22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 15 14 ŞUBAT 2021 PAZAR Sevgi kaynaktır tomŞpsuuerahvdkdaü,abn,çbyiaeçaşte,kdkg,a,övsınureümrvglgaubiknnaiğolnuılakokn,laaıtyundntıakadvkuaa,,.r..; NURDURAN DUMAN “...yani sen elmayı seviyorsun di bilir Gülten Akın biz öte geçelere ka düştüm dersin. Böyle olunca ne Sevgi kaynaktır, tüm nehirleri besler, gölleri de görür okyanusları da. Nehir yataklarının hoplayıp zıplayan neşesi, yerkabuklarıyla çevrili göl çukurlarının hevesi, engin okyanus çöllerinin bir parçasını keşfettikçe, neredeyse tamamını bilmediğimizi öğrenip durduğumuz yaşam örtüsü. Sevgi topraktır, tüm tohumlara çatlayıp dönüşecek yuva, filizlere ışığı muştulayan yol, ağaçlara evrensel gökte yer bulduran kök. Ne nereye kaynaklığını sorgular sevgi ne neye topraklığını, değdiği her şey gibi. Nehir taşıdığı madeni bırakacağı tarlayı, çiçek saçtığı kokuyu kime sunacağını seçer mi? O yüzden de “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da/hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,/bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte/yani yürekte” demiyor mu Nâzım Hikmet? ye/elmanın da seni sevmesi şart mı?” Bütün iş bulut gibi olabilmekte, bulunduğun yere bereket yağabilmekte. Gizli bahçeler, geniş zamanlar Bizim gizli bahçelerimiz var, şaşıracaksınız belki ama geniş zamanlarımız da var o bulutun yağdığını sığdırabilecek. “Bitmeyen işler yüzünden/(Siz böyle olsun istemezdiniz)/Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi/Kalbinizi dolduran duygular/Kalbinizde kaldı” dedirtmeyebiliriz Behçet Necatigil’e. Ya da “Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya” ile kaygı çekmeyeıslık çalıp yanıt verebilirsek. Zaten Yunus Emre’nin işi de sevi içindir, dostun evini gönül bilmiş, gönüller yapıp hâlâ daha yaparak bu dünyadan geçmiştir. Hani sevi, illa ki sevgili Yine de ömrümüz içinde ilk aşk, yıldırım aşkı, romantik aşk vb. çeşitlendirerek “hani sevi, illa ki sevgili” der dolanırız en çok, değil mi? Aynı Yunus, “Gönlüm düştü bu sevdaya/ Gel gör beni aşk neyledi” ile anlatıverir, tohumun var oluş aşkına yok olmayı göze alıp çatlaması gibi, başa gelen ile kalpten dağlanıp değişmeyi... Evet, aşk başa gelendir, o yüzden aşyapabilir ki? Kalp de çoklukla hiçlik çemberinin ateşinden geçer durur yana yana, ten ile tin dairesinde dönüşür durur aşk orada durdukça. “Bir yürek ki yanmaz, yürek denir mi ona” diyen Ömer Hayyam da sevgisiz geçirilen günün en boş geçen gün olduğuna inanmamızı ister. İnanırız elbette Şu dünyada sevginin sevda, aşk, vurgunluk, tutku, muhabbet, gönül bağı olanı da var; yangınlık, düşkünlük, kara sevda, gönül yarası olanı da... Sevgili için abayı yakanı, deli olanı, üstüne titreyeni, kanı kaynayanı, canının içine sokacağı geleni, âşıktaşlık edeni, ateşi bacaya sardıranı... Seven ile sevileni var şu dünyanın, âşık ile maşuku, can ile cananı, yâr ile yareni, yavuklusu, sevdiceği... İnanırız elbet. Yazar Demir Özlü yaşama veda etti OSMAN İKİZ Modern Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Demir Özlü, yaşadığı İsveç’te dün yaşama veda etti. Demir Özlü, kırk yılı aşkın bir süredir İsveç’te yaşamaktaydı. 