Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sabahattin All öârenclllk vıllannda gürlük sorunsalının, sınıfsal temele yasîandırılmış plmasından kaynaklandığı seziliyor daha çok. Öykücülüğünün 194447 yıllannı kapsayan son evresinde Sabahattin Ali'nın yeniden bir arayışa yöneldiği gözleniyor. Bu yüzden son evreye "Gerçekliğin Yansıtılışında Yeni Arayışlar Evresi de denebilir... Temel duruşunda, olgunluk evresi ile kavuştuğu sınıfsal bakıştan kopmuş değil; ancak ilk evrede gördüğümüz biçimde farklı arayışlara savruluyor yine Sabahattin Ali. Yenilikler peşinde çünkü... Sırça Kösk'te yer afan bu öyküleri sıralayâlım ilkin: "Portakal", "Cıgara", "Katil Osman", "Böbrek", "Millet Yutmuyor", "Beyaz Bir Gemi", "Bahtiyar Köpek", "Çilli", "Dekolman", "Hakkımızı Yedinneyiz", "Cankurtaran", "Çirkince","KurdaKuzu"... "Portakal", "KatU Osman", "Böbrek", "Cankurtaran" bir önceki evrenin öyküleri ile birlikte değerlendirilebilir pekâlâ Son evre öyküleri, doruk evre övkülerinden pay almakla birlikte bunfardan ayrılan yönsemeler gösteriyor aynı zamanda. Nitekim bu evrede çok önemli iki yönseme var ki, Sabahattin Ali'nin öykücülüğü doğrultusunda, bunların üzerinde ayrı ayrı durmak gerekiyor: a) Atmosfer yaratma yönsemesi, b) Aykırı yadırgıya (groteske) dayalı yönseme. Aynı bir evrede, iç içe görünen bu iki yönsemeye kısaca değınmek gerekiyor. "Cıgara", "Millet Yutmuyor", bir ölçüde' Çilli" ile Sabahattin Aİi'nin, öyküde olay örgüsü, kişileştirme vb. yerine atmosrer yaratmayı öncelediği görülüyor. Sabahattin Ali, bu doğrultuda; * Oykülerde olaylan silikleştirip anları, durumlan öne çıkararak, bu arada kurguyu ve kurgusallığı geri itekleyerek bireyi bütünsel açıdan kucaklayan bir atmosfer yaratıyor. * Atmosfer yaratmada, lirizmi ve alaysamalı eğretilemeyi bir anlatı gereci olarak kullanıyor. * Öykülerinde, insanları sonsuz bir sevgiyle kucaküyor. Hatta kahramanlannın olumsuz yanlarını da törpülüyor. Artık bıyık altı gülümseyen, sınır farlu ne olursa olsun, herkesi lcucaklamaya kararlı bir öykücülük yönsemesi bu! Kimbüir, belki de bir Sabahattin AliSait Faik buluşması... Sabahattin Ali, "Beyaz Bir Gemi", "Bahtiyar Köpek", "Hakkımızı Yedirmeyiz', bir ölçüde "Dekolman" adlı öykülerde ise aykırı yadırgı bir gülmece yönsemesi içinde görünüyor. Bu doğrultuda; * Dramatik eksenleri silerek ya da silikleştirerek, aykırı yadırgı anlatım biçimini egemen kılıyor. * Öyküyü değil, söylemek istediğini öne çıkanyor. Bu yüzden öykü kanramanları canlüığını yitiriyor ve çizgiselleşiyor. SAYFA 16 Bu çizginin ilerisinde Aziz Nesin çıkıyor karşımıza. Sabahattin Ali, erken bir Aziz Nesin habercisi de aynı zamanda. Her iki yönseme de, dramatik eksenli kurgudan vazgeçtiğini ortaya koyuyor onu. Bu, Sabahattin Ali'nin, öyküde yeni arayışlar denemeye yöneldiğini gösteriyor kuşkusuz bize. Farklı öykü biçimleriyle okurunu yokluyor belki de yazar. îşte tam bu aşamadayken de, öldürülüyor. Demek bu cinayet, bir bedeni, pınl pırıl bir beyni yok etmiyor yalnız; öyküsel arayışlarla kıvranan bir büyük yazann, ona ardıllık yapan gençlerin de önünü tıkıyor aynı zamanda. Eğer yasayabilseydi öyküde daha pek çok yenilik deneyecekti Sabahattin Ali. Yeni yeni yönsemelerle yüz yüze getirecekti bizi. Bugün bulunduğumuz noktadan geriye dönüp de baktığımızda, onun, dünya öykü yazını için de bir kayıp olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum. Ama o, ölmeden önce, son iki öyküsüyle, sonsuzca sürecek sanat yolculu, ğunda, hiç değilse içerik anlamında bir vasiyet" Dirakmış görünüyor bizlere. "Çirkınce" ve"KurtlaKuzu .öyküoluşlanyla değilse de, söyledikleriyle, Sabahattin Ah nin yaşamını verdiği o temel duruşun son bir anıtı olarak yükseliyor önümüze. Yurt bilgisi, yurt sevgisi... Insan bflgisi, insan sevgisi... Ama kitabından alıntuar aktardığım Ramazan Korkmaz, bakın onun için ne diyor: "...Sabahattin Ali, herhangi bir fikre, devlete, insana derin sevgi ve kati bağlılık duyabilecek yapıda bir insan değildir." (s.73) Neden mıj* Korkmaz'a göre "hasta mizaçü"dır çünkü Sabahattin Ali. (s.61) Öner Yağcı nın dile getirişiyle, "bu düşünce Sabahattin Ali'nin kımliksiz ve kisiliksiz olduğunu söylemek değil de nedır?" (6) Korkmaz'a verilecek öteki yanıtı, M. Kemal Adatepe'den alıntılıyorum: "...Korkmaz'ın ... spekülatif yaklasımlarından anlaşıldığı kadarıyla, gerçek S. Ali yerine kafasındaki S. Ali'yi inçelediği anlaşılmaktadır." (7) Öner Yağcı, Korkmaz'ı yanıtlarken, bizleri uyarıyor da aynı zamanda: "...Sabahattin Ali'nin bugün yaşadığı bir trajedi daha var. Bu trajedi, devrimci ve demokratik edebiyat geleneğinin Sabahattin Ali'yi sahiplenmesindeki yetersizlik ve Sabahattin Ali'nin özünden, siyasal tavrından uzaklaştırılarak iğdiş edilmesi tehlikesi..." (s.109) Kimler, nasıl değerlendirir bilemem, ama bildiğim Sabanattin Ali, bizler gittikten sonra da "aşk"larıyla, "özgürlük'Meriyle yaşamayı sürdürecek... Nisanlarda, öldürülüşünün vıldönümünde kırlangıçlar, cıyıltılarıyla, onun ağzından bunu seslendirecek işte... Yurdun dört yanına renk yayan, koku salan binbir çiçek, onu esenleyecek. Ne mutlu bize ki, onun gjbi bir yol göstericimiz var öyküde! Hadi, sıra sizde, durmayın nisanlayın hadi günlerinizi... Sabahattin Ali'den öyküler okuyup kırlangıçlara, çiçeklere savurun okumalannızı... Içinize çekin asklan, özgürlükleri, Sabahattin Ali'nin bizim için yazdığı. • (1) Böylc bir yüzleşme için bak.: M. Sadık Aslankara; "Sabahattin Aü ile Yüzleşmck", Adam.Öykü, TemmuzAğustos 1998, Sayı 7. (2)ÖmerFarukToprak;"Usta", Yansıma, Mart 1973, Sayı 15. (3) Bak.: Sabahattin Ali; Bütün Öyküleri I (Değirmen, Kağnı, Ses); Bütün öyküleri II (Yeni Dünya, Sırça Köşk, Esirler (oyun)), Yapı Kredi Yayınlan, 1997 (4) Asım Bezirci; Sabahattin Ali, Çınar Yayınları, Dördüncü Basım, 1992, s.175. (5) Ramazan Korkmaz; Sabahattin Ali / İnsan veJEser, Yapı Kredi Yayınları, 1997, s.91. (6) Öner Yağcı; Aydınlığm Ustalan, Bumerang Kitaplar Yayınevi, 1999, s.lll. (7) M. Kemal Adatepe; "Sabahattin Ali'nin 'Dekolman' Öyküsü Üzerine Notlar", Adam Vkü, OcakŞubat 1909, Sayı 20. 75. Yılda Turk Resmi KAYA OZSEZGİN Türk resminin yakın dönemini(l) konu alan bir çalışma açısından çözümlenmesi gereken ilk sorun, yöntem sorunudur. Bugüne kadar yapılan çalısmalarda, başhca ilti yöntemin ağırlıklı bir yer tuttuğu, resim sanatımızdaki gelişmelerin, bu iki yöntem doğrultusunda ele alındığı görülmüştür: 1 Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nden başlayarak Cumhuriyet döneminde yoğunlaşan sanatçı gruplannı, gelişmelerin temel dinamiği olarak gören ve süreçsel oluşumları, bu dinami^e göre yorumlayan tarihselci (historicıst) yaklaşım. 2 Özellikle 1950'lerden sonraki gelişmeler söz konusu olduğunda, gruplaşma eğilimlerinin giderek önemıni vitirdiği bir ortamın koşullanndan yola çıkan ve sanatsal anlatım biçimleri arasındalci koşutluklar arayan, benzer üslup karakterleri altında sanatçılan gruplandıran biçimci (formalist) yaklaşım. Bu iki yaklaşım, yöntem ve teknik olarak, neredeyse gelenekselleşen resi m sanatımızın Batı'ya yönelik oluşum çizgisini incelemekte, ilci katı seçenek haline gelen görüntüsüyle, tümdengelim (deductive) yönteme bağlanabilir. Bu yöntem, akıl yürütme gereği, genelgeçer ilkelere bağlı olduğundan, Türk resmindeki olgular da bu genelgeçer ilkelere göre yorumlanagelmiş, ortak bileşenler ya da paydalar etrafında toplanan sanatçılar, bu bileşenler ve paydalar açısından değerlendirilmiş, yapılarındakı ayırıcı özelliklerin varlığı çoğu zaman dışlanarak ya da bu tür özellikler ikinci planda görülerek, akım ya da eğimlerin kavrayıcı perspektiği öne çıkarılmıştir. Bilimsellik açısından böyle bir yaklaşımı haldı gösterecek ölçütler her zaman geçerli olsa bile, konu sanat ve sanatçı bazında ele alındığında, sanatçılan birbirinden ayıran ince nüanslann varlığı, bizi ister istemez sanat yapıtlan üzerinde odaklaşan "anlam" sorununa götürecek ve anlamın çözümüne zorlayacaktır. îçeriksel bağlamda, bu anlam, çağdaş ve kökensel ilişkilerden kaynaklanan yapı temelleri üzerinde biçimlenmekle beraber, nihai çözümde, sanat yapıtlannı tikelleştirici Dİreysel özelliklerin, belki her şeyden daha fazla dikkate alınması gereğini gündeme getirecektir. 1900'lüyıllann başında, warburg Okulu ile oturmuş kuramlann giderek aşdmaya başlandığı bir dönemde, sanat yapıtına, kuramlann bilgi ışığının da katılmasıyla, daha çok biçimsel çözümler doğrultusunda yaklaşım, her sanatçıya dolayısıyla sanat yapıtına kendi içinde özgıil (specifique) birer değer olarak bakmaliği kırmaya, sanatçı imaiını nedeştirmeye ve yapılann her birinae ayrı anlam kategonleri oluşturmaya yönelik çözüm şemalan üretmeye zorlamıştır sanatçılan. Sanatçılar arasında kültür etkileşiminin yarattığı benzer yönelisler, kaynağa doğru inildığinde, kültürel değişim süreçlerinin zorunlu itişiyle, kültürlenme dediğimiz yenilik tonumlannın yeşermesine yol açmakta, bu ise, farklılaşmanın dönemden döneme, aşamadan aşamaya daha da belirgin sonuçlar yaratmasına neden olmaktadır. Sonuçsuz bir süreklilikdr bu aynı zamanda. Çünkü vanlan her nokta, daha sonra vanlması kaçınılmaz olan dönemeçleri işaret eder ve bu olgu böylece sürüp gider. Sanatçıdan, onun bağlı bulunduğu geniş çevrene değil, bu geniş çevrenın daha alt basamaklarına ınerek sanat yapıtına ulaşmak, bövlece sanat yapıtlarının benzeşen değil, benzeşmeyen ayrıntılanna inmek, kısaca tek tek sanat yapıtlarından yola çıkarak, genel saptamalara ulaşmak, bu kıtabın temel amacı olacaktır. Vöntemi böyle çizmek, bizi, bir başka çözümsüzlüğe tutsak olmaktan da kurtaracaktır: Türk resmindeki gelişmeler ve olgular, özellikle yakın dönemlere doğru yaklaştıkça, toplumsal gelişmelere koşut olarak, sanatçı sayısındaki artışı olumlu yönde etkilemiş, bunun sonu cunda da sanatçı topografyası, Türkiye düzleminde karmaşık bir görünüm almıştır. Türk resminin Cumhuriyet dönemini incelemeyi amaçlayan bir çalışmada, bu topografyayı bütün aynntılarıyla ortaya sermekten çok, genel dinamiklerin sanatçı ve sanat yapıtı çevresinde odaklanan görüntüsünü, çözümsel açıdan yansıtmak söz konusu olabilir ve öyle de olmalıdır. Resim sanatımızda, Batılılaşma yönündeki gelismeler, Cumhuriyet öncesi ve sonrası olmak üzere iki temel başlık altında toplanabilir. Cumhuriyet öncesi ile sonrası arasında, iki farklı dünya görüsünün zorunlu bir sonucu olarak, birta(am aynntılar söz konusu olsa da, resim sanatımızda Batıhlaşmaya yönelik gelismeler, bu iki dönemi bırbirine bağlı ve birbirini izleyen iki periyodun bütünlüğü açısından görmenin aaha doğru olacağı sonucuna götürür bizi. Böyle bakınca, Türk resminin geçen yüzyıl içindeki oluşumlar çerçevesinde gelişen, zamanla evrimleşen ve nihayet Cumhuriyet dönemindeki sanatçı etkinliklerine bağlanan süreçselliğini, duz bir çizgi üzerinde izleme zoruntuluğu ortaya çıkmaktadır. Geç Osmanlı dönemi, sanatın doğ a, gerçeklik, mekân ve üç boyuduluk gii. Batı sanatına ilişkin kavramlan çevb resinde, Batı'ya özgü dünya görüşünü, toplumsal yaşamdaki değişimlere uyarh bir çizgi doğrultusunda biçimlendırici kurumların temelini atmış, Cumhuriyet dönemi ise, bu kurumların öncül işlevini, daha ileri noktalara ulaştıracak Cumhuriyet idealinin kökleşmesinde etkili olmuştur. O nedenle, Türk resminde mo mızı zorunlu kılmaktadır. dernizmi, Osmanlı'nın geçdöneminden Türk resminin gelişim grafiği de, geçmişten geleceğe doğru, konuya eğilecek olan araştırmacıyı, tümelden tikele, genel olgulardan özel olgulara açılmayı zorunlu kılan bir evrilme çizgisi gösteriyor. Bir başka deyişle, Türk resminin biÇİmsel ve ikonografik örgüsü, zamanlar içinde, bütünsefbir gelişmenin yasalarına bağlı olmakla beraber, bu bütünsel Cumhuriyet dönemine uzanan bir süreçsellik olarak görmek doğru olur. Modernizm bu anlamda, Batılılaşmanın itici bir güç oluşturduğu sanat ve kültür ortamına, sanattaki yansımalarıyla tipik bir özellik kazandırmış ve ortalama yüz elli vıllık bir oluşuma damgasını basmıştır. Bu damganın kıvnmları arasında dönemeçler, atıhmlar, durgunluklar. birbiri CUMHURİYET KİTAP SAYI 547