Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Orhan Suda'nın anıları Bir Ömrün Kıyılarında Evdeydim. Telcfon çaldı. Orhan Suda'nın ılıman sesiydi almaçtaki... "Istanbul'dayız. Sesini duymak istedim" dedi. Hal hatır sorma bitince, dedi ki: "Ekim ayı başında, Alkım Yayınları arasında bir kitabım çıkacak, senin de beklediğin anılar. Adı da Bir Ömrün Kıyılarında." DAR KAPIDAN SÜZÜLEN ANILAR "Önsöz" gibi bir şiirle başlıyor Orhan Suda'nın anıları: "Hâlâ oturuyorsa da parkta / Kendi hep uzaklarda. / Zaman bir eski tren şimdi, / Gerilere giden: / Sarsıldıkça / Tozlu hatıralar / Dökülüyor pencerelerinden... / ... / Ve başlıyor sökün etmeyc / Göğsündeki soluk resimlerden / Aşina yüzler, / Bir de / Puslu gecelerden / Ve çok uzak bir sorgudan / Arta kalmış / Kırık dökük sözler..." kim bilir kaç yıl ömür tüketmekten kurtulamayacaktım..." Sevgi ve Orhan Suda'nın yaşamlarına ayrı bir renk katan Rogliano, Korsika'nın kuzeyinde yamaçlara yaslanmış, 5060 evlik bir köy... "Sevgi, Andre Cehervel'in verdiği anahtarı çıkarıyor çantasından: Çocukluğumun Hisarönü'ndeki evlerinin sokak kapılarını açan kocaman anahtarlara benziyor..." Anahtar kilitte döndüğünde; "Toz bürümüş rafın bir köşesinde duran Dar Kapı'dan giriyorum içeri. Aslında Dar Kapı değil, Dar Geçit bu: Hoyratça harcanmış bir zamana açıhyor sararmış sayfaları. Pancurları sımsılu kapatılmış bu odada Gide'le birlikteyim..." Bakıyorum, Dar Geçit'in dünyaya açılan ucunda Orhan Suda'nın doğup büyüdüğü yerler, aşina yüzler.., Öz baba Nizamettin Bey, "Cumhuriyet son zama sırtüstü uzanıp günleri sayarken onlar hiç yalnız bırakmayacaklardı beni..." Ankara'da Halkevi'nin kitaplığında geçer çoğu günleri. Orada tanışır büyük yazarlarla ve Orhan Suda için "kutsal bir tapınak gibidir Atatürk Lisesi." "Geniş tiyatro sahnesi, kitaplığı ve o dönemin en yetkin öğretmenleri. (...) Felsefe öğretmeni Hayrünisa Köni, fizikçi Abdullah Evrenos, psikoloji derslerine gelen Adnan Cemgil, edebiyat öğretmeni Cevdet Kudret Solok, eşsiz bir hazine biz öğrencilere. Gerçek bir mutluluk orada okumak..." MEB Tercüme Bürosu'nda Erol Güney, Orhan Veli, Nurullah Ataç, Liitfi Ay, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Ccvdet Anday, Oktay Rifat, Nusret Hızır, Azra Erhat, Bedrettin Tııncel, Yaşar Nabi Nayır gibi üstatlarla birlikte olmak da Orhan Suda için ayrı bir mutluluktur... HAPİSLİK GÜNLERİ 1952 Eylül'ünde tutuklanır Orhan Suda... Sorarlar: "Türkiye Komünist Partisi'ne ne zaman üye oldunuz, ne kadar aidat verdiniz, kimlerle hücre kurdunuz?" Orhan Suda'nın yanıtı ise şöyle olur: "Böyle bir partiye ne üye oldum ne aidat verdim, ne de hücre kurdum..." Orhan Suda bu kitabında, bir tanık ve sanık olarak Türkiye'nin yakın siyasi tarihini, edebiyat ve yayın dünyasını anlatırken Fransa ve ingiltere anılarıyla da okurlarına o güzelim Türkçesiyle öykü tadında görüntüler aktarıyor. ıl 2002. îzmit'te bir güzelim sonbahar... Özkan Mert'in "şiirin lacivert delikanlısı" dediği Suat Özdemir'in telefondaki sesinde "Orhan Suda" adı geçince, heyecanlanmıştım. Hakan Savlı aramış Ozdemir'i, "Orhan Ağabey, Ruşen Hakkı'ya merhaba demek istiyor. Bugün Izmit'e geliyoruz" demiş. Orhan Suda, yıllardır görmediğim bir dost. Yabanda geçen yıllar sonrasında beni anımsasın... Nasıl sevinmcm, nasıl heyecanlanmam? Kocaeli Fuarı alanındaki Liman Lokantası'nda buluşmuştuk. Şöyle bir candan kucaklaşmanın ardından, aynı anda söylenmiştik: "Hiç değişmemişsin..." Orhan Suda, eşi Sevgi Suda ile gelmişti. Hakan Savlı'nın yanında da Pelin Hanım vardı. Tam deyimiyle bir hanımefendi olan Sevgi Hanım'ı da sanki yıllardır tanıyor gibiydim. 196O'lı 70'li yılların IstanbuTundan söz ettik, eski dostların kulaldarını çınlattık ve en çok da Metin îlkin'i, Enver Gökçe'yi andık... Yeniden, Suda Yayınevi'nin, Yeni Adımlar'ın kapısından girer gibi olduk... Bir anılar denizi gibiydi Orhan Suda... Fransa'da, tngiltere'de geçen güzel yılları olsa da, Türkiye özlemi bir başkaydı. îki yıl kadar daha Ingiltere'de kalıp, sonra temelli Istanbullıı olmak istiyorlardı Suda'lar. Bir güzelim gecenin sonunda, yeniden bukışmak dileğiyle dostları fstanbul'a uğıırlarken "Bu anılar mııtlaka kitaplaşmah" demiştim Orhan Suda'ya. Gülümsemişti... 2004 Eylül'ünün sonlarına doğru o gülümseme çiçek verdi... SAYFA 14 y n RuşenHAKKI Anılar için Korsika'ya teşekkür ediyorum. Çünkü Korsika, Orhan Suda'ya bir yazıevi oluyor. Andre Chervel olmasaydı Korsika'ya gidemeyecek, başımdan geçenleri ve yüzlerce aşina yii/.ü bu on beş günliik tatilde bana, yeniden yaşatırcasına, hatırlatan Dar Kapı'nın o güzelim ilk baskısını göremeyecek, Aix'te akşam sekizden sabah sekize kadar tam on iki saat uyumaksızın çalıştığım saray bozuntusu otelde; Hötel du Casino'da rası Türkiye sinden arta kalmış bir kalem efendisi..." Faike Anne, Şeref Dayı, abla ve kardeşler... Cebeci, Dikmen bağları. Yahudi mahallesinin Marika'ları, Yasef'leri, Aron'ları... Devlet konservatuvarı tiyatro bölümü, klasik dillcr bölümünde Latince öğrenimi, karanlık sokaklar, "Hücre toplantılarında, kimseler duymasın diye usul usul konuşurkcn, Sansaryan Hanı'nda el ayak çekildiğinde sorgulama başlarken Harbiye Askeri Cezaevi'nde ran Elli altmcı gün açılır hücrenin kapısı. Bit ciple Harbiye Askeri Cezaevi'ne götürülür. Cipte Kemal Bekir, Turan Tuna, Dcmir Kandemir de vardır... "Istanbul Harbiye Askeri Cezaevi'nde iiç koğuşa serpiştirilmiş yüz altmış yedi tutukluyla birlikteyim bundan böyle. Hem kalabalığım, hem yalnızım. Sınırlan taş duvarlarla örlülii kaskatı bir zaman içinde tüketeceğim yıllarımı..." Içeride tükenecek yıllara isimler düK İ T A P C U M H U R İ Y E T S AYI 7 74