1935 doğumlu Özlü, 12 Mart döneminde Türkiye’ye röportaj gezisi için gelen İsveçli gazeteci Ulla Lundström ile tanışıp evlendikten sonra İsveç’e yerleşmişti. Hukuk eğitimi gören Demir Özlü, fakültede asistanlık yaptığı sırada sosyalist fikirleri yüzünden sakıncalı bulunduğundan akademik kariyerini kesmek zorunda bırakılmıştı. 1960’tan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin ilk üyelerinden olan Demir Özlü, sosyalist fikirleri yüzünden sürekli takibe uğramış, askerlik Demir Özlü görevini de yedek subay olarak yerine getirmesine izin verilmemişti. Demir Özlü askerlik görevini sakıncalı piyade olarak yerine getirmişti. Yazar Özlü, 12 Mart dönemindeki sıkıyönetim mahkemelerindeki savunmalarıyla ve “Burada Atatürk yargılanıyor” diyerek avukatlık cüppesini çıkarıp fırlatmasıyla da hatırlanmakta. Birbirini tamamlayan iki ruhun hikâyesi... İlhan ve Güngör Mimaroğlu’nun 60’ların başında New York’a gitmeleriyle başlayan hayat yolculukları belgesel oldu. Yönetmen Serdar Kökçeoğlu’nun “Mimaroğlu” belgeseli, festival yolculuğunun ardından dijital platform MUBI’de yayımlandı. Çoğu insanı hatta Kökçeoğlu’nu da 90’lı yıllarda Cumhuriyet’te yazdığı yazılarla etkileyen İlhan Mimaroğlu’nun ve eşi Güngör Hanım’ın izini süren belgesel, İstanbul Film ORHUN Festivali ve Antalya Altın ATMIŞ Portakal’dan ödülle dönmüştü. İlhan ve Güngör Mimaroğlu, 60’ların başında İstanbul’dan yola çıkar ve New York’a giderek yeni bir hayata başlar. İlhan, avangart sanata olan ilgisinin sonucunda elektronik müziğin gelişmesinde rol alarak adını çağdaş müzik tarihine yazdıracak, Güngör ise sokakları kasıp kavuran özgürlükçü eylemlerde en ön sıralarda saf tutacaktır. Mimaroğlu, birçok açıdan birbirini tamamlayan iki ruhun hikâyesi... Ancak “Mimaroğlu” bildiğimiz belgesellerden değil, İlhan Mimaroğlu’nun 40 yıl boyunca kendi çektiği ve hiçbir yerde yayımlanmamış 8mm ve dijital görüntüler üzerinde, yine kendi müzikleri yer alıyor. Bu sırada İlhan ve Güngör Mimaroğlu’nu anlatan konuşmacıların hiçbirini görmüyoruz. Yalnızca belgesel sonunda Güngör Hanım ve oğlu Rüstem Batum ekrana ‘İNSANLAR ONU CUMHURIYET’LE TANIDI’ n Pandemi nedeniyle belgesel, dijital bir platformda izleyiciyle buluştu. Neden MUBI’yi tercih ettiniz? MUBI, sinemanın geleceğinde önemli bir yeri olacağına inandığım dijital platformlar arasında beni en çok heİlhan Mimaroğlu Güngör Mimaroğlu yecanlandıranlardan biri. Mimaroğlu’nu platformda görmek istediklerini ilk bana ilettiler ken sizi etkileyen özellikleri olve ben bunu heyecanla du mu? Güngör Hanım beni hayatımda en çok etkileyen insanlardan biri oldu. Başlangıçta ana yapımcım Dilek Aydın’a, Güngör Hanım’a da filmde yer vereceğimi, onu bir anlatıcı olarak araçsallaştırmak istemediğimi söylemiştim. Ama araştırmacımız yapım