26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Vecdi Çıracıoğlu'ndan 'Sarıkasnak' Vecdi Çıracıoğlu, karnavalcı bir yazardır. Tüm yapıtlarında, ana doku, grotesk halk kültürü imgeleri ve gülmece ile donanmıştır. Sarıkasnak’ta da kimi açıktan patlayan, kimi sinsice metne işleyen bir gülmece kolayca ayrımsanır. En acıklı, en ciddi anlarda bile Deligarı’nın hiç susmayan davulu eşlik etmektedir olay örgüsüne. Hayat en kahırlı, acılı göründüğü anda bile bir oyundur. Huizinga’nın "homo ludens"ini oynamaktadır insanoğlu. Ötekinin ‘dinmeyen arzu’sunda yücelen yazar ? Alper AKÇAM üm çocukluğu, gençliği, yokluklar, yoksulluklar içinde geçmiş bir deniz insanı… Yaşamını sürdürebilmek için, ekmek parası için denizin dibinde en ilkel koşullarda tekne onarımı yapan tek gözlü, yoksul bir garip… Bir gözünü ülkenin kurtuluşu için verilen savaşta yitirmiştir. Yitirdiği gözün yerinde bir dünya para ödeyerek alabildiği, takma, camdan bir göz vardır. Kahramanımız Camgöz Reis’tir o. O, denizin dibindeki paslı gölgeler ve karanlıklar arasında biri camdan gözüyle, lastik bir hortumun ucunda, ilkel dalgıç giysisiyle üç kuruş için kendi açlığıyla savaşı sürdürürken, yukarıda, kasabanın kıyıya hemen yakındaki meydanında 23 Nisan Bayramı kutlanmaktadır. Ülkenin kurtarıcıları değişmiştir artık. Parti yöneticileri, bezirgânlar, orman kaçakçılarıdır kurtuluşu kutlayan ve parlak nutuklar patlatan. Gözü ödülde, dünya ya da piyasa egemenlerinin ilgisini çekebilecek imge ve düşünce kurgularında değil, ölüp gidişi biriki insan dışında kimseyi ilgilendirmemiş bir yitik sesin yazısı olmayı hedeflemiş bir uzun hikâye metni: Vecdi Çıracıoğlu’nun SARIKASNAK adlı yapıtı. Başka türlü kimin umurunda olabilirdi ki, hurda bir geminin paslı kalıntıları içinde boğulup ölmüş bir garip insanın durumu? Ya sonrası… Camgöz Reis, yaşamı boyunca bir kaçamak, bir oldubitti telaşı içinde yalnızca bir kez bir kadınla yatmıştır. Eski teknelerin onarımı için şöyle böyle idare edecek ilkel bir dalgıç giysisi vardır ama giysinin gövde ve baş kısımlarını birbirine bağlayan "sarıkasnak"ı her seferinde kasabanın bezirgânı, orman kaçakçılığından her türlü ticarete kadar her işin adamı Bodur’dan kiralamak zorundadır. Sarıkasnak, kasabanın dalgıçları için yaşamsal önemde bir gereçtir. Can pahasına kazandıkları paranın önemli bir kısmını sarıkasnağı kiralamak için Bodur’a vermek zorunda kalmaktadırlar. Camgöz Reis, 23 Nisan kutlamaları T sırasında denizin altında tekne onarımı ile uğraşmaktadır. Paslı bir sacın kendisini yaşama bağlayan hortumu kesmesi ile ayakta ölüp gider… Hortumun kesildiğini anladığı an, eline hortumun kesik ucunu almıştır. Yaşayabileceği son anlar için hortumdaki havayı kullanacaktır. Ne panik, ne bir ölüm korkusudur ağır basan; hayatın verdikleri ve aldıkları kendi içselliğiyle, kendi diliyle bir kez daha gözden geçirilir. Bir anlamı var mıdır böyle bir yaşamı sürdürmüş olmanın? SUÇLULUK DUYGULARI Yazar, başkasının dinmeyen arzularını ve yaşayamadıklarını içselleştirirken duyarlılığını ve yazınsal başarısını serer satırlarına. İkinci kısım, Camgöz’ün kader arkadaşlarının onunla birlikte gömülmüş, otopsi sırasında bir türlü çıkarılamayan sarıkasnağı almalarıyla başka bir yöne evrilir. Boğulup ölen Camgöz Reis’in boynu kütük gibi şişmiştir; boyun güçlükle kesilip sarıkasnak çıkarılırken camdan gözüyle arkadaşlarını izlemektedir kahramanımız. Yaşam boyunca kader arkadaşlarının arkasından gidecektir artık. Çıkrıkçı ve Hortumcu’nun arkasında koca bir mitoloji, vicdan azapları, suçluluk duyguları olarak dolanıp duracaktır. Vecdi Çıracıoğlu, karnavalcı bir yazardır. Tüm yapıtlarında, ana doku, grotesk halk kültürü imgeleri ve gülmece ile donanmıştır. Sarıkasnak’ta da kimi açıktan patlayan, kimi sinsice metne işleyen bir gülmece kolayca ayrımsanır. En acıklı, en ciddi anlarda bile Deligarı’nın hiç susmayan davulu eşlik etmektedir olay örgüsüne. Hayat en kahırlı, acılı göründüğü anda bile bir oyundur. Huizinga’nın "homo ludens"ini oynamaktadır insanoğlu. Çıkrıkçı ve Hortumcu, ayrı ayrı evlerde, ayrı ayrı insanların içinde olsalar da artık aynı hayatı yaşayacaklardır. Aynı rüyaları görecekler, aynı yazgıyla kıvrandıklarını bilecek, geceleri aynı zaman parçalarında yattıkları döşeklere işeyeceklerdir. Birlikte girecekleri kahvede duvardaki Şahmeran’ın yanındaki fotoğraf onlara ait oluverecektir; orada, duvarda çakılıp Şahmeran’a bakacaklardır. Kahramanlara ait özel bir ad yoktur. Onlar lakaplarıyla anılırlar. Birer övgüsövgü esintisi taşıyan takma adlarla özelliğinin sınırlarını yitiren birey, nesneye yakınlaşır. Karnaval yaşamının çoğul, değişken, yenilenen, anlam taşıyan bir öğesi olarak sahnede yerini alır. Adlar, henüz cins adı kadar tarafsız ve genelleşmiş değildir ama genel olana doğru sınırları zorlamaktadır... "Dahası tam da doğaları onları bulaşıcı kılar; etkileri öteki kelimelere yayılır, dilin tamamını etkiler. Burada Rabelais’nin sözlü biçeminin dikkat çekici bir özgüllüğüne değiniyoruz: Onun özel ve cins adları arasında, modern edebi biçemde görmeye alışık olduğumuz gibi kesin bir ayrım yoktur. Bu, özel ve cins adları ayıran çizgilerin belirsizleşmesinin, övgüsövgünün bir takma ad altında ifade edilmesi gibi bir amacı vardır. Başka bir deyişle eğer bir özel ad, sahibini niteleyecek şekilde açık bir etimolojik anlama sahipse, artık bir özel ad olmaktan çıkar, takma ad olur. Bu takma adsa asla tarafsız olamaz, zira anlamı, olumlu veya olumsuz olsun mutlaka bir değerlendirme barındırır. Takma adların hepsinde bir övgüsövgü nüansı vardır." (Bahtin, Rabelais ve Dünyası, s. 493). BİR HALK ANLATISI... Karakter adları dışında yer adları da aynı çoğul bakış açısıyla, birer nesne adıymış gibi anılır. "Dünyanıngözü, Hoyratdeniz, Boztepe, Yaşamevi, Hisarpeçe, Çekiciler Çarşısı…" Vecdi Çıracıoğlu’nun yazdığı uzun bir hikâye olmakla birlikte bir halk anlatısıdır, bir masaldır, kahramanlarının camgözlü yoksullar olduğu bir destandır hatta. Çağa, bugüne ulaşmış, modern toplumun rezilliklerini sarsan bir destan... Konuşanlar kendi içsesleriyle seslenirler birbirlerine. Anlatıcı da katılır bu seslere ve hiç dokunmaz o içtenliğe, genel savrukluğa, sıradanlığa. Özenti, ayrıcalık, özel söz ve kavramların henüz dil dünyasına, yeryüzüne doğmadığı, tanrıların insan, insanların tanrı olabildiği bir âlemin metnidir Sarıkasnak. Camgöz Reis’in dişilik anıtı, cinsel arzularının hedef nesnesi olan Deniz ? KİTAP SAYI 889 SAYFA 20 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear