Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"dar geciktırmenizı neye bağltyorsunuz? Uzun bir hazırlık dönemi gerekliydi. Yıllar öncesinden çözebildiğim sorıınlar vardı. Bunların yanında doğruluğundan şüphe ettiğim ancak tatmin edici bir çözüm bulamadığım birçok sorun sırada beldiyordu. Başka çahşmalardan başımı kaldınp Oğuznamelerle uğraşmaya vakit buldukça yeni sorunlar, gizli sorunlar ortaya çıkanyor, bunlara çözüm aramaya başhyordum. Benim için önemli olan tek tek çözümleri bilimsel bildirilere dönüştürüp yayımlamak değildi. Bütiin sorunlar üzerinde sistemli bir biçimde çalışmak, sonuçların hepsini birden ortaya koymak istiyordum. Kitabımın birçok yerinde birbirini destekleyen, bütünleyen çözümler olduğu, bunlara ilişkin notîarda birbirine göndermeler yapıldığı görülecektir. Son on iki yılda pek çok Eski ve Orta Türkçe metni bilgisayara aldım, bu metinleri tarayarak Oğuznamelerdeki sorunlar üzerine yeniden çalıştım. Ayrıca, Oğuznamelerle uğraşırken bir yandan ÇOK sayıda başka metinle de uğraştım. Bu çalışmalann ürünleri önümüzdeki yıllarda okuyucuya sunulacaktır. Türk yazınında Dede Korkut Oğuznamclerı gtbt okunusunda hâlâ şüpheli kalmış yerler olan baıka metinlcr var mt? Türk yazını deyince, bunu eski Orta Asya Türk yazınını da kapsayacak genişlikte anlarsak, ürhun ve Yenisey yazıtlarında da epeyce şüpheli yer olduğunu söylemeliyiz. Orhun yazıtlanyla bugünc değin pek çok uğraşan olmuş,, fakat ldmi deyimlcr için kesin açıklamalar yapılamamıştır. Yazıtların en başında geçen Tengri teg tengride bolmış ifadesi bile tam olarak aydınlatdmış değildir. Göktürk ya da Köktürk adı filolojik yanhşlarla ortaya çıkmıjjtır. Böyle bir ad olmadığını yıllarca önce bir bildiriyle açıklamıştım. Doğru olan, coğrafî adlandırmayla: Orhon Türkleri, Orhon Devleti, Orhon Türkçesi terimlerini kullanmaktır. Tabii biliyorum, Göktürk adı pek beğenilmiş, pek yayılmış, yüz yıldan beri girmediği yer Kalmamıştır. Fakat ne kadaryaygın olursa olsun, böyle bir yanlışta uirenmeınek gerekir. Göktiırk'e benzetilerek Gagavuz kavminin adı da Gök Oğuz'dan geliyor diye açıklanmıştır, bu da doğru değildir. Kuskusuz btlım dünyaunda tamnıyordur, ama Türk okurlannm Hendrik Boeschoten '/ tantdığını sanmıyorum Dede Korkut Kıtabı'ntn yent metin yayınını btrltkte yapttğınıza gö're onun da bu alanda ileri düzeyde bilgisının olmast gerektığini düşünüyorum. Bize Boeicboten't tamttr mısımz? Kendisıyle Bamberg Üniversitesınde ders verdıjti 1998 yaz dönemi boyunca çalısttğtnızı belırtıyorsunuz Üç ayîtk bir yaz dönemi böyle bir kitabın hazırlanmasında çok kısa bir süre. Pek çok noktayı aydınfattığınız kttabtmzda nasıl bıryöntem uygulayarak bu dü'zeyt tutturdunuz. Arkadaşım Prof. Dr. Hendrik Boeschoten çok yönlü bir Türkolog ve dilbilimcidir. Araştırma konulan Hollanda'da yetişen Türk çocuklarının dil kazanımından Orta Türkçe dinî metinlere kadar uzanır. Kendisiyle daha önce de birlikte çalışmış, Rabguzî'nin Harezm Türkçesiyle yazılmış Kısâsu'lenbiyâ'sını yayımlamıştık (Leiden 1995). Metin yayınının önsözünde belirtildi: Ben aslında Dede Korkut Oğuznameleri üzenne notlarımı yayımlamakla yetinecektim. Birlikte yeni bir metin yayını yapmamız için ısrar eden, bu işi başlatan o oldu. Bu ağır yükün altına ikiıniz birden girdik. Bir kez başladıktan sonra sonu da geldi. Hendrik Boeschoten yakında Mainz Üniversitesindeki Doğubilim (Orientkunde) Kürsüsü başkanı olarak göreve başlayacak. Iki ay önce kaybettiğimiz büyük Türkolog Johannes Benzing ve şimdi emekliye aynProf. Dr. Hendrik Boeschoten Hendrik Boeschoten lan ünlü dilbilimci Lars Johanson'dan sonra bu kürsünün başına onun gelmesi bilim dalımız için büyük bir kazançtır. Evet, Dede Korkut Oğuznamelerinin yeni metin yayını için 1998 yılında üç ay birlikte çalıştık, kimi hafta sonlarında bile. Hemen her sözcük üzerinde tekrar tekrar durduk, metin yayını için hazırhklanmızı ilerlettik. Yorucu ama zevkli bir çalışma oldu. Üç ay, her gün aynı metin üzerinde çalışılırsa, kısa bir süre değildir. Önceden de birçok şey yapılmışti; Bu üç aylık çalışmadan sonra da çok emek verildi. Boeschoten, Dede Korkut Oğuznameleri'nin Hollandacaya çevirisini bitirdi, bu yıl içerisinde yayımlayacak. Böylece Oğuznameler ilk kez, son metin yayınımızdaki onarılmış, bicimleriyle bir yabancı dilde çıkmış olacalc. Aynca karşılab,tırmalı destan araştırmalan açısından Dede Korkut Oğuznamelerinin önemi üzerine çalışmalar yapmakta, bunlan da önümüzdeki yıllarda yavınılayacak. Dede Korkut Kıtabı 'ndakı kımi sozcüklerın okunması her zaman önemli bir sorun olarak akmıstır karştmıza. Bu zorluk nereden ilerı geliyor? Güçlüğü yaratan, metindeki bozukluklar, çekimleme (istinsah) yanlışları ve atlamalardır. Yazıcılar, kimi yerde anlamadan yazmış, kimi yerde anlarnadıkları sözcükleri değiştirmiş ya da metinden çıkarmışlardır. Niçin anlamadıklarını da az çok belirleyebiliyoruz. Herhalde Oğuznamelerin Harezm bölgesinde (Aral Cîölünün güneyi) yazılmış bir nüshası Anadolu'ya getirilmişti. Böyle bir nüshanın Memluklar döneminde, 13. yüzyılda Harezm'den Mısır'a götürülmüş, olduğunu biliyoruz. Tabii Anadolu'ya getirilen nüshanın bu Mısır'daki nüsha olması da mümkündür. Aradan zaman geçmiş, dil değiştirilerek, belli ölçüde konular, kişiler, yer adları değiştirilerek eklemeler, çıkarmalar yapılarak Oğuznameler yeniden yazılmış, bu arada anlaşılmayan sözcükler de kimi yerde metinden atılmış, kimi yerde de değiştirilerek ya da yanlış yazılarak çekimlenmiştir. 1916yayınından sonra şu da olmuştur: Kimi yerde Muallim Rifat'ın aslında yanlış, ancak akla yalun gelen bir okuyuşu, bir yonımu Gökyay ve Ergin'i de yanıltmıştır. Daha sonrakilerin hemen hepsi ı önüne koyan bir araştırmacr/jşerektiğinde Notlar a ve goRüerme yapılan tanıklara başvurarak Dede Korkut metinlerine özgün katkısını kolayca koyabilir. Dede Korkut Oğuznameleri GöktürkUygurKarahanlı dönemi Türk kültür kalıtları ve Divanü Lugati'tTürk'ten sonra önemli anıt eserlerimizden biridir, diyebiliriz. Türklükbilimiyle ilgisi olanlar; bizim dilkültürümüz üzerine yabancı bilim adamlarının çalışmalarını hem saygı, hem de bir iç buruklujğuyla izleyegeldüer. Başka ülkelerde böylesi çalışmalar, Akademiler ve Dil Kurumları yoluyla yetkin kisilerin ortak çabalanyla gerçeklcştirilmelcte. Üniversitelerimizin ve TDK'nun saygıdeğer daha önemli (!) işlerinden olacak, kültürümüzün temel kaynaklartna yönelik ça lışmalara yönelememektedirler. R. Rahmeti Arat G. Doerfer çizgisinin önemli bir halkası olan sayın Semin Tezcan'a teşekkür borçluyuz. 15 sayfa tutan yetkin kaynakçadan sonra esere layık bir sözlük ve günümüz Türkçesine çevirisini de gönlümüz beklerdi. Yapı Kredi Yayıncılık'ın özenli baskısı ve kolay yararlanılabilirliğiyle sunduğu Dede Korkut Oğuznameleri, başta Türk Dili ve Edebiyatı Fakültelerinin öğretim üyesi ve öğrencilerinin temel kaynaklarından biri. Ortaöğretime ders kitabı hazırlayan meslektaşların da, daha doğru metin hazırlamada bu yayından oldukça yararlanacakları açıktır. Her aydının; özellikle "Türkçe ile bilim yapılarnaz" diyen sözde bilimadamlarımızın da bu yayını incelemelerinde büyük yarar var. Belki Türkçenin gücünün, varsıllığının ayırdığı na vanrlar. Bir de; yabancı dille öğretim açmazına saplananların özeleştiri yapmalarına yararı olabilir. Unutulmasın ki dilini dışlayan halklar yeryüzünden silinmişlerdir. Buna karşılık, konuşanı kalmadığı halde bugün de yararlanılan diller bulunmaktadır. • * Yrd. Doç. Dr, Lefke Avrupa Üniversıtest SAYFA 6 MetMeldgüçlülder MUSTAFA AKBAŞ * T ~ \ ir milli bağ olarak Türk dilinin r ^ oynadığı rolü, diğer dillerin AJ hiçbiri oynamamıştır, denilebilir. Türk dili, tarihi devirlerde olsun, bugün olsun, diğer dillerinki ile mukayese edilemeyecek kadar geniş bir saha işgal eder." R. Rahmeti Arat'ın bu sözlerinden sonra tarihçi H.G. Wels'in, "destanların bir ulusu birleştiriciliği" nitelemesi de anımsanınca, Dede Korltut Oğuznameleri'nin Türk kültürü için ne derui değer taşıdığı daha da belirginleşiyor. Dcstansı Halk Öyküleri adıyla bUinen bu metinlerin Türk kimliğini, Eski Anadolu Türkçesi'nin özelliklerini yansıtması yanında; başta toplumbilim olmak üzere, birçok bilim daıının incelemeilgi alanına girdiği de gerçek. Bu alanlardaki çalışmalann uzakta olmadığını umalım. Semih Tezcan ve Hendrik Boeschoten'in Dede Korkut Oğuznameleri ve Semih Tezcan'ın Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar'ı Yapı Kredi Yaymları'nca sunuldu. Her iki kitap da titiz bir akademik çalışmanın ürünü. Bu alanda Kilisli Rıfat Bilge'den Orhan Şaik Gökyay ve Muharrenı Ergin'e uzanan yayın inceleme araştırmaların en olgun verimi. Kuşkusuz her emeğe saygı duyulmalıdır. Çünkü, sonrakiler, öncekilerin verimleri toplamına yaslanmaktadırlar. Semih Tezcan'ın en yeni teknik olanaklardan yararlandığını; özgün ve yabancı kaynaklara doğrudan ulaşına gibi ayrıcalığını da anımsamalıyız. (Onbeş yılı aşkın bir süreden beri Bamberg/Almanya Üniversitesi'nde oğretinı üyesidir.) Başta G. Doerfer olmak üzere birçok Türkolog ve bilim adamının yakını, çalışma arkadaşıdır. Ne ki, bu şanslı konumu bize sunulan eserin nıteliğinin derecesini gösterir; değerini azaltmaz. Bilindiği gibi, eski metinler üzerindeCUMHURİYET KİTAP SAYI 5 8 9 ^ Bir anıt eser ki çalışmalarda en büyük sorun alfabelerden, yazı dilıne geçırcnlerden ve çekimcilerden ('müstensih' yerine ne güzel bir adlandırma) kaynaklanır. Göktürk ve Uygur yazılarından beri metinleri doğru okuma çabası Türklükbilimcileri (Türkologları) uğraştıragelmiştir. Hele Arap yazısı, güçlükleri daha bir arttırıcı niteliğiyle nice emek, göz nuru gerektiriyor. Buna, bu metinleri yazıya geçiren, çoğaltan eli öpülesi çoğu adsız kişinin bilgi eksikliği ya da özensizliğini de eklemeliyiz. Yüzyıllar içinde kullanımdan düşmüş ölü sözcükleri de düşündüğümüzde, Dede Korkut metinleri üzerindeki uğraşların çok saygıdeğer bir emek olduğu anlaşılabilir. Bir de şu anlaşılır: Bu alandaki çalışmalara nok ta koymanın güçlüğü; daha uzunca bir süre de bunun olanakMzlığı. •. S. Tezcan ve H. Boeschoten, Dresden ve Vatikan yazmalarını ayrı ayrı vermişler. (Dede Korkut Oğuznameleri, 315 sayfa). Doğru bir yaklaşım elbette. Çünkü her iki yazma değişik zaman ve yerlerde başka başka kişilerce çoğaltılmış. O nedenle de metinlerdeki simctri bir çok noktada birbirinden uzaklaşıyor. Konularda olduğu gibi; sözcüklerin yazılışlarında da görülen çakısmamalar, dilbilimsel sorunlarm çetrefilleşmesine neden olmakta. 11.13. yüzyıllar, Batı Türkçesi'nin en gelişmiş dalı olan Türkiye Türkçesi'nin oluşum devresidir. Birden çok sessel ve yapısal, hatta anlamsal farklılıkların bulunması doğal. Eldeki güvenilir kaynaklarla o devre Türkçesinin sorunlarını önemli ölçüde açıklayabilmekteyız. Daha sonraki devre (15. yy. ve 16. yy. başları kabul edilen) ürünü olan Dede Korkut Oğuznameleri, kendilerini kolayca ele vermiyorlar. Daha önce belirtilmeye çalışılan güçlükler yanmda, çok sayıdaki eskicil (arkaik) sözcük de tam anlaşılabilmış değil. Bu nedenlerle Dresden ve Vatikan yazmalannın ayrı ayrı incelemecilere sunulması, karşılaştırmanın onlara bırakılması doğru yaklaşım. İki yazmadan tek bir metne giden çalışmaların yeterince pratik olmadığını bilmekteyiz. S. Tezcan'ın Dresden yazmasını öne çıkardığı kitabı (Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar, 424 savfa), yoğun bir emek ürünü olduğunu beÛi ediyor. Vatikan yazmasına; başta Muharrem Ergin'in Dede Korkut Kitabı'na olmak üzere bu alandaki çalışmalara göndermeler yapmakla kalmıyor; çok sayıda Eski Anadolu Türkçesi metnini tanıklayarak sözcüklere açıklamalar getiriyor. Yanlışlar belirtiliyor; kuşkulu olanlara değinüiyor; öneriler açıklanıyor. Şöyle demektedir: "Işte ben de anlaşılmayan yerleri, gizli yanlışlardan kaynaklanan sorunları cözmeye çalıştım. Çözemediklerim de oldu. Çözülemeyen (ya da benim çözemediğim) sorunların da niçin çözülemez nitelikte olduğunu göstermeye çalıştım. Kuşkusuz, yanıldığmi da olmuştur. Kimi yerde de çözülmemiş bir sorun söz konusu olmasa bile metnın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak yeni bilgiler ekleyebildiğimi sanıyorum." Bu alçakgönüllü sözlerin gerisinde özgüvenli birbilimadamını görmek zor değil. TezcanBoeschoten yayınında yazı ve harf aktarımları (transkripsiyon ve transliterasyon), yazmaların okunmasındadeğerlendirilmesinde kuşkuya yer kalmayacak bir açıklıkla verilmiş. Dilbilim çalışmalarında tek bir sesin bile doğru verumesinin önemi bilinir. Bu çalışmaya katkıda bulunacaklara büyük bir kolaylık da sağlanmış oluyor böylece. Sayısı belirsiz dipnotlar içinde boğulmadan iki ayrı metni