ekibimle paylaştım. Filmin festival macerası da Avrupa’daki belgesel festivallerinde devam edecek. Son olarak Mimaroğlu’nun Cumhuriyet’te yer almasının bizim için çok önemli olduğunu eklemek isterim. Pek çok insan, tıpkı benim gibi İlhan Elif Dizdaroğlu ile birlik Mimaroğlu’nu doksanlı yılte onun Moda’daki evine ziyaretlerimiz arttıkça projeyi tamalarda Cumhuriyet’te çıkan, New York’tan yolladığı yazılarıyla tanıdı. men çift ve hatta aile üzerine kurmaya karar verdim. Güngör Hanım müthiş bir yaşam deneyimine sahip. Yoko Ono Aşk yaşatır insanı Anladınız elbet 14 Şubat bahane, aşktan söz etmek şahane... Herhalde bizleri geri zekâlı yerine koyan; milletçe cehalette, gericilikte, kullukta buluşmamızı isteyen zihniyetin oyununa gelip “Sevgililer Günü’nde” Ay’a gitme konusunu dilime dolayacağımı beklemezsiniz... Malum aşk var, aşk var: Aşk var geçici, aşk var kalıcı... Kimi aşk, içinde önceki tüm aşkları barındırır; kimi sadece yeniyi, hiç bilinmeyeni... Aşk vardır emek ister, beslenmek ister, uğraş ister, kimi aşk vardır kendiliğinden kıvılcım gibi çakıverir... Aşktan ölünür de yaşanır, yaşatılır, yaratılır da... Kimi, çok insana âşık olup bütün aşklarına aynı adı verir. Bunların başında Fransız şair Aragon var; yazdığı tüm aşk şiirlerinde karısı Elsa’nın adını kullandı. Kimi şair daha dürüst davranır. O açıdan Nâzım Hikmet açık sözlüdür: Kızıl saçlı bacısını da kirpikleri mavi, saman sarısı sevgilisini de gizlememiştir. Çok insana âşık olanlar daha çok aşka âşık olanlardır diye inandım hep... Haydi gelin şairlerin arasında aşk yolculuğuna çıkalım: AHMET HAŞİM’de “Canan ki gündüzleri gelmez / Akşam görünür havuz üzerinde” her daim doğa nimetlerinden, doğa tasvirlerinden beslenir. Göldeki sudan, ağaçtan, yapraktan, erguvandan ve aşk yakar kavurur insanı Kerem gibi Mecnun gibi... YAHYA KEMAL’de ilkbaharda “aşinalık, aşk oluverse” de onda aşktan ölecek ya da kendini tehlikeye atacak bir durum hiç ama hiç yoktur. Hani der ya “Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi/ Müşkil budur ki ölmeden önce ölür kişi”... Bence onun ölmeden önce ölmesi, gerçek aşkı tatmamasındandır. NÂZIM HİKMET, aşka âşıktır ve uğruna şiir yazdığı tüm kadınlara... Türkiye’den ayrıldıktan sonra, yıllarca ona bakan Rus doktoru Galina’nın sözü çok nettir: “Ben onu çok sevdim ama o bana hiç âşık olmadı. Çünkü benimleyken tek şiir yazmadı.” Ve bence dünyanın en güzel aşk şiirlerini yazandır. İşte bir örnek: “Seviyorum seni / ‘Yaşıyoruz çok şükür!’ der gibi.” İLHAN BERK, Aşk başlıklı şiirinde “Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk / Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu” der. Ve birçok şiirinde aşkın insanı iyileştirici, yüceltici yanını vurgular. TURGUT UYAR’ın ve tüm şairlerin şiir dünyasını birkaç satırbaşına sığdırmak olanaksız. Ama yine de: “Ne söylenmişse sevmek üstüne sanki sizedir.” Derken şiirinde aşkla ironiyi de harmanlar... Ama neyse ki aşk da vardır: “Ölüm ölüm / üstün değilsin aşka”... “Ölümün ömrü bir gün / galiba aşk ömür boyunca...” der... EDİP CANSEVER’de ise aşk her seferinde bir infilaktır. “Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.” AHMED ARİF, hapiste hasretinden prangalar eskitirken eskimeyen ve eksilmeyen sevdiğine “Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini...” diye seslenir. BEDRİ RAHMİ sevdiklerine bol bol sitem de etse, aşkla yanmaktan hiç vazgeçmez: “Seni düşünürken/ Bir çakıl taşı ısınır içimde/ Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar/ Bir gelincik açılır ansızın/ Bir gelincik sinsi sinsi kanar” ve dokununca dudakları yanar... Günümüze dönecek olursak: AHMET TELLİ, aşk acısını sıkça dizelere döker: “Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider/ Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında” dese de bir acı gerçeği yüzümüze vurur: “Hiç kimse bir aşkı / Onarmaya kalkmasın/ Kaybedilmeye değer / En güzel anında bitirilmişse eğer.” Ama yine de: İyi ki aşk var! HAYDAR ERGÜLEN, “Aşk Türküsü”nde “İnsan sevdiğine yanar / gül olur/ yağmur sevdiğine yağar / kül olur/ Mektup sevdiğine yağar/ pul olur/ Şiir sevdiğine yanar / dil olur” der. Aynen öyle... MURATHAN MUNGAN, aşk konusunda en duyarlı şairlerimizden: “Belleği vardır yaraların / Kapandıktan sonra da işleyen”. Aynen öyle... Ve son söz ATAOL BEHRAMOĞLU’ndan: “Şiir ne için yazılır/ Ve neye karşı:/ Esirgeyen, bağışlayan aşk adına Esirgemeyen, bağışlamayan ölüme karşı”. Aynen böyle! İyi pazarlar, aşk dolu günler dilerim... 1950 kuşağı yazarlarından Demir Özlü, dünyayı ve insanı anlamlandırma uğraşı verdiği roman, öykü, anlatı ve deneme türü eserleriyle 50 kuşağının modern Türk edebiyatına damga vuran önde gelen isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Düşünceye dayalı, felsefeyle beslenen edebiyatı savunan Demir Özlü, 1950 kuşağının modern Türk edebiyatına getirdiği yeniliklerden birini “Bilinçaltının kapılarını açtık” geliyor. Konuşmacılar araile New York sokaklarında sında İdil Biret’ten gazeteyürümüş, İlhan Bey’le bemiz yazarı Evin İlyasoğlu’na raber yemekte John Cage’i birçok isim de var. Belgeselin yönetmeni Kökçeoğlu ile koSerdar ağırlamış (hiç kolay olmamış Kökçeoğlu Cage’i memnun etmek), 68 yanuştuk. zını Paris’te yaşamış bir insan. Ce‘Hayat hiç kolay olmazdı’ sur bir aktivist ama aynı zamanda çok insancıl birisi, onun insanlara yaklaşın İlhan Mimaroğlu hayatta olsaydı, mından etkilenmemek mümkün değil. bu belgeseli çekerken onunla neleri konuşmak isterdiniz? ‘Belgesel, yaratıcı bir alan’ “İlhan Mimaroğlu kendisi hakkında n Bildiğimiz belgesellerden çok bir belgesel yapılmasına ne derdi” so farklı. Neden bu yöntemi tercih rusunu onu yakından tanıyan insanla ettiniz? ra sorma şansım oldu. Genelde şu ceva Sinema yazarlığından geldiğim için Yeni çıkan kitabımızı ilk okuyanlardan olmak ister misiniz? KİTAPTA NELER VAR? diye ifade etmişti. bı aldık: Sinemayı çok sevdiği için bir yeni bir şeyler denemenin, yapmanın Eserleri şans verebilirdi ama yönetmen için ya veya yapmaya cesaret etmenin ne kapım boyunca hayat hiç kolay olmazdı... dar önemli olduğunu biliyorum. Belge32 eseri bulunan Demir ÖzNeyse ki onun ruhuna, sanatına müm selin çok yaratıcı bir alan olduğu genellü, “Bunaltı”, “Öteki Günler Gi kün olduğunca sadık kalan bir iş yap likle görmezden geliniyor. Türkiye gibi Bir Gün”, “Bir Uzun Sonmaya çalıştık. Onunla ne konuşurdum bi bir ülkede belge ve arşiv çalışmalabahar”, “Bir Küçük Burjuvadiye düşünüyorum, pek müzik konuşa rı çok önemli, bu nedenle belgeselcinın Gençlik Yılları”, “Americağımızı sanmıyorum. Minimalist mü ler önemli bir görev üstleniyor. Ama bir ka 1954”, “İthaka’ya Yolcuziklerden nefret ettiği için, mesela be yandan da türü kurmaca ve deneysel luk” adlı roman ve öykülerinin yanı sıra “Bir Beyoğlu Düşü”, “Berlin’de Sanrı”, “Kanallar”, “Önünde Boş Bir Uzam”, “İşte Senin Hayatın” adlı anlatı kitaplarını kaleme aldı. Özlü’nün birçok anı, gezi ve deneme türünde eseri de bulunuyor. nim The Necks grubuna aşkımı çok sert karşılardı diye düşünüyorum. Sinema konusunda daha iyi anlaşırdık, saatlerce Billy Wilder konuşabilirdik. Nadiren gece bir yakınlarında kaldığında eğer evde müzik arşivi varsa, sabaha kadar oturur, bilmediği plakları dinlermiş. Karşısında oturup çaldığı plakalanlara yaklaştıran, belgeselin gerçeklerden ilham alan bir hikâye anlatma modeli olabileceğini hatırlatan yaratıcı filmler de yapılmalı diye düşünüyorum. İlhan Bey’in müziğini de düşününce, biraz yoldan çıkmak bana doğru gözükmeye başladı... Şanslıydım, çünkü kadınlardan oluşan harika bir yapım ekilar üzerine yorum almak nefis bir bel bi vardı ve ana yapımcı Dilek’le beraber ‘Zamansız Aşk Şarkıları’ İş Sanat’ta gesel olabilirdi. Esin Uslu ve Buse Yıldırım da farklı bir n Güngör Mimaroğlu’yla konuşur iş yapmamı desteklediler. İYİ OKUMALAR... İş Sanat, Sevgililer Günü’nü özel bir konser ile karşılıyor. “Zamansız Aşk Şarkıları” başlıklı konser, dünden bugüne sevilen şarkılardan oluşan repertuvarıyla izleyici karşısına çıkacak. İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz kaydedilen konserin solisti Efruze’ye, Sinema Senfoni Orkestrası eşlik ediyor. Konserde seslendirilen şarkıların düzenlemeleri ise besteci ve aranjör Özgür Sevinç’e ait. Konserin ilk gösterimi bu akşam saat 20.30’da İş Sanat’ın YouTube kanalında ve internet sitesinde yapılacak. Diğer etkinlikler gibi sezon boyunca ücretsiz erişime açık olacak. ‘Sonat ve Partitalar’ konseri CRR’de... Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nun YouTube kanalından yayımladığı konserler devam ediyor. “Atilla Aldemir, Bestelenmesinin 300. Yıldönümünde Sonat ve Partitalar” konseri önceki akşam CRR YouTube kanalından yayımlandı. Konser öncesi CRR Genel Sanat Yönetmeni Cem Mansur’un Atilla Aldemir ile yaptığı söyleşi de konser kaydı ile birlikte bir hafta boyunca CRR YouTube kanalından izlenebilecek. YEN ÇIKTI www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear