16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 14 ŞUBAT 2021 PAZAR HABER CHP Grup Başkanvekili Özel, Covid19 ile mücadeleyi ve aşı tartışmalarını değerlendirdi: ‘Yeni Kuruluş Anayasası’ derken neyi yıkıyorsunuz? “Yetmez Ama Evet” (YAE) rezaletini yeniden hatırlatmak zorundayız. Yargının “liberal solcuların” yardımıyla nasıl tümüyle iktidarın etkisine alındığını yeniden hatırlatmak zorundayız. Fethullah Gülen’in “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘Evet’ oyu kullandırmak lazım” dediği referandumda, “Evet” tarafındakilerin, sonradan gerçekler ortaya çıkınca kendilerine “Kullanışlı Aptal” dediğini yeniden hatırlatmak zorundayız. ABD ve AB yardımıyla Balyoz kumpasının kurulduğunu yeniden hatırlatmak zorundayız. Daha birkaç ay öncesini unutanlara, 10 yıl öncesini yeniden hatırlatmak zorundayız. Bunu yapmalıyız ki yeni anayasa tuzağına yeniden düşenler olmasın! HHH İktidarın 2023’e yönelik planlarını birbir gerçekleştirdiği gericilik atağında son aşamaya geldik... Bazılarımız, başından beri bu atağın asıl amacının ülkede din devleti kurmaya yönelik olduğunu biliyordu. Onlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan şaşmayan, laiklikten ödün vermenin bu ülkeyi ortaçağa geri döndüreceğini bilen, aklın ve bilimin yolundan gidenlerdi. Bazıları ise yıllarca gericilik atağının hızla ilerlemesine destek oldu. “Vesayet rejimini bitireceğiz” diyerek otoriter ve totaliter bir dikta rejimi kurulmasına yol açtılar. Çünkü 1923’te kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ile sorunları vardı. Hatta bazıları ortamdan aldıkları cesaretle açık açık “Önce T.C’den kurtulmamız lazım” diyordu. Söylediklerine göre talepleri, demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesiydi... Ve bunun için “Demokrasi amaç değil, araçtır” diyenlerin demokrasiye bağlı kalacağına inandılar ya da inanmak istediler! YAE’cilerden Oya Baydar, birkaç gün önce, “Ben özgürlüklere ve demokrasiye yol açabilecek bir anayasa değişikliğinden kesinlikle yanaydım. Biraz da sazanlık vardı işin içinde. Ama şimdi dersimi aldım. Geç oldu, dersimi aldım” demiş... Siyasal İslamın demokrasi getirebileceğine inanmak “sazanlık” denilerek geçiştirilebilecek bir konu değil. Çünkü YAE’cileri uyarmak için o dönemde büyük mücadele verildi, yargının siyasallaştırılacağı, cemaat kadrolarının kontrolüne gireceği defalarca anlatıldı, yazıldı. Kendileri düşünemedilerse bile uyanmaları gerekirdi. HHH Şimdi iktidarın yeni anayasa tartışmalarını başlattığını görüyoruz. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Yeni yüzyıla girerken bu anayasa bizi taşıyamaz. Cumhuriyeti 1921 Anayasası ruhuyla taçlandıracağız” demiş. Oltaya taktıkları yem, yine “sivil anayasa, demokrasi ve özgürlük” söylemi ama yerseniz... 1921 Anayasası’nda kuvvetler birliği esası var, “Devletin dini İslamdır” yazıyor. “Cumhuriyetin temel nitelikleri korunacak” deseler de buna kanmak aptallıktır. Akılları sıra öyle düzenlemeler yapacaklar ki sürekli çiğnenen laikliğin ruhuna artık Fatiha okunacak. Seçimle ilgili öyle maddeler getirecekler ki yine kendilerini iktidar yapmanın yolunu bulacaklar. 1921 Anayasası’nın anılmasının nedeni, HDP’yi yanlarına çekmek için olabilir. Çünkü bu anayasanın 11. maddesinde il (vilayet) yönetimlerine yerel özerklik (mahalli muhtariyet) tanınacağı yazıyor. Nitekim HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Parlamenter sisteme dönüşte 1921 Anayasası ilham alınabilir” diye konuştu. AKP Grup Başkanvekili Selçuk Özkan, “Bu anayasanın ismi ‘Yeniden Kuruluş Anayasası’ olacak” demiş. Hatırlarsanız 2017’de AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan da “Yeni bir devlet kuruyoruz. Kurucusu da Erdoğan’dır” demişti. O zaman MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli en sert tepkiyi göstermiş, “Yeni bir devlet kuruyoruz ağzı, kirli bir FETÖ ağzı, aynı zamanda manda ve himaye arayan ihanet ortaklarının karanlık bir arayışıdır” demişti. Doğru ya hangi devlet yıkılıp yerine yenisi kurulacaktı? HHH Yeni anayasa yapılmalı ancak ülkenin taşıyamadığı bu iktidarla değil. Her muhalifi “terörist”, “vatan haini” diye damgalayan... Gazetecileri, yazarları, aydınları hapse tıkan... Haklarını savunan kadınları yerlerde sürükleyen... Bağımsız medyayı reklam ambargosu ve cezalar yoluyla ablukaya alan... Kendi rektörlerini seçmek isteyen öğrencilere ve akademisyenlere şiddet uygulayan... Şahsım devletini yaratan bir iktidarın demokrasi istediğine inanmak gericilikle işbirliğidir! “Yeniden Kuruluş Anayasası” tartışması, herkes için kurucu ilkelere bağlılığın testidir. Ya 1923’te kurulan laik Cumhuriyet ile hesaplaşma içine giren siyasal İslamcılar gibi asıl amacınızı gizleyip “sivil anayasa” yemiyle takıyye yapacaksınız... Ya işinize geldiği için bir kez daha “kullanışlı aptal” olacaksınız... Ya da bu oyunu reddedeceksiniz! Siyasi söylem aşıyı etkiliyor n Covid salgını yaşamımızda neleri değiştirdi? Bundan 1.5 yıl önce dünyanın otoriter, popülist liderleri kıtadan kıtaya füzeler, erken uyarı sistemleri, AWACS ERDEM SEVGİ Aynı zamanda eczacı olan ve sağlık sistemleri konusunda bugüne kadar Meclis’te de nusudur. Barış zamanında aşıyı siyasi koz olarak kullanmakla, savaş zamanında biyolojik silah kullanmak arasında fark yok” değerlendirmesinde bulundu. “Bir çeşit aşıya kaldık. Çin, uçakları ve bunları vuracak füzelerle il çokça açıklamalarda bulunan CHP ‘vermiyorum’ dese mahvolduk” gögileniyordu. Şimdi bütün dünya kıtadan kıtaya giden virüsleri konuşuyor. Bizim çocukluğumuzda nükleer tehdit altında sirenlerin nasıl çalacağı, sığınağa nasıl inileceği konuşulurdu; şimdi virüs tehdidine karşı ne yapılması gerektiği konuşuluyor. Geriye doğru bakınca çok acemice davranılmış aslınGrup Başkanvekili Özgür Özel, kutuplaştırıcı söylemin toplumdaki aşı karşıtlığında ciddi etki yaptığına dikkat çekti. Çin’in aşıyı, Uygur Türkleri konusunda Türkiye’ye karşı “siyasi bir koz olarak kullandığı yönünde şüpheler olduğuna” dikkat çekerek “Eğer kullanıyorsa bu uluslararası hukukun korüşünü dile getiren Özel, Türkiye’nin aşı konusunda acil eylem planına ve 2010’da kapatılan hıfzıssıhha gibi yapılara ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Aşının “yerli ve milli üretimi yapılan her şeyden daha önemli olduğunu” vurgulayan Özel, Türkiye’nin Covid19 ile mücadelesini ve aşı tartışmalarını Cumhuriyet’e değerlendirdi. da. Mart ayının 10’una kadar beklemişiz. Şu anda hepimiz öğrendik ki esas parayı kıtadan kıtaya giden füzelere değil, kıtadan kıtaya gidecek virüsleri engellemeye harcamalıymışız. Bunu durduracak aşıya ya da ilaca para harcamak lazım. n Türkiye’deki mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Aşı adaletsizliğinden Türkiye de payına düşeni alıyor. Süreç baştan sona şeffaf yürütülmedi. Sağlık Bakanı ilk başta ciddi bir kredi buldu toplumun tüm kesimlerinden. Muhalefet partileri de bir kredi açtı. Ama bu güven suiistimal edildi. Verileri gizledi. Testi pozitif çıkmayanların, akciğerdeki tomografi görüntüsü çok net de olsa, ölene kadar testinin sonucu gelmemiş de olsa... Da‘KALAN SAĞLAR ha sonra PCR testleri pozitif çıktığı halde semptom göstermeyen kişileri hasta saymadılar. Rakamları gizlediler ve hastalığı yaymasını göz ardı ettiler. n Ta ki dünya Türkiye’nin verilerine inanmayana kadar... BİZİMDİR ANLAYIŞI’ n Türkiye’de uygulanan kısıtlama modeli de dünyadaki örneklerden farklı... Türkiye’de karma sistem uygulanıyor. Sınıf bağışıkDSÖ, Türkiye’ye dedi ki: “Sen verileri lığı sistemi... Paran varsa, bize bildirmiyorsun.” Sağlık Bakanlığı çalışmadığın günleri toburada hasta ve vaka ayrımı yaptı. Ama lere edebiliyorsun, evde hasta sayısını ilan edip, vakayı ilan etmediğini söylemek yerine aylarca hasta sayısını vaka olarak ilan etti. Hem dünya hem de Türkiye yanıltılırken, meselenin hangi ciddiyette olduğu toplumdan gizlendi. Herkes 1 Haziran ile birlikte iyileştik sandı. ‘ÇİN ŞANTAJ n “Yeni normal” diye anılan YAPIYORSA DÜNYA BİLSİN’ kalıyorsun, kendini koruyorsun. Ama çalışmak zorunda olanlar, işçiler evde kalırsa, aç kalır. Yaşamak için sokağa çıkmaları lazım. Bu işçiler çalışırken hastalanıyorlar. İyileşirse sürü bağışıklığına katkı sağlıyor. Ölürlerse “Kalan süreç doğru işletildi mi? sağlar bizimdir” deniyor. Mart ayında hastalıkla ilgili kamu spotları çekilmişti. Haziranda yeni normalde dikkat edilmesi gerekenlern Hükümet aşı konusunda şeffaf davranıyor mu? Toplumda kimsenin sözleriyle ya da davranışlarıyla aşı karşıtlığı yaratmaması lazım. Aşı konusunda son derece şeffaf olunması lazım. Aşı Çin’den geliyor. Türkiye henüz Çin le ilgili kamu spotu yapılaşısı dışında başka bir aşı getiremedi. 4.5 milyon Pfizer aşısı gemadı. Ta ki eylül ayına ka lecekti, gelmedi. Ve Çin’in bu aşıyı Uygur Türkleri ile ilgili konuda hatta kendisine sürekli saldıran bir dilin yaptığı kampanya, kitleler tarafından inandırıcı bulunmuyor. n Örnekler var mı? dar. İnsanlar dikkat etme Türkiye’ye karşı siyasi bir koz olarak kullandığı yönünde şüpheManisa’nın Salihli ilçesinde di ve hastalandılar. ler var. Gelecek hafta Meclis’te bir genel görüşme açarak Sağ emekli öğretmen İlyas amcamın Aşıda nasıl bir noklık Bakanı’nı davet edeceğiz. Aşı ve Çin’le ilişkiler konularını gö zın aşı sırası gelmiş. Fakat kentadayız? rüşeceğiz. “Çin bize şantaj yapıyor mu, koz olarak kullanıyor disi, “Vurulmam ben onların aşıFahrettin Koca, 9 Aralık’ta yaptığı açıklamada, “Aralık ayında 20 milyon, ocak ayında 20 milyon, şumu” diye soracağız. Eğer kullanıyorsa bu uluslararası hukukun konusudur. Çünkü barış zamanında bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığa karşı aşıyı siyasi koz olarak kullanmakla savaş zamanında biyolojik silah kullanmak arasında hiçbir fark yok. Böyle bir şey varsa sını” demiş. Konu bana ulaştı, telefonda İlyas amcayı ikna ettim ve aşı oldu. Bir de Manisa Yeşilyurt’tan Cennet teyzemiz var. Aşıya karşı olan bat ayında 10 milyon, toplam 50 bütün dünyanın bilmesi gerekiyor. bir arkadaşını ikna sürecini anlatıyor. milyon Çin aşısı gelecek” demişti. Bana videosunu gönderdiler, şunu söy25 Aralık’ta yaptığı açıklamada da 550 lüyor: “Özgür Özel çıktı. ‘Ben eczacıbin BioNTech aşısı geleceğini söylemişyım, aşı yapılır’ dedi. O zararlı bir şey ti. “Mart ayında 4.5 milyon, 2021 yılı olsa, çıkar kendini yırtardı, bize aşıyı içinde de 30 milyon BioNTech aşısı geyaptırmazdı. Vurulalım.” Cennet teyze lecek” demişti. Bizim bunu konuştuğubu sözlerle arkadaşını ikna ediyor. Bu muz tarih itibarıyla Türkiye’de 40 milörnekler, bizim meseleye nasıl yaklaştıyon 550 bin doz aşının bulunması lağımız açısından önemli. Her gün onlarzım. Şu anda 13 milyon aşı geldi. ca insanı aşı olmaya ikna ediyoruz. n Peki, ya aşılama hızımız? İlk günlerde günde “1.5 milyon, hatÖzel de aşı oldu. Türkiye aşıyı sadece Covid19 için mi düşünmeli, yoksa bundan sonra ta 2 milyon kişiyi aşılayabiliriz” diyorlardı. Şimdi de söyleyeyim: O dönemde aşılananların hepsi sağlık çalışanıydı. Aşıyı yapan da olan da aynı ortamdaydı; aşıya inanan bir kitle ile yönetilmesi çok kolay bir süreç vardı. Sağlık çalışanları aşılandıktan sonra sürecin bu hızda ilerlemeyeceği ortaya çıktı. Çünkü biraz da ağırdan almak işlerine geliyor, aşının arkası yok, devamı gelmiyor. Türkiye’nin en fazla aşı yapılan 9. ülke olmasıyla övünüyorlar, fakat nüfusa oranladığımızda en fazla aşının yapıldığı 30. ülkeyiz. n Sizce ülkedeki siyasi söylem tarzı aşı karşıtlığını etkiliyor mu? Pandeminin başında Sağlık Bakanı’nı arayıp, kamu spotlarında bütün liderlerin, siyasi parti genel başkanlarının hepsinin oynatılması gerektiğini söyledik. “Düşünelim” dediler, kaldı. Aşı meselesinde de aynı öneriyi yaptık. Onu da “Düşüneceğiz” dediler, yapmadılar. Toplumda, kutuplaştırıcı ve karşı tarafı sürekli taciz eden söylem aşı karşıtlığında ciddi etki yapıyor. Anketlere baktığımda aşı karşıtlığı toplumda yüzde 4045. Muhalif siyasi partilerin seçmenlerinde yüzde 6065’i buluyor. Her gün oy verdiği partiye, onun liderine ve ortaya çıkabilecek olası riskleri değerlendirerek gelecek için yatırımları hızlandırmalı mı? Örneğin yerli otomobil üretimi stratejik değil ama yerli aşı üretimi stratejik bir konu. Görüyoruz. Bir çeşit aşıya kaldık. Çin, “Vermiyorum” derse, mahvolduk. Eğer bir şeyin yerlisi yapılacaksa aşının yapılması lazım. Türkiye’nin hem aşı konusunda bir acil eylem planına ihtiyacı var hem de AK Parti’nin 2010’da kapattığı hıfzıssıhha gibi devlet tarafından oluşturulmuş, bir eli sanayi ile bir eli üniversite ile temasta olan yapılara ihtiyacı var. l ANKARA DSÖ’YE MEKTUP ‘Aşıda adaleti sağlayın’ dedik n Dünya ne tür önlem almalı? Bir şey öğrenildi, bu evrende en yoksulumuzun sağlığı kadar sağlıklıyız. En yoksulumuzun eğitimi, hepimizin güvenliğini etkiliyor. Beyni yıkanmış biri, eline bir kitle imha silahı geçirdiğinde hepimizin sonunu getirebilir. Çin’deki yoksullukla ne İngiltere ne de Amerika ilgileniyordu. Hatta hoşlarına gidiyordu. Ama ne çıktı ortaya? 4 yoksul Çinlinin bir hayvan pazarında içtiği yarasa çorbası, İngiliz Başbakanı Boris Johnson’ı yoğun bakıma, dönemin Amerikan Başkanı Trump’ı hastaneye yatırdı. Buradan yoksulluk meselesine küresel olarak eğilmek gerekliliği ortaya çıktı. n Çözüm yolunda ilerleme var mı? Pandemi başladıktan sonra Sayın Genel Başkanımızın imzasıyla DSÖ’ye bir mektup yazdık. Bu mektubu dünyada 119 sosyalist, sosyal demokrat lidere de yolladık. Dedik ki: “Bizler bu aşı meselesini sahiplenmeliyiz. Dünyadaki bazı ülkelerde herkesi aşılamak yerine tüm ülkelerdeki bazılarını aşılamayı önerdik. Çünkü İngiltere’nin tamamını aşılayıp Afrika’yı aşısız bırakırsan, aşının etkisi geçer. Afrika’daki pandemi gelir seni yine bulur. Şu anda solun idealizmi ile kapitalizmin faydacılığının üst üste örtüştüğü bir yerdeyiz. Bizim idealimiz de aynı şeyi söylüyor. “Aşı paralı olmamalıdır ve aşı adaleti sağlanmalıdır. Tüm ülkelerdeki bazı insanlar aşılanmalı.” Fakat maalesef aşı adaleti sağlanabilmiş değil. HASTANELERİN DURUMU ‘En iyisi eve yakın olandır’ n Aşıda tamamen dışarı bel bağlanmış olmasından nasıl bir ders çıkarılmalı? 18 yıldır iktidardasın, iktidarının 8. yılında hiçbir şey yapmayıp, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatmışsın. Ayrıca AK Parti, sağlık ocaklarını kapattı. Türkiye’de sağlık ocağı gider aşılama programında aileleri tek tek takip ederdi. Bunun yerine aile hekimliği uygulamasını getirdi. Bu sisteme itiraz doktorlar için aile hekimlikleri kısıtlı imkânlarla bir başlarına kaldıkları yerlere dönüştürüldü. Hıfzıssıhhanın kelime anlamı olan “sağlığı korumak”tan hastalananı iyileştirmeye yönelindi. Koca koca şehrin dışında hastane yapmakla övünülen bir anlayışa geçildi. Oysa, “ocak” kelimesinin kendisine bir sıcaklık var. Sağlık ocakları sosyal devlet mantığındaydı, aile hekimliği sistemi ise devletin şirket gibi yönetmenin sağlık alanındaki karşılığı. Devlet hastanesi, üniversite hastanesinden şehir hastanelerine geçildi. Her şeyin en büyüğünü yapmak marifet değil. Hastanelerin ihtiyacı görecek kadar büyük, mümkün olacak kadar eve yakın şekilde tercih edilmesi gerekiyor. En iyi hastane, eve en yakın hastanedir. CHP’li Emir, rektör ve bazı AKP’lilerin ‘Covid19’a karşı etkili’ iddiasıyla gıda takviyesi ticareti yaptıklarını açıkladı ‘Üniversite kılıfıyla ticaret’ CHP Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl ile bazı AKP’lilerin “Covid19’a karşı etkili” iddiasıyla reklamını yaptıkları gıda takviyesinin, rektör danışmanı ile özel kalem müdürü tarafından kurulan şirketin ürünü olduğu iddiasını Meclis gündemine taşıdı. Emir, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle TBMM’ye sunduğu yazılı soru önergesinde, şunları kaydetti: “Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Güvenilir Gıda Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Önal, Quersetin ve C vitamini takviyesine yönelik klinik bir çalışma yürütmüş ve çalışma sonucunda sentezlenen ürünün Covid19’a karşı etkili olduğunu iddia etmiştir. Üniversite Rektörü Cevdet Erdöl de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, üniversite tarafından geliştirilen Quermax adlı ürünün Covid19’a karşı etkili olduğunu iddia etmiş ve satışına başlandığını duyurmuştur. Cevdet Erdöl aynı zamanda ürünün temin edileceEmir ği internet sitesinin linkini de paylaşmıştır. Bazı AKP’li isimler tarafından da ürünle ilgili benzer mesajların paylaşıldığı görülmüştür.” Emir, üniversite tarafından geliştirildiği belirtilmiş olsa da söz konusu gıda takviyesinin ticari faaliyet yürüten bir şirket tarafından satışa sunulduğunu kaydederek “21 Aralık 2020 tarihinde faaliyete geçen firmanın iki kurucusundan birisi Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin basın müşaviri Ahmet Balcı, diğeri ise rektörün özel kalem müdürü Abdulkadir Bolat’tır. ‘Takviye edici gıda’ niteliğindeki ürünlerin; hastalıkları önleyici, tedavi edici ve iyileştirici ürünlermiş gibi gösterilerek satışa sunulmasının ilgili mevzuata aykırı olmasına karşın, üniversite rektörü, ürün için “Covid19’a karşı etkinliği klinik olarak ispatlanan” ifadesini kullanmıştır. Ürünün tanıtım sayfasında ise “Diyabet hastalarında katarakt oluşumunu azaltmaktadır. Damar iç duvarını onarır. Damarları genişletir. Tansiyonu dengeler” gibi ifadeler kullanıldığı görülmektedir” görüşünü dile getirdi.Emir, “Covid19 üzerinden yine rant peşindeler. ‘Üniversite projesi’ kılıfıyla ticari faaliyet yürütüyorlar. Bunu yaparken de suç işliyorlar. Tarım Bakanlığı’nca ceza kesilmesi gerekir. Ancak Tarım Bakanlığı reklamları izlemekle yetiniyor” açıklamasını yaptı. l ANKARA ‘Gelen aşıda yine Keymen etiketi var’ CHP Milletvekili Burhanettin Bulut, Çin’den sipariş edilen koronavirüs aşısının “aracısız” olduğunu söyleyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, aşıdaki Keymen ilaç etiketini gösterdi. Bulut, “Birinci aşılarda firmanın adı yazıyor. Bugün (dün) uygulanan aşılarda ise Keymen İlaç etiketi var. Madem bir ilaç şirketi aracı değil, neden o zaman Keymen İlaç’ın burada etiketi var? Aracı da olabilir, bunu baştan izah etseniz, topluma kaç liradan ithal edildiğini ifade etseniz” diye konuştu. l ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear