24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? Yolu Belli Bir Gemi ğunu da götüren” arkasında bir soluk bile bırakmayan, ayrılığıyla üşütendir, belki de şiirin en ışıltılı dizesidir. Ozan, doğanın resmini çiziyor sözcüklerle. Ağacı, ay’ı gözlüyor, ağacın geceye yürüdüğünü düşlüyor: “...Ay tek duruyor hüzünlü yine/ Işığı incelmiş sarı rengiyle/ Varla yok arası/ Sözüm ona ağaca yol gösteriyor (s.185)... Ayak sesi yok gecenin/ Nasıl gelir nasıl gider/ Yıldızları toplayıp/ Bomboş bırakır göğü sabahleyin””(s.187) Ozana göre, kâğıt, şiirsiz bir hiçtir; ancak şiirle onurlanır ve her ozan sonunda şiiriyle hesaplaşır. “Üçlükler”de ozanın yaratıcılığına tanık oluyoruz bir kez daha: “Rüzgâr salladıkça/ Ağaç/ Yürüdüğünü sanır// Fırtına çıkınca/ Dalgalara tutunur/ Gemi// Ceviz kırar/ Karga/ O kalın sesiyle” (s.193) Kız Kulesi’ni, denizdeki Üsküdar olarak görmek ne güzel! “Kaçınılmaz Son”u anımsatarak kızı Necla’ya sunduğu şiiri, ölümün acısını şimdiden duyumsatıyor: “...Umursamıyorum yaşlılığı/ Aynalardan kaçan yüzümü/ Yılların gittikçe artan hızını/ Gövdemi örseleyen zamanı//... Dayanamam seni bırakmaya/ Bırakılmalar yüreği daraltan/ Nasılsa gelecek kaçınılmaz son/ Saatler işledikçe gözüm onlarda” (s.199) “Bir Yaşlılığın Günlüğü” şiiri de aynı izlekle sürüyor. Rüzgâr, güneş, yediği her şey dokunuyor artık; dokunmayan bir şey kalmıyor yaşlılıkta ve içinden telgraf tellerinin geçtiğini seziyor. Bir yere gitmek istese, gözünde büyüyor, yollar, kaldırımlar. Bir söze başlasa, belleğindeki dost yüzlerini anımsamıyor ve saatle zamanın koptuğunu vurguluyor: “...Aynalaraydı yakınlığım/ Kimselere belli etmeden/ Gözümdeki ışık da/ Kısılmakta gitgide// Şimdi hız yolundayım/ Geçip gidiyorum duraklamadan/ Demem şu ki/ Koptu birbirinden saatle zaman” (s.201) Ozan, her güzellikte, biçimlenen mermerde, yoğrulan kilde, dikilen giyside, ağaç işlerinde vb şiir görüyor. Berber dükkânındaki sabun köpükleriyle, yılların sabun köpüğü gibi söndüğünü çağrıştırıyor. Tıraş kesiğinden kanayan bir yarayla, yürek yarası arasında benzerlik kurarak, “aşk kesiği”ne ulaşıyor: “...Bir yara kanıyorsa şimdi de/ Aşk kesiğinden yüreğimdeki” (s.213) Anılar, eşelenen zaman, her yanımızı yangın yerine çevirmez mi? Yanıklara aldırmadan mı gelecek sonumuz? En iyisi, leylak kokusu sinmiş havuzda bir çocuk yüzü olup yüzmek değil mi? Nasıl olsa, yıllar sonra “dağılıp durur bir kaya dururken”. Yaşam, üfledikçe tutuşan bir kıvılcım. Soluğumuz kesilinceye değin ateşle oynamayı sürdüreceğiz: “Üfledikçe tutuşan/ Bir kıvılcım yaşam/ Yangınlardan arta kalan/ İs, kül, duman// Sonu gelmez/ Ateşle oynamanın/ Yeter ki/ Kesilmesin soluk” (s.232) Evet, soluk kesilinceye değin ateşle oyun sürecek, şiirler yazılacak. Ozan, yazar A. Nevzad Odyakmaz, “Yolu Belli Bir Gemi”de şiirini sürdürüyor. Şiiriyle hesaplaşan ozan, son yılların en güzel şiirlerini sunuyor bize. Onun şiirleri duygu yüklü olup yürek tutuyor. ? Yolu Belli Bir Gemi/ A. Nevzad Odyakmaz/ Mephisto Basım Yayım/Nisan 2006/ 232 s. 855 SAYFA 19 ? Hasan AKARSU zan, yazar A. Nevzad Odyakmaz’ın önceki şiir kitaplarına, bir yenisi eklenerek, “şiir yolculuğunun yedinci durağı” olan “Yolu Belli Bir Gemi” yayımlandı. Ozanın önceki şiir kitapları şunlar: Üç Yön, Kuş Liman, Elleri Bir Etmeli, Şiir Çıkartması, Öteyaz. Zaman Ey Düş için yazdığım tanıtma yazısındaki saptamalarım bugün de geçerli: “...Ozan A. Nevzad Odyakmaz, şiirin ince bir işçilik istediğini, ozanlığın ‘zor zanaat’ olduğunu biliyor ve ona göre yazıyor. ‘Acının giysisinden soyunup çırılçıplak aşka sarılmayı’ düşleyen ozanın şiirleri zamanı, düşleri, acıları, aşkları, yalnızlıkları vb sorguluyor.” (ŞiirlerDen/İzler, Gerçek Sanat Yayınları,Ağustos 2004, s. 193) Ozanın “Yolu Belli Bir Gemi”deki şiirleri, yalnızlığı, yaşlılığı, ölümü duyumsatarak içinizi burkuyor. Her sokağın, rüzgârın yapraklarını yokuşa sürdüğü bir ağaç gibi algılanması, kuytularında aşka düşülmesi insanı etkiliyor. Onun sıcaklığı, balkondaki saksılarda, eşyalarında, kitaplarında ve giysilerindedir. Rıfat Ilgaz’ın son dizelerini anımsatıyor bize: “Beni anımsamak istiyorsan/ Halıdaki gün ışığına bak/ Balkonun kuytusundaki saksılara/ Ufak tefek tüm eşyalarıma/ Kitaplarıma giysilerime/ Sıcaklığım onlarda” (s.159) Anımsanan günlerin “gerisin geriye” yaşandığını vurgulayan ozan, yaşlılığın etkilerini, “yolu belli bir gemi”yle özdeşleştiriyor: “...Yolu belli bir gemi/ Bir duman/ Bu limanda” (s.162) diyerek zamanın işlediğini, bilinen uykunun yaklaştığını sezdiriyor, yalnızlıktan kaygılanıyor. Geceleyin uyanmaların, uykusuzlukların sıkıntılarını yansıtıyor: “Geceye uyandım/ Kapısı açık karanlığına/ Tan ağartısı bir eşik/ Bir adım kalmış sabaha/... Tüm yollar çıkmaz sokak/ Göğün teri toprağa sızan/ Saatlere sığmaz aylaklığım/ İkiye katlar zamanı” (s.170) Geceyi uyumak, yalnızlığı uyumaktır ozana göre. İçinden kuş sürüleri geçerken, yılların kapılarını açan güneştir, yaşanan yangınlara ve ayrılıklara. “Börtü böcek” şiiriyle, doğadaki dönüşümü, ölümü anımsatıyor: “Şimdiden tanışmalı/ Toprağa sevdalı börtü böcekle/ Yüz yüze gelinecek nasıl olsa/ Bilinmeyen bir günde” (s.176) Bir sevgiliden ayrıldıktan sonra birlikte yaşananları anımsamanın hüznünü yaşıyor ozan: “...Senden sonrasının yapmadım hesabını/ Neleri taşıyacağım hangi yürekle/ O günlere dönüş yok/ Kalakaldım bıraktığın yerde” (s.180) Sonsuzluğa giden ise, “yoklu O CUMHURİYET KİTAP SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear