24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Gürsel Aytaç, Friedrich Dürrenmatt'ın"StoffeIIIl" adlı yapıtını "Konularım IIII" başlığı ile dilimize çevirdi. Kitap, îsviçreli ünlü yazar Friedrich Dürrenmatt'ın düşündüğü, tasarladığı ama üzerlerinde çalışarak yapıtlarına yansıtmadığı "konular"ın kurmacanın oluşum sürecinin, yazma eyleminin kısacası yazarlık serüveninin öyküsü. Dr. M. OSMAN TOKLU îsviçreli ünlü yazarın, yazarlık serüveni Dürrenmatt ve Konuları dışlanmış, terkedilmiş, fosil muamelesi mi görmüştü?" (51) denilerek ülkesi lsviçre'de eleştirilmekte. Dürrenmatt, birinci bölümün sonunda yeralan "Tibet'te Kış Savaşı" adlı öyküye "kendi içinde bulunduğum dünyayı bir labirent olarak tasavvur etmekle ona karşı mesafe kazanmaya çalışıyorum" (55) diyerek "labirentin dramaturjisi" (55) olarak nitelendirdiği Minotaurus mitini anlatmakla başlıyor. Daha sonra da "bununla birlikte ben, savaş patlak verdiğinde bir labirent tasavuur etmekle, kendimi bilmeden Minotaurus'la labirentte yaşayan biriyle özleştirdim, doğumumu protesto ettim; çünkü içine doğduğum dünya, bcnim labirentimdi, anlamadığım suçsuzu suçlu ilan eden ve suçsuzun hakkı belli olmayan mitik bilmecemsi bir dünyanın ifadesi" (63) sözleriyle ise, bu öyküyle kendisi diğer bir deyişle de konuları arasında bir koşutluk kurmakta. Kitap okundukça, "Tibet'te Kış Savaşı" öyküsüne kadar anlatılan izlenimlerin hiç de gelişi güzel seçilmediği, Dürrenmatt'ın DU izlenimlerinin birçoğunu öykünün konusunun dokusuna yerleştirerek, okuyucuya bir tür "yazarlık" dersi vermekte olduğu görülmekte. "Konularım"daki öykülerden en uzunu olan "Tibet'te Kış Savaşı"nda ben anlatıcı, dünyanın çeşitli ırklarından paralı askerlerden oluşan bir orduyla Tibet'te bilinmeyen bir "düşmanla akılalmaz bir labirentte" (67) savaşmakta. Böylelikle yapıtın birçok yerinde de sözü edilen Minotaurus un içerisinde yaşamaya mahkum edildiği labirent, öykünün örgüsüne Tibet'in sarp dağlarında acımasız bir kış savaşının sürdüğü bir mekân, paralı askerler de labirentten kurtulmaları olanaksız birer Minotaurus olarak aktarılmakta. Diğer bir deyişle, Minotaurus, toplumdan soyutlanan birey; labirent ise, dünya için birer simgc olma niteliği kazanmış. Âlışılmışın aksine yatay yapıda olmayan, vcrin altına bir burgu gibi dikey olarak da inen bu labirent, içerisinde genelevlerin bulunduğu, her türlü vahşetin yaşandığı, yalnızca şiddetin hâkim olduğu, ama tüm ilkelliğine karşın içerisinde bir asansör sisteminin bulunması gibi karşıtlıkları da içeren kafkaesk bir dünya. Bu labirent, Dürrenmatt gibi dünyadaki tüm sorunlara duyarh bir yazarın günümüz dünyasını nasıl algıladığının Dİr izdüşümü olsa gerek. Labirentteki savaşa katıldıktan kısa bir süre sonra daha önceden de tanıdığı komutanı bir genelevde "orospusunda inlerken hançerini" (77) saplayarak öldüren benanlatıcı, komutanının ölürken sorduğu "Hânschen, üniversitede okudun mu?" (77) sorusunu felsefe okuduğunu Platon üzerine doktora yaptığını, ama savunmasından önce Üçüncü Dünya Savaşı çıktığını belirterek yanıtlar. Bu yanıtta Dürrenmatt'ın özyaşam öyküsünden de bazı izlerin öyküye yansıdığı duyumsanmakta. Öykünün diğer ilginç bir yanını da, labirenti oluşturan "nemli ve soğuk" mağaraların duvarlarına yazılan ve "yazıt" olarak nitelendirilen yazılar oluşturuyor. Genellikle uzay, evrenin ve maddenin varoluşu, kara delikler gibi kozmik konuların anlatıldığı "yazıtları" yazan kişilerin sayısı kesin olarak belli olmamakla birlikte, çoğunun benanlatıcı tarafından yazıldığı kesin. Yazıtların birine kazınan "insan insan için bir kurttur" (89) sözü, savaşın vahşetinin ve şiddetin anlatıldığı bu öykünün özünü, aynı zamanda da Dürrenmatt'ın dünyanın geleceği konusundaki endişelerini çok güzel yansıtıyor. Benanlatıcının ölümünden sonra ise, olaylar ve benanlatıcının yazıtlara yazdığı son yazılar yayıncı tarafından öykünün sonunda aktarılmakta. Benanlatıcının Üçüncü Dünya Savaşı'ndan sonra memleketine dönmesi, öykünün diğer bir bölümünü oluşturuyor. Yazarın yaşadığı lkinci Dünya Savaşı'ndan izler taşıyan bu bölümde, memleketine dönen ve kendini hâlâ üstlerine ve hükümete karşı sorumlu hisseden bir asker, nerdeyse tümüyle yıkılmış kentin altında bulunan dev bir atom sığınağına çekilmiş ve oradan radyo aracılığı ile nalkı idare eden bir hükümetle karşılaşır, bir asker kaçağı olduğu için düşman olarak gördüğü hükümet yetkilisi Eddinger'i öldürdükten sonra, artık düşmanı olmadığını anlayarak "anlatılması imkânsız bir yorgunluk ve ümitsizlik" (117) duyar ve Tibet'e Kış Savaşı'na gcri döner. Kitabın "Ay Tutulması" başlığını taşıyan ikinci bölümünün girişinde Dürrenmatt, anne ve babasının çocuklarından başlayarak ölümlerine kadar olan şamını kendilerini ctkileyen ve kişilerinin oluşumuna katkıda bulunan çeşitli olaylarla birlikte anlatırken, aynı zamanda 18. Yüzyıl sonlarından 1965'lere kadar olan zaman dilimindeki önemli politik olayları, çağın biçimlenmesinde etkili olan çeşitli ideolojileri irdeleyerek çağın bir panoramasını da yansıtmakta. Bu çerçevede. anne ve babası ile olan ilişkilerini ve çatışmalarını, bunların kişiliğini etkileyen olumlu ya da olumsuz yönlerini anlatan yazar, özellikle bir rahip ailesi içinde geçirdiği cocukluk ve ilk gençlik yıllarını "sonradan da yakamı bırakmayan bir Hıristiyan dünvasında yetiştim" (142) sözleriyle nitelendirerek gençliğinin dünyasını "bu dünya benim için kafaca üstesinden gelinecek gibi değildi, Minotaurus için labirent neyse o" biçiminde değerlendiriyor. kolay değildir. Çoğu zaman bunlar, bılinçaltında bir buluşla bağlanan hatıralardır. (...) yaŞantıhayalgücü ve konu arasındaki ilişkiyi, hayalgücünün bir dramaturjisini keşfetmek için ararken, otobiyografik şeyler kendiliğinden su yüzüne çıkıyor, (...) ama otobiyografik olan şey bununla birlikte ikinci planda kalıyorsa, sırf ufak tefek şeyler, o zaman bırakılabilir." (166) Bölüme adını veren öykü "Ay Tutulması" ise, yazarın 1956 da yayımlanan "Yaşlı Bayanın Ziyareti" adlı tiyatro oyununun konusunun bazı değişkliklerle yeniden işlenmiş biçimi. "Yaşlı Bayanın Ziyareti"ndeki yaşlı Bayan Claire Zachanassian'ın yerini gene lsviçre dışında zengin olmuş Bay Walt(er) Lotcher almış, bu açıdan öykünün adı "Yaşlı Bayın Ziyareti" de olabilirdi. Hiç kuşkusuz ki, bu öyküyü "Yaşlı Bayanın Ziyareti" ile karşılaştırmak Dürrenmatt'ı tanıyan okuyucu için çok ilginç olacak. Kitabın "Asi" başlıklı son bölümünde de, diğer bölümlerde olduğu gibi, Dürrenmatt'ın yaşamöyküsünuen tazı kesitler veriliyor. Yazarın üniversite yıllarından, sevdiği yazarlardan, ressamlarla olan dostluklarından, resim konusuna yaklaşımından, Brecht'e ilişkin görüşlerinden söz edildikten sonra, masalsı özelliklcr taşıyan ve bcnanlatıcının oanlatıcıya üönüştüğü bir öyküyle kitap bitiyor. Kafkaesk unsurlar taşıyan ve çeşitli biçimlerde yorumlanabilecek bu öykü kısaca şöyle özetlenebilir: Varlıklı bir ailenin babasını hiç görmemiş tek çocuğu olan "A", annesi ve sağırdilsiz bir hizmetçiyle büyük bir evde oturmaktadır. "Â"ya karşı ilgisiz olan annesi her gece "munteşem elbiseler" giyerek evden çıkmakta ve sabaha karşı eve dönmektedir. A, bir gün annesini izler ve onun içerisinden konser sesleri gelmekte olan bir. şatoya gittiğini görür, ancak iri kıyım bir uşak ve kocaman kara bir köpek onun şatova girmesini cngellçr. Daha sonra babasının kütüphanesinde bulduğu bir kitaptan kimsenin ne olduğunu bilmediği yalnızca fiillerden oluşan ve onun için "bilinmeyen kayıp bir nabanın dili" (238) olan bir dil öğrenir. Annesi ve hizmetçi aniden ortahktan yok olunca evi satarak seyahate çıkar ve nihayet öğrendiği dilin konuşulduğu bir ülkeye gelir. Bu ülke zalim bir hükümdar tarafından yönetilmektedir. Bir de dini lider olan bir "teolog" vardır. Kimilerine göre ise, prtalıkta hiç görünmeyen hükümdar aslında o teologtur. A'nın bir âsi bir kurtarıcı olduğuna inanılır, ama A, tutuklanarak konulduğu duvarları ayna kaplı bir odada unutulur ve açlıktan ölür ve ülkenin halkı "hep aynı saf umutla" yeni bir kurtarıcıyı bekler. Dürrenmatt'ın yaşamı boyunca edindiği "izlenimlerin edebî kişiliğini belirleyen konulara dönüşümünün, kurmacanın oluşum sürecinin, yazma eyleminin öyküsünün yazarın bir tür çağ eleştirisi ile birlikte anlatıldığı "Konuların" Gürsel Aytac gibi bir edebiyat bilimcisi tarafından dilimize kazandırılması Türk okuru için ayrıca büyük bir kazanç. • Konularım / Friedrich Dürrenmatt / Çev. Gürsel Aytaç / Cüncloğan Yayınları /24Hs. CUMHURİYET KİTAP SAYI 331 G ürsel Aytaç, Friedrich Dürrenmatt'ın (19211990) "Stoffe IIII" adlı yapıtını "Konularım III1" başlığı ile dilimize çevirdi. Gündoğan Yayınları arasında yayımlanan bu kitap, îsviçreli ünlü yazar Friedrich Dürrenmatt'ın düşündüğü, tasarladığı ama üzerlerinde çalışarak yapıtlarına yansıtmadığı "konular"ın kurmacanın oluşum sürecinin, yazma eyleminin kısacası yazarlık serüveninin öyküsü. "Tibet'te Kış Savaşı" (89132), "Ay Tutulması" (133212) ve Asi (213248) başlıklarını taşıyan birer öyküyle biten üç bölümden oluşan "Konular", "yazarlık öyküm, konularımın öyküsüdür." diyen Dürrenmatt'ın bir özyaşam öyküsü yerine yazdığı bir tür deneme. "Konuları değişime uğramış izlenimler" olarak gören Dürrenmatt, kitabın en uzun bölümünü oluşturan "Tibet'te Kış Savaşı" başlıklı bölümde de "önce izlenimler var: Köy, BernLuzern ve BurgdorfThun caddelerinin kesiştiği yerue, bir yaylada, büyük Ballenbunl tepesinin eteklerinde ve bir zamanlar SchloI5will mahkemesinin canileri ve isyankârlan taşıdığı Galgenhubel'in oldukça yakınında" (13) sözleriyle başlayarak doğduğu, çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği köyü, köydeki yaşamı, olayları, çevresindeki insanları, okul yıllarını ve daha sonra ondört yaşındayken taşındıkları kenti oldukça gcniş bir biçimde anlatıyor. Ancak bu çerçevede nc köyün ne dc kentin adı veriliyor, böylelikle anlattıklarıyla arasına bir mesafe koyan yazar, anlattıklarının ne kövünün bir tarihçcsi ne de özyaşam öyküsünden bölümler olmadığını; işlenin tamamlandıkları takdirde konuya dönüşcbilecek izlenimler olduklarını belirtmek istiyor. Bu izlenimler arasına serpiştirilen bazı fantastik ögeler bazen groteske varan bir özcllik gösterseler de bu mesafeli tutumu güçlendiriyor: "... ama özellikle bu yönden burası Müslüman misyonerleriyle ünlendi: Bunlar köyün yukarısında feodal bir lsviçre binasında üslenmişti: Bir dünya haritası yayınladılar, haritada tek bir köy işaretliydi, bizim köy..." (15). Bu bölümde ayrıca, yazarın mitolojiye, "komşu kozmik çcvre" olarak nitelendirdiği uzay ve yıldızlara, resim sanatına ve resim yapmaya olan ilgisinin nasıl oluştuğu anlatılıyor. Bunu izleyerek lkinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş dönemindeki Isviçre'nin ve dünyanın durumundan çeşitli politik ve ekonomik gelişmelerden söz edildikten sonra, yazarın 1942 yazında yedck subay okuluna gidişi, geri hizmete alınışı anlatıhrken "...onun (lsviçre) bir hapisanc mi, kuşatılmış bir kale mi yoksa Hitler'in bir imalatnanesi mi olduğuna karar vermek kolay değildi; acaba cesur olduğu için mi, korkak olduğu için mi ya da hem cesur hem de korkak olduğu için mi korunmuştu, veya dünya tarihi tarafından düpedüz unutulmuş, Tibet'te Kış Savaşı Yazma eyleminin öyküsü S Komşu kozmik çevre Ay Tutulması Yazarın kitabının başında otobiyografi yazmaktan hoşlanmadığını, buna karşı olduğunu belirtmesine karşın, "Ay Tutulması" bölümünde otobiyografık unsurların sıkça ortaya çıktığı görülmekte; Dürrenmatt, otobıyografikurmaca ilişkisini şöyle açıklıyor: "Konuların oluşumunu denetlemek Friedrich Dürrenmatt. SAYFA 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear