Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ozcan Karabulut'tan yeni öyküler toplamı Askın Halleri "Aşkın Halleri "nde sekiz öykü yer alrvor (sekiz rakamının Ozcan Karabulut için özel bir anlamı olmalı; ük latabı "Karşı Öyküler" ve "Baştan Sona Yalnızlık"ta da sekizer öykü var). Aşkın sekiz hali anlatılıyor ya da aşkın karşısındaki insanın halleri; aşkın çekim alanına giren bireyin mutluluktan çok mutsuzluğu, çaresizliği, karamsariığı... Bedensel birlikteliğin haz ile ıstırap, bütünlesme ile çözülme arası gidip geldiği, tutkulu sıradan aşklarla taparcasına sevilen kadına duyulan aşkların iç içe geçtiği haller. CEMİL KAVUKÇU Özcan Karabulut, 80'li yılların öykücüsü. Öykü serüveni 80'den önce başlamış olmah ama, okur karşısına çıkması 1981 yılında, Ankara'da yayımlanan "Sesimiz" dergisinde bir öykusünün yer almasıyla gerçekleşir. Üç yıl sonra, "Karşı Öyküler" (1984) yayimlanır. Altı yıl aradan sonra da "Hüzünle Bazı Günler" (1990) gelir. Yirmi yıldır öyküde direnen Özcan Karabulut'un yaşamı da öyküyle iç içe. Ankara'da, Inşaat Mühendisleri Odası'nda düzenlediği, Ekim 1994Aralık 1995 tarihleri arasında bir buçuk yıl süren "Her Pazartesi Edebiyatçılar Konusuyor" başlıklı etkinlikte ellinin üzerinde edebiyatçıya ev sahipliği yapmıştır. Düşler Öyküler dergisinin öncülüğünde başlattığı ve kurumsallaşmasında büyük payı ve emeği olan " Ankara Öykü GÜnleri" ile, Ankara'da üç yıldır her pazar Bilim Şanat Kitabevi'nde gerçekleştirdiği "Öykü Saati" ile öykücüleri bir araya getirmeye çalışmış, okurla yazarı buluşturmak için elinden gelen özveriyi göstermiştir. "Hüzünle Bazı Günler"den yedi yıl sonra, Karabulut'un öykücülüğündeki önemli duraklardan biri olan "Baştan Sona Yalnızlık" yayımlanır. Özcan için verimli, üretken bir dönem başlamıştır. Ertesi yıl, "Baştan Sona Yalnızhk" ile geldiği noktadan bir adım daha ileri giderek "Belki de Kaybeden Zaman" başlıklı kitabını yayımlar. Bu kitabındakı öyküler, üzcan'ın başka noktalara doğru yelken açtığının da habercisidir aynı zamanda. Haoer gecikmez ve Özcan Karabulut "Aşkın Halleri" ilebu yolculuğu doğrulayan öyküler toplamı ile okurun karşısına çıkar. îlk kitabı "Karşı Öyküler"de nasıl bir öykünün izini süreçeğinin ipuçlannı vermiştir Karabulut. Öykülerin değişik biçimlerde okunabilmesi ve okur tarafından yeniden üretilebilmesi yönünde yazınsal bir tavır takınmıştır. Yaşamın dinamiklerini ustaca kullanır; aşk, hüzün, yalnızhk ve kavga öykülerinin en belir$in izlekleridir. Politikayı, güncel olayarı, günlük yaşamın önemsizmiş gibi görünen, estetize edilemezmiş gibi duran ayrıntılarını (filmleri, gazete başlıklarını, dönemin moda şarlularını, şarkıcılarını) ustahkla, güncelde kalıcı olanı seçerek taşır öykülerine. Dildeki özeni, tutarlılığı, imgelere fazla yaslanmadan, ölçülü vc sözcük ekonomisine dayanan, bir o ka dar şiirsel ve çağnşımlara açık anlatımıyla kendine özgü bir öykü evreni kurabildiğini göstermiştir. 'Üslup teknikle değil, görüyle (vision) ilgili bir niteliktir. Yazann zihniyle dış dünya arasındaki yaratıcı ilişki ya da iletişim gücü benzersiz ve yalnızca kendine ait nale geldiğinde; yazann, başka hiç kimsenin onun tarzında söyleyemeyeceği söyleyecek ilginç bir şeyi olduğunda başarıhr," diyor Marcel Proust. Özcan Karabulut bunu başarmış. Küçük küçük karelerle, geri dönüşlerle, anımsamalar, çağrışımlarla bir kolaj gibi günümüzün kenth insanının, aydınının yaşam karşısındaki durusunu, tepkisini, sevdasını, kavgasını, politik tavnnı anlatıyor. Kentler, sokaklar, caddeler, kahveler, sanatçıların bulunduğu mekânlar, mitingler, yürüyüşler çok önemli Karabulut için. Öykünün sınırlarını zorlayan bir tavrı var. Bıçak sırtı bir yolculuk onunki; öyküanlatıdeneme arası paslaşmalarla, biçim denemeleriyle, politikanın, aşkın ve Kavganın iç içe geçtiği öyküler yazıyor. Aşk ve kavga gibi yalnızhk da, hüzün de önemli izlekler olarak çıkıyor karşımıza. Kitaplarının başlıklarından bile açıkça görülüyor bu. Son öykü kitabı "Aşkın Halleri "nde ise (kitabın başhğından da anlaşılacağı gibi) "aşk" öne çıkıyor. " Aşkın Halleri" nde sekiz öykü yer alıyor (sekiz rakamının Özcan Karabulut için özej bir anlamı olmalı; ilk kitabı "Karşı Öyküler" ve "Baştan Sona Yalnızlık"ta da sekizer öykü var). Aşkın sekiz hali anlatılıyor ya da aşkın karşısındaki insanın halleri; aşkın çekim alanına giren bireyin mutluluktan çok mutsuzluğu, çaresizliği, karamsarlığı... Bedenselbirlikteliğin haz ile ıstırap, bütünleşme ile çözülme arası gidip geldiği, tutku lu sıradan aşklarla taparcasına sevilen kadına duyulan aşkların iç içe geçtiği haller. Aynı zamanda askın sınırîarının nerede başlayıp nerede bitebileceğini de sorguluyor yazar. Bu sekiz öyküde aşka genel olarak bakmadığı gibi, dolayh olarak da söz etmiyor. Aska, aşkın kenainden, derinliklerinden, sınırlanndan, aşkın kendine bile fazla geldiği yerlerden, durumlardan bakmaya çalısıyor. Bunu yaparken de okurun sınırlarını zorluyor, üyanyor, rahatsız ediyor. Kitabın ilk öyküsü Rojda, Calvino'dan bir alıntıyla başlıyor (her öykünün başında aşk üzerine bir alıntı var: Cortazar, Dura, Djuna Barnes, Kundera, Marcela Serrano ve Pavese'den): "tnsan olan aşkın gittiği yere kadar gider, bizim ona tanıdığımız sınırlardan başka sınırları yoktur." Son öykü " Ne Bir Eksik, Ne de Bir Fazlası"nda ise, Pavese'den bir alıntıyla aşka (bir anlamda) bir sınır getiriyor: "Ama sonuçta aşk kirli bir şey." Rojda'da, daha önceki öykülerinde mesafeli durduğu klasik öykü kalıplanna bir yakınlaşma söz konusu. Elli yaşlarında bir adamın, kadın arkadaşının kızına duyduğu ilginin, olanaksız bir aşkın sınırlarını zorlayan öyküsü. Adamın iç dünyasındaki celişkileri, fırtınalan, pişmanlıklan ustalıkla yansıtıyor. Kitaptaki dört öykünün kadın kişileri yabancı adlar taşıyor. Rojda dısında, Arielle Kybele, Silvia var. Öbür öykülerde ise "sevgÜİ" ya da "eş" olarak geciyor. "Değil mi Zoe?" öyküsünde ise erlcek, şevgiRsine Zoe demekten hoşlanıyor. Özcan Karabulut, öykülerini birinci tekil kişi ağzından yazıyor. Bunu, anlatımı daha sahici ve etkili kıldığı için, yazınsal türler arasında dolaşabilmesi için bir olanak sağladığını belirtiyor bir söyleşisinde: "Birinci tekil şahısla yazmanın tehlikesini de biliyorum ama yanıt buralarda bir yerde galiba: Bazen yaşadıklarmı yazıyorum, bazen yaşamadıklarımı yazıp yazdıklanmı yaşıyorum." (Cumhuriyet Kitap Eki, 17.12.1998Halil Gökhan'ın yaptığı söyleşi) Buradan yola çıkarak, "Aşkın Halleri"nde kadın kişilerin adlannın olmaması ya da yabancı adlar taşımalarının otosansüraen kaynaklandığı söylenebilir. "Ayna Yazılan" kitaptaki yedi öykü den farklı bir yerde duruyor. Aşkın değil, aşksızlığın bir halini anlatıyor. Aşktan çok içseı yolculuk, çatışma, nüzün ve yahıızlık var. Aşkın tükendiği bir evlilik irdeleniyor bu öyküde. Evlilik kurumuna içten bakan, okuru da kendisiyle hesaplaşmaya çağıran, içine çeken bir çalışma. "Ayna Yazılan" erkeğin ağzından anlatılmış, ama tersini düşünmek de mümkün; bu öyküyü kadın anlatırdı ve değişen bir şey olmazdı. "Sevgilim Kybele" ve "Ne Bir Eksik, Ne de Bir Fazlası" kumaşlarının dokusu öbür öyküler kadar 'sık' olmayan çalışmalar. Bu öykülerde nesnelliğin sınırları yer yer 'ihlal' ediliyor, öyküye, taşıyabileceğinden fazlası yükleniyor. Özcan Karabulut askı da anlatsa, hüznü ve yalnızhğı da anlatsa bütün bunlann art alanındaki politik yaşamı satır aralarına ustaca yerleştiriyor. "Gözlerin bir insan, bir bekçi, bir polis arıyordu, sen, evet, bir bekçi! Ama nerde, günlerden 3 Kasım'dı, mafya ilişkileri ve faili meçhul cinayetlerden dolayı yönetimi protestonun yıldönümüydü. Sanki bütün bekçiler, polisler Beyoğlu'nda düzenlehen izinsiz gösterideyailer." (Kont'un Köpekleri) "Karşımdaki kadın 'Cesur olmahsın,' diye ısrar ettiğinde, Hizbullah'ın domuz bağı işkencesi yapıp diri diri toprağa gömdüğü insanların anısı daha çok tazeydi ve başka trajik olaylar gibi nerkesin gözleri önünde kolayca gerçekleşebilen siyasal cinayetler de normal zamanlara rasthyordu." (Arielle Adında Biri) "2000'li yılların çehresinin çizildiği World Trade Organization'ın Seattle'daki zirvesini basan, yoksulluğa, sömürüye, çevrenin kirlenmesine, Kapitalizme karşı çıkan, küresel bir isyanın kıvılcımını atan köylülerden, işçilerden, farklı eğilimlerden eylemcileraen öğreneceğimiz bir şeyler yok muydu?" (Değil mi Zoe) Öykülerdeki bütün kadınlar, erkek anlatıcılar tarafından seviliyor, arzulanıyor, ama bunların çoğu erkek bencilliğinin aynasından yansıyor. Yazar bunu açıkça ve cesurca dile getirirken, sınır tanımayan aşk ilişkisinde erkeğin kadına bakışını da irdeliyor. O nedenledir ki 'marazi' aşklara daha çok yer veriyor kitabında. "Koridordaki seslere, masasındaki kitaplara, çalan telefonlara aldırmayıp giysiferini birer birer çıkardım. Belki bu şekilde yola gelirdi. Tavrım sertti. Kabaydım. Biriki tokat patlattım yüziine. Onu aşağılıyor, içimdeki şiddeti, sadizmi kusuyordum. Onu saatlerce sevişerek öldürmek için dayanılmaz bir arzu duyuyordum. Kendimin bu ilkel biçimine inanamıyordum. Arielle'in kıçını, memelerini sıkan, parmaklarını içine, derinlerine sokan, taa içindeki kemiğinden tutup sarsan bu adanı kimdir1 Çıkış yolu bırakılmayarak, bir bakıma hayatı tecavüze uğrayan bendim ve ona tecavüz ediyordum." (Arielle Adında Biri) "Belki de artık daha fazla gizlenmek istemediğim için. Şu anda bildiğim bir şey varsa, o da, içimdeki ask kurtları kalbimi ne kadar Kemirirse kemirsin, her üç kadına da ihtiyacım olduğu ve her üçünü de bencilce, kendimce gerektiği gibi seviyor olmam." (Ne Bir Eksik, Ne de Bir Fazlası) "Askın Halleri" Pavese'in bir anlatısıyla başlayan öyküyle biter: "Ama sonuçta aşk kirli bir şey." Yirmi yıllık öykü serüveninde, beşinci kitabı "Aşkın Halleri" ile yeni bir durak noktasında Özcan Karabulut. Kendi övküsünü yazıyor. Kendi biçemini bulduğunun farkında ama bununla yetinmiyor. Yeni arayişlarla, öykusünün başka yüzlerinin peşine düşeceğini yazdıkları söylüyor zaten. • Aşkın Halleri/ Özcan Karabulut/ Can Yayınları/ 2000/ 93 s. f, Ozcan Karabulut.bu kezde Askın hallerlnl anlatıyor kitaptaki sekiz öyküsünde. SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 5 6 6