25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

seviyorum hem de denemelerini. Çünkü kuramın sahte değişmezliğini delen yazılardır onlar. Cemal Süreya bu yazılarıyla bir gerçeği ispatlamıştır. Şiir üzerine kuramlar, ıyı yazılmış yetnek ldtapları gibidir. Tencerenin başında, oradaki malzemeyi aynen koyarsınız ama kararınca kızaracak, sözü sizin yeteneğinize kalmıştır. Şiir Kuramları da öyledir, bir şair gelir hepsini değiştirir gider, siz de arkadan yetişıp kuramınızı onarmaya çahşırsınız. Onun için şiir kuramları yerleşik yapılarından çok prefabrik yapılar gibidir, değişmeye hazır olmalılar. Şımdi şairi değerIendirme, bizde dönem dönem değişiluik kazanıyor. Zaman geliyor rahat içinde yaşadı diye Yahya Kemal Beyath kötüleniyor. Şiiri kale alınmıyor. Kuramımda, edebiyatla edebiyatçıyı ayırdım. Yoksa yeryüzünde işbirlikçi, inanet eden şairlerı listemden atmak gerekir. Doğan Hizlan. Hürriyet Cösterl'nln llk yıllannda. Bu ahlakçı anlayış yüzünden de en iyi şairlerimi harcamak zorunda kahrdım. birinden kopmayınca, öyle değerlendirHer kuşak kendinden önceki bir kumek zorunda kalıyorsunuz. Birinci Yeni şaktan yola çıkar. O, genç şair için bir bana cöre Hece'nin yavanlığından yola tramplendir, yeter ki mesafeyi iyi ayarlaçıktı, Ikinci Yeni de hem Batı dan hem disın, düşmesin. van şiirinin biçim ustalığından. Toplumculukla bireycilik sanki birbiriO zaman kuramınızın genel ölçütlerini ne tepkiden doğuyor. sabit tutup değişkenlere pay bırakıyorsuŞiiri toplumsal, siyasal koşullar içinde nuz. Şiiri çoğulcu kavramayı ben böyle yorumlamanuı gereği vardır. Çünkü onun yorumluyorum, uygulamada buna dikkat eserle ayıramaz olunca, organik bağ birettim. Toplumsal, siyasal yorumu da, ça lışmalarımı zenginleştiriyor, bir bölümünü oluşturuyor. Şiir akımlarım belki bir etki tepki diye almak gerekli. Mııtlaka, edebiyat tarihi oluşmazdı yoksa. Bir kuşak bir başka kuşağı ihmal ediyor, başka bir kuşak da onlardan yola çıkıyor. Ama kendi başına hiç kimsenin, bir edebiyat geleneğinden, bir şairden yararlanmadan, iyi şiir yazacağına inanmıyorum. Edebiyat tarihi de inanmıyor. Ancak, ben günümüz genç okurunun, hatta yazartmn, edebiyat zincirini tam olarak algıladığından kuskuluyum Bu belki eskiyazarlardanseçkıleryapılmadığtndan. Kopuk kopuk bilgiler, kavrayışlar. Tek tek yazarlarla ilgili bilgiler. • Tamamen bu yargıya katılıyorum. Olumlu olumsuz sonuçları var. Bu ilgisizlik, bilgisizlik özgün bir şiir yaratmalarını sağhyor, çok seyrek de dsa. Öte yandan yıflar önce yapümışları, tekrarlıyorlar. Bu da olumsuz yanı. Yeni çıkan yazarlan okuyorlar, onlardan yararlanıyorlar, daha önce ne yapıldığının, ne yazıldığının farkında değiller. Pekı siz bunlart eleştirmen olarak belirtiyor musunuz, ya da yakaltyor musunuz, yakalamıyor musunuz? Yakalamaya çahşıyorum. Her kuşağı birbirine bağfamaya çahşıyorum. Kuşaklararası ibrişim kopmasın diye çoğu zaman bir öriicü gibi davranıyorum. Gemi nin halat bağlayıcısı gibi. Eleştirmenin misyonları, işlevi arasında görüyorum bu çalışmayı. Yazarların ilgisizlik, beğenmezfik hakkını, eleştirmen düzeltmen. Okurla, kuşaklarla bağı kurma görevini o üstlenmeli. Behçet Necatigil'aen öğrendiğim önemli bir husus vardır: Kimsenin hakkının yenilmesini istemem, tek iyi dize yazmış, tek iyi satırı olanın bile. Genç kuşak yanılmasın diye. Kemal Tahir'i, Ornan Kemal'i, Yaşar Kemal'i, Kemal Bilbaşar'ı hatta Halit !Ziya Uşaklıgil'i, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu, Reşat Nuri Güntekin'i okumadan ben Orhan Pamuk'u okuyorum, beğeniyorum diyen biri varsa kendini de beni de aldatmaya kalkıyordur. Edebi yalan söylüyor, estetik sahtekârlığı yapıyor. Fethi Naci'nin Reşat Nuri Giintekin'ini, 100 Roman'ını Dunun için önemli buluyorum. Memet Fuat da, Mehmet H. Doğan da, ben de sürekli bağlantı ipini onarıyoruz. Edebiyat tarihini Dİlmeaen, yeniyı anlamak imkânsız. Tahir Alangu, Cevdet Kudret de bu alanda süreklili^in yaşaması için çok çalıştılar. öyküde de önemli bu... Hiç kuşkusuz, deneme eleştiride de. Tam burada günümüz okurundan memnun musunuz diye sorulabilirdi.. Ancak bir baska saptamaya değinmek istiyorum. Stz beğenmediğinız yazarlar ya da kitaplar için söyleyeyim, bir tür ahlakçı tavn içine girer. Ahlakçılık zihinsel bağlamında ilginç bir kavramdır. Çünkü her türden ahlak' ' belli bir tutuculuğu içerir. Ahlakçıtutuculukla özdeşleştığj fakat yanlış ığu nokta bir cemaatciliğı ve dışına çıkılmaz bir gelenekselciliğı (tradıtionalism) savunduğu noktadır. Aynı şekilde eğer ahlakçılık normatif ve kanonik bir değerler sistemini savunuyorsa yanlıştır. Doğan Hızlan'ın güzeli arayişına içKİn ahlakçılık bu türden değildir. Kuşkusuz, Hızlan. yukanda söyleaiğim gibi, sürekli olarakbir gelenek bilincine göndermede bulunur. Fakat gelenek, onun için değismemenin değif, bilakis değışmenin yöntemidir. O anlamıyla Hızlan ne ahlakı, ne celeneği aşkınsalcı (transcendental) yanıyla kavramaz. Bu onun için olanaksızdır da. Çünkü, Hızlan, güncelin ve gündeliğin, yani somut olanın ardında olacak kadar gerçekçidir. ü itibarla, cüzelahlakarasındakiilişki, Hızlan için,bir arınma (catharsiş) ve bir yücelme (sublimation) ilışkisidir. Hızlan, sanat yapıtının içerdiği güzelde saklı olan yoğunluğun bir erdenlik yaratacağı kanısındadır. Onu somutlastırabiürsek (gene aynı kavram), onu toplumsal ortak payda yapabilirsek kötülüğün dışlanmasına olanak bulabiliriz. Bir anlamda, güzel, Hızlan için bir toplumsal sağaltım aracı, bir şifadır. O nedenle Doğan Hızlan'ı bir Platonist olarak görmek mürnkündür. Fakat bu ülkücülük, tekrar edelim, sanatın gerçekliğiyle sınırlıdır. Zaten o anlamda Doğan Hızlan sanatı mümkün olduğunca geniş bir açıdan görmekte ısrarlıdır. Doğrudan eleştirmen kişiliğini oluşturan temel özelliğı de budur. Hızlan'ın eleştirel söylemi ve kimliği HASAN BULENT KAHRAMAN 'Doğan Hızlan'ın eleştirmen olarak portresi' çok boyutlu bir çahşma olmak zorundadır. Çünkü, Doğan Hızlan yalnızca sözcüğün klasik amarnındaki eleştirmenlikle yetinmemiş bir kültür adamıdır. Hatta, bunu onun temel işlevi olarak saptamakta bir yanlışlık olm,asa gerektir. Bu Hızlan'ın kapsamlı eleştirmenuk çabasını ve onun önemini göz ardı etmek anlamına gelmez. Tersine, Hızlan, kültür adamlığına giden yolun eleştirmenh'ğinden geçmesıne özellikle dikkat etmiştir. Hızlan'ı bu yanıyla da sözcüğün en genel anlamında eleştirmen olarak görmek ve nitelendirmek gerekir. Daha çok bir ideoloji olarak algılar. O yadenebilirse mülkiyeti peşindedir. Ona sahip olmak, onu içselleştırmek ve onu ye nıyla da topluma bir bağlaç olarak önerir. niden üretmektir arayışı. Buna rağmen Bu noktada ve 'güzel bağlamında Hızkültürün kimlik özelliklerinin yabana atıllan'ın eleştirmenliğinin ve kültür adamlımayacağının bilincindedir. Oraya somut ğının bileşkeleri üstünde durmak gerekir. göndermelerde bulunmaktan çekinmez; Hızlan, öteki eleştirmenler gibi, güzeli tetersine onu vurgular. Bu yanıvla, Hızlan, mellendirmeye çalışırken, dışsa) ıdeolojik kültürün bir 'bireşim' (sentez) olgusu olyaklaşımlardan kaçınır. Kendi öznelliğjni duğunu belirtir. Kültürün bir köken soruyeterfi görür. Bununla birlikte eleştirinin, nu olduğunu ısrarla yineler. Sanatın, bü ama kultürel ve toplumsal eleştirinin, artün köken gerçeka planını deşmekğini, hatta sanatın ten kaçınmaz. Eğer kendi varolus geranlamayı kolayıaşçekliğini yadsıyan tıracaksa yapıtın en aykın örnekletoplumsal, tanhsel rinde bile yoktan kaynaklanna yönevar edilemeyecelir. Fakat ısran ba,ğini, ancak bir ka bir noktadadır. Dağlam' ve bağHızlan ideolojinin lantı ile oluşacağıgüzeli oluşturacanı savunur. Bu yağına inanmaz. Binıyla şiirde ve müzatihi güzelin bir nıyla şiird ve m ideoloji olarak algızikte Hızlan hem lanabileceği, kanıTürk hem de yasındadır. Önerisi bancı yapıtların de budur. karşısında eşit meBu yaklaşım, safededir. Divan Hızlan'ın 'hedoşiirini bütün ununist' ve mitolojik tulmuşluğuna yanına doğru gekarsın.bağlamıyla nişler. Türk edebibirükte kavradığı yatında ve geniş lcadar, mesela Ece bir izlerçevrede Ayhan şiirine, o onu gerçek kimlikadarerkenbirta Doğan Hızlan. Sürekli çahsır üretlr. v e ğine doğru iten rihte eğilmesi ve budur. Kendi kumodern şiirde hâşağı içinde sui generis bir kimlik oluştulâ iz sürmesi ilginçtir. Aynı şekilde Batı raDİlmiş ve kendi mitolojisiyle yaşayan tek klasik müziğiyle klasik Osmanlı müziğini, isim odıır denebilir. Bu, onun yazartopMozart'la Zanarya'yı aynı hayranhkla kulıımsal kimlik ilişkisini kurduğu noktadır. caklama çabasında olması onu kuşağında Bununla, Hızlan, kültür adamı kimliğini farklı bir noktaya oturrur. ve onun işlevini somutlaştınr. Barthes'cı anlamda bir 'çağdaş mitoloji'nin oluşmasında gerekli unsurların hemen tümü HızBu niteliği I Iızlan'ı Türkiye'nin yaklalan için geçerlidir. Koleksiyonlan, eiyinme şık iki yüz yıldır peşinde olduğu kültür biçimi ve onun aynksılığı, yemek zevki, sorunlannda bir yüzlesmeye şötürür. Hızyaşama kültürüne dönük arayışlan ve hatlan, yukanda da söyleaiğim gibi, kültürün ta bazı zaman ortaya çıkan hırçınlıklan oluşturulmasındaki süreçlerden çok onun aslında güzelin toplumsal bilinçte somutkendisiyle ilgilidir. Bir anlamda Hızlan. laşması için sürdürdüğü çabalann bir 'iyi'nin peşindedir. Alanrn kendi özgül uzantısıdır. Bu çabanın ve böyle bir yakkavramıyla söylemek gerekirse Hızlan, laşımın yeterli olup olmadığı ayn bir so'güzel'i aramaktadır. Kayıtsız, koşulsuz bir rundur. Gene de Hızlan'ın güzeıle kurdubiçimde onu bulmaya, ortaya çîkarmaya ğu ilişkinin içinde bulunduğu çevrede ve göstermeye çalışmaktadır. 'GüzeV, onu farklılaştırdıgını söylemek gerekir. Hızlan için kapsamh Dİrgerçekliktir. YalGüzel arayışı içinde Hızlan, gene en genız bir tür hayata bakış açısı olmakla kalniş anlamıyla değerlendirmek koşuluyla maz. Hızlan, o kadarla sınırlamaz onu. E Bu portre denemesinin kalın fırça darbeli İİK çizgi ve lekelerinin göstermesi gereken bir oaşka nokta Hızlan'ın kültür bileşimi oluşturan katnıan ve öğeleridir. E)oğan Hızlan bir edebiyatçıdır ve bunda hiçbir kuşku yoktur. Ilkyazısı 1954 yılında yayımlandığına göre yanm yüzyıla yaklaşan bir yazarlık nayatıdır söz konusu olan. Ve her şeyden önce bizatihi bu çabanın kendisı, neye odaklanmış, neyi söz konusu ediyor olursa olsun bir yazınsal çabadır. Çünkü, yazının kendisidir söz konusu kişinin elini içinde gezdirdiği, bu da edebiyat demektir, üsteBk de enTcatı anlamda. Bununla birÜkte, yazı birikimini izlevenler Hızlan 'ın mesela en az edebiyat kaaar müzikle ilgisi olduğunu görecektir. Bu iki 'kompozısyon' alanının iç etkileşimleri Hızlan'ın 'kültür adamı' kımliğinae bir köşe taşıdır. Gene Hızlan'ın edebiyat ve kültür adamı kimliğine dönük bir çözümlemede vurgulanması gereken bir başka husus onun geçmiş, eski Türk edebiyatı kültürüyle olan ilışkisidir. Bu, sanıldığından daha önemli ve daha geniş açılımları olan bir husustur. Hızlan, bir kültür adamı olarak Türkiye'nin zihin tarih ve haritasında çok önemli ve özgül bir ağırlığa sahip o klasik kavramı, DoğuBatı ıkilemini anımsatarak söylemek gerekirse daima bir kat yeri açlamıdır. Hızlan, daima kültürün kendisine yönelmiştir. Onun, basit ve ilkel bir kavramla söylemek gerekirse, çıplak milliyeti Hızlan'ı ügilendirmez. Bu yanıyla Hızlan kültürün CUMHURİYET KİTAP SAYI 566 KültiredoMyat etklleşIml ve Doğan Hızlan Doğan Hntan, veeleş |yi,güzelüH(üs8lUğive Hızlan Hızlan'ın ilk vazısı 1954 ydında yayımlanır. Belki Hızlan henüz gençtir, hatta ilk gençlik çağındadır (1937 doğurnludur) ama belli iu, yazınsal bilinci geüşmiştir. ilk yazısı Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiirine dönüktür. Kısa bir süre sonra da, Konur Ertop, Adnan Özyalçıner gibi o dönemde hepsi genç olan arkadaslanyla birlikte Yankı isimlı bir dergi çıkaracak ve orada dönemin öne çıkmış tartışmalanndan 'Mavi'yÇ ve o bağlamdaki şıirsel oluşumlara değinecektir. Bu, ilginçbir dönemdir. 1950'Ü yıllann henüz ortalannda bulunulmaktadır. Toplumsal paradigma değişmeye baslamışdr. Erken Cumnuriyet aöneminin katılaşmış ve neredeyse dogmatik bir nitelik kaSAYFA S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear