25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yaşamımızı zenginleştiren 'Damlalar'dan biri de o... Damlalar, yaşamın içinden bir kitap. Okuyanın er geç bir şeyler koparacağı, bildiklerinin üzerine yeni bir şeyler ekleyeçeği bir kırkambar! Öğrendiklerimiz bir yana, Aydın Boysan'ın tath diline, iyimserliğine yakalanmak ve DU 80'lik delikanhnın tükenmeyen enerjisine şaşmamak elde değil! Damlalar'daki yaşam zenginliğinde hepimize yetecek denli ışık var! AHMET GUNBAS Bir yaşamı kavrama ustasıdır Aydın Boysan. Çoğunluk onu bir gülmece yazarı olarak tanır. Doğrudur; 'gülmece kimliğini' almadan hicbir söyleşiye çıkmaz. Bu konudaki dokuz yapıtı bir yana, dilinin altında bakla gizlemeyen ayaküstü konuşmalarının içeriğinde bile, insanı orta yerinden çatlatan 'nevi şahsına münhasır' bir söylemi vardır. Yaşam gerçekliği ile sözün büyüsü arasında çıplak ayaklarla gezinir Boysan. Flu görüntüler barınmaz aynasında. Gözlemleri, arayışları ve sonuçlanyla yeni dengelere sürükler bizi. Yaşamın hemen ner alanına sarkan kendinden emin bilge tavrı bilgiçliğe bürünmeden, merakımızı, kuşkumuzu gidermeden rahat duramaz. Boysan'a bu özelliğin nereden geldiğini sormadan, deneme/anı türündekı son kitabı Damlalar'ın (*) önsözünde kendini tanımlayan şu tümcelere göz atabilırsiniz: "Çocukluğumdan beri yüreğimde, köpürmesini bastıramadığım bir duygu var: Merak etmek... Bu duygunun yarattığı artçı deprem. ise: öğrenme hırsı. Öyleyse ilk iş: Öğrenmeyi öğrenmek... Anlatılır. Öğrenmek, akıntıya kürek çekmek gibidir. Bırakıldığı anda geriye sürüklenmekten kaçınılamaz." (s. 7) Ona göre öğrenme sürecinde yaşın başın önemi yoktur. Böyle bir kıvılcım çakıldıktan sonra, yazarokurkitap üçlüsü birbirinı kucaklamalıdır. Her kunuda taşı gediğine koyan, gülmece kimlığinin ötesinde, açık denizlere yelken açan bir deneme yazandır Boysan. Yapıtlarının türsel farklılaşmasında egemen olan 'mizah şoku' yeni yeni düşünceleri harekete geçirir. Zaten, gülmenin ve ağlamanın dışında değerlendirdiği 'donup kalma" hali okuru bir hesaplaşma içine iter ki, kişi çırpınmaya başladığında yazar da hedefıne ulaşmış olur. Bence 'neyı nasıl söylediği' ile vardığı sonuçlar açısmdan bir deneme yazandır Boysan ve yaşam zenginliği arttıkça cıtayi daha da yükseltmektedir. Üstelik dünyayı avuçlan içinde tutan, sokağı süpüren bir dil yetkinliği bu başarının en önemli halkasıdır. Hani, her konuya korkusuzca batıp çıkan özelliğiyle ona çağdaş bir Montaigne gözüyle bakabiliriz. Dilediği anda sepetinden şiirler, öyküler taşıran bir Aydın Boysan, 'tıngır mıngir' anlatımıyla Salâh Birsel rüzgârıyla buluşturan renklere, kokulara eriştirir bizi. Hele anıların buğulu ortamında gezindikçe o günleri yaşamış gibi oluruz. ÖrSAYFA 18 Aydtn Boysan'dan yeni bir sevinç çığlığı; "Damlalar" Aydın Boysan. Onunla blrtHrteyken ya da yazdıklannı okurken ya$adıQınızı hlssedcrslnlz. neğin, çocukluğunun Bursa'sını anlatan "Yeşil Bursa"dan kimi pasajlar aktaralım: "O, fuar eğlencesi gibi görünen, sevimli Mudanya trenine binmiştim. Acemler yokuşunda yavaşlayan trenden atlayarak üzüm kopanp, yine koşarak binen yolcular görmüştüm. Yarma şeftali hiç ellere bulaşmadan yarılırdı atna, ısırınca ağızda usare patıaması olurdu. Hülü şeftaliye gelince, bir iğne batırılsa, fıskiye gibi şeftali nektarı fışkırırdı. Bursa sabahlarının bir tahinli pidesi vardı ki, lezzeti ağızda patlayınca, uyku mahmurluğu kalmazdı. Bir avuçtan birazbüyuk olurdu. Incecikti. İçine çektiği tahin fınna gırince, üstü fınn sütlaç gibi buruşuk ve kapkara bir tahin örtüsüyle kaplanırdı." (s. 9495) Canlı bir fotoğraf gibi duran çocukluk anılarından sıkıldıysanız, Galata Köprüsü'nün 155 yıllık serüvenine taşıyabilir, asıl koprünün kentin insanları için neler ifade ettiğine getirebiliriz sizi: "Her gün on binlerce kişi, KaraköyEminönü arasında, köprüden yürürdü. ürada rastlasılırdı. Koprünün, "ölümüne yaşayan" bir alt katı vardı. Bekleme salonları, kahveler, restoranlar ve kitapçılara kadar... Kadıköy îskelesi'nin üst katındaki restoranda, eğer denizde lodos dalgalan varsa, iki kadeh içen, dört kadeh içmiş gibi kafayı bulurdu. Köprümüz, fukara dostuydu. Yersizyurtsuz takımı da, Köprüaltı sarayında gecelerdi. Hatta birbirferine adres verirlerdi. 'Bu gece, 6 numaralı dubadayız' diye," (s. 184185) Öncelikle bir mimardır o. Mesleğine ihanet etmeyen, bilimsel yenilikleri itelemeyen, çevre bilincine, tarihsel geçmişine toz kondurmayan!.. însanlarla kentleri koyun koyuna resmeden, yağmalara, talanlara karşı uyanık kalan, karşı çıkan! .. Izmir'i, Antalya'yı, Bodrum'u, daha bir sürü yerleşim alanını gezip gördüğünde, ilk elestiri oklarını kentlerin değişen mimari dokusuna fırlatır. Salt kentlerin görünen yüzüyle ilgilenmez, insanlara sunulan yeni mekânlann manevi kuruluğu ile şiirsizlik batağı arasında koşutluk kurar: "Şairlerin gözle görülen mekânlardan en çok anlattıklan doğa konusudıır. Sokaklan ve binaları da anlattıkları olur ama, atlamayakm, halkın yarattığı köşeleri betimler. Şehirlerimizi tıkabasa dolduran 1016 katlı sıra apartmanların şiir konusu olduğu görülmemiştir. Bu çarşı işi mimarinin, şiirlenecek bir yanı yoktur." (s. 75) lnsansız bir dünyaya tahammülü yoktur Boysan'ın. Yozlaşan ve yozlaştınlan değerltr karmaşasınua gelecek kaygısıyla dolaşır. Bilime, tekniğe, sanata olan inancıonu ayaktatutan enbüyüketmendir. "Öğrenmeyi öğrenmenin" gereklili ğinden söz etmişse, elbette kitabı işaret edecektir. Ortaya çıktığından beri aydınlanmanın biricik gerecidir kitap. Kutsal kitapların, okul kıtaplarının dışında çok yönlü bir okumaya açılmalıdır beynin tüm kanalları. Kültür kavramının tanımında, "Bütün öğrenilenler unutulduktan sonra geriye kalan şeydir" savsözünde birleşir. Okumak aşkıyla yanıp tutuşmayan sığ kişiliklerin görünümü içler acısıdır: "Aslında bu kişilerin ruhlannın cenazesi, çoktan kaldırılmıştır. Bu kişiler yalnız bedensel kımıldanışlarını sürdürürler; yaşadıkları sanılır. Ruhsal mevtalar oldukları anlaşılmaz." (s. 129) Ne yazık ki bu ruhsal mevtaların cenazesiyle, her şeyi bilip de susan aydın kokuşmuşluğunu aynı kefeye kor Aydın Boysan. Ona göre insan, bir değişim öznesi olduğu sürece vardır. Bugünün keşmekeşliği, yarının ağnsı, kıyım kıyım etmelidir yüreğini. Altüst edılen erdemlere karşın kendini kanıtlamak zorundadır insanoğlu. Özellikle aydın susamaz, düşündüğünü eyleme döker, her koşul altında yaşamı savunur. Nedense Türkiyeli aydınlarda bir küskünlük, bir içe dönüklük sezinler, aktif politikadan uzak durmalanna akıl erdiremez Boysan. Bu konuda hepimizin bildiği bir genellemeye parmak basar: "Ülke ve dünya sorunlarında görev almaktan kaçınanlar, belki biraz da bilmeden, karşıtı oldukları görüşlere hizmet ederler. Eğer bu umursamazlık, toplum tehlikeyesürüklenirken'tırmanma vurdumduymazlığına değin varıyorsa, bu pasif hizmet, aüşünce Karşıtlarına uşaklık etme hafifliğine kadar varabilir. (s. 189) Aynı anda kor yürekli bir şairden tanıdıkbirşürkapımıçalar. Sorun, yine kendi havasındaki 'aydın'dır: "Marifet, kadeni buğulandırıp buğulandırıp Boğaz'a karşı kaldırmak değil Vatanın selameti namına oturup Içlenip içlenip ağlamak değil" (Boğaziçi'nden, Berin Taşan) Çağıyla iç içe bir yazardır Boysan. Salt okumak, izlemek ve duymakla yetinmez. Gezer, görür, dokunur, dünya insanının türlü türlü hallerini yaşamaya çalışır. " F tipi" hücre sisteminin tartışıldığı şu sırada " Alcatraz Hapishanesi" yazısını okumanın tam zamanıdır. "Alcatraz Kuşçusu" filmine konu olan bu ada hapishanesi, yillar önce kapatdmış ve turisderin ziyaretine açılmıştır. Zamanında ünlü Al Capone'un da aralarında bulunduğu mankumlara uygulanan mekanik yaşam tarzı bir "Alcatraz sendromu"nu doğurmuştur. Tek kişilik hücrelerde vaşayan mahkumları, gerektiğinde daha icötü bir uygulama beklermiş: Karanlık hücre! Boysan, hücrelerden birini yakın çekime alır: "Burası, altı yüzü de çelik levhalarla kaplı bir hücre. Hiç esya yok. Bir köşe de, yerde hela niyetine bir delik var. Hücrenin bir yüzünde kapılar, iki kademeli. Biri kapanmadan öbürü açılmıyor. Ölmeyecelk kadar yiyecek de böyle veriliyor."(s.200) Hücrede zaman kavramının yitirilmesi gerçeğini bizzat deneyerek yaşar. Rehber kapıyı çaldığında, yanm saat içeride kaldığını sanan Boysan, aradan salt sekiz dakika geçtiğini görünce hayrete düşer. Damfalar, yaşamın içinden bir kitap. Ökuyanın er geç bir şeyler koparacağı, bildiklerinin üzerine yeni bir şeyler ekleyeceği bir lurkambar! Öğrendiklerimiz bir yana, Aydın Boysan'ın tatlı diline, iyimserliğine yakalanmak ve bu 80'lik delikanhnın tükenmeyen enerjisine şaşmamak elde değil! Damlalar'daki yaşam zenginliğinde hepimize yetecek denli ışık var! • Damlalar Aydın Boysan/ Bilgı Yaytnevil 221 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 565
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear