26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 2 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER/YORUM Biraz gönlümüz tatlansın... Gözümü açtığımda “daha kaç bayram göreceğim” sorusu gelip beni buldu. Hesap yapmak zor, öyleyse dedim dostlarıma, okurlarıma “bayram şekeri niyetine küçük hikâyeler anlatayım, gün gelir beni hikâyelerimle anımsarlar.” Gecenin terk ettiği kent kıpır kıpır. Her yeni gün doğurgan bir dişi gibi yepyeni umutlara, acılara, se vinçlere ve binlerce maceraya gebe. Usul usul kı mıldıyor. Evlerde bir okul, bir iş telaşı. Sıcak ekme ğin ilk partisi çoktan bit ti. Sabah vardiyasına gi Fotoğraf: Işıl Özgentürk den işçiler, gece nöbetin den dönen telefoncu kız lar, sıcak ekmeği severler. Yürekleri ısınır. Gün kentin varoşlarına daha erken gelir. Temiz likçi kadınlar, eteklerin den çekiştirip duran boy boy çocuklarını bir an ön ce doyurup yola koyul Evimdeki kaçak maya bakarlar. Çünkü on ları varoşlardan alıp kent merkezine taşıyacak halk otobüsleri saat sekizden sonra tıklım tıklım doludur. Sabahın o uykulu saatle rinde dolu bir otobüste bir saat yol gitmek, temizlik işinden daha çok yorar insanı, kimse kimseye de yer vermez, gebe kadınlara bile. Bu nedenle temizlik çi kadınlar, “erken kalkan çok yol alır” sözüne çok sı kı uyarlar. Kentin sabah seslerinde en çok çocuklar vardır. Çocukları bol bir kenttir İstanbul, bu nedenle sabah saatlerinde gençleşir, umut dolar. Sonra ilk ders zili çalar. İlk vardiya düdüğü öter, ilk tren yola koyulur, gün başlamıştır. Bir yerlerde balıkçı Hüseyin gecenin ganimetleriy le kıyıya döner. Yüzünde yorgun bir gülümseyiş var dır. Sepetindeki diri balıklara dokunur, adeta okşar onları; sonra başını gökyüzüne kaldırıp bunca ışığı, bunca maviyi, bunca kıpır kıpır balığı verdiği için ha yata şükreder. Güneş, yoksul huzurevinin bahçesine bugün bi raz nazlanarak girer. Işık, önce görmüş geçirmiş çı nar ağaçlarının dallarına vurur, ardından köhne bina nın yüzyıllık renkli camları aydınlanır. İşte o saatlerde Hacer Hanım günlük makyajını yapmaktadır. Özenle seyrelmiş saçlarını kabartır, yaşlı dudaklarını boyayla renklendirir. Siyah rugan ayakkabılarını da ayağına geçirdimi hazırdır artık. Odanın kapısını açıp korido ra çıkar, etrafına bakınır. Evet, işte oradadır. Hacer Hanımı bekliyordur. Hiç şaşmaz bu Şevki Bey, gene tıraş olurken çenesini kesmiştir, kravatını da bir türlü doğru dürüst bağlayamaz, olsun Hacer Hanımı bek lemektedir ya. Kol kola, birlikte girerler huzurevinin küçük yemek salonuna. Görevini gündüzcü arkadaşına devreden gece nö betçisi asistan doktor kaygılıdır. Sabaha karşı getiri len uyuşturucu bağımlısı genç adam, kanı temizlen mesine rağmen henüz komadan çıkmamıştır; genç doktor bir şeyler yapmalıdır ama ne? Yeniden kitap larına bakmak için kapıdan döner. Ali bütün bir gece uyuyamamıştır. Heyecandan. Vakit de bir türlü geçmemiştir. Ama işte sabah ol muştur, Ali hızla yataktan inip, karyolanın altındaki spor ayakkabılarına bakar, işte orada durmaktadır. Rüyalarına giren, onu bilmediği topraklara, bilmedi ği kentlere taşıyan spor ayakkabıları oradadır. Spor ayakkabılarına sevgiyle bakar ve neredeyse onla rı okşayarak ayaklarına geçirir. Ayakları hafiflemiş gi bidir. Usulca bir adım atar, bir adım daha o da ne? Ali uçuyordur işte, kimseler inanmasa da Ali uçuyor dur, dağları, denizleri geçip, aydınlık bir vadide du rur. Vadinin tam ortasından geçen derenin suları na doğru eğilir. Su da kendi mutlu yüzünü görür, bu Ali’dir. Bu arada küçük gri bulutlar bir an güneşi ka patıp sonra yeniden pıtır pıtır yollarına devam eder ler. Gün yeniden renklerine kavuşur. Kavuşur kavuşmasına ya bir gariptir şu dünya ha li. Gün ilerledikçe umut ve umutsuzluk, acı ve sevinç birbirine karışır. Kimi zaman bir cenaze arabası çıkar camiden, kimi zaman bir doğumevinde genç bir ba ba sevinç çığlıkları atarak havaya sıçrar. Bir gariptir şu dünya hali, biz de hep peşinden koşturur dururuz. Kısadan hisse: 21 saatte 10 kadının hunharca öl dürüldüğü bir ülkede bir yazar gönlünü hoş etme ye çalışıyor. 2 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34630 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:10 05:54 13:15 17:09 20:27 22:03 Ankara 04:00 05:41 13:00 16:52 20:09 21:42 İzmir 04:30 06:07 13:23 17:13 20:28 21:58 Suat, soğuk bir aralık sabahında tuttu Babıali’nin yolunu. Çantasında Son Telgraf ve Gece Postası’nda tefrika edilecek Fosforlu Cevriye’nin son bölümleri vardı. Beresi, mantosu ve mavi gözleriyle yine şahane görünüyordu. Aynı yolu takip etti. Önce tramvayla Taksim’e, oradan da dolmuşla Eminönü’ne ulaştı. İsmi aynı kalsa da birçok sahip ve kadro değiştirmişti Son Telgraf. Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu’nun, Sadri Ertem’in, Suphi İleri’nin 1924’te kurdukları Son Telgraf, tek parti anlayışına karşı çıkıp Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı destekleyince, Takriri Sükun Kanunu gereğince kapatılmıştı. Gazete 1937 yılında Ethem İzzet Benice’nin sahip ve başyazarlığında CHP’nin borazanı olarak yeniden yayın hayatına başlamıştı. “Neyse ne!” dedi, bütün bunları düşünerek gazetenin kapısından giren Suat Derviş. Yazıyla hayatını kazanmak zorundaydı. Öte yandan, böylesi bir baskı döneminde düşüncelerini romanların satır aralarına gizleyerek anlatmaktan başka çaresi vardı da o mu yapmıyordu? Son Telgraf, Gece Postası, Haber ve öteki gazetelerde çalışan hemen herkesle ahbaptı Suat. Yazıişlerinde çalışanlar olsun, köşe yazarları olsun, hemen tüm Babıali mensupları Suat’ı gayet iyi tanıyor, saygıda kusur etmiyorlardı. Bu nedenle bazen girdiği bir gazeteden çıkması saatler alabiliyordu. O gün de öyle olmuştu işte. Son Telgraf’ın çeşitli odalarında geçirdiği saatler sonunda, Tan’a biraz biraz gecikmiş olarak yürümeye Yetmiyormuş gi bi, Tünel’de sol ya yınlar satan ABC ve Berrak kitabevlerine de saldırdılar, yağ maladılar. Sabahattin Ali ta rafından yayımlanan Yeni Dünya ile aynı Suat Derviş’in romanı binada bulunan Görüşler dergisi de sal başlamıştı. Sertel çiftini ziyarete giderken geçti ği bildik yolların, o gün her zamankin dırganların hedefi oldu. Suat’ın üzüntüsü sonsuzdu. İlerleyen günlerde, Sabiha ve Zekeriya Sertel’in yargılanmalarını da içi bur den daha kalabalık olduğunu gördü. kularak izleyecekti. Bir grup göstericinin “Kahrolsun Ablası Hamiyet tam da bu günler komünistler! Kahrolsun Serteller!” de imdadına yetişti. diye bağırarak Tan’a doğru yürüyü “Bu ülkede yaşanmaz!” diyordu, şe geçmiş olduğunu fark edince te Hamiyet. “Paris’e gidelim. Seni bu laşlandı ve gazeteye yakın bir kita raya bağlayan bir şey yok. Hapiste bevine girdi, olupbiteni oradan acı ki eşin için zaten bir şey yapamıyor içinde izledi. sun. Ülkenin durumu meydanda.” Bir kara gün daha Suat, kulağında bu sözlerle uğurladı ablasını Haydarpaşa’dan. 4 Aralık 1945, basın tarihinin en İnsanlarını böylesine tüketen baş kara günlerinden biri olarak tarihe ka bir ülke olamazdı!* kazındı. *Alıntı: Osman Balcıgil’in İpek İstanbul Üniversitesi’nin önünde Sabahlık, Bir Suat Derviş Romanı toplanan, ağırlığı Turancı ve İslamcı (Destek Yayınları, 2017) gençlerden oluşan kalabalık, yol boyu sloganlar atarak Tan gazetesinin Nâzım Hikmet’in önüne geldi. karşılıksız aşkı İki gerekçeleri vardı. Birincisi, Tan gazetesinin Türkiye ile SSCB ilişkilerinin gelişmesini savunmasıydı. İkincisi, CHP’den istifa eden Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi isimlerin gazete tarafından desteklenmesi. Bu iki nedenle Tan’ın önüne toplanan göstericiler, “Alllah Allah! Komünistlere ölüm!” diye bağırarak Suat Derviş, “gerçek sosyalistler soylu ruhlardan çıkar” dedirten yüce bir gönüldür. Fosforlu Cevriye’nin yazarı, Türkiye’nin yabancı dilde yayımlanan ve çok başarılı olan ilk kadın romancısı, kadın gazetecilerimizin öncü değeridir. Siyasal ilke ve sosyal inançlarından hiç taviz vermediği için çok çile çekmiş; pek az yazarın sahip olduğu entelektüel birikimin to gazeteyi yakıp yıktılar. Hem ofis ola pukladığı üreticiliğine karşın “ko rak kullanılan bölümleri hem de münist” damgasıyla hakkı yen matbaa kısmını harap ettiler. miş, yalnızlaştırılmış ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Onu en iyi anlayan ve anlatan, çocukluk arkadaşı, kalbi kırık âşığı Nâzım Hikmet’in 1920’de yazdığı sıra dışı şiirdir: Gölgesi Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını; Bir kere eğemedim bu kadının başını. Kaç kere sürükledi gururumu ölüme Fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme. Cevapları öyle heycansız ki onun, Kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun. Kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi Güzelliğin önünde, dolup, çarpmalı kalbi Ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal Ne de ayaklarında kırılan ince bir dal Onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor. Bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor... Dönüyoruz yine biz uzun bir gezintiden Gönlümün elemini döküyorken ona ben O bana kendisini gülerek naklediyor “Bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı” diyor. Ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım Ben ki birçok kereler kırılmışım, kırmışım Ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı Birden onun yüzüne haykırma ihtiyacı İçimde alev alev tutuştu yangın gibi Bir dakika kendimin olamadım sahibi Hiç olmazsa öcümü böyle alırım dedim Yolda mağrur duran gölgesini çiğnedim. 73 BARODAN HATAY BARO BAŞKANI’NA DESTEK O polisleri görevden alın Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir hafta ara vermiştir. 73 baro başkanı, ailesiyle yemek yediği sırada kendisine kimlik kontrolü yapmak isteyen polislere işlemin yasal dayanağını sorduğu gerekçesiyle gözaltına alınan Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez’e destek açıklaması yaptı. Olay anına ilişkin görüntüler olmasaydı, türlü gerçekdışı tutanakların bugün polis memurları tarafından kendi aralarında imzalanarak işleme konulacağı ve medyaya servis edileceği aktarılan açıklamada, şu değerlendirme yapıldı: “Nitekim yaşanan hukuk dışı olay görüntüler ile sabit ve bu kadar aleniyken bile, çeşitli yayın organlarınca gerçek saptırılarak vatandaşa servis edilmekten geri kalınmamıştır. Video görüntülerinde sabit olduğu üzere, başkanımız da ısrarla ve sabırla polis memurlarına bu yasal dayanağı görmek istediğini belirtmektedir. Kolluk görevlileri ise kararı göstermek yerine; kendilerini devlet memuru değil de ‘devletin ta ken Dönmez, yaka paça gözaltına alınmıştı. disi’ olarak gördüklerini beyan ederek başkanımızı gözaltına almışlardır.” Açıklamada, Hatay Baro Başkanı’nın hukuksuz durdurma, kimlik sorma ve gözaltı işlemi yapan memurlar hakkında yaptığı şikâyetle ilgili soruşturma sürecinin tüm baro başkanlarınca titizlikle takip edileceği belirtilerek “Emniyet Genel Müdürlüğü’nü ve tüm ilgilileri ‘biz devletiz’ diyen kişinin hukuka aykırı tavrını görmezden gelen açıklama ları nedeni ile kınadığımızı belirterek; hukukun gereklerini yerine getirmeleri ve sorumluları derhal görevden alarak, haklarında soruşturma açmaları gerektiğini bildiriyoruz. Yaşanan olay nedeni ile avukat ya da baro başkanı olduğunu söylemeye gerek duymayarak sıradan bir vatandaşın kolluk kuvvetleri karşısında yaşadığı mağduriyeti resmeden ve vatandaşın haklarını öğrenmesine vesile olan Hatay Baro Başkanımız Av. Ekrem Dönmez’e teşekkür ediyor, her koşulda yanında olduğumuzu imzalarımız ile beyan ediyoruz.” Açıklamaya, Çankırı, Çorum, Erzincan, Iğdır, Karaman ve Rize baro başkanları imza atmadı. l ANKARA / Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Cihan’ın dosyası sürüncemede kaldı Cumartesi Anneleri, 801’inci hafta eylemlerinde 39 yıl önce gözaltında kaybedilen ve 85 gün sonra cenazesi bulunan Süleyman Cihan’ın faillerinin yargılanmasını istedi. Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden yapılan eylemde “İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olamaz” denildi. Okunan basın açıklamasında Cihan ailesinin 2012 yılında dosyanın yeniden açılması için Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğu belirtilerek “Başvuruda, Süleyman Cihan’ın kaybedilmesinde sorumluluğu olan kişilerin isimlerini vererek haklarında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılması talep edildi. Sürüncemede bırakılan dosya güvenilir kanıtlar ve tanıklar olduğu halde zamanaşımı devreye sokularak kapatıldı” ifadeleri kullanıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet BİR YILDA 7 MİLYAR LİRA AYRILDI Cezaevleri altı bakanlığı geçti CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 2019 yılında cezaevleri için merkezi yönetim bütçesinden 6 milyar 993 milyon 138 bin lira ayrıldığını belirtti. Cezaevlerine 2019 yılında ayrılan bütçe, aynı yıl Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Anayasa Mahkemesi gibi birçok kurumun yanında 6 bakanlığın bütçesini de geçti. Dışişleri Bakanlığı’na 2019 yılı için 4 milyar 635 bin 760 lira, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na 2 milyar 44 milyon 280 bin lira, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 4 milyar 168 milyon 578 bin lira, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na 2 milyar 544 milyon 238 bin lira, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 2 milyar 573 milyon 286 bin lira, Ticaret Bakanlığı’na 5 milyar 689 milyon 948 bin lira bütçe ayrılmıştı. Bilgi vermedi diye Gül, cezaevindeki mahpus sayısı için Tanrıkulu’na Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne bakmasını önerirken, TCK’nin 166’ncı Maddesi’nde düzenlenen bilgi vermeme suçundan 4 kişinin cezaevinde bulunduğunu açıkladı. Söz konusu madde şöyle: “Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” l ANKA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear