28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

KISA KISA...KISA KISA... Hayvannâme lerinde kendisine kucak açan Kevork’a can yoldaşı olmakla kalmıyor, “karşılıksız sunduğu sevgisinin karşılığını” veriyor; ona yeni bir meslek kazandırıyor.) Yine “Asiye”de, ölümle yüz yüze gelen köpek yavrularını serçelerin beslemesi, hayvanların, çoğu insanda bulunmayan bir dayanışma bilinci olduğunu gösteriyor. “Güvercinler, biz insanlar gibi açgözlü değil. Kuşçu Baba onları yemlerken gördüm. Karnını doyuran uçup geri çekilirdi. Yemeyenlerin yemesi için orayı terk ederdi. Tıpkı martılar gibi. Denizde bir vapurun arkasından yemleyin onları. Hiçbir martı, öteki martının nasibini almaz. Dalmaz ikinci bir lokmaya”. (Sayfa 60) Atlarla ilgili hemen hepsi gerçeköykülerse ayrı bir kitap olabilecek oylumda. “Fırtına Arap”ın Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlılık, tüyler ürperten bir “çılgın Türk” serüveni. Ve “atlar da sınıf atlar”! Cinci Meydanı’ndaki Çöpçü Koğuşu’ndan Rumeli Hisarı Açık Hava Tiyatrosu’na terfi eden atın huyu suyu değişir mi? Süslü Kız, Shakespeare’in “Coriolanus” oyununda, aynı adı taşıyan komutanın atı rolüne çıkmaya başlayınca arpa beğenmez olmuştu. Ama, asıl çıngar, Süslü Kız’ın gebe kalmasıyla kopacaktı. Bakıcısı Çöpçü Veysel’e “idareyi zarara uğratmaktan” zimmet davası açılacaktı (sayfa 4151). Aziz Nesin’inkileri aratmayan, usta işi hem de gerçek bir gülmece öyküsü. ALTMIŞ YILLIK EKİN KÖPRÜSÜ “Ayı Geldi Aşka Ayı ile Aşk Bambaşka Hayvannâme” nin içeriğini fazlaca ele verip okurun ağız tadını bozmayalım. Ama, şunu ekleyelim ki kitap salt hayvan öykülerinden oluşmuyor. Hayvantoplum ilişkileri, bu bağlamda alttan alta insanımızın değişen yaşam koşulları işleniyor kitapta. 1950’lerin hâttâ Katırcıoğlu’nun yer yer çocukluk anılarına da değindiğini hesaba katarsak 1940’ların yaşam biçimiyle 2000’li yıllar arasında bir ekin köprüsü kuruluyor. Bu arada Doğan Katırcıoğlu’nun diline, biçemine de değinelim: Kimi gazeteci yazar kitaplarında, “haber diline koşullanmışlığın” etkisi vardır. Öznetümleç yüklem sıralamasıyla oluşturulan kurallı tümcelerin tekdüzeliği, giderek sıkabilir, yorabilir okuru. Katırcıoğlu’ysa “ve” bağlacını neredeyse hiç kullanmayıp devrik –hâttâ kimi zaman tek sözcükten oluşan tümceleriyle akıcı, şiirsel bir anlatım yakalamış. Daha önceki yedi kitabında olduğu gibi, “Ayı Geldi Aşka Ayı ile Aşk BambaşkaHayvannâme” de gündelik yaşamın dağdağası içinde bile çok kolay, çok rahat okunuyor. Herkese öneririz. ? Ayı Geldi Aşka Ayı ile Aşk BambaşkaHayvannâme/ Doğan Katırcıoğlu/ Kendi Yayını/ 232 s. KİTAP SAYI ? Kerim EVREN ir söz vardır; eliyle çalışan kişiye işçi, eli ve kafasıyla çalışana usta; eli, kafası ve yüreğiyle çalışanaysa sanatçı denir, diye. Bu sözden hareketle medyamızdaki bir sayrılığa dikkat çekmek istiyoruz: Gazetelerde ve televizyon kanallarında küçük başarılarıyla su yüzüne çıkmaya başlayan “haber işçisi”, yöneticileri tarafından hemen masa başına bağlandığı için kendisine “sanatçılık” yolunu açabilecek “ustalaşma”ya fırsat bulamıyor. 52 yıllık polisadliye muhabiri Doğan Katırcıoğlu’ysa çok şanslı. Çünkü çok sevdiği, neredeyse ömrünü verdiği bu dalda “sanatçılık” katına ulaşabildi. Dile kolay; Katırcıoğlu’nun haberciliğiyle yazarlığının kesişmesi bile 41 yılı buldu. Kırk bir kere maşallah! O, Zonguldak’ta greve giden maden işçilerinin kara yazgısına ortak olup 2442459 sicil numarasıyla iki ay taban ameleliği yaptığında ve hemen ardından da bu çileyi “Yeraltında Sesler Var” adıyla kitaplaştırdığında, takvimler 1965 yılını gösteriyordu. “Sanatçılık” rütbesinin en değerlisi, elbette eleştirmenden çok halkın kendi eliyle verdiğidir. Katırcıoğlu’nun geçen yıl çıkan “KeriznameEnayi Defteri” adlı yedinci kitabının, “En Çok Satılan 100 Edebiyat Eseri” arasında 36. sırada yer alması, okurun onu bu rütbeye terfi ettirdiğini gösteriyor. B ATLAR DA SINIF ATLAR! Katırcıoğlu’nun, elimizdeki yeni (sekizinci) kitabıysa “Ayı Geldi Aşka Ayı ile Aşk BambaşkaHayvannâme”. Gazeteci yazar, bu kez hayvan dostlarımızın dünyasına götürüyor bizi. Hiç abartısız, “baştan sona bir duygu fırtınası” estiren öyküler arasında, insanın gözlerini nemlendireni de var, düşündüreni de kahkahalarla güldüreni de. Yazınımızdaki “teşhis ve intak” (kişileştirme ve konuşturma) sanatına örnek gösterilebilecek “Asiye”, “Kumkapılı Linda” gibi öyküler, hayvanlardan nedense biraz uzak duran insanlarımızın buluncuna (vicdan) seslenmekle kalmıyor, onların hayvanları sahiplenmemekle neler yitirdiklerini anlatıyor. (Örneğin, Kumkapılı Linda, işsiz ve beş parasız günSAYFA 18 ? CUMHURİYET 855
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear