Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 6 OCAK 2021 ÇARŞAMBA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ Pandemi krizinin tüm yükü dar gelirli yurttaşa ve bankaların üzerine kaldı Gerçekle yüzleşelim Prof. Dr. Şenol Babuşçu: Yakın izlemedeki kredilerin en az yarısı ödenmeyecek. 160 milyar TL takipteki alacakların üzerine bu rakamı eklersek toplam takipteki tutar 340 milyar TL’ye ulaşır. Başkent Üniversitesi Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, bankaların takipteki kredi sorununun daha da büyüyeceğini vurgulayarak “Mali yapısı zora düşen bankalar, başta küçülme olmak üzere çeşitli çözüm arayışlarına girmek zorunda kalabilirler” uyarısı yaptı. Sorunun kangren haline gelmeden çözüme kavuşturulmasının önemli olduğuna dikkat çeken Babuşçu, “Pandemi krizinin tüm yükü dar gelirli vatandaşa ve bankaların üzerine kaldı” dedi. Prof. Dr. Şenol Babuşçu ile bankacılık sektörünü konuştuk. n Pandemide ciddi kredi genişlemesine gidildi. Bunun yansıması ne olacak? Pandemi sonrası bankaların kredi büyümesini hızlandırmaları için çeşitli zorlayıcı uygulamalar devreye sokuldu. Düzenlemelerin birincisi “Aktif Rasyosu”. Rasyoyu tutturmak için bankalar apar topar kredi kullandırmaya başladılar. Tutturamayan bankalar yüksek cezalar ödemek zorunda kaldı. İkincisi zorunlu karşılık oranlarının ve getirilerinin kredi artışına bağlanmasıydı. Bu, bankacılık sektöründe ciddi maliyet getirdi. Bu iki düzenleme, bankaların rasyonel araştırmalar yapmadan kredi kullandırılmasına neden olduğu gibi başka yan etki de yarattı. Kamu bankalarının pazar payları arttı. Kredi genişlemesinin bir diğer yansıması, sektörün kötüleşen kredi portföyünün kalitesi sonucu zaten sorun olarak görünen takipteki kredi rasyosunun daha da artacağıdır. Bu artışın etkisinin sadece bankalara olmayacağı açıkBUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN YÜZÜ tır. Sorun, tüm ekonomiyi ilgilendirecek. Mali yapısı zora düşen bankalar, başta küçülme olmak üzere çeşitli çözüm arayışlarına girmek zorunda kalabilirler. n Takipteki kredilerde ne tür sıkıntılar yaşanabilir? Bir bankanın aktif kalitesi denildiğinde ilk bakılan gösterge “Takipteki Krediler/Toplam Krediler” rasyosudur. En büyük 7 bankanın oranları ciddi seviyedir. 2021 yılında sorunlara birkaç sorun daha eklenecektir. BDDK’nin de aldığı son kararlar bankacılık sektörünün finansal tablolarının yıl sonunda belli ölçüde iyi görünmesini sağlamakla birlikte, sorunların katlanarak 2021’e ötelenmesine yol açacak. Takip oranlarının gerçek yüzünü göremiyoruz. Aslında oranlar bu seviyenin oldukça üzerinde. Nedeni: Yoğun şekilde kredilerde uygulanan yeniden yapılandırmalar (aynı müşteri için 4., 5. hatta 6. kez yapılandırmalar). Pandemi sürecinde işletmeleri desteklemek amacıyla verilen kredilerin üretime gitmek yerine mevcut kredilerin anapara/faiz ödemelerinde yaşanan gecikmeleri temizlemek için kullanması. Ödemelerinde gecikme yaşanan kredilerde takibe aktarım süresinde beklemenin 90 günden 180 güne çıkarılması. Bu da sorunlu kredinin canlı kredi gibi finansal tablolarda görünmesine neden oluyor. Riski büyük olan kredilerin takipte görünmesi yerine yakın izlemede yer almasına fırsat verildi. Bankalar için zorluk n Bankalar için zor bir yıl yani? Bankacılık sektörünün üzerindeki tüm bu yükler, bankaların faaliyetlerinin 2021 yılında sürdürülmesinde tabii ki zorluklara yol açabilir. Normal koşullarda kredi verilebilecek müşteriler, belki de kredi kullanamayacak. Müşterinin ödeme gücü ne kadar iyi olursa olsun, eğer banka mevcut özkaynağı ile üstlenebileceği risk kapasitesini doldurmuş ise istese de yeni müşterileri yeterince kredilendiremeyebilir. Bu da bir diğer sıkıntı olarak karşımıza çıkabilecek senaryolar arasında. Bankalar yurtdışından kaynak bulmada sıkıntı yaşayabilir. 340 MILYAR TL’LIK SORUNLU KREDI n Şu anda Türkiye’deki bankaların bilançoları ne durumda? Korkulacak bir durum söz konusu mu? Bilançolar korkulacak durumda değil ama sorunları çözmek yerine ötelemeye devam edersek ileride daha büyük sıkıntılar yaşamak zorunda kalırız. 2020 Eylül sonu itibarıyla bankacılık sektöründe takipteki alacaklar yaklaşık 160 milyar TL ve kredilere oranı yüzde 4’ler civarında. Ama bir de görünmeyen tutar var. Ödemelerde aksaması bulunan, yeniden yapılandırılan, takipteki alacaklara atmadan bekletilen 360 milyar TL civarında bir tutar var. Yakın izlemedeki kredilerin iyimser tahminlerime göre en az yarısı ödenmeyecek. 160 milyar TL takipteki alacakların üzerine bu rakamı da eklersek toplam takipteki alacak tutarı 340 milyar TL’ye ulaşır. Bu tutara ayrılan karşılık 90 milyar TL civarında olacaktır. Kalan 250 milyar TL’nin karşılık ayrılması yani zarar yazılması gerekiyor. Bu durum bankaları özkaynak sorunu ile karşı karşıya getirir ve “sermaye yeterliliği” sorunu ortaya çıkar. Sermaye yeterliliği oranları yasal sınırın altına düşer. Kangren olmadan çözülmeli n Takipteki kredi sorunu için hangi adımlar atılmalı? Temerrüt durumunda olup da çeşitli düzenlemelerle canlı kredi gruplarında sınıflandırılan kredilerin derhal takipteki kredi hesaplarına aktarılarak gerçek sorunla yüzleşilmeli. Krediler masaya yatırılıp batıklar bir tarafa canlı kredilerin içinden çıkarılıp karşılık ayrılmalı. Sorunun kangren haline gelmeden çözüme kavuşturulması çok önemli. Hatırlanmalıdır ki geçmişte hem Merkez Bankası’ndan (TCMB) Hazine’nin kullandığı kısa vadeli avans uygulaması ile hem de kamu bankalarında yaratılan görev zararlarının 2000 Kasım2001 Şubat krizlerinin temel nedenleri olduğu konusudur. Organizasyon olarak bankalar küçülüyor. Şube sayıları, çalışan sayıları azalıyor. Bankaların gerçek fonksiyonlarını yerine getirmelerine izin verilmeli. Bankaların görevi, ekonomideki sorunlara çözüm üretmek olarak görülmemeli. Çözüme yönelik adımların devlet tarafından atılması gerekliyor. Bankaların kredinin faizini silmesi, anaparasını almaması gibi bir alternatif sistemin özüne aykırıdır. Bu tür beklentiler bankacılık sektörünün giderek çözülemez sorunların içine girmesine yol açar. Diğer ülkeler pandemi nedeniyle vatandaşa parasal desteği direkt verdi. Ülkemizde ise bankalara ucuz kredi verdirildi. Bu, banka bilançolarını bozdu. Doğru kişilere ulaşmadı. Pandemi krizinin tüm yükü dar gelirli vatandaşa ve bankaların üzerine kaldı. n Bankalar şu anki krizi aşabilecek durumda mı? Bugünkü durumda, ciddi bir Kişi değil, uygulanan politika önemli takipteki kredi sorunu var. Aynı zamanda buzdağının görünmeyen yüzü n Merkez Bankası rezervlerinin olan, canlı kredi gibi görünüp aslında ödeneksiye indiği bir dönemde piyameme durumu söz konusu olan krediler var. saları rahatlatmak için faiz artışı Bir diğer sıkıntı bankaların bilançolarındaki vatek başına yeterli olacak mı? de uyumsuzluğunun yarattığı sorunlardır. BanSöylem yerine eylem gerekiyor. Kikacılıkta borcun maliyeti 32 günde bir piyasa ge şi değişikliklerinden çok uygulanan lişmelerine göre değişirken alacağın getirisi 3 yıl ve uygulanacak politikalar önemlidir. boyunca sabit kalıyor. 2020’de yaşanan pandemi sonucu bankaların hızla ve zorunlu olarak değişen iş yapış biçimleri teknolojiye kısa sürede yüksek tutarlarda yatırım yapılmasını gerektirdi. Bu yatırımlar 2021’de de devam edecek. Bu da faiz dışı gi“Negatif rezervin nasıl ve hangi vadede pozitife döndürülmesi düşünülmektedir” sorusunun yanıtı hâlâ net değildir. Faizlerin yarattığı sıkışıklık ortamının sonunda kısıtlı seviyeder artışı, kârın düşüşü şeklinde bir faiz artırımını yakın zamanda görde etkilenecektir. dük. Bu tür durumlar bankacılık sektörünü daha da zora sokmakta. Çünkü özellikle ülkemizde bankalar kısa vadeli kaynak SORUNLAR 2021’E TAŞINDI toplayıp bunları orta ve uzun vadeli alanlara ödünç vermektedir. Kısa vadeli borç, uzun vadeli alacak profilinin, ilk planda likidite, hemen devamında faiz zararına yol açması kaçınılmazdır. Saden Enflasyon, işsizlik, büyüme, faiz ve döviz kurunda gelecekte nasıl bir grafikle karşılaşacağız? 2021 yılına taşınan ekonomik sorunlar, ekonomik göstergeler üzerinde kendice faiz artırımları ile tasarruf sahiplerinin bi ni olumsuz hissettirecek kuşkusuz. Tamarikimlerini ulusal paraya çevirmelerini bek men belirsiz bir ortama gidişimiz var. Enflemek çok doğru olmayacaktır. lasyon çift yönlü, biraz talep, biraz maliyet n Atılması gereken adımlar nelerdir? yönlü enflasyonun etkisi gelecek yıl da deEkonominin yükünü sadece bankalar ve vam edecek. Üretim artışının olmadığı yerTCMB’nin sırtına yükleyemeyiz. Ekonomi de istihdamdan söz edemeyiz. 2021’de büdeki temel sorunların başında üretim ve yüme öngörmüyorum. Genel haliyle faiz ve istihdam durumu gelmekte. Üretim için devletin yatırım ortamı sağlaması gerekir. kur seviyesinde mevcut durumun devam edeceğini söyleyebilirim. T.C. GAZİANTEP 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNCE Muhammed ve Emeni oğlu, 1985 Suriye doğumlu olan SULHA AHMET hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 17/12/2020 tarih ve 2020/1166 Esas, 2020/1437 Karar sayılı ilamı ile sanığın 1 yıl 3 ay hapis ve 40,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Muhammet Ali ve Dibe oğlu, 1990 D.lu Halep/SURİYE nüf. kayıtlı olan MUHAMMET ALİ GANIM hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 17/12/2020 tarih ve 2020/1146 Esas, 2020/1432 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Mahmut ve Emira oğlu, 1994 D.lu Azez/SURİYE nüf. kayıtlı olan MUSA DENNUR hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 17/12/2020 tarih ve 2020/1116 Esas, 2020/1430 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para ceza ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK/ 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Abdo ve Hint oğlu, 1986 D.lu Halep/SURİYE nüf. kayıtlı olan CEMAL CEMİLİ hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 17/12/2020 tarih ve 2020/1084 Esas, 2020/1429 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Abdulkadir ve Emine oğlu, 1976 D.lu Rakka/SURİYE nüf. kayıtlı olan GARİB ABDULKADİR hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 15/12/2020 tarih ve 2020/1092 Esas, 2020/1405 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Muhammed ve Ayşe oğlu, 1982 D.lu Halep/SURİYE nüf. kayıtlı olan ABDULLAH AHMET hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 15/12/2020 tarih ve 2020/1090 Esas, 2020/1407 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Osman ve Miyese oğlu, 1981 D.lu Halep/SURİYE nüf. kayıtlı olan MUSTAFA HACI hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 17/12/2020 tarih ve 2020/1130 Esas, 2020/1427 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Mustafa ve Adile oğlu, 1973 D.lu Halep/SURİYE nüf. kayıtlı olan İBRAHİM MUSTAFA hakkında Kaçakçılık suçundan dolayı açılan kamu davasında mahkememizin 15/12/2020 tarih ve 2020/1200 Esas, 2020/1412 Karar sayılı ilamı ile sanığın 10 ay hapis ve 20,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve sanıkta yakalanan kaçak mallarında 5237 sayılı TCK 54 maddesi gereğince müsaderesine karar verildiği, Gerekçeli kararın, sanıkların adresi açık olmadığından tebliğ edilemediği anlaşılmış olmakla 7201 sayılı yasanın 28/1 maddesi gereğince kararın ilanen tebliğine karar verilmiştir. İlanın yayın tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ olunmuş sayılarak 1412 sayılı CMUK 310 maddesi gereğince takip edilen 7 günlük yasal süre içerisinde usulen istinafitiraztemyiz olunmadığı takdirde kesinleşmiş olunacağı tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1288468) Değişim yüreklilik gerektirir Ülkemizin gelişmesini engelleyen, karamsarlığı yaygınlaştıran nedenlerin başında; din sömürüsü, siyasal düzen, emperyal güçler ve yerli uzantıları gelir. İyimser yeni bir yıl için engelleri giderici değişim sürecinin başlatılması gerekir. Dinciler, yerleşik yıllanmış siyasiler, yayılmacı güçler ve yerli uzantıları, değişim sürecinin başlamasını engellemeye çalışacaklarından; sürecin başlatılması yüreklilik, yurtseverlik, özveri gerektirir. Din sömürüsü; yeniliği, gelişmeyi, değişimi engellediği gibi kişisel çıkar sağlamakta, siyasal otoritenin baskınlığının güçlenmesine de yol açmaktadır. Emperyal güçler kendi emellerini gerçekleştirmek, hegemonyalarını güçlendirmek için ülkedeki uzantıları ile birlikte dini de araç olarak kullanmaktadırlar. Bağımsızlık Savaşımızı baltalamak için din motifli iç isyanlar çıkarmış, Kuvayı İnzibati’yi örgütleyerek silahlandırmış, Dürrizade Abdullah gibi şeyhülislam bularak Mustafa Kemal’in idamına cevaz veren fetva yayımlatmışlardır. İtalyan filozof Giordino Bruno, günümüzden 400 yıl kadar önce, “Tanrı iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; kötü insanlar kendi iradelerini egemen kılmak için Allah adına hareket ettiklerini söylerler” diyerek dincileri tanımlamıştır. Bruno, bu yürekli çıkışının bedelini, sapkınlık ve dalaletle suçlanarak yakılarak ödemiştir. Dinciler, halkın bilgi azlığından yararlanarak, ürküterek kendilerinde bazı yetiler olduğuna inandırarak hatta Allah adına hareket ettikleri izlenimini yaratarak, kişisel sömürü sağladıkları gibi emperyal güçlere hizmet ederler, çıkar birliği yapacak siyasal akımlara da destek olurlar. Kendilerine doğru tanı koyan Atatürk’e düşmandırlar; cumhuriyet karşıtıdırlar; Türklüğü benimsememişlerdir. Davranışları ile sözleri ile “bu özelliklerini” ortaya koyarlar. Neler yapabileceklerini öngörerek, din sömürücülerine karşı çıkmak gerekir. İnsanlığın iyiliği için çaba harcayan, Müslümanlığı içselleştirmiş, erdemli din adamlarına da saygı duymak gerekir. Ülkemizde; emperyal güçler ve onların içimizdeki uzantılarının katkısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen düzen kurulmuştur. Süreç; ABD’nin BOP süreci ile başlamış, 24 Ocak Ekonomik Kararları, 12 Eylül 1980 askeri darbesi, 1982 Anayasası, ANAP’ın kuruluşu, T. Özal’ın iktidara getirilişi, 29 Şubat postmodern darbesi, AKP’nin kuruluşu, IMF kılavuzluğunda ekonominin krize girişi, erken seçim ısrarıyla AKP’nin yüzde 34 oyla iktidar oluşu, Türkİslam işbirliği alalamasıyla Cumhur İttifakı oluşması, şaibeli bir halkoylamasıyla anayasa değişikliğinin oldubittiye getirilmesi, günümüz siyasal sistemine gelişin kilometre taşları olmuştur. Rejimin, yüzde 50+1 oyla değiştirilmesine, halkoylaması sonucunun kuşkulu olmasına karşın gereken tepki gösterilmediği gibi 24 Haziran 2018 seçim sonucuna ilişkin “demokrasi kazandı” şeklinde yorumlar da yapılmıştır. Günümüz siyasal sistemi, anayasal değil, patronaj düzenidir. Bu düzende; patron ve çevresi ile kişisel ilişki kuran, izleyen, destekleyen yandaş kitle vardır. Yandaş kitle, itaat eder, boyun eğer, siyasal olarak destekler; patron da onları korur, kollar ödüllendirir. Bu düzende kurumlar göstermelik aksesuvarlardır. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığın tek kişide toplanması sistemine T. Özal da özenmiş; 1989 yerel seçimleri sonucu SHP’nin yüzde 32’yi aşan oyla birinci parti olarak 39 il dahil 642 belediye kazanması, Özal girişimine set çekmiştir. Ardından SHP, DSP ayrışması, 1992’de CHP’nin devreye girişi oylar bölünmüş olarak, siyasal basiretsizlikle 1994 yerel seçimlerine girilmesi sonucu, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kazanılmış çoğu belediye başkanlığının yitirilmesi de bugünkü düzeni hazırlayan nedenlerden olmuştur. Halkımız, 2017 halkoylamasında da aslında hayır oyu vererek; 31 Mart 2019 yerel yönetim seçiminde, ardından da 23 Haziran’da yenilenen İBB seçiminde oylarıyla düzene karşıtlığını ifade etmiş, ancak bu tepki yeterince algılanmamıştır. Türkiye, emperyal güçlere mesafeli politika izlemeli; ABD’ye karşı Rusya, Rusya’ya karşı ABD kartını, AB’ye zaman zaman yaklaşma, uzaklaşma gibi sözde diplomasiden vazgeçmeli, ABD ile ikili anlaşmalar yeniden düzenlenmeli, AB’ye giriş oyalamasına son verilmeli, ülkemizin Şanghay İşbirliği Örgütü’nde de yerinin olmadığı dikkate alınmalıdır. Bağımsız, tarafsız, saygın, kalkınmış Türkiye amacının gerçekleştirilmesine, yüreklilikle, özveriyle, onurlu davranarak odaklanılmalıdır. Filozof Herakleitos, 2400 yıl önce “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demiştir. Toplumsal kısırdöngülerle, siyasal yapışkanlıklarla, ürkeklikle değişime karşı direnilmemelidir. Değişim; iyiye gidişin, yüreklilik gerektiren, yaşam sürecidir.