05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

miçalışmalaryapılınıştır. Kilisli Muallim Rıfat'ın 1332 (1916) yılında, Dresden yazmasının Heinrich voıı Diez'in kendi el yazısıyla çıkardığı nıishanın totoğral larına dayanarak yaptığı çalışma ilk metin yayınıdır. Ürhan Şaik Cıökyay'ın 1938yılındaki yayını ise, Kilisli Rıtat Bilge'nin ortaya koyduğu metnin yeni harflere çevirisi, birtakım düzeltiler ve incelemelerden oluşan bir çalışmadır. Daha sonra Ettore Rossi^Vatikan Kütüphanesi'nde, Korkut Ata hakkında başlangıç sözlerini ve Oğuznamelerden sadece altısım içeren bir başka yazma bulur. 1950 yılında bilim dünyasına duyurdu5u bu nüsha, Vatikan nüshasıdır. Rossi, bir inceleme, metnin Italyanca çevirisi ve Vatikan nüshasının tıpkıbasımını 1952 yılında yayımlamıştır. Muharrem Ergin tarafından yapılan tek bilimsel yayinın birinci cildi 1958 yılında Dede Korkut Kitabt I, eserin dizinin içeren ikinci cildi ise 1963 yılında Dede Korkut Kitabı 11 adıyla yayımlanır. 1973 yılında Gökyay tarafından yeni bir yayın daha yapıyararlanabilme yetkinliği ve uzun akademik yaşamı, kendisinin seçkin bir Türk dilleri uzmanı olduğunun kanıtlarıdır. (Ne var ki yine seçkin kişilerin oluşturduğu çevrenlerde bağışlanamaz bir tutarsızlık olarak değerlendirilen eski ve yeni Türk Dil Kurumları arasında ikircikli gelip gitmelerini, konumuzu da ilgi alanımızı da aşan bir kişilik sorunu olarak görüyor, geçiyoruz.) Eren üzerindeki olumlu değer yargıları, yayınlanan sözlüğünün, gecesini gündüzüne katmış bir yaratıcı yoğunlaşmanın heyecanını taşımaktan uzak olduğu gerçeğini örtmez. Bir uzak hedefin ürünü olmak üzere yatay bir zeminde, öbür akademik görev ve zorunlulukların ve maiset kaygılarının yanı sıra ve hiçbir ivecenlik belirtisi göstermeden yürütülmüş bir çalısmanın ürünü oldu;u izlenimini de gizleyemez. Bu nedene Eren'in yapıtı bilimsel bir yaratıcılığın coşkusundan çok bir dinginlik taşır. Çağrışım atkılarının sürtüşmelerinden oluşan bir yaratıcı zekânın ürünü olmaktan çok, işinin ehli bir bilim adamının, çalıştığı konuyla ilgili gereçleri istiilemesiyle oluşan statık bir yapılanma özelliği gösterir. Sözlükteki maddelerin kendi iç dokulanmalarında bir ölçülülük, resmiyet vardır. Bir uzak hedefi amaçlamasının verdiği zamana yayılma gevşekliöi, işin bir yönü; Eren'i bu yolda, uzun bir dönem, kışkırtacak neden de olmamıştır. Ülkemizde bu alan oldukca bakirdir ve bu alana gereç olabilecek yeterlikte ürün de savılıdır. Eski yapıtların taranması, Anadolu ağızlarından söz derlenmesi, atasözleri ve deyim varhğımızın toplanması işleri bile yenidir.. sürdürülmektedir ya da henüz tamamlanmıştır. Eren'in sözlüğünün kaynakça bölünıünde yaklaşık 850 maddenin yer aldıği; bu sayının 65'inin Eren'in, 20'sinin başka biunı adamlanmızın, geri kalanının ise yabancı Türkologların imzalarını taşıdığı görülür. Bu sayılar bazı bilinı adamlanmızın aralarındaki akıl erdirilemez ilişki bozukluklarının payı da içinde olmak üzere, dilbilim çalışmalarımızın ne durumda olduğunu düşündürmektedir. Sözlüğün pek çok eksiği olduğu konusundaki ortak yaygın kanı da dikkate alınarak buradan çıkarılabilecek bir başka sonuç da, böyle dev bir projenin yeterli bilimsel gereç birikimini sağlamadan yürütülecek bireysel çabayla ne denli gerçekleştirilebileceği sorusuna yol açmasıdır. Ana Türkçeden intikal edenferiyle ve alıntılanyla 500 sayfaya sığdırılabilecek bir sözcük toplamı ne denlihem detüm Türk dillerinin kökenbilimsel varlığını temsil edebilir? CUMHURİYET KİTAP SAYI 589 lır: Dedem Korkud'un Kitabt. Bıınların dısjnda Dede Korkut öykülerindeki sorunlıı sözcük ve söz öbekleriyle ilgili çeşitli makaleler yayımlanmıştır. Yeni okuyuş ve yorum Gerek metin yayınlarında, gerekse sorunlar üzerine yazılan çeşitli yazılarda Dede Korkut Kitabı'ndaki sorunların büyük bir kısmı çözülemeden kalmıştır. Daha sağhklı bir metin yayımlamak ve sorunları mümkün olduğunca çözmek amacıyla hazırlanmış yeni bir çalışma "Yapı Kredi Yayınları" arasında çıktı. Dede Korkut Oguznamelenadını taşıyan ilk kitap Semih Tezcan ve Hendrik Boeschoten tarafından hazırlanmış. Her iki bilim adamı da başlangıçta Dede Korkut Kitabı üzerine ayrı ayrı çalışmaya başlamışlar, Hendrik Boeschoten bu hikâyeleri Hollandacaya çevirirken çözülemeyen yerlerde zorluğa düşmüş ve daha önceki yayınlarda da doyurucu çözümler bulamamıştır. Semih Tezcan ise, bu metinler üzerinde yaptığı çalışmalarda yeni okuyuş ve yorum önerileri getirerek Bir sözcüğün ilk hangi yerde, zamanda, biçimde kullanıldığını da göstererek nasıl türediğini açıklamak demek olan kökenbilimin bu anlamı ile Eren'in sözlüğü ne denli ve nereye kadar örtüşebilmektedir? Bu sorularda Eren'in, sözlüğünü yaytmlamak için bugüne değin niye ivecen davranmadığının açıklaması nissedilebilmektedir. Şimdi apar topar yayımlamasında da ünlü Türkolog Andreas Titze'nin Türkiye Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü'nün ilk ciltlerinin baskıya hazır duruma gelmiş olduğu haberlerinin tetikleyici bir rol oynadığı düşünülebilir. Eren'in 'etimoloji sözlüğü' girişimini tersinden okumak, Tezcan ın Dede Korkut Kitabı üzerine çalışmasını yüzünden okumak demektir. Eren uzun bir hedefin peşine takılmışken, Tezcan yakın bir hedefi amaçlar. 'Türk dilinin etimolojik sözlüğü', kavram olarak bile ülküsel bir ağırlık taşımaktadır.pek çok dilbilimci Kuşağının verimli çabalarımn birikimiyle oluşacak bir varlik.lt zeminde yaşam Dulacağını düşündürür. Tezcan'ın Notlar'ı ise, kaynak bir metni daha işin başında doğru dürüst okumaya, yanlış okumaları düzeltmeve, onarmaya, anlamlandırmaya yönelik calışma oluşuyla son çözümlemede kökenbilimsel zemine kaynak yaratan bir çalışmadır. Ancak, kökenbilimsel bir işlevi olabileceği akla bile getirilmeden yapılan bir çalışma... Eren'le Tezcan'ın daha işin başında amaçları farklıdır: Biri sözcüğe, öteki metne odaklanır; çalışma yöntemi bakımından ilki heterojen, ikincisi homojendir. Bu nedenle de Eren zamana yayılarak, Tezcan zamanı daraltarak/zamanla yarışarak çalışırlar. Benzer yönleri sözcüklerle birebir uğraşmalarıdır. Ancak Eren'in çalışma Dağlamı tüm Türk dilinin söz varlığı, Tezcan'ınki ise Dede Korkut Kitabıdır. Kendi bağlamları içinde biri sözcüğün ilk kullanılışına innıeyi, öteki sorunlu sözcükleri ve metni okuyup anlamlandırmayi ve sağaltmayı hedefler. Üzerinde çalışılan her sözcük, ilki için bağımsız bir birimdir; öteki için ise metinle, metnin öbür birimleri ile bağımlıdır. Sözü, Notlar'dan alacağımız birkaç örnekle bağlayalım: baganak (s. 299302), sop (s. 53), bayagı (s. 5354), korumsı (s. 116117) sözcükleri ve yigit yengil (s. 329331) deyimi üzerinde yapılan çalışmalar dikkatle incelenirse, DU tür çabalann kökenbilim alanına ne denli zengin kaynak yarattığı daha ivi anlaşılır; bu tür çalışmalar geliştirilmeden yapılacak etimolojik sözlük yayınlarının sağlık derecesinin ne olabileceği sorusunu da düşündürür. • Farkh amaçtar metni onarmaya çahşmıştır. Sonunda iki araştırıcı ortak bir yayın hazırlamayakarar vermişlerdir. Işte bu yeni ortak çalışma Dede Korkut'un metin yayınıdır. Tezcan ve Boeschoten'un birleştiği en önemli noktalardan biri eserin Dresden ve Vatikan nüshalarının ayrı ayrı yayımlanması gerektiğiydi; çünkü, ortada birbirinden ayrı iki metin vardı. Bu noktada, Dresden yazmasını esas alarak Vatikan yazmasındaki farklılıkları dipnotlarla veren, kimi zaman Vatikan yazmasındaki biçimlere göre metni onaran Ergin yayınını eleştiren yazarlar, bu yöntemin sözlü gelenekten kaynaklanan Oğuznameler için pek yarar sağlamadığını belirtirler. Onfara göre, "iki yazmada da yer alan Oğuzname metinleri arasında kimi kez çok büyük farklar vardır. Burada biri doğru, öteki yanlıs iki metin değil, değişik iki metin vardır. Nitekim metne uişkin dipnotlarda yalnızca bir yazmanın farkları gösterildiği halde Ergin yayınının sayfalan kimi kez yarı yarı yarıya kimi kez de üçte bir oranında nüsha farklarıyla dolmuştur. Ergin'in uyguladığı yöntemle aynı Oğuznamenin iki nüshası arasında farkın ne olduğu iyice belirginleşmemiştir"(2). Kanımca da her iki yazmada yer alan Oğuznamelerdeki farklıhklar bir yana, Vatikan yazmasında 6, Dresden yazmasında 12 Oğuznamenin oluşu, bu iki metnin ayrı ayn yayımlanmasını gerektirmektedir. Bu açıdan diğer yayınlardan ayrılan yazarlar, Dresden ve Vatikan nüshalarının metinlerini ayrı ayrı ortaya koyarken yer yer diğer yazmadan da yararlanarak metin onarımı yapmışlardır. Örneğin Dresden yazmasının metnini verirken kimi yerlerde Vatikan nüshasındaki biçimlere göre metni onarmışlardır. Metin onarımları sadece bununla kalmayıp çekimleme sırasında çekimleyenin dikkatsizliğinden kaynaklanan birçok hata doğru gerekçelerle düzeltilmiştir. Çalışmada vurgulanan bir diğer önemli nokta da eserin dili üzerine getirilen yorumdur. Daha önce Muharrem Ergin tarafından, Dresden yazmasının dilinin Doğu Oğuzcası, yani Azeri Türkçesi; Vatikan yazmasının dilinin ise, Batı Oğuzcası olduğu belirtilmiştir. Tezcan ve Boeschoten'e göre ise, "Dresden nüshasının dili Azerbaycan Türkçesi değil, Doğu Anadolu ağız özellikleri karışmış Eski Anadolu Türkçesidir"(3). Oğuznamelerde anlatılan olaylann Doğu Anadolu, Gürcistan ve Azerbaycan'da geçmiş olması bu öykülerin o alanda yaratılmış ya da uyarlanınış olmasına dayanak olsa bile böyle bi r hipotez için kesin kanıt sayılamayacağını belirten yazarlar, bıınların ilk kez o alanda konuşulan Türkçe ile yazıya geçirilmiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilemeyeceğini de vurgularlar. Onlar, nerede ve ne zaman yazıya geçirildiği belli olmayan bu Oğuznamelerin değisik yer ve zamanlarda yazıya geçirilerek sonradan bir araya getirildiği kanaatindedirler. Dede Korkut dışında, yukarıda adlarını verdiğim farklı Oğuzname metinlerinin oluşu da, bu görüşü destekler. Metin yayınına dayanan birinci cildin girişinde bu sorunlar üzerindeki görüşlerini belirten Tezcan ve Boeschoten, bu bölümde verdikleri bilgilerde daha önceki yayınlarda verilen bilgileri tekrar etmeyerek kısaca kendi değerlendirmelerini içeren tümcelerle bu çalışmaları anmışlardır. Dede Korkut Oğuznamelerindeki sorunları "Açık ve Saklı Sorunlar" biçiminde niteıendiren yazarlar, "Açık Sorun"la önceki yayınlarda çözümlenemeyerek soru işaretiyle yer alan sorunlan; "Saklı Sorun"la da daha önce farkedilmeyen sorunlan kastetmişlerdir. Bu çalışmada bircok sözcük önceki yayınlardan farklı okunmuş; ayrıca yer yer me tindeki tümcelerin bölünmesinde, dize lerin düzenlenmesinde farklı yorumlar gctirilrniştir. Metinleri Eski Anadolu Türkçesinin fonolojisine göre okuyan yazarlar, bu vayında saklı sorun kaltnaması için ellerinden gelen çabayı gösterdiklerini belirtirler. Metin yayınında kendini gösteren bu çaba, Semih Tezcan tarafından hazırlanan "Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar" adlı inceleme kitabında daha net olarak görülmektedir. İnceleme kitabının önsözünde yazarın da belirttiği gibi, "Notlar"dan yararlanmak için I îendrik Boeschoten ile birlikte hazırladıkları metin yayınının el altında olması gerekmektedir. Çalışmada metinlerin eskiliği, nüshaların birbirleriyle olan ilişkisi gibi genel sorunlar üzerinde durulmamıştır. Bu genel sorunlardan sadece bre ~ ntre sorununa aynntılı olarak yer verilmiştir. Genel nitelikli sorunlar, ayrı başlıklar halinde ele alınmasa da eserin hemen hemen her sayfasındaki (özellikle Dresden yazması) bir ya da birkaç sorun için çözüm getirilmiş, "saklı" sorunlara da dikkat çekilmiştir. Bu notlann kimilerinde verilen bilgilerle (örneğin, Dresden 3b. 10 ve Dresden 3b. 11) Vatikan nüshasının Dresden nüshasından çekimlenmiş olamayacağı gösterilmiş, metindeki düzeltilerin niçin yapıldığı bu notlarla bilimsel kanıtlarla açıklanmıştır, Ayrıntıh açıkiamalar Eski okunuşu ve anlamı düzeltilen kimi sözcükler için Eski Anadolu Türkcesine ait diğer metinlerden de örnekler verilerek sözcük ve deyimlerin daha iyi anlasılması sağlanmıştır. "Notlar" kitabmda yapılan düzeltilerden birkaç örnek verecek olursam, önce kolayca yanlış anlaşılabilecek topuk sözcüğü nakkındaki nota dikkat çekmek isterim. Topuk sözcüğünün Dede Korkut Kitabındaki anlamı, Günümüz Türkçesindeki gibi "ayağın arka kısmı, taban Ue bileğin birleştiği yer" değildir. Dede Korkut Kitabı'ndaki topuk (Drs. 8a.9) "ayak bileği kemiği" anlamındadır. Buga ve boga sözcükleri de, daha önceki yayınlarda birbirine karıştırılmıştır. Drs. 10a.8'deki boga "burulmamış erkek sığır" ile Drs. 122a.810'deki buga "geyik" sözcükleri arasında ayrım yapılmamış, ikisi aynı sözcük sayıfmıştır. Bu konuda Drs. 122a.810 numaralı (s. 327) notta delillerle ayrıntılı açıklama yer almaktadır. Böyle anlam düzeltmelerini içeren birçok notun dışında çekimlemeden kaynaklanan yanhşların düzeltildiği, diğer Oğuzname metinlerindeki benzer tümcelerdeki bilgilerin değerlendirilerek farklı noktalara dikkatin çekildiği (Drs. 5b.7, s. 54) notlarla 395 sayfalık kitapta ne kadar çok sorunun düzeltildiği ve ne kadar cok soruna dikkat çekildiği görülmektedir. Çalısmanın sonunda verilen, sadece notlarda üzerinde durulan sözcük, deyim ve atasözlerinin yer aldığı "Dizin" Dölümü de harcanan emeğin ve yapılan bilimsel katkının bir kanıtıdır. Yaşar Kemal'in tarih, efsane, destan yapısı, kurgusu ve dili bakımından bir başeser olarak nitelendirdiği Dede Korkut Kitabı üzerindeki bu yeni çalışma da ortaya kqnulan sağlam metin, kitabın gerelc içeriği gerekse dili açısından ileri sürülen görüşler, sorunlar üzerindeki ayrıntılı düzeltiler bakımından bir başyapıt olarak anılmaya hak kazanıyor. Hazırlayanlara bize böyle bir bilgi şöleni sundukları için teşekkür ediyorum." (*) Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. (1) Hürriyet Gösleri, Kasım 1999, S. 214, s. 16 (2) Semih TezcanHendrik Boeschoten, Dede Korkut Oğuznameleri, htanbul, 2001, s. 11 (3)a.g.e.,s.ll SAYFA 9 Î Oğuzname metinleri DllbHlm çalışmalarımn
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear