22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İNCELEME 11 5 EYLÜL 2020 CUMARTESİ 12 Mart’ın, 27 Mayıs’ın önünü açtığı anayasal, yasal özgürlüklerle gerçekleşen örgütlü toplumsal birikimi, kazanımlar patlamasını geri çekme odaklı amaçlarına, idamlar, birbirinden kanlı, provokasyon odaklı operasyonlar, ağır işkencelerle, örgüt kapatmalarıyla elde edilen ülkeyi sağa çekme sonuçları yetmedi. 12 Mart projesi operasyona hedef olan Cumhuriyet gazetesinin, dünyada bir örneği yaşanmamış okur, toplumsal direnişin baskı gücüyle bir yıl içinde yeniden Nadir Nadi yönetimine teslim edilmesinden sonra, daha hesaplı, sert ikinci dalga operasyonları gündeme sokuldu.. Ajan provokatör olarak görevler de üstlenmiş MİT’in üst kademe ajanı deşifre edilerek kurgulanmış Madanoğlu davası operasyonundan sonuç alınamayacağı gerçeği ile yüzleşilince, ağırlıklı demokratik devrimci olarak öne çıkmış örgütlenmeler, liderleri hedef alan, çok yaygın ulaşılabilen tüm sol örgütlenmeleri de kırmaya yönelik yeni dalga işkenceler, yargılamalar, kapatmalar gündeme getirildi. İkinci dalga derin operasyonlarda, özel kişilere özel derin işkenceler... Cumhuriyet gazetesinin yeniden Nadir Nadi yönetimi sorumluluğunda yayın yaşamına girmesinin tarihi 6 Ağustos 1972’yi bir hafta önceki tanıklıklar sayfamızda elimiz den geldiğince geniş kapsamlı paylaşmaya ça lışmıştık.. 9 Ağustos 1972 tarihli Cumhuriyet’in birinci sayfasında Prof. Mümtaz Soysal’ın güncel yar gılanmasına ilişkin haberin gelişmeleri var. Da ha önce açılmış, Anayasaya Giriş kitabının bi limsel öğretime göre hazırlanmadığı, ideolojik saptırma hedefi güdüldüğü suçlaması ile veril miş altı yıl sekiz aylık mahkumiyet cezası da vasının Askeri Yargıtay Genel Kurulu’nda bo zulması üzerine 3 numaralı askeri mahkemede bir gün önce yapılan duruşmada Prof. Soysal’ın kitabının, bozma kararının gerekçesine uygun olarak incelenmek üzere bilirkişiye gönderil mesi kararı verilmiş. Yargıtay’ın bozma kararı nın uygulanması yolunda Soysal ve avukatları Tahtakılıç ile Alacakaptan’ın Yargıtay’ın bozma kararına uyulması talepleri ise reddedilmiş.. Gazetenin ye ni yayın yaşamı na girişinin he men dört gün son rasında ise ye ni dalga işken celer, yargılama lar, sol demokra tik örgütlenmele rin ulaşılabilenle rini hemen kapat ma operasyonları nın ilk önemli ha beri ile yüzleşiyo ruz.. Birinci sayfa dan Sıkıyönetim Komutanlığı’nın açıklamalarına da 10 Ağustos 1972 yalı olarak yapılmış haberin başlığı “Sabotaj lar yapan gizli örgüt ele geçirildi” olarak duyu rulmuş. Sanık adlarının daha sonra açıklanaca ğı bildirilmiş. Yakalanan sanıklar ise Marma ra ve Eminönü gemilerini batırılması ile Kültür Sarayı’nın yakılması failleri olarak açıklanmış. Oysa uzun yıllar sonrası gelişmelerle tanık lık edeceğimiz üzere bu suçlamalarla tutukla nan isimlerin bir kişisi bile cezaevinden sağ lıklı olarak çıkamadılar. Çok ağır işkencelerin mağdurları olarak trajik sonlar yaşadılar. Elbet te ne Kültür Sarayı’nın yakılması, ne de iki adı verilmiş gemilerin batırılması anlamında sabo taj, suç örgütü eylemleri gerçeğinin kanıtlana bildiği yargılamalar süreci söz konusu olamadı. Yıllarca korkunç işkencelerle alınmış imzalarla sürdürülen yargılamalarda estirilen terör hava sı ile kamuoyu oluşturulması, önyargıların bes lenmesi ile yaratılan havada dönemin hedeflen miş pek çok amacı adına istenen ortamın yara tılabildiği sonuçları ile ortada.. İçlerinden pek çoğunu 68 kuşağı içinde, ka tıldıkları toplumsal eylemler içinde tanımıştım. Söz konusu yargılamalar listesinde öne çıkarıl mış öğrenci gençliğin ağırlıklı Mihri Belli kana dından gençlik önderleri olduklarını söyleyebi lirim. Ne yazık ki yaşamlarının sonrası süreç lerde yaşadıklarının izlerinden kurtulabildikle ri, olağan yaşam akışı içinde yer alabildiklerini çoğunluğu için söyleyemiyorum. İntihar eden leri de oldu, alkolik olarak sokaklara düşenle ri de. Yaşadıklarının bedeline karşın ayakta dik kalabilenleri azınlık sayılırlar.. Nadir Nadi’nin köşesinden Aynı günün aynı sayfasında Nadir Nadi, köşesinden Demirel’in rejim bunalımı yaşandığı söylemini eleştirmiş. “Hangi rejim?” sorgulamasını yaparken de rejimin kaidelerinin sorgulamasının ancak geçerli anayasal, yasal düzen üzerinden yapılabileceğini, ülkemizde 1961 Anayasası ve özgürlükler yasaları kapsamındaki düzenin geçerli olması gerektiğinin gerçeğini anımsatmış. 13 Ağustos günlü haberimizde TİP’in yargılanan sanıkları için 15 yıla kadar hapis istendiğinin bilgisi var. Nadir Nadi ise 15 Ağustos günlü köşesinden “Gidiş” başlığı ile gelişmelere ilişkin sorgulamasını yapmış. Birinci Meşurtiyet’ten 1972’ye kadar, gerçeklerle bir an aydınlanıp sonra karanlığa boyun eğmeye alışmış bir halimizin olmasından yakınmış. Victor Hugo’nun özgür lüklere ilişkin sözlerini Osmanlıcaya uyarlayıp kendi şiiri gibi yayımlamış bir ünlü dönem şairinin yaptığından, adını vermeden esinlenmiş olarak anlamlı bir durum saptaması yapmış: “Her şeyi dışardan alıp kendimize mal etmek huyu bizde birtakım kötü alışkanlıklar yaratmış olacak. Özel çıkarlarımızı gözeterek ‘Şu iyi, tam bize göre, şu kaka bizden ırak olsun!’ diyoruz. Bunu derken yeryüzünün yuvarlak olduğunu, uluslar topluluğu bugünkü uygarlık aşamasına varana dek, vaktiyle bizim de birçok uluslar gibi emek harcadığımız, insanlığa yararlı katkılarda bulunduğumuzu ya bilmiyor, ya da anlamak istemiyoruz..” diyor.. Atatürk’e gelinceye kadar, yirminci yüzyılda kurultayın ne anlama geldiğini, anlamını bilenleri sorguluyor, Osmanlı İmparatorluğu’nda bu sözcüğü bilenin olmadığının vurgulamasını da yaptıktan sonra, “Çağımızın gidişi özgürlüğe, eşitliğe ve sosyal adalete doğrudur..” saptaması ile nokta koyuyor. Solmazer’in kaçıp kaçmadığı polemiği Tarih sıralaması ile birkaç anlamlı haber daha. 16 Ağustos’ta MBK üyelerinden, 14’ler grubundan eski milletvekili Solmazer’in 1. Ordu Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından arandığı, yurtdışına çıktığı bilgilendirmesi ekiyle verilmiş haberi var. 17 Ağustos tarihli Cumhuriyet’teki haberde ise Münih’ten verdiği “Kaçmadım, gelecek ve hesabımı vereceğim” demeci yer alıyor. 17 Ağustos günlü Cumhuriyet’te ise avukat Halit Çelenk’in kızı Serpil Çelenk’in faili gizleme suçundan tutuklandığı haberi yer alıyor. Arka arkaya pek çok yeni yargılama, tutuklama haberleri geliyor. 17 Haziran günlü Cumhuriyet’ten askeri mahkemede 15 Haziran olayları nedeniyle yargılanan yöneticileri için görevsizlik kararı verildiğini öğreniyoruz. Daha önce de eylemler sürecinde sıkıyönetimin ilanı nedeniyle askeri mahkemede yargılanan, tutuklu kalan sanıkların, sıkıyönetim sonrası davalarının ağır cezaya nakledilmesine karşın, yeniden sıkıyönetim ilanı ile yeniden sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmaları istemi reddedilmiş oluyor. 20 Ağustos günlü habere göre Tağmaç emekliliğini istiyor. Bakanlar Kurulu Gürler’in Genelkurmay başkanlığını Sunay’ın onayına sunuyor. Askeri cepheden siyasal eğilimlere göre güç savaşları yeniden gündemde ön plana çıkıyor. Teknik Güç’ten yeniden Cumhuriyet’e dönüş 4 Eylül tarihli yazı dizimin fotoğraflı anonsu nu, sadece bizimle dayanışma adına İnşaat Mü hendisleri Odası, dönemin İstan bul Başkanı İz zettin Silier’e te şekkür ve Cum huriyet ailesi ne yeniden katıl dığımın ilk yazı lı belgesi olarak paylaşmak adı na veriyorum.. Demokratik tüm meslek örgüt lenmelerinin Cumhuriyet’le dayanışmala rı muhteşem ol muştu. Elbet te inşaat mühen disliği özelinden Cumhuriyet’in depremlere dö nük duyarlılık ta katkılarının çok özel yeri ola cak. Tıpkı Türk Tabipleri Birli ği, Erdal Atabek üzerinden sağlık sorunlarına pay 4 Eylül 1972 daşlığın yansı maları gibi. Barolarla Cumhuriyet’e dönük yar gılamalar da içinde, tüm hakhukuk arayışla rında kurulmuş sıcak, kopmaz bağlarımız gibi.. Fikir suçu tartışmaları, uluslararası dayanışma... 17 Eylül tarihli Nadir Nadi’nin “Fikir Suçu” başlıklı yazısını atlamak haksızlık olacaktı. Yeri gelmişken 12 Mart süreci içinde uluslararası gazetecilik örgütlerinin, tıpkı 12 Eylül askeri darbe süreci; birinci, ikinci Silivri sivil darbe süreçlerinde olduğu üzere Türkiye’ye, ülkemiz gazetecileri, sendikal, meslek örgütlerinin hak savunmalarında güçlü destek vermelerinin altını çizerek başlamak gerek. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu kongrelerini bile bu kri tik dönemlerde Türkiye’ye taşımaktan vazgeçmediler. TGS, Cemiyetimiz bağlantılı çok fazla anıyı paylaşmak zaman alır. Nadir Nadi, başlığını verdiğim yazısında işte Gazeteciler Federasyonu’nun İstanbul’da yapılan kongresine katılmış uluslararası Basın Enstitüsü IPI Direktörü Ernest Meyer ile Cemiyet çatısı altında, ülkenin tepedeki ünlü gazetecilerinin, yöneticilerinin katıldıkları ortak toplantıdan gözlemlerini okuruyla paylaşıyor. Mayer’in fikir suçunun olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceği saptamasının altını çiziyor. Devamla kendi yaşam anıları içindeki düşünce özgürlüğü kurbanı olmuş gazetecilerimize ilişkin anılarını gözlerinin önünden geçiriyor. Çeyrek yüzyıldır kurbanlarının canı yanarken, ülkenin her yanında demokrasiden yana, diktatörlüğe karşı söylemle siyaset yapanların varlığının acı çelişkisinin örneklerini sıralıyor. 1930’ların Serbest Fırka örneğinden, 1950’ler sonrası yaşananlara, özellikle de siyasal İslam adına laiklik, fikir özgürlüğünün katledilmesi siyasetlerinin çelişkilerini örnekliyor. Bu klasik taktiğin artık sökmemesi gerektiğinin vurgusu ile yazısına nokta koyuyor. İlhan Selçuk beraat etti 23 Eylül 1972 28 Eylül 1972 Yılmaz Güney yargılandı 28 Eylül 1972 tarihli Cumhuriyet’te Yılmaz Güney’in yargılanmasının fotograflı haberi var. Umut filminin izinsiz yurtdışına çıkması, anarşistlere yardım ettiği gerekçeleri ile 1. Ağır Ceza’da yargılanıyor. Altın Koza’da birincilik ödülünü aldı. Bir gün sonra ise jüri yeniden toplandı, verilen ödülü geri alındı Bir gün sonraki 29 Eylül tarihli Cumhuriyet’teki 1. sayfa haberimize göre ise Yılmaz Güney “Baba” filmi ile Altın Koza’da birincilik alıyor. Bir gün sonra 30 Eylül tarihli birinci sayfa haberimize göre ise Altın Koza’nın ödül sonuçları değiştiriliyor. Yeniden toplanan büyük jüriye ödül sonuçları değiştirtiliyor. Birincilik ödülünü alan Yılmaz Güney’in Baba filmi ile birlikte aldığı ödüller bu kez Karadoğan filmi ile Cüneyt Arkın’a veriliyor. 23 Eylül tarihli “İlhan Selçuk” beraat etti haberi. Elbette yeniden Cumhuriyet’e, yuvaya döneceğinin muştusu gibi. 11 Ekim’de 17 Ekim’de ilk yazısının yayımlanacağının duyurusu yer almış. 17 Ekim tarihli “İpliğin Ucu” başlıklı köşesinde, çok sevgili annesi ile bir çocukluk anısından söze girmiş. Yün çilesini eline alıp ucunu bulması üzerinden uğraşıyı anlatıyor. Ucunu yakalamanın öneminden, bulunması sonrası kolayca çözülmesinden, ilk yazının yazılması güçlüğünden felsefe yapıyor. Gazete okur ilişkisine, elbette Cumhuriyet’teki bu ilişkinin özelinin değerine geçiş yapıyor. Gerisini sizlerle eksiksiz paylaşmak gerek: “Nadir Nadi’nin yönetimi bıraktığı günden önceki altı aylık dönemin ortalama günlük satışı 115 bindi. / Nadir Nadi tekrar yönetimi aldığı gün satış yuvarlak 45 bini gösteriyordu./ Ve ne denli kıvanç vericidir ki Cumhuriyet’in baskı sayısını işaretleyen gösterge şimdi günden güne yükselmek tedir. Sözleşmiş gibi gazeteyi bırakan on binlerce okur, sözleşmiş gibi gazeteye yönelmektedir./ Dünya tarihinde böyle bir olay var mı bilmiyorum./ Ama yoktur sanıyorum. Türkiye gibi yarı alfabesiz bir toplumda Cumhuriyet olayı, onur ve umut vericidir./ Aydın okur kitlesi, objektif haberi, Atatürk ilkeleri ışığında, devrimci yorumu ve namuslu tutumu benimsemiş, bu yönde fikren örgütlenmiştir./ Bir gazeteyi gazete yapan: rotatifler, kâğıtlar, mürekkepler değil, işte budur./ Bu düzeydeki okurdur../ Nasılsın?/İyiyim/ Ne var, ne yok?/ Çok şey var, çok şey yok./ Gün gün konuşacağız, anlatacağız./ Bugün ipliğin ucunu bulduk; İpliğini pazara çıkaracağımız konular da elbet bulunacak.” İLHAN SELÇUK GÖZALTINDA Aradan bir ay geç 21 Ekim gün memiş. 20 Ekim tarihli lü Cumhuriyet’te İlhan Cumhuriyet’in birinci say Selçuk’un Cumhuriyet’e ilk fasında “İlhan Selçuk gö geldiğinde yayımlanmış ilk zaltında” haberi yer alıyor. yazısı yeniden basılıyor. Da Haberin içinden okuduğu ha önce hiç yaşanmamış bir muzda akşam 18.00’de sı gelenek ile dayanışma baş kıyönetimin bilgisi altında latılıyor. 8 Nisan 1962 ta evinden alındığını öğreni rihli yazısının tıpkıbasımı yoruz. Komutanlarla bir ile içeriye alınan gazeteciler tatbikatta bulunan Sıkıyö için gelenekselleştirilecek netim Komutanı Orgene bir direniş, dayanışma kalı ral Faik Türün, Emniyet’te sürdürülen bir soruştur 22 Ekim 1972 bı oluşturuluyor. Yetinilmiyor 22 Ekim tarihi ile Yüzba ma için Komutanlığı’nın bilgisi al şı Selahattin’in Romanı’nın yayını tında gözaltına alındığını açıklıyor. başlatılıyor. 21 Ekim 1972
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear