin diye kaleme aldım. Özdemir Nutku benim de ağabeyim, hocam… Üzerimde hakkı olanlardan biri… Neymiş, altmışıncı sanat yılı kutlanmışmış Nutku’nun… Olur mu hiç, o altı yüz yıllık, altı bin yıllık tiyatro birikimiyle kol kola girmiş sarmaş dolaş yürüyen, Anadolu’daki tiyatro sanatının sağdıcı! Ama yine de yeni yaşın kutlu olsun sevgili çocuk! 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, cemreler gibi bir kutsayıcı güzellik düşerken yüreklere… ? SAYFA 29 Z afer Diper, Tiyatro Tiyatro dergisince Lütfi Kırdar salonunda düzenlenen “Tiyatro Ödülleri 2006” töreninde, ötelerden gelip yolumu kesmişti: “Özdemir Nutku’nun altmışıncı sanat yılı kutlanıyor, yazmalısın bunu…” Özdemir Nutku, çok yönlü biri. Çok türlülüğün ötesinde bir olgu bu. Önemli bir yanı sanatta belki, tiyatroda, yazında, ama önemli bir yanı da bilimde… Ancak onu salt tiyatrocu, yazıncı ya da bilimci olarak görmek doğru mu? Öyle çok yanı, yönü var ki Özdemir Nutku’nun, sanat, bilim dünyamızın bir “taşkın”ı biçiminde nitelemek onu, nedense daha doğru bir değerlendirme olacakmış gibi geliyor bana… Nutku, 1950’lerde Güner Sümer’le arkadaşları tarafından kurulan Mavi dergisinin, Mavi hareketinin önemli adlarından biri, bir şair ilkin… Bu çerçevede 50 kuşağının, üzerinde gereğince durulmamış bir adı da denebilir onun için. Piyanist müzisyenliğinin, sınırlı sayıdaki oyun müziğinin üzerinde de durulmuş değil kuşkusuz. Peki tiyatro kuruculukları, İzmir’deki “kamyon tiyatro” deneyimi üzerinde durulmuş mu sanki? Sonra ben onun ralliciliğini de uzak serpintiler olarak kulağımda tutuyorum. 1985’te Denizli Tiyatrosu’ndan (DETİ) genç arkadaşlarımla başlattığımız Amatör Tiyatrolar Şenliği’ndeki katkısını nasıl unuturum Nutku’nun? Derslerinden ötürü bir gün İzmir’deydi, ertesi gün Denizli’de. Bu gidişgelişini Özdemir Nutku iki ya da üç kez sürdürdü. Üstelik kendi otomobiliyle. Otoban falan da yoktu ayrıca. Otomobil yarışlarına katıldığını fısıldamıştı kulağımıza. Kurulması düşünülen Denizli Belediyesi Şehir Tiyatrosu yönetmeliğini de yine Nutku’nun yoğun emeğiyle, Argun Kınal’ın katkılarıyla birlikte hazırladığımızı ekleyeyim şuracıkta. Buzdağının görünen bölümünde onun tiyatro bilimciliği dikkati çekiyor yine de. Gerçekten hemen her tiyatrocunun, amatör, profesyonel tiyatroyla ilgilenen herkesin, tiyatro sanatı aracılığıyla çevrenlerini geliştirmek isteyenlerin temel başucu kaynaklarından hatta bunun başlıcalarından olduğu söylenebilir Özdemir Nutku’nun. Türk tiyatro bilimiyle sanatının üç öncüsünün, üç devrimcisinin adını anabiliriz burada: Sevda Şener, Metin And, Özdemir Nutku. And, tiyatro sanatına bağlanmışlığını yitirmiş görünse de alana değgin verimlediği ürünler, onun öncü niteliklerini sürdürdüğünü ortaya koyuyor açıklıkla. İşte Özdemir Nutku, andığım üçlünün içinde görece en ayrıksı duranı bana göre! KİTAP Tiyatromuzun şövalyesi: Özdemir Nutku BİLİMCİ ÖZDEMİR NUTKU... Sevda Şener’le Metin And’ın bilim alanındaki çalışmaları da büyük çeşitlilik barındırıyor kuşkusuz… Kıskanılacak varsıllıkta bir doğurganlıktan söz edilebilir burada. Öte yandan üçlü, ilişki içinde, birbirini bütünler nitelikte çalışmalar da gerçekleştiriyor. Sözgelimi cumhuriyetin ellinci yılına özgülenen Türk tiyatro tarihini Metin And verimlerken, yetmiş beşinci yıla ulaşan birikimi Sevda Şener tamamlıyor, sonra tiyatro terimleri sözlüğü hazırlanırken And’la Nutku’nun işbirliği gözleniyor… Bütün bunlar bilimsel, ahlaksal tutum açısından da önem taşıyor. Ne var ki Özdemir Nutku’nun Sevda ŞenerMetin And ikilisinden ayrılan bir yanı var yine de. Çünkü Şener’le And’ın çalışmaları kuram bağlamında alabildiğine geniş, köklü, derinlikli bir alan açarken, Nutku’nun çalışmaları, bu özelliğin yanı sıra eylemli tiyatrocular için de başvuru kaynağı olma özelliği gösteriyor… Gerçekten de Nutku, Oyun Yazarı (İzlem, 1965) başlıklı yapıtıyla oyun yazarları için doğrudan başucu kaynağı, Tiyatro Yönetmeninin Çalışması (AÜ.DTCF Yayını, 1974) ile sahne eylemi içindeki amatör, profesyonel tiyatrocular için ilk temel başvuru yapıtı, Sahne Bilgisi III (İzlem, I, 1982; II, 1984) ile amatörlerle kentlerde tiyatro yapmaya girişenlerin sürekli yararlandığı bir yapıt, Yeni Başlayanlar İçin/Oyuncunun Çalışması (Alkım, 2004) ile de bu kez oyuncu adayları için temel bir kitap ortaya koyuyor, sonuçta tiyatro eylemini sürdüren genç, erişkin, amatör, profesyonel herkes için yol göstericilik yapıyor. Türkiye’de farklı yapılanma örneği olarak alageldiğim “kent tiyatroları”, yaklaşık çeyrek yüzyıldır üzerinde çalıştığım sorunsal boyutunda bir olgu. Bu çerçevede kentlere gittiğimde, tiyatrolarını da yerinde gözlüyor, tiyatrocularla görüşüyorum. Sözgelimi kent tiyatrolarının yoksul kitaplıkları içinde bir yapıt var ki hemen tümünde görmüşümdür bunu: Nutku’nun Sahne Bilgisi. Salt bu veri bile onun eylemli Türk tiyatrosu içindeki ağırlığını ortaya koymaya yetecektir sanırım… Oyun yazarlığımızdaki kimi sıkıntılara değindiği Oyun Yazarı’nda yer alan örneğin şu sözlerden yararlanmaması olası mıdır yerli oyun yazarlarımızın: “Çoğu yerli yazarlarımız oyunSAYI 892 larının sonuna geldiklerinde soluksuz kalmaktadır. Eserlerinin son bölümleri çoğu zaman yazdıkları oyunların en zayıf noktalarıdır.” (83) “… Öyle ki, hayatlarında hiçbir yayınevine kitap bastırtamayanlar, tiyatro sahnesine çıkmanın formülünü buldular.” (116) Ne dersiniz sonuç yargısına da bir göz atalım mı Nutku’nun: “Oysa yapılması gereken iş bugünün şartları içinde kendi kökümüzden güç alıp yapraklanmamız ve çiçeklenmemizdir. İşte o zaman bir yaratış eylemi içine girecek ve yalnızca Türkiye çapında olmaktan kurtulup dünya çapında olmaya yöneleceğiz; bu da bize ulusal tiyatromuzu kazandıracak.” (12) SANATÇI ÖZDEMİR NUTKU... Tiyatro bilimciliğine oranla sanatçı yanının görece örtük kaldığı söylenebilir Özdemir Nutku’nun. Şunca yıl içinde bir gözlemim oldu; sanat kamuoyu, daha çok hangi yanından yararlanıyorsa bu yanına vurgu yapıyor sanatçının. Özdemir Nutku da tiyatro çevresinin, daha çok bilimci olarak tanıyıp yararlandığını düşündüğü biri. Oysa Nutku gerek yazınsal verim gerekse eylemli tiyatro bağlamında azımsanmayacak üretime, yanı sıra öncülüğe sahip. Öyle ya oyunları, çevirileri var yaratıcı yazılarının yanında, sonra bir oyun yönetmeni olarak da adı anılmalı Nutku’nun. Bu arada sanatsal etkileri, işlevleri bakımından öğrencileri, el verdiği genç oyuncular, bunlarla bölümünde yaptığı çalışmalar üzerinde de önemle durulmalı diyeceğim. Ne ki bu yanları önemsenmiyormuşçasına tutum sergileniyor yazın, tiyatro kamuoyunda. Oyunlarının topluca yayımlanmayışının, sahnelediği oyunların, halk kitleleriyle yaygın biçimde buluşmayışının da rolü var bunda sanırım… Hadi diyelim, bu anlamda kamuoyu Özdemir Nutku’yu tam olarak tanımıyor, iyi de tiyatro, yazın intelijansı diyebileceğimiz eleştirmen öbeğinin kayıtsız durmasına ne demeli? Nutku, çevirmen olarak da önemli bir sorumluluk üstlenmiş görünüyor son dönemde. Can Yücel gibi bu alanda farklı, ayrıksı örnekler sergilemiş birinin varlığına karşın Shakespeare’i çevirmek! Bu kadarla da yetinmeyip bir de özgün “Shakespeare Oyunları Üzerine Bir İnceleme” yapmaya girişmek: Gecenin Maskesi (MitosBoyut, 1995). Bir önemli özelliği de Nutku’nun gerek bilimsel gerekse sanatsal çalışmalarında diyalektiğe sıkı sıkıya bağlılık bana göre. Nitekim bunu Gecenin Maskesi’nde gözlemlemek de olanaklı. Örneğin Romeo ile Juliet (Remzi, 1984) çevirisine yazdığı, sonradan Gecenin Maskesi’ne de aldığı çözümlemesinde bakın ne diyor Nutku: “…Sahne yapıtında, dil, üslup, biçim kadar, o öykünün dramatik değeri de önemlidir.” “Shakespeare, kâğıt üzerinde olduğu kadar, sahne üzerinde de evrensellik boyutlarını getiren içerik kadar, dramatik aksiyonu da en etkin biçimde ortaya çıkarmıştır.” “Elbette Shakespeare ne kuramcıydı, ne akademisyendi, ne de bilim adamıydı; ama içinde yaşadığı çağın atmosferini yaşayan büyük bir yazardı.” “Bu oyun yarı karanlıkta yaşamış olan ve onun için de gelecekleri olmayan genç âşıkların tragedyasıdır. (…)/ Romeo ile Juliet tragedyası, yüceltilmiş diline, romantik atmosferine karşın, insan ilişkilerini gerçekçi bir anlayışla ortaya çıkaran büyük bir sahne şiiridir.” “Romeo ile Juliet olay dizisine birçok ülkenin öykü geleneğinde rastlamak hiç de zor değildir. (…) Anadolu halk edebiyatı içinde de bu olay dizisinin varyantlarını bulmak mümkündür.” (1995, 20, 25, 27) Şu da Hamlet’le Othello karşılaştırması Nutku’nun: “Hamlet’e değişik açılardan bakıldığında değişik nitelikler ortaya çıkar, ancak Othello’ya hangi açıdan bakarsak bakalım yalnızca tek bir görünüş verir.” “Acaba kuşkucu, çok ince eleyip sık dokuyan, entelektüel Hamlet, Othello’nun yerinde olsaydı, sonuç CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear