05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

sanata yönlendirmek, sence nasıl olabilir? "Şimdi ilk yazılar vc otuz yıl falan dcyincc, insan ürperiyor. Bana hcpsi daha dün gibi geliyor. Sanki birazdan yine sevgili hransızca hocam, bana bir edebiyat ömrü hazırlamış Vedat Günyol'un Ycni Ufuklar dcrgisinc gıdeceğım vc yazılarım ne zaman Yeni Uruklar'da yayınlanacak diye licyecan duyacağım... Bunları belki de şunun için söylüyorum: Daha o zaman bilc Türkiye'de, bir azınlık çevresinde bile olsa, kültür, sanat cıddiye alınıyordu. Edebiyat dergileri edebiyat verimi yayınlardı. Şimdi o dergilerden lıatıraları kaldı. Bugün dc bir iki dergi aynı çabayı sürdürüyor ama, rengârenk, cicili bicili, gclgclelim içeriksiz dergiler edebiyatın, kiiltürün altından girip üstündcn çıkıyor. Kül tür para gctirir ıııi? Işte, kültürün bir kültürsüzliik aracına dönüştürülmesiyle getirebiliyor. Yurdıımuz bugün büyük bir kültürsüzlük uçuıumunun eşiğinde durmaktadır. Nc Doğu, nc Batı kültürleri, ne şu, nc bu... Hcpsi sona ermiştir. Bugün dedikodu bir kültür tcmeli oluşturmaktadır, o kültüre istediginiz aıiı, sıratı takabilirsiniz. Koşullar buyken kitleyi sanata nasıl yönlendireccksiniz; bcıı nasıl bilcbilirimr1! Sanat vc kültür konusundaki bu olumsuz koşullara bir de ckonomik hayatın zorluklarını eklerseniz, karşınıza, çık Inanılmaz bir dil ustası, bir şair, bir scs, maz sokak dcnıcyeyim ama, bir labirent rüzgâr, hrtına, uğııltu adamı... tşte kimse çıkıyor." çıkıp o eleştirmenimize, bir düzey içindc Peki ama andıgın Doğu, Batı kültürlekalarak, itiraz ctmcmiş. Kimse Halikarnas ri en azından birikimsel açıdan yerli yeBalıkçısı'nın dıli üzerinde düşünmck istcrindc dururken, loplunHimuzdan nasıl çı nıcmiş. Bir başka örnek, oldukça göz yakıp gidiyorlar? şurtıcıdır. Oğuz Atay'ın son hikâyesinin "Çıkıp gitti dcmck sanırım daha doğru. admda 'rüya ve İıikâycci' sözcükleri gc Pek çok yanlış tutıım, Türkiye'yi bugünçcr. Bu hikâycyi yayınlayan dcrgi dildc kü uçurunı noktasına getirdi. Kültürün arınmamn savunucusu, bir kurum dcrgibaş aktörü dil, anadilimiz artık bizden si. Sözcükleri hcmcn dcğıştıriyor vc büyük bir kırgınlıkla uzaklaşıyor. Bııgü'diiş'le 'öykiicü' hikâyenin adına oturtıınün gcnç insanı ya da çok kalabalık bir Iuveriyor. Üstelik üğuz Atay o sıra öliim kitle Tiirkçcyi bilmiyor. Gazetcde okucül hasta. Galiba tam o günlerde de ölü dum; bir araştırma sonucuna göre, giin boyu konuştuğumuz, iletişim kurduğu"Gelecek zamanmuz dil üç vcya dort yüz kelimeden olu şuyormuş. Daha dildc başlayan bu yok lanmıza yönelik ne sullaşma, dilin açılımları sayılabilccek saı'yimserlığim var, ne nat dallarını da sarsmış, adeta çökertmiş tir. Dil olmadan, süzcükJcr olmadan, söz karamsarlığım. cüklcriniz, söylcdikleriniz karşı tarafa Çogu kez bir ıssızlık ulaşmadan bir sanar eserini, çok uçta örduyuyorum. Çok acı nek vereyim, bir soyut resmi, ya da karmaşık bir müzik eserini nasıl yorumlayıp, ama, bir derin irdclcyip scvdircbilcccksiniz.. mümkün ıssızlık. Yazarlığa değil..." başladtğım ydlarda Günün moda sorusunu soracağım: çok ba{ka düşlerim, Bunda televizyonıın da etkisi oldu mıı? ülkülerim vardı. Dilin yoksullaşmasında? "Tclevizyonun bugünkii durumu, bcn Bunları tek tek • ce, uzun yıllara dayalı kültürsüzlük kültü yitirdim. rü politikalarının çok doğal bir sonucu. Yazdıklarımın en Çok üzülerck belirteyinı lci, televizyonu çok okundugu bugün bir 'kıyamet' aracı olarak görüvo rum. Ama kıyamctc adım adım yaklaijildı döncmlerde bilc gının belirtileri, habercilcri çoktan bcri görülüyordu. Şimdi tııhaf, irkiltici bir iki büyük bir mutluluk örnck vcrmck isteıim. Çok değerli, rah duymadvn, sevinç mctlc andıgım bir clcstirmenimiz, bir ya hiç duyamadım. zarımız, Halikarnas Balıkçısı'nı clcştirirBen, hep bir şeylerin kcn, kötü, savruk bir dıli vardı gibisindcn bir cümle kullanmış. Eleştirmenimizın eksik kaldığını hisdilden anladığı, duru, arınmış bir dil. I la setlitn; kendi likarnas Balıkçısı cski vc yeni sözcükleri yazdıklanm da da, iç ıçc, karmakarışık kullanıyor. Cümlclcri gerçekten savruk. Bununla birliktc I lali yazdıklarımın karnas Balıkçısı, edebiyatımr/da başlı ba okunuşunda da... " şına bir Akdeniz dogası dili yaratabilmiş. CUMHURİYET KİTAP SAYI 284 yor. Sonra ne oluyor? Sonrası var... Kurum, dildc özleşme, arınma derkcn askeri bir darbcnin hışmına ugruyor, scsi solugu kesilivcriyor. Yani neresinden baksan içler acısı. Oguz Atay çariında bir yazarımızııı dili iizerinde baskı kurmak akıl alacak iş midir? Ya da, bir komutan dilc ömür mü vermi^ ki, dilin nasıl denetlenecegine karar veriyor... Bunların sonucu, tclevizyon haber bültcnlerindc gcçcn aylarda iki 'tcllâl' Clağaloğlu Hamamı'ndaki yangın da yaralandılar. Tcllâlların 'tellâk' olduğu sonradan anlaşıldı..." 'Bir daha yaşanmayacak zamanlar' çogu cserinde odak noktası. Bunu, gelecek zamanlanmıza yönelik belli bir karamsar lık, diyc yorumlayabilir miyiz? "Gelecek zamanlanmıza yönelik nc iyimscrliğim var, nc karamsarlığım. Çoğu kez bir ıssızlık duyuyorum. ÇOK acı ama, bir dcrin ıssızlık. Yazarlığa ba^Iadlğım yıl larda çok basjka düşlcrim, ülkülerim vardı. Bunları tek tek yitirdim. Yazdıklarımın en çok okunduğu dönemlerde bile büyük bir mutluluk duymadım, sevinç hiç duyaınadım. Bcn, lıcp bir ^cylerin eksik knldıgını hısscttim; kcndi yazdıklanm da da, yazdıklarımın okunuşunda da... Sevinç duyaınadım, çiinkü toplumun kederlcri vc sancıları gitgidc yoğunlaşıyordu. Siyasetin hiçbir kampına inanmadım, hiçbirindc ycr almadım, hiçbirinc scmpati duymadım. () zaman büsbütün yal nız kalıyorsunuz. Meselâ ben nelerle ilgilcııdım, ilgilcniyorum: Bakın, Halidc Edıb I lanım dcdim dcmin; Cumhuriyct'in ilânından sonra Halidc Edib eşi Adnan Adıvar'la çıkıp gidiyor. Açık bir kırgınlık söz konusu. Yurtdışında anıları nı yazıyor, tngilizce yazıyor. 1926'da Londra'da yayınlanmış bu cscr, yaklaşık otuz yıl sonra Türkçcdc Türk'ün Ateşle İmtihanı adıyla yayınlanmıştır. Halidc Edib, orada otuz yıl öncesinin bazı öfke lerinden uzak durur. Kırgınlıöı yinc sürmektedir, o başka. Ama yaklaşık olarak şövle der Mustafa Kemal Paşa için: İstik lâl Harbi'nin senıbolü Mustala Kcınal Paşa'ydı. Işte bu yüzdendir ki, onun devrindc cziyct çckmişlcrin bilc, kalbintlc ona bir rikkat vardır...' tşte bu düzey, bu tutum, Türkiyc'nin gelecegi için hâlâ bir umut, bir bilinç işarcti, bir akıl simgcsi dir. Burada hem insani vc toplumsalsiyasal dramları, trajedileri yakalama fırsatı buluruz; hem de sağduyuyu, terbiyeyı vc mcsclelcri hakikaten çok ciddiye alışı... Oysa Türkiyc şimdi 'laocu seks'ten, mu halcfet liderinin 'iktidarlıiktidarsız' oluşundan konuşuyor. Bu aymazlıklar, bu türden bayağılıklar, Türkiye'nın kitle ılc tişim araçfannda yeni yeni pehlivan telri kaları, dizilcri olup çıkıyor. Bizim gibilcrc gelince, bize de ıstırap çekmck kalıyor." Bu yüzden mi, romanlarında, incelcme yazılarında geçmiş zaınana ılöniiyor sıırı? Sözgelimi bir Abdülhak Şinasi'yi sen hem incclcmc yazılarında gündemc getirdin, hem dc Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın'da bir roman kişisinc dönüştürdün... "tnceleme yazılarında gcçnıiş zamana, geçmişin yazarlarına dönmcmin çok açık yanıtını bulabilıyorum: Bir dcra bizim çok değerli bir edebiyat birikimimiz var. Okunmuş olsa da, olınasa da. Roman Türk kültürünc gcç girebiliyor ama, usta işi örnckJcr dc hemcn gözc çarpıyor. 1900 tarihli Aşkı Memnu roman sanatı açısın dan incelendiginde bir başyapıt oldııgu hemen anlaşılır. Halid Ziya, roman saııa tının bütiin inceliklerini, hünerlcrini o çok sade, alçakgönüllü tutumuyla, hiçbirini bak ben ncler yapıyorum diye vıırgıı lamayarak, buna bugünkü arkaclaşlarıınız gibi asla tenezzül ctmcyerek eserine yctli rebilmiştir. Hemcn yanı başında Mehmed Rauf un eşsiz Eyluf'ü durur. Eylul'e, bu SAYFA 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear