05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

yet sonrası edebiyatımıztn "halk'laşması biraz da okuma yazma oranı, göç, vb. nedenlerle ilgili. Ne dersiniz? • Bence, aydınımızı yanıltan temel olgu, Ostnanlı Imparatorluğu'nun uyruğunun ikili yapısından kaynaklanmaktadır. Nc yazık ki, biz bu ikiliği kolayca Hıristiyan uyruk, Müslüman uyruk diye algılamışız dış görünüşe bakarak. Oysa, asıl farklıhk, dinsel değil, toplumsal. Yani, bütün bunlar, Osmanlı tmparatorluğu'nun Rofna împaratorluğu'ndan devraldığı uyruğu ile Orta Asya'dan gelen uymğunun avnı süreçte ayrı ayrı toplumsal aşamaları yaşıyor olmajarından kaynaklanmaktadır bizce. Orneğin, Romalı uyruk, hayvancılıktan tarım aşamasına sıçramış, köleci toplum aşamasını yaşamış, feodaliteyi biliyor, sınıflaşma başlamış. SoyluJar sınıfı var, emekçiler var, burjuvalaşma oluşuyor. Orta Asyalı uyruk öyle mi ya? Ama ilginçtir, Osmanlı aydını (yöneticisi), Asya lcökenli olduğu halde, galiba üzerinde pek de düşünmeden, bu Romalı uyruğun geçmişini veya kalıtını benimsemiş kendiliğinden. Kendini nep o aynada görmek istemiş ısrarla. Sonuçta da, doğal olarak bir illüzyon. Yanılsama. Düşünsenize, Mevlânâ Celâlettin daha kaçıncı yüzyılda kendisine Rumi demiş. Bugün de ısrarla Batılıyız divoruz. Ah n'olıır, sınıflaşma da kişinin isteğine, istencine bağfı olsaymış ya... Nitekim halklaşmayı da çoğu zaman basitleşme seklinde algılamışız. Burada söyle bir savıntz var: "Topluma gerçekçilık tlkesi"ne göre edebiyat yapnıa .. " bu ilkeye göre de edebiyatın öncelikle köy ve köylü sorunlanyla ilgılenmesi". Dönemin edebiyatçılarının yine sınıfsal konunılarmdan kaynaklanan bir olgu değil mi sızce? Hayır efendim, hayır! Köy ve köylü sorunları dediğiniz, Anadolu'nun kırsal kesimindeki insanların güya sorunlarıyla ilgilenen edebiyatçılarımızın, Allah aşkına hangisi kırsal kesimden ki?... Diyelim Refik Halit, Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Reşat Enis, Kemal Tahir, Nâzım Hikmet, diyelim Samim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, hatta Orhan Kemal... Ama bu aydınlanmızın yaptıkları ise, gerçekten toplumcu gerçekçi köy edebiyatı. Yani, hepsi de Rumi. Köy'e, köylülük kavramına, köy edebiyatı gerçeğine bakıştnızı yine 'aydın'ların dtstan bakışıyla tanımlanan ama aslında köylü olamayısımızda temellendiriyorsunuz... Peki, bu yakıştırmanın kaynağtnda ne var; aydtntn/yazarın toplumu tanımaması mı, bilgi eksikliği mi? Ya da... İlginçtir, edebivatçılarımızın dilinde "gerçekçİlik" ile "Anadolu" sanki özdeştir. Nitekim Nabizade Nazım da, hiç görmediği ve büyük bir olasılıkla emirerinden dinlediği, Anadolu'nun bir köyünde geçen bir olayı anlattığı için, öyküsünün gerçekçi olduğunu hemen benimsemiştir. Karabibik'in önsözünde "Işte size bir tane de ben gerçekçi roman takdim ediyorum." demektedir bildiğiniz gibi. Yani, hem Anadolu'dan söz etmek yapıtın gerçekçiliöinin yeterli kanıtı sayılmış kimi çevrelercc uzun yıllar, hem de ilginçtir, Anadolu'dan söz edenler de gerçeKçilerimiz olmuş genellikle. Sizin de altını çizdiğiniz gibi, benim buradaki amacım gerçekçi edebiyatımızı eleştirmek, suçlamak değil kesinlikle, saft 19501970 arasındaki "Köy edebiyatı" modasını irdclcmek. Bcnce bu da, tipik bir edebiyatta trafiki kazasıdır. Otomobili ithal ettifiimiz gibi, "sosyalist realizrrT'i de itnal etmiş, çılgıncasına kullanmaya kalkışmışız. Köyde oturana köylü diyoruz. VaniUMHURİYET KİTAP SAYI 331 köv'de oturana köylü diyorsak, sorun yolc. Yani, bilgi eksikliği demek verine, yönlendirilmişlik, koşullandırılmışlık desek, galiba daha yerinde olur. Peki, köyü hep köylü olmayanlar, dışarıdan bakanlar yazdı diyorsunuz Reşat Enis'in "Toprak Kokusu'nu (1944) köy edebiyatı" akımımn ilk örneği olarak nitelendiriyorsunuz. Oysa bu süreçte bir Samim Kocagöz, Sahahattin Ali, Sadrı Ertem, Kemal Bilbaşar var ama... Ötesi köyden çıkanların da köyü yazamadığını imliyorsunuz. Reşat Enis'in "Toprak Kokusu" adlı romanını, köy edebiyatı akımının ilk örneği olarak dcğil, 1940'larda Anadolu'da vaşanan toprak kavgasının anlatıldığı ilk roman olarak değerlendirmiştim. Yoksa, haklısınız, yalnız gerçekçi değil, toplumsal gerçekçi yöntemle yazılmış Sabahattin Ali'nin, Sadri Ertem'in, Kemal Tahir'in öykü ve romanları çok daha önce yayımlanmıştır. Doğrusu, sorunuz üzerine meraklandım da baktım; gerçekten dc Samim Kocagöz'ün 1938'de "Ikinci Dünya" adında bir romanı ile 1941'de "Telli Kavak" adlı bir öykü kitabı, Kemal Bilbaşar'ın da 1939'da "Anadolu'dan Bahçe" adında iki öykü kitabı çıkmış. Bilmiyordum. Ancak, elimdeki kaynaklarda fazla bir bilgi de bulamadım bu kitaplarla ilgili. Behçet Necatigil ise, "Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü"ndeki "Cevizli Bahçe" ile ilgili va zısının sonunda "Anadolu'dan Hikâyeler'de olduğu gibi, bu hikâyelerin coğunun sonunda da, kabahatli olanfar cezalandırılır." demektedir Bilbaşar'ın bu iki kitabı hakkında. 1950'lenn dönüsümü yine aydının konumuyla ilgılıdır. Bunu salt "köy enstıtülü" yazanann çıkısına bağlamamak y gerektığı kanısındayım. Ne dersınız Elbette 1950'lerde yaşadığımız o büyük toplumsal değişimi, alt üst oluşumuzu, salt bir kusağın veya bir kurumun konumuyla değerlendirebilmek olanaksızdır. Ama, Köy Enstitüsü olayını da aslında bu açıdan ele alıp yeniden değerlendirmekte de yarar vardır galiba. Aydınımızın kimliği ile birlikte yeniden tartışmakta yani... Bu dönemde ürün verenlerın "toplumcu gerçekçi" çizgidc bir asama getirdikleri savına katılmazsınız. Neden? • Allah aşkına, Türkçe'de bugüne dek kuramsal olarak tek bir özgün kitap bile yazılmamış bu konuda. Üste 49.uluslararası PEN Kongresl nde (soldan, sagaı Nedlm Oürsel, Demırtaş Ceyhun ve Dursun lik, sözünü ettiğiniz ürünleri verenlerin Akçam birarada. Hamburg, 1986. Hikâyeler" ve 1941'de de "Cevizli belki de tamamı, tıpkı Moliere'in Kibarlık Budalası'ndaki M.Jourdain gibi, "toplumcu gerçekçi bir yapıt verdiklerini" bile yıllar sonra cleştirmenlerden öğrenmişlerdir bildiğim kadarıyla. Ayrıca şunu da unutmayalım ki, 1934'te Stalin'in buyruğu ile yasalaştırılmış bu kuram tam yarım yüzyıl iktidarda kaldığı halde, Sovyet yazarları acaba ne gibi aşamaları başarmışlardır ki? Bu yansıtüantarın (köy/köylü gerçeğı) "Anadolu eerçeğini tam yansıttığı yargısına" katılmıyorsunuz. Bu eksiklik bıraz da yazarın aonanımı/yazmayazarlık bilınci ile ılıskili•deiil mi? Yukarda da değindığimiz gibi, kuşkusuz öyle biraz da. Yani bir donanım sorunu sonuçta. Yine buradaki savlarımza dönelim, dilerseniz. "... atalanmız bu süreçte köylü bile olamamıslar mıdtr acaba Anadolu'da?" Yani, henüz göçebelikten köylülüğe geçilemediğini öne sürüyorsunuz Bu bağlamda yansıtılanların da köyün/köylünün değtl, olsa olsa, göçebe toplumun gerçekleri olduğunu (bunun da yeterince yansttılabildiğını söylemek güç.) imlıyorsunuz. Bu süreçte yazarlanmızın Anadolu ya (dıstan) bakısını ardında yatan eksiklik nedir sizce? Dona nımt mı, tamklıg'ı mı? Atalarımızın ycdi sckiz yüzyıl gibi oldukça uzun bir süredir Anadolu'da oturmalarına karşın, hâlâ niçin köylüleşememiş olduklarını, "Ah Şu Biz Göçebeler"de, kitabın biraz zor okunur hale geleceğini de bile bile, ayrıntılı bir biçimde açıklamava çalışmıştım. Ama ne yazık ki, edebiyatçılarımız "Ah Şu Biz Karabıvıklı Türkler" ve "Ah Su Biz Göçebeler" adlı kitaplarımı, edebiyat dışı çahşmalar olarak algıladılar daha açıp okumadan. Örneğin, Yaşar Kemal, onları şöyle bir karıştırmış ve "Bırak bunları, roman hikâye yaz!" diye terslemişti beni. Oysa ben, romanını öyküsünü yazdığım insanı tanımaya çalışıyordum. 12 Eylül'de çok şaşırtmışlardı çünkü beni. Anadolu'ya bu dıştan ve yakıştırma bakışımızın ardında yatan eksikliğin ne olduğunu ah bir bilsem.... Benim derdim de o ya... Onu arıyorum. Onunla ilgili sorular üretmeye çalışıyorum. "Yahan'ı Yeniden Ökumak"ta önceki savınızı pekistiren bir savınız var. Burada roman kahramant Ahmct C.emal ve Mustafa Kemal'den söz ederken; "Anadolu gerçeği ile emirkomuta zınciri dışında ilk kez burun buruna gelince, Üstte. Demlrtas Ceyhun. Ya$ar Kemal'le birlikte. Yanda İse 89'TYS Cecesl'nde Azlz Neslnie. SAYFA S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear