22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

? okuyucunun beğenisine… KLASİK TÜRK MÜZİĞİ.. Cevat Çapan’ın iflah olmaz klasik Türk müziği hayranlığını biliyorum. Kitap adı olmuş “Sevda Yaratan”ın ahengine uygun, Cevat Çapan’ın şiirinde hangi müziğin sesi dolaşıyor diye soranlara: Klasik Türk müziği derim, duyurulur. Evet şiir yazmak ara sıra arka bahçeye bakmaktır, şair o anki soluğu içine çeker ve bir tren penceresinden geleceğe bakar veya bir tepeden denize... Tıpkı hayatın içinden çıkan “Ah ne güzel ketenhelvam” veya şiir nasıl yazılır diye soranlara salık vereceğim bu öğretici şiir “Tekne Kazıntısı”nda söylediği bu dizeler: “Babam iki tek atınca,/’Hadi seni karpuzlara götüreyim’ derdi./ (Karpuzlar Gebze’de oturan kızlardı.) / Annem kızarır, kızar/ ‘Bey çocuk daha küçük.’ Diye çıkışır,/ mutfağa gider ağlardı./ Babam karpuzdan anlardı.” Evet, Cevat Çapan şiirinde sıkça arka bahçenin penceresinden geçmişe bakar: Öğretici, çetin, tarihçe, mahir, anıları örerek ve de yolculuklara çıkarak. Toplu şiirlerini okumak “her şeyi/ en ince ayrıntısıyla/ hatırladığım için mi/ bu sonsuz uykusuzluk/ bir gözden su içerken/ söğüdün serinliğinde/ gördüğüm düşsel gerçek/ gözlerim açık” yada “Bir yaştan sonra, sınırsız bir çağrışımlar/ zinciridir hayat” dizelerini okur. ? * Bana Düşlerini Anlat/ Cevat Çapan/ (Toplu Şiirler 19852006)/ YKY. 2007/ 214 s. Çocuklar ve Çeteler ? Giovanni SCOGNAMİLLO lerinde bunu gizlemeden. FANTAZYA Gel zaman git zaman, genç yazarımızın altıncı romanı da kitabevlerinin raflarında ve vitrinlerinde, renkli ve bol hareket müjdecisi kapağı ile yer aldı. Adı çekici idi “Kardeş Kanı”, arka kapak yazısı açıklayıcı ve merak uyandırıcı: Sokak çocuklarından, kurdukları bir örgütten, terör eylemlerinden ve bir kadından söz ediyordu. Temel malzeme bu iken gerisinin ne denli sürükleyici olacağını tahmin etmek zor olmuyordu. Tüm bunlar, Müstecaplıoğlu’nun seçtiği tür, toplumsal bir yara olan ve boyutları gelişen sokak çocukları ile örgüt temaları ve içerdikleri gerçeklik heyecanlı bir program teşkil ediyorlardı ilk baştan ve… Fantazya ile ilk çıkışını, ilk önemli çıkışını yapan bir yazar, onu ünlendiren ve tümden başardığı bir türden ne kadar uzak kalabilir? Bir dünya kurucusu, başka dünyaları kurmaktan kendini ne denli men edebilir, bilinçaltını nereye yönlendirebilir, ele aldığı, üzerinde durduğu ve onu hepimiz gibi rahatsız eden gerçekleri nasıl sunar veya nasıl kullanır? Müstecaplıoğlu, hiç kuşkusuz romanını kurgularken tüm bunları düşünmüş, alternatifler ve değişik kurgularla mücadele etmiştir kendisine en uygun olan yolu buluncaya dek ama, onu merak ve heyecan ile okurken aynı sorular okurun, geçmişini bilen okurun aklına da geliyor. SOKAK ÇOCUKLARI... “Kardeş Kanı”nda iki sokak çocuğu, çileli yaşamlarından ve toplumun baskılarından kurtulabilmek umudu ile bir çete kuruyorlar. Zamanla bu sokak çocukları çetesi genişliyor, organize oluyor ve bir ad alıyor “Kardeşlik”, bir çeşit mafya oluyor. Sokak çocuklarının savunma teşkilatı, sokaktaki şiddet ile besleniyor ve kendi kahramanlarını, kendi destanını kuruyor, kendi iç tuzaklarını da. Örgütün kurucuları, artık yaşlanmış Tamer ve Murat, büyümekle yön değiştiren, daha da kirli işlere girmeye zorlanan ve parçalanan örgütü düzene sokmaya çalıştıklarında savaş patlıyor. Ortam gerçek, kişiler çağdaş, çatışmalar nerede ise güncel, roman fantastik gerçekçi ve bir solukta okunuyor, Hollywood patentli bir aksiyon filmini izler gibi… Fakat temelde ve daha nesnel bir okumayla anlatılan ortam, canlandırılan karakterler her ne kadar kimi gerçeklere dayanıyorsa Barış Müstecaplıoğlu B arış Müstecaplıoğlu Türk edebiyatına fantazyayı “Perg Efsaneleri” dörtlüsü ile kazandırdıktan sonra yön değiştirmeye başladı, türden türe gezinmeye koyuldu. Buna kimsenin bir itirazı olamaz çünkü bir yazarın, özellikle genç bir yazarın tek bir türe bağlı kalması hiç şart değil; aksine deney kazanmak açısından yararlı. “Perg Efsaneleri” ile Müstecaplıoğlu ne denli geniş ve özgün bir hayal gücüne sahip olduğunu, uzak ve var olmayan dünyaları nasıl rahatlıkla kurabileceğini ispatladıktan sonra, özyaşamsal deneylerinden kaynaklanan ve tartışmalara yol açan “Şakird” ile bir cemaatin içine soktu bizi ve kendi eleştirisini yaptı, yapmak zorunluluğunu duydu. Yazınsal olarak bu da bir deneydi, her romanı ile boyutlarını genişletmeye özen gösteren “meraklı” ve bilinçli bir yazarın deneyi. Belli idi ki gerisi de gelecekti çünkü Müstecaplıoğlu polisiye ile ilgileniyordu, bir aşk romanından söz ediyordu ve tek bir türe, fantazyaya bağlı kalmamak için neredeyse çırpınıyordu, dost sohbetlerinde ve söyleşi da kendi tarzlarında bir efsaneyi, bir çağdaş efsaneyi oluşturuyorlar: genç ya da yaşlı kahramanları, kötü prensleri, kurtarılması gereken bir genç kadın (ister prenses, ister çoban kızı) ve sayısız atraksiyonlu çarpışmalarla. Yeniden bir arayış var, bir yerden sonra fazla dünyasal olup çizgisinden ve ilk niyetlerinden çıkan bir dünyanın, bir kardeşliğin arayışı, Kutsal Kâse’nin değil de Kutsal Kardeşliğin… Makineli şövalyeler var anlatılan olayların içinde, görkemli bir şato var (Kardeşliğin merkezi), yaşlı bir kral (Murat), kralın yerine geçmek isteyen hain bir başbakan, iktidar çatışmaları, iki sevgili, çok kötü bir Kötü (Papyon). Özetle, çağdaş bir “chanson de gestes” ya da sokak çocuklarından yola çıkan bir destan. İster hareketli bir polisiye gibi okuyun, ister alt metinleri izleyip yorumlayın “Kardeş Kanı” Müstecaplıoğlu’nun bir söyleşisinde itiraf ettiği gibi başka deneylerden sonra kaçınılmaz şekilde ustası ve en tutarlı temsilcisi olduğu fantazya’ya döneceğinin veya fantazya’dan kopamayacağının ama böyle anlatır, şöyle anlatır işaretidir. ? Kardeş Kanı/ Barış Müstecaplıoğlu/ Everest Yayınları, Aralık 2006/ 241 s. KİTAP SAYI ? SAYFA 24 CUMHURİYET 892
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear