Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kitle kültürüyle Dolby sistemini arkasına alan Punk ne Dada kadar uyanık, ne de onun kadar zeki bir hareketti ve onun ahlakçıhğı genellikle geçmişte kalmış bir postfacto (fİili durum sonrası) savunmadan ibaret gibi görünüyor. Marcus çoğunlukla bu tuzaktan kendini kurtarıyor, belki kalemi kuvvetli olduğu, belki de punk ortamıhı, onun o tuhaf otokrasisinin içine girip kendisini küçük düşürmeyecek kadar iyi tanıdığı için. Yirminci yüzyılın başlarıyla 1970'lerde Londra'daki punkçılığı arasındaki bağı iki hareketle, yüzyılortasında Fransa'da ortaya çıkan Lettristler ve Stiasyonisler'le birlikte kuruyor. Kitaptaki temel figürlerden biri GuyErnest Debord, bunun yanında "şimdi serseri, kaçak ve ayyaş olan eski öğrenci, eski şair, eski yönetmenler"de hepsi de ihtiraslarını, yeteneklerini ve öfkelerini temel kültür duvanna karşı yöneltenler, parlak ve çılgın damgasını dünya üzerine vuran iki ayaklı duvar yazıları da başroldeler. Böylece son Sex Pistolsl konserinde eski Dominiken çömezi Michel Mourre'un Paskalya'da NotreDame'da cemaati ele geçirişine tanık olabilir, 1968Mayısı'ndaParis'teki ayaklanmanın izlerini, on yıl kadar önce avangardların yazdığı mürekkep lekeli manifestolarda bulabilirsiniz. "Punk'çılar hiçbir şey keşfetmediler" diyor Debord'un eski karısı Bernstein Marcus'a Paris'teki (i) piedaterre(i)'sinde (fakirhanesinde). "Iamanantichrist!" (Ben birdeccalim) diye kükrüyor Rotten sahneden ve Marcus onun öfkesinin kökenlerini gnostik efsanesinde buluyor. Ruj Lekesı, sanat ve devrimin alacakaranlık kuşağı hakkında bir kitap. Okuru, bırakılmamış izlerin peşine düşmeye ikna eden entelektüel bir özgüvenle, yürekle yazılmış bir kitap. Marcus'un bu kitapla yarattıkları kendi içinde ve niyetinin ötesinde övgüye değer; tarihin kayan yıldızlarını meşrulaştırarak dünyaya daha geniş bir pespektifteh bakmamızı sağlıyor. Genellikle harika bir eleştiri yazarı olmayı başarıyor Lettristler "öğle vakti çığhğı gibi anlatılan bir gece yarısı gizemi" yayımlamışlar ve yolunu belgelendirmek için son derece iyi bir araştırma yapmış. Fakat zevkin kavrayışlar ve kıvrak bir şekilde kullanılmış deyimlerle kitaba hâkim olan o keskinlik Ruj Lekesi'nin zaman zaman anlaşılmaz derecede karışık ve sıkıcı derecede entelektüel ayrıntılar içinde boğulmasına neden olmuş. Marcus'un demokratik tavrının ve pop camiasını kucaklayışının yanında bence bu kitap, nefes almasını sağlayacak insani bir bakıştan yoksun. Marcus'u araştırma yapmasını ateşleven ihtirası hissedebiliyorsunuz, fakat bu ihtirasın bir sonraki sayfaya geçtiği çok sık olmuyor: Örneğin ben, Sex Pistols'ın üyelerinin hayatlanndan çok Kensingtonlu yaşlı bir junkie'nin kitapta bir anlığına görünüp kaybolan Debord'un eski suç ortaklarından biri hayatı için daha çok üzülür buldum kendimi. Lettristlere ve punkçıların başına bunlar gelmişti işte: Yaslanmışlar, pantolonlarını dürmüşler, nayatları Londra'da içi şırınga artıklarıyla dolu bir dairede son bulmuştu. Birkaç yıl öncesine kadar bir Sitüasyonist kartpostal furyası vardı "şeyleşme" ve "yapıçözüm miti" sözcüklerinin koca harflerle yazıldığını hatırhyorum, simdi bu kartpostalların RujLekesi'nde yeniden canlandığını görüyorum. Sözlerimi kitaba güzelîik kazandıran şu ironiyle bitirmek isterim: Karanlıktaki bütün bu çığhklar, tarihin boşluğunda şimdi. • .. Boston Globe'tan SAYFA 6 Dünyayı isteyen sesler PETER MEWS "I am an antichrist!" (Ben bir deccalim) Bu çığhk, birçok kişiyi yeni bir düzenin müjdecisi olduğuna inandırmıştı. Johnny Rotten 1977'de tükürükler arasında sahneye çıktıktan sonra Tanrı'yı ve devleti, işi ve boş zamanı, evi ve aileyi lanetlemişti. Hiçbir şey doğru değildi. Her şey mubahtı. Ardından, punk mezannda soğuk soğuk yatarken, ilgi çekici bir kültürel soru vla karşı karşıya kalındı. Punk, kültürel bir terorizm olarak diğer sanatsal hareketlerin Dada'nın ve Sitüasyonistlef'in örneğin karmakarışık tarihinde yer alıyor muydu? Greil Marcus'un Ruj Lekesi, kapağında Johnny Rotten olmasına rağmen, tümüyle Sex Pistols'la ilgili bir kitap değil. Johnny Rotten'ın kitabın kapağını süslemesi, uzun heretikler listesinde sonuncu olmasından kaynaklanır: Ortak bir sese ve kadere sahip olan, yüksek sesle konuşan, küfürler yağdlran ve sonra yok olup gidenler listesinde. • Marcuş, Punk'ın yeni bir düzen olmadığıry, yirminci yüzyıl boyunca zaman zaman yüzeye çıkan devrimci bir kiiltürün son vücut bulmuş şekli olduğunu ileri sürüyor. Punk'ın şeceresinin Sitüasyonistler'e, Lettristler'e, Dadacılar'a ve çeşitli ortaçağ heretiklerine kadar uzandığını söylüvor. Sex Pistols'ın "Anarchy in the U.K."i . (Ingiltere'de Anarşi) 1976'nınsonlarına doğru piyasaya çıktığında pop müzikte kısa süreli bir dönüşüm yarattı. Marcus'a göre bu parçanın önemi çok daha başka yerlerde yatmaktaydı; "kaba şiirselbiçim" içinde bir zamanlar Parislilcüçük bir entelektüel grubun yaptığı gibi modern toplum eleştirisini gündeme getirmişti. 1952'de Lettirst Enternasyonal adıyla kurulan bu grup daha sonra kendisini Sitüasyonist Enternasyonal olarak tanıtacaktı. Sitüasyonistler'in şöhreti 1968 Fransız isyanı şırasında, eleştirisinin öncülleri "kaba şiirsel sloganlar" olarak Paris'in duvarlanna yazıldığında doruğa çıktı. Sitüasyonistler de geriye, 1920'lerin gerçeküstücülerine, çok daha karanlık bir biçimde 1918 Cenevresi'ne ve Cabaret Voltaire'deki muğlak, dehşetli Dada performanslarına bakmıştı. Sitüasyonist eleştiri bütün toplumsal ve siyasal örgütlenme biçimlerine karşıydı. Sitüasyonistler, sanatı kültür eleştirisinde kullânma stratejilerini Lettrizm'den, Gerçeküstücülük'ten ve Dada'dan almışlardı. Sitüasyonist Enternasyonal'in gündelik hayatı resimlerle, filmlerle, manifestolarla, afişlerle, eylemlerle ve ajitasyonlarla dönüştürme çabası sonuçlannı 1968'de Paris'teki öğrenci ayaklanmasında vermişti. Bilindiği gibi ayaklanmalar Fransız hükümetini dizlerinin üzerine çökertmişti. Onların bu çabalan sanatla siyaseti paradigmatik bir biçimde birleştirme teşebbüsüydü. Kültürde soy meselesi zor bir meseledir. (Bir hareketi Jbelli bir hareketin devamı saymak onu meşrulaştırmak demektir.) Fakat, 1974'te Sitüasyonist antolojinin ilk kez tngilizce olarak yayımlanmasında emeği geçmiş kişilerden biri olan, güzel sanatlar fakültesi öğrencisi, oportünist Malcolm McLaren ın Sex Pistols'ın sitüasyonist bir şaka olarak ortaya çıkmasını amaçlamış olabileceği kuvvetle muhtemel. Fakat 1970'lerin sonlarının încilteresi'nde, hayal kınklıklanyla ve işsizlikle sakatlanmış bir ortamda Punk'ın sahte kültürü gerçek bir kültür haline geldi. Ingiltere'dekı anarşi, Sitüasyonist Enternasyonal'in toplum eleştirisini yeniden hayata geçirdi. Marcus, Ruj Lekesi'nde ilginç kitap ve plaklardan, yirminci yüzyılın önemli yıllarına uzanan uzun, ince bir çizgi üzerinde yer alan çalışmalardan söz ediyor uzun uzun. Kitap boyunca "aritmetik gibi gelenekler" adını verdiği şeylerle, birbirine bağlı olaylarla, duvar yazılanyla oynuyor. Bövlece '50'lerin Lettrist sloganı Asla Çalısma'nın '68 Mayısı'nda bir duvar yazısı olarak yeniden ortaya çıktığını ve 1977'de Sex Pistols'ın bir parçası olarak yeniden yazıldığını görüyoruz. 1918'de Berlin'de adamın biri bir atın üzerinde Isa bir sosistir diyor. Tanrı öldü diye bağınyor Lettristler. Ben bir Deccalim diye haykınyor Johnny Rotten. Hıristiyanlığın sonu temel unsuru oluşturur. Lettrist toplum eleştirisi eylem talebindeydi, bunun sonucunda NotreDame'a saldırı gerçekleştirildi. 1950'de Paskalya'da Michael Mourre liderliğinde dört kâfir rahip giysileri içinde Notre Dame'a girdi. Mourre sunağa çıktı ve cemaati ele geçirdi. On bin kişiye Tanrı'nın öldüğünü söyledi. Katedralin muhafizlan kaygılannı çekerek öldürmek amacıyla suikastçıların üzerine yürüdü. Lettristler'in içlerinin yağı eridi. Bu onların işlediği en büyük suçtu. Sonra Marcus Johnny Rotten'la Heinrich Suso adındaki bir ortaçağ heretiği arasında bağ kuruyor. Heinrich Suso iki yıl boyunca lcendini kırbaçlayarak dinsel olgunluğa erişmeye calışmış bir keşiş. Bir gün adımn Adsız Vahşilık olduğunu söyleyen bir ruh görmüş, o ruh onu Özgür Ruh Kardeşliği tarikatına girmeye tesvik etmiş. Özgür Ruh Kardeşliği tarikatı mensuplan hiç çalışmaz ve niçbir şeyin, ne ensest ilişkinin, hatta ne de öldürmenin günah olmadığına inanırlarmıs. "Sen nesin?" diye sorarSuso Adsız VahşUik'e. "Ben hiçim", diye kendi olumsuzlamasını kendi içinde taşıyan bir cevap verir .özgür ruh. Özgür Ruhçular'a göre hiçbir şey doğru değildir, her şey mubahtır. Marcus, Johnny Rotten'ı zamansal açıdan en son Özgür Ruh mirasçısı olarak görür. Gelecek yok ise eünan da olamaz. Bu hareketlerin ortak özelliği kayıtsızlığa yönelme arzularının olması. Kendi olumsuzlamalarını kendi içlerinde taşırlar; anarşinin değişik tarzlarıdırlar. 'Dada hiçbir şeyi ima etmez" der Dada'nın kurucularından Tristan Tzara. Doğru, Dada bir avuç sahne gösterisinden oluşmaktaydı. Anın egemenliğini talep etmekteyai ve yaratıldığı anda çözülüp dağılmıştı. Daha sonra gerçeküstücüler tarafından bu tavır yeniden diriltildi, fakat artık tren kaçmıştı. Mayıs 1968 Paris isyanı yirminci yüzyılın kültürel devrimcilerinin kaynaşma anı olarak tarihe damgasını vurdu. Fakat sadece birkaç hafta sürdü. Koro halinde çıkan sesler, reform teşvikleri çok geçmeden yaygaraya dönüştü. Sex Pistols'ın ömrü bir yıl sürdü. Grubun dağılmasından sonra cinayet ve intihar, kendini yok etme birbirini izledi. Olaydan sonra, ne Dada kaldı, ne Sitüasyonistler, ne Punk, hiçbir şey. Imha. Boşluğa bakış, "Müridleri kesinlikle reddediyoruz"1, diye yazmışlardı Sitüasyonistler. Marcus her ne kadar Sex Pistols'ın performanslarının şahit olduklan arasında en büyüğü olduğunu iddia etse de, grubun Dada ve Sitüasyonistler kadar önemli olduğunu varsaymak aceleci bir davranış olur. Sokaklarda.gerçekten de panik var mıydı? Ruj Lekesi'nde en çok göze çarpan gruplar Dadacılar, Lettristler ve Sitüasyonistler. Bu gruplar tuhaf sanatlanyla ve hayali siyasetleriyle çok ilgi çekiciydiler. Onlartn tarihinden söz edilmesi gerekiyordu. Greil Marcus da bunu yapmış, hem de çok iyi yapmış. Dada'yla Sex Pistols arasında yakınlık kurmaya gelince, Malcolm McLaren'la Sitüasyonistler arasındaki bağ bilinen bir şeydi. Müzik basını Punk, Dada ve Sitüasyonistler arasında bir bağ olduğu konusu üzerinde sıkça durdular. Fakat Ruj Lekesi bu fenomeni ciddi bir biçimde ele alan ilk kitap. Marcus ele aldığı hareketlerin kültürel önculerine bakmıyor, bu kültürel hareketleri yönlendiren bir farkındahğın veya bilincin var olup olmadığına da bakmıyor. Hareketlerde ortak olan imge ve eyfemler birbirlerinden haberdar olmayan kişiler arasında görünmez bir biçimde taşınıyor. Bu durum Marcus'u kaygan zemin üzerinde yürümeye zorluyor, ama o sendelemiyor bile. Yazdığı hareketler günümüze çoğunlukla geleneksel tarih tarafından aktarılmış, geriye yalnızca "sigara izmariti üzerindeki ruj lekesi"ne benzer ufak izler kalmış. Marcus bize Dada'dan Punk'a kadar uzanan "gizli" tarihsel bağları sunuyor. Marcus'a göre bu gruplar arasındaki bağlar, bu "yirminci yüzyılın gizli tarihi" "neredeyse abartüı derecede tuhaf." Bu kitaptan ortaya şöyle bir fikir çıkıyor: Bu dünyadan kenai kendini yok eden, öldü bitti yok oldu denirken, başka bir zaman, başka bir yerde, baska bir kılık içinde yeniden ortaya çıkan oir dizi kültür gerıllası geçmiş. îlginç olan, bu kültürel tezahürierin hikâyelerinin, tarihlerinin "ikide bir konuşması ve ikide bir sesini yitirmesi." Ruj Lekesi, dipnotlardan ve tanınmamış yayınlardan, uzun lafın kısası, dünyayı talep eden sesleri gün yüzüne çıkarmayı amaçhyor. Kitap, bu seslere yirminci yüzyılın 'gerçek' tarihinde belli bir yer vermek adına yapılmış cesur bir girişim. • Tension (Melbourne 1998) CUMHURİYET KİTAP SAYI 547