26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bıcır’ın Günlüğü Erdoğan Kahyaoğlu, Can Çocuk, 2006, 65 sayfa, Resimleyen Mustafa Delioğlu (9+ yaş) Bir kuşun yazdığı günlüğü okudunuz mu? Kuşlar günlük tutmaz mı diyorsunuz! O zaman siz de Bıcır’ın günlüğünü görmemişsiniz. Bıcır isimli bir muhabbet kuşu, küçük kızın ailesinin evine geldiği günden beri yaşadıklarını, düşündüklerini kafesinde bulduğu kâğıtlara yazmış. “Bıcır’ın Günlüğü” adlı kitap işte bu küçük kızın ve günlük tutan Bıcır’ın öyküsünü anlatıyor... Bıcır evde yaşayanların onu anlamasını çok istemiş. Özellikle de evin küçük kızının onu anlayıp sevmesini. İlk günlerde günlüğünü kendisi için yazıyormuş ama sonradan küçük kızın bir gün bu yazdıklarını okuyacağını düşünerek yazma işine devam etmiş. Yaşamının son gününe kadar da yazmış, yazmış, yazmış... Ne yazık ki Bıcır’ın bu günlüğü küçük kızın eline ancak Bıcır hastalanıp öldükten sonra geçiyor. Yaz tatilinde babaannesinin yanında olan küçük kız Bıcır’ın öldüğünü eve döndüğünde öğrenir, çok sarsılır. Boş kafese alışmak ona çok zor gelir. Ancak kafesin içindeki silgi kutusu küçük kızın acısını hafifletecek, onu başka dünyalara taşıyacaktır. Silgi kutusunun içinden çıkan minik kâğıt parçalarını büyüteçle inceleyen küçük kız bunun Bıcır’ın günlüğü olduğunu keşfedecektir. Bu keşifle birlikte küçük kızın yaşamı hareketlenir. Muhabbet kuşunun yazdığı şeyleri okumak küçük kızı geçmiş günlere götürür. Bıcır’la yaşadığı her günü bir kez daha yaşar. O günlerde yaptıklarına ve yapmadıklarına üzülür. Daha önce düşünmediği birçok şeyi Bıcır’ın yazdıkları sayesinde fark eder. Bıcır’ın nasıl bir yerden geldiğini, kafesin içinde neler hissettiğini, kendisi hakkında neler düşündüğünü Bıcır’ın gözünden görür, gördükçe onu anlar. Onu anladıkça onu daha önce anlayamamış olduğuna üzülür. “Kafesin kapısı açık. Dışarı çıkmayışı SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz Raflardan mı öyle kanıksamışlar ki artık kafesin kapısını dahi kapatma gereği duymuyorlar. Belki de çıkmak isterim, uçmak isterim diye açık bırakıyorlardır. Uçabileceğim yer de ne kadar ki sanki? Küçük bir dört duvar oda! Üstelik o kadar çok oldu ki uçmayalı. Ya uçmaya çalıştığımda uçamazsam! Eğer böyle bir şey olursa buna dayanamam. Denememeliyim. Bilmemeliyim... En küçük hareketlenmemde tüylü yaratık bana bakıyor. Son sıçrayışında neredeyse kafese ulaşıyordu. Eski yerimde devirmişti zaten. Düşen kafesin içinden nasıl çıkabildiğimi, nasıl uçabildiğimi hatırlamıyorum. O kadar heyecanlanmış ve korkmuştum ki!” (s.17) Bıcır böyle düşünürken küçük kız neler düşünüyor dersiniz? “Onun benimle konuşmasını, kafesinden uçup omzuma konmasını istemiştim. Seda’nın kuşunun kafesi hep açıkmış ve her dakika odanın içinde uçuyormuş. Omzuna da konuyormuş, başına da. Hatta Seda’nın adını bile söylüyormuş. O ise Fıstık’tan korkup kafesten adımını bile atmadı. Fıstık bir kedi! Herhalde bir kuş gibi havada uçup onu yakalayacak değildi!” (s.36) Küçük kız ve Bıcır’ın öyküsü, okuyucuların aynı olayı farklı bakış açıları ile görmelerini ve değerlendirmelerini sağlıyor. Ölüm kavramının Bıcır’ın ölümü üzerinden anlatılmasının yanı sıra birini kaybetmeden önce onun değerini ve birlikte paylaşılanların önemini anlamanın gerekliliği; iletişim için birlikte emek harcamanın önemi ve özgürlük kavramı satır aralarında sıklıkla vurgulanıyor. Artık çocuğun dayatmacı kurallarla biçimlenmesinden çok onun soru sorarak “özgür” ve “bağımsız” düşünmeyle kendi gerçekliğini bulmasına yardımcı olacak “otoritekarşıtı” kitaplar yazmanın gerekliliği yavaş yavaş keşfediliyor... Bıcır’ın öyküde bir birey olarak varoluşu ve küçük kızla arasında kurduğu ilişkinin nesnel bir yaklaşımla ve anlatımla okuyucuya sunulması Bıcır’ı diğer masalardaki ya da öykülerdeki kuşlardan M E K T U P V A R ! “Orman Kardeşin Mektubu” Aysel Korkut, Kök Yayıncılık, 1997 (9+ yaş) Sevgili Orman: “Her evden bir çocuğa” mektup göndermişsin. Mektubun bana gelmedi, çünkü bizim evdeki çocuklar çoktan büyüdüler; evde çocuk kalmadı. Ama kitabı okuyunca, mektubun bana da ulaşmış oldu! Doğrusu çok iyi düşünmüşsün. Mektup yazarak çocuklara sorunlarını anlatmış, onların orman canlıları ve hakları konusunda bilinçlenmesini sağlamışsın. Hem de bunu yaparken sorunları öyle hoş öykücükler içine koymuşsun, öyle tatlı tatlı anlatmışsın ki, okurken kimseyi “Aaaa, bana bir şeyler mi öğretmeye çalışıyor?” diye düşündürmüyor. Kitabı okuyup bitirdiğimde, çok yönlü bir bilgi yağmuruyla ıslandığımı fark ettim. Ama dediğim gibi, hiç rahatsız edici değil. Bilgi ile öyküyü ustalıkla harmanlamışsın, çok da başarılı bir dille kurgulamışsın. Acaba dedim, orman mektup yazacağına, bundan böyle roman falan mı yazsa… Görkem’in sana yanıtları da pek hoştu. Bizim evde de çocuk olsa ve mektubun ona gitse, sana yanıt yazardı. Görkem ile kardeşinin ilişkilerini değiştiren de senin mektubun oldu. Bazen olumsuzluklar karşısında insanlar doğruları daha hızlı keşfediyorlar. Görkem ve ailesi için de öyle olmuş. Genç Sedir’e selam söyle. Mektubu yazdığından bu yana yıllar da geçse, o hâlâ “genç” bir ağaçtır… Bol güneşli, tertemiz oksijenli ve ormanı seven insanlarla dolu bir yaşam dilerim. Aytül Akal farklı bir yere taşıyor. Bıcır düşünürken insanları da düşündürüyor. İnsanlara yaranmaya çalışan; insanların sevgisine, bakımına muhtaç ve zayıf bir tür olarak alımlanmasına yol açacak biçimde öykülenen hayvan karakterlerden farklı bir duruşu var Bıcır’ın. Kendi iç sesine kulak veren, düşünen, sorgulayan, insanların sevgisine, desteğine ihtiyacı olan ancak onlara muhtaç olmayan yani kendini onlarla var etmeyen bir muhabbet kuşu Bıcır. “Neredeyse bir eşyaya dönüştüm artık. Eşyaların nasıl tozu alınıyorsa, benim de ara sıra kafesim temizleniyor ve yem kabım dolduruluyor! O kadar!” (s. 16). “Bugün elini kafese soktu ve beni tutmak istedi. Sevmek istiyordu beni besbelli. Ama ben onun elini gagaladım! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum, ama kendime hâkim olamıyorum” (s.17). “Mutsuz muyum? Neyi kaybettim de arıyorum?” (s. 40). “Kanatlarım sadece bedenimi sarmak için var olsaydı eğer, bu kadar ağır ve büyük olmazlardı herhalde. Kaç zaman geçti acaba? Kaça zamandır onlar beni taşıması gerekirken ben taşıyorum onları hep?” (s.54). “Dışarıdakiler o kadar solgun ve az renkliyken, boğuk ve teksesliyken, neden ben hem çok renkliyim, hem de çoksesli? Belki onların solgun ve az renkli olmasının nedeni buraların da solgun ve az renkli olmasındandır. Belki onlar da rengin az olduğu bir yerde çok renkli olmak istememişlerdir” (s. 34). Bıcır, Mustafa Delioğlu’nun rengârenk çizimlerinde can buluyor. Tüylü yaratık Fıstık da her sayfadan yaramazlıkları ile gülümsüyor. Kimi zaman hüzün kimi zaman da sevinç renkleri sarıyor sayfaları. Sihirli Değnek bu renkli sayfalar içinde dolaşırken Bıcır’ın bile merak etmediği bazı şeyleri merak etmekten kendini alamıyor. Bu küçük kızın annesi ve ağabeyi acaba nerede? Neden onlardan hiç bahsedilmiyor? Evde bir yardımcı teyze olmasına rağmen annenin eksikliği hissediliyor. Ağabey de aynı evde yaşıyor ancak neden Bıcır ile hiç konuşmuyor, ilgilenmiyor? Sihirli Değnek acaba Bıcır’ın ölümü başka şeylere de mi gönderme yapıyor diye düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor... Bıcır giderken bazı cümlelerin öznelerini ve nesnelerini de yanında götürmüş olabilir mi dersiniz? Sihirli Değnek açık olmayan, anlam kargaşası yaratan cümlelere dokunuyor ve değiştiriyor... Bıcır’ın günlüğünü okuduktan sonra Küçük kız da değişiyor. Bıcır’ı daha çok özlüyor. Yaşarken söyleyemediklerini ona anlatmak istiyor. Bunun bir yolunu da buluyor. Küçük kız ne yapacak dersiniz? Merak edenler mutlaka Bıcır’ın günlüğünü okumalı... “Yaramaz Sırma ve Ayıcıklar Heather Amery, İş Bankası Yayınları, 2003, 15 sayfa (el yazısı ile), Resimleyen Stephen Cartwright (78 yaş) “Tıpatıp Lucy: Taşbebek Tılsımı” Kelly McKain, İş Bankası Yayınları, 2007, 149 sayfa, Türkçeleştiren Nurettin Elhüseyni, (9+ yaş) “Son Kara Kedi” Evgene Trivizas, Altın Kitaplar, 287 Sayfa, Türkçeleştiren Ari Çokana (10+ yaş) Düzeltme / Özür Sihirli Değnek daha önceki sayılarda tanıtılan kitapların künyelerinde yapılan yanlışlara dokunuyor ve değiştiriyor. ? Red Kit ve Daltonların macera dolu kitapları Ocak 2007’den itibaren Yapı Kredi Yayınları arasında. ? Nuran Turan’ın “Serdar’ın Zaman Yolculuğu” adlı kitabı artık Mavibulut Yayınları arasında değil. ? “Arkadaşım Horoz, Leylek ve Diğerleri” adlı kitabın yazarı Güldem Şahan. Tudem Yayınları, 2006 “Don Kişot” M. Cervantes, Say Yayınları, 2006, 260 Sayfa, Türkçeleştiren Nalan Barbarosoğlu (10+ yaş) Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul [email protected] Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 SAYFA 38 CUMHURİYET KİTAP SAYI 889
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear