05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 0 H A Z I R A N 1 8 8 8 • C. A. Kansu'nun "Söylev'i OkurkerT'ini GünerDemiraydeğerlendirdi ... .X sayfada • Nuran Özyer'den, Dürennmatt'ın "KonularınrTı 10 sayfada • Rıfat Şahiner'den Baudrillard'ın "Kötülüğün Şeffaflığı" 11. sayfada • Ferhat özgür'den, E. H. Gombrich: Resimde Anlam Sorunu" 12. sayfada Cumhuriyet h S I Z E K Tıırk Edeblyatındakj Anadolu ve KITAP m> Demirtaş Ceyhun tmmm Öykücü, romancı ve araştırmacı Demirtaş Ceyhun 1934 yılında Adana'da doğdu. İlk yazıları, öyküleri Mavi, Pazar Postası, Yelken, Yeni Ufuklar dergilerinde yayımlandı. '6O'lı yıllarda Ataç , Türk Dili, Ant, Milliyet, Yeni Ufuklar dergi ve gazetelerindeki yazılarıyla kuşağının hareketli kalemlerinden biri olarak tanındı. 197980 arasında Edebiyat Cephesi dergisini çıkardı. Edebiyat yaşamına öykü ile başlayan Demirtaş Ceyhun ilk rpmanı "Asya" ile TRT Başarı Ödülü'nü, "Çamasan"la Sait Faik Öykü Ödülü'nü, "Apartman" ile de TDK Ödülü'nü aldı. Şimdiye kadar on inceleme, altı öykü ve iki roman yayımlayan Demirtaş Ceyhun ile kitapları üzerine konuştuk. FERİDUN ANDAÇ | I debiyatımızm güncel birtakım sorunlarının r~i yanı sıra, toplumsal yapımızdaki olusumlar * J da, bir yazınkültür adamı olarak, sizin ilgınızi çekıyor. Yazılanmza, araşttrmalarmtza konu oluyor. Yağma Edilen Türkiye (1968), Yeni Bir Dev (1977), 20. Yüzyıl ve Edebiyat (1979), Ah Şu Bız Karabıyıklı Türkler (1992) gibi çalışmalarınızın oldulunu biliyoruz Özellıkle Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler'de gelıstirdMniz/öne süraüğünüz savlar tartısmalar da getirai Şimdi de "Türk Edehiyatındaki Anadolu" da buna benzer savlannn var. Önce sunu sormak istiyorum: Sm böyle çalışmaya yönelten ne oldu? Bu sorunuzla ilgili bir anımı anlatmak isterim önce. 19.73 yılında, Çamasan adlı öykü kitabımla Sait Faik Odülü'nü kazandığım zaman da, Milliyet Sanat Dergisi için yapılan bir konuşmada aynı şeyi sormuşlardı. "Bence, azgelişmiş iilke edebiyatçılarının vazgeçilmez görevlerinden oirisi de kendi toplumlarıyla İlgili araştırma yapma zorunluluklarıdır.Her alanda olduğu gibi, edebıyatçı için de azgelişmiş ülkelerde bilgi yetersizliği vardır. Toplumumuzun sosyal yapısı üzerine yapılmış, şöyle esaslı bir inceleme yok. Toplumumuzu, iktisatçımız olsun, edebiyatçımız olsun, politikacımız olsun el yordamıyla tanımaya çalışıyor." diye yanıtlamıştım. Vay sen misin? Rahmetli Cavit Orhan Tütengil hoca, 30 Mayıs 1973 günlü Cumhuriyet gazetesinde çıkan "Sezar'tn Hakkını Sezar'a" adlı yazısında ağzımın payını vermiş, veryansın etmişti bana. "Türkiye'de ne denli edebiyatçı varsa, o ölçüde de sosyolog var." demişti. Küsmüş, bir daha da konuşmamıştı benimle. Sanırım gözünüzden kaçmış; benim, toplumsal kimliğimizle ilgili, 1967 yılında çıkmış "Haç'lı Emperyalizm" adlı bir araştırma kitabım daha vardır. Inanır mısınız, şu son yıllarda TV'lerdeki din konulu tartışmalarda aydınlarımızın, sakallıların, çarşaflıların, örneğin Emine Şenlikoğlu'nun karşısında apışıp kaldıklarını gördükçe öylesine hayıflanıyorum ki "Haç'lı Emperyalizm" adlı bu kitabımdaki çalışmamı sürdürmedığim için... Çünkü, Türkler'in Anadolu'daki din kavgalarını, devletdin ilişkilerini konu ediniyordu o kitap. Toplumunu iyi tanıyamayan bir kişinin, değil o insanlarla ilgili gerçek öykü, roman filan üretebilmesi, kendisini doğru dürüst anlatabilmesi bilc bence olanaksızdır. Biz kimiz, eerçekten? tşte, gerçekçi bir edebiyatçı olarak, derdim bu. Aydınımızın, Anadolu'ya bakısım "emır komuta zıncirı ıçınde" tammakla yansıtılantar olarak nitelendıriyorsunuz Bir anlamda tanıklık etmeden yazılanlar. "Karabıbtk", "Küçük Paşa" bu bakısın ürünlen. Bun aa, cucpıyatımızın o gunKU oıu^umunun da payı olnıa lı, ne dersiniz? Biliyorsunuz, "aydın" kavramı da dilimize Tanzimat'tan sonra girmiştir. Osmanlı Imparatorluğu'ndaki, ta 18. vüzyılın sonlanna kadar tek eğitim kurumu olan medreselerden yetişenlere de "ulema" denilmektedir. Sait din eğitimi veren bu medreselere seçenek olarak 18. yy sonlarından itibaren kurulmuş, din dısı eğitim veren askeri okullardan yetişenlere de, "ulema"dan farklı olduklarını belirtmek için "miinevver" denilmiştir. Bu okulların da neredeyse hepsi, hem Istanbul'da kurulmuş hem de askeri amaçlı oldukları için edebiyatçılarımız da çaresiz askeri okullarda yetişmişlerdir ve Istanbulludurlar genellikle. Gene, bildiğiniz gibi, ilk öykü ve romanımızı da bu münevverlerimiz yazmışlardır zaten. Kuşkusuz, burada sözünü ettiğim edebiyat, örneğin Mehmet Raufun "Eylül"ü, ya da Halit Ziya'nın "Aşkı Memnu" veya "Mai ve Siyah"ı değildir. Ancak, unutmayalım ki Halit Ziya da Fatih Askeri RüşDevamı 4. sayfada. *~ \ IUMHURİYET KİTAP SAYI 331
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear