Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Erhan Bener'i yitirdik Sıradışı bir yazarın ölümü görünen Erhan Bener kapıdan girdi. Ak saçlı bir delikanlı... Ağabeyine takıldı: “Ağabeyciğim, neler konuştunuz bakalım, umarım hakkımda kötü şeyler söylememişsindir.” Vüs'at Bener de aynı tonda yanıtladı: “Erhancığım, bu fırsat kaçırılır mı, tabii, tüm kirli çamaşırlarını döktüm ortaya,” dedi. Erhan Bey dinlendikten sonra, birkaç kare almak istediğimi belirterek, hem kendisini, hem Vüs'at Bey'le hem de Cemil Eren'le fotoğraflarını çektim. *** Bir yıl kadar sonra, bu kez yeni romanı vesilesiyle randevulaşıyorduk Erhan Bener'le. Aradan geçen zaman dilimlerinde, hal hatır sormak için de aradık birbirimizi, gündelik yaşama ve edebiyat dünyamıza ilişkin sohbetler ederdik. Çevrem bilir, roman okumak isteyenlere, ilk Erhan Bener'in, “Sıradışı Bir Kadının Otobiyografisi”ni okumalarını salık veririm. Genç bir öğretmenin ağzından yazılan bu dev eserde, kahramanın pek çok toplumsal gerçeklikle 'trajik' bir şekilde karşılaşmalarına tanık olurken, bunları sıra dışı bir hal içinde de dile getirmesine şaşarız. Aynı zamanda toplumsal eleştiri yönü ağır basan bir romandır “Sıradışı Bir Kadının Otobiyografisi”. İşte bu roman vesilesiyle, Ankara'da, Oran Sitesi'ndeki evine gittiğimde, ilkin eşi Neş'e Hanım'la sohbet etmenin mutluluğunu yaşamış, sonra Erhan Bey'le kitabı üzerine konuşmuştum (Adam Sanat, Ocak 2005, Sayı: 228). Çok heyecanlıydım. O zamanlar söyleşilere yeni yeni başlamıştım. Erhan Bey'le yüz yüze, bu kez iş için konuşuyor olmak, yıllarını edebiyata adamış bir yazarla konuşuyor olmak, elbet bu heyecanımın doğal nedeniydi. Anımsadığıma göre iki kaset dolmuştu. Kitabına ilişkin en ayrıntılı noktalara değinmiştim. Erhan Bey de, sağ olsun, benim coşkulu halimi paylaşmıştı. Söyleşinin sonunda, romanın sonuna ilişkin olarak, benim yorumumu öğrenmek istemişti. Önce ne diyeceğimi bilememiş, sonra görüşlerimi bir çırpıda söyleyivermiştim. Yüzüne çok yakışan o sıcak gülüşü içimi ısıtmıştı… Sonradan, türlü vesilelerle karşılaşmıştık Erhan Bey'le. Biri güzel bir etkinlik dolayısıyla idi, öbürü de “kara” bir toplantı için... Ankara Öykü Günleri'nin onur ödülü Erhan Bener'e verilmişti. 2004 yılında. Kendisi hakkında yapılan konuşmaların başında ve sonunda sohbet etmiştik. Evine beklediğini söylemişti. Ne yazık ki gitme fırsatı bulamamıştım… BİR BAŞKA BULUŞMA Bir başka buluşmamız, bir gece yarısı, oğlu Yiğit Bener'den gelen “Amcamı kaybettik,” mesajı sonrasında, cenazede olmuştu. Edebiyata adım atmasını sağlayan, “şantiyeden bozma evlerde, gecekondularda, doymak bilmez bir açlıkla” okumalarda bulunan, tartışan, yazan grup arkadaşı, ağabeyi, Vüs'at O. Bener'in ölümü sonrası görüşüyorduk Erhan Bener'le... Sonra bir daha yüz yüze gelemedik. En son 2006 Eylül'ünde, uzun yıllar sonrasında yeniden kaleme aldığı, türlü değişiklilerle yeniden yayımladığı “Macellos Da VinciAsya Seferi” romanı için yazlığından telefonlaşarak, yazışarak söyleşiyorduk. O sıralarda zaman zaman rahatsızlığından söz ediyordu: “2005 yılı, Vüs'at O. Bener'in daha sonra ölümüyle sonuçlanan uzun ve acılı hastalığı, benim süreğen sağlık sorunlarım, sonunda biri kalbimin tıkanan üç damarına yapılan bypass ameliyatı olmak üzere, geçirdiğim iki önemli ameliyat, eşimin sağlık sorunları nedenleriyle, benim için anımsamak bile istemediğim sıkıntılı bir dönem oldu. Gerçekten de masa başına oturmaya halim yoktu, canım da istemiyordu.” (Varlık, Eylül 2006) *** Bu yılki TÜYAP Kitap Fuarı'nın ikinci gününde, Vüs'at O. Bener'in eşi, sevgili Ayşe (Ilıcalı) Bener'le karşılaşmış, uzunca konuşmuş, Vüs'at Bey'e ilişkin anılarımızı tazelemiştik. Ayşe Hanım'ın, hâlâ müthiş bir aşkla Vüs'at Bey'e bağlılığı, onun yanında olmayışından duyduğu üzüntüyü bir kez daha dile getirişi beni çok etkilemişti. Konuyu Erhan Bener'e aktardığımda, Ayşe Hanım, “Çok hasta! Vüs'at'tan sonra ikinci bir yıkımı kaldıramayacağım. Yanına gidemiyorum, Erhan'ı hasta haliyle görmek istemiyorum...” demişti. Nedendir bilmiyorum, Ayşe Hanım'la konuşmamızdan sonra, ak saçlarıyla bir delikanlı gibi görünen Erhan Bener'in hiç aramızdan ayrılmayacağını düşünmüştüm… Hasta olsa dahi, çevresine bir şey sezdirmemeye çalışıyordu... Ve işte, duyduğum bir haber, “yaşlı delikanlı”nın öldüğünü haber veriyordu: “Yazar Erhan Bener, aramızdan ayrıldı.” Burada bitiriyorum cümlelerimi... Ölüm, susmayı gerektiriyor. Ölen kim? Erhan Bener, yazdıklarıyla her an capcanlı aramızda olmayacak mı?.. ? KİTAP SAYI 931 Edebiyatımızın çınarlarından birini daha yitirdik. Yapıtlarıyla yaşayacak olması acımızı hafifletiyor. ? Erdem ÖZTOP rhan Bener, Siyasal Bilgiler Fakültesi üçüncü sınıfında. İlerde önemli bir maliyeci olacak. Yazarlık fantezi şimdilik, karın doyurmuyor! Yakışıklı, zeki, atak, kıskanılan delikanlı.” Vüs'at O. Bener, kendi özgeçmişini kaleme alırken, kardeşi Erhan Bener'i böyle tanımlıyor. Erhan Bener, Vüs'at Bener'in de dediği gibi, önemli bir maliyeci oluyor. Ve Cemal Süreya gibi, Erhan Bener de maliye kökenli olarak, ağabeyinin ilk başlarda fantezi olarak tanımladığı edebiyat dünyamıza girip bizlere ağırlığı düz yazıda olan ürünlerini sunuyor… Fransa Uluslararası Film Festivalleri Kurumu'nun ona verdiği unvanla belirtirsek, “Edebiyat Çınarı”mız oluyor Erhan Bener… Erhan Bener'in metinleri üzerine çözümlemeler, eleştiriler yeri geldikçe yapılıyor. Ben, gözlemlerimle, anılarımla uğurlamak istiyorum Bener'i. *** Erhan Bener'den önce kardeşi Vüs'at Bener'le tanıştım. Dün gibi aklımdadır, Ankara Öykü Günleri'ne gelen Feridun Andaç'ın, konuşmasının sonunda, beni Vüs'at Bey'e götürüşü… Büyük bir yazarla tanışıyordum. Bodrum katını yazıhane olarak döşediği evinde hem hastalığına dair konuşmuştuk hem de geçmiş zamana gidip anılardan parçacıkları bizimle paylaşmıştı Vüs'at O. Bener; Oğuz Atay ve SAYFA 6 “E Cevat Çapan'la olan dost sohbetleri… Aradan geçen kısa zaman diliminin ardından, gene Andaç, Erhan Bener'in 75. yaşı dolayısıyla ağabeyinden görüş almamı istiyordu benden. Karşımda bir usta yazar durmaktaydı ve ondan, gene kendi gibi ustalığa erişmiş, kardeşi hakkında görüş alacaktım…Vüs'at Bey'den randevu istediğimde, Erhan Bener'lerde olacağını, orada görüşebileceğimizi belirtmesi, bendeki heyecanı arttırmış, sevincim doruğa çıkmıştı... Edebiyat dünyasına kalem denemeleriyle girme çabasında olan bir genç için, hele o genç daha yirmisinin eşiğinde ise, böyle bir buluşma unutmayacağı bir şans olmaz mıydı?.. UNUTULMAZ BİR SOHBET Erhan Bener'in kapısını çaldığımda kapıyı zarif eşi Neş'e Hanım açmıştı. İçeri girdiğimde karşımda Vüs'at O. Bener ve ortak arkadaşları ressam Cemil Eren bulunmaktaydı. Erhan Bey ise televizyon çekimi dolayısıyla dışarıdaydı, gelecekti az sonra... Vüs'at Bey’le Erhan Bener üzerine geniş bir konuşma olanağı doğmuştu, arada Cemil Eren de sohbete katılıyor, unutulmaz bir sohbet ortamı yaratılmış oluyordu. Vüs'at Bey'in son konuşmasıydı bu... Uzun bir çekimin ardından, yorgun CUMHURİYET