14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY 3 7 MAYIS 2020 PERŞEMBE 250/1 1 0 140/2 7 0 150/1 0 0 240/1 2 0 250/8 0 160/8 0 120/5 0 140/1 1 0 250/1 3 0 250/1 1 0 210/1 0 0 210/1 3 0 170/5 0 240/1 6 0 210/8 0 180/1 2 0 250/1 0 0 300/1 5 0 200/5 0 240/1 3 0 160/9 0 230/1 3 0 Prof. Emrah Altındiş: ABD ve Avrupa bu yüzden yıkıldı Parayla sağlık SİBEL BAHÇETEPE Koronavirüs salgınının dünyanın süper gücü olarak nitelendirilen ABD’nin yanı sıra İngiltere, İtalya ve İspanya’da büyük yıkıma neden olması sağlık sistemlerinin de sorgulanmasına yol açtı. Boston College Biyoloji bölümünden asistan Prof. Dr. Emrah Altındiş, 328 milyon nüfusu olan vatandaşlık hakkı olduğunu ve tüm dünyada ücretsiz olması gerektiğini kaydeden Altındiş, “Bunlar toplumun bu talepleri güçlü şekilde savunmasıyla olur” diye konuştu. Prof. Altındiş, Türkiye’nin salgın karşısında sağlık çalışanlarının fedakâr mücadelesiyle başarı sağladığını belirtirken üniversite hastanelerinin ne kadar önemli bir işlevi olduğunun sal ABD’de 37 milyon in gın sürecinde bir kez da sanın sağlık sigortası ha ortaya çıktığını söyle nın bulunmadığını be di. Altındiş, “Düşük büt lirterek “500 bin in çelere ve finansal sorun san sokaklarda yaşı lara karşın bugün pande yor, 13 milyon göçmen mi mücadelesinin loko işçinin hiçbir doküma Asistan Prof. Dr. Altındiş motifi üniversite hasta nı yok, hastaneye git neleri. Bunu çok büyük meye korkuyorlar. 2.5 milyon ki maddi sıkıntılar ve borçlar altında şi cezaevlerinde ve 40 milyon in imkânsızlıklara rağmen yapıyorlar. san yoksulluk sınırı altında. Ortada Çok parlatılan özel hastaneler değil doğrudan ekonomik, politik tercih kamunun onlarca yıllık tecrübesi lerle bağlantılı çok ağır bir yapısal ne sahip birikimli hekim ve hocala sorun var, dolayısıyla yaşanan yı rımız ile Anadolu’nun dört bir yanın kım şaşırtıcı değil” dedi. da kamu hastaneleri mücadelenin en Sağlığın her insan için temel bir önünde yer alıyorlar” dedi. SİSTEM CİNAYETİ Dünyada “sağlık bir insan hakkı mıdır, yoksa insanların para ödeyerek sahip olabilecekleri bir ayrıcalık mıdır?” yönünde bir tartışmanın yürüdüğünü söyleyen Emrah Altındiş, “Şu an yaşadığı mız ölümler bizim dünyada kurduğumuz sağlık sistemleri ile doğrudan ala kalı. Ne yazık ki son 40 yıldır dünyada sosyal devletlerin çözülmesiyle ve bü tün hakların alınır satılır meta, hizmet gibi görünmesi nedeniyle sağlıkta sadece parası olanların sahip olabileceği bir ayrıcalık olarak görülmeye başlandı. ABD’de var olan bu model IMF ve Dünya Bankası’nın da bu politikaları dayatması ile tüm dünyada yayıldı ve hem özel hastaneler hem de özel sigorta uygulamaları arttı. Bu artışı Türkiye’de de son 20 yılda gözlemledik ve bugün görev başında olan Sağlık Bakanı da bu tür bir özel hastane zincirinin patronu. Bu dönüşümün sonucu olarak insanların sağlık hizmetine kavuşması pek çok ülkede dönüşerek maddi durumlarına göre belirlenmeye başlandı” dedi. ÇOK ERKEN Sağlık Bakanı Koca, fotoğraf paylaşıp uyardı Diyanet meselesi pek de öyle değil Oeminim ki Erdoğan’a teşekkür edecek. O kim mi? Adını ben de bilmiyorum. Hatta sorsanız tipini bile tarif edemem. Ama ne iş yaptığını söyleyebilirim: Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı. Neden mi? Çünkü Erdoğan devleti yönetmeyi öyle basitleştirdi ki... Bir zamanlar sosyalistler hariç, bütün siyasetçilerin bir ortak noktası vardı: Mülkiyetin dokunulmazlığı. Şimdi, 13. Cumhurbaşkanı’nın vatana millete zararlı saydığı bir servet sahibi mi var? Önündeki sarı tuşa basıp hemen kayyım atayabilecek. Bir zamanlar ara dönemler hariç “seçilmişlere dokunulmaz” ilkesi vardı. Şimdi 13. Cumhurbaşkanı, hakkında dava bile olmayan bir “seçilmişi” soruşturmanın selameti için kırmızı düğmeye basıp görevden alabilecek. Yeşil düğmeye basıp vakıfların yönetimini, mavi ile ihaleleri, turuncu ile piyasaya sürülecek para miktarını belirleyecek. Kısacası hukuk freni, kurum takozu, devlet geleneği engeline takılmadan yönetmek artık pek kolay! Bunları düşünmeme neden olan Diyanet ile Ankara Barosu arasındaki tartışma oldu. Bence asıl kritik sözleri Diyanet’i destekleyen Erdoğan kullandı: “Ülkemizde eğer İslam adına konuşması gereken birisi varsa, bir kurum varsa, Diyanet İşleri Başkanlığı’dır.” Erdoğan, Diyanet’e yönelen eleştirileri hem İslama hem devlete sayıyordu. Diyanet’e İslamcı direniş Son meseleyi bir yana bırakırsak, Erdoğan sözleriyle neredeyse 100 yıllık bir kavgayı bitirmiş oldu. Zira İslamcılar bugüne kadar ne Diyanet’i ciddiye aldılar ne de onun İslam adına konuşabileceğini düşündüler. Aksine laik devletin kurumu olan Diyanet’in imamlarının ardında namaz kılınmayacağını dahi söyleyen oldu. Erdoğan’la tartışma bitti: Diyanet’in sesi İslamın sesidir! Diyanet başlangıçta toplumu dini konularda bilgilendirmeyi ve din bürokrasisini yeni düzene uyumlu şekilde yönetmeyi amaçlayan bir kurumdu. Rıfat Börekçi, Şerafettin Yaltkaya, Ahmet Hamdi Akseki, Eyüp Sabri Hayırlıoğlu; 19241960 aralığında ülke sadece 4 Diyanet İşleri başkanı gördü. İlk üçü ölene kadar görev yaptı. Diyanet’in siyasal mücadelenin içinde işlevli hale gelmesi 60 sonrasında hızlandı. Sadece sol ile kavga etti sanmayın. İslamcılar bu işten hem faydalandı hem de şikâyet etti. Açılan kadrolara yerleşirken mutluydular. Ama Diyanet ne zaman “İslam adına ben konuşurum” dese İslamcı direnişle karşılaştı. Cemaatlerle fayda ilişkisi kuran siyasetçiler ise bu sırada havaya bakıyordu. Süleymancıların Diyanet kavgası 12 Mart’ın ardından Kuran kurslarını Diyanet’in devralması o döneme kadar bu alanda büyümüş Süleymancıları, Işıkçıları, hatta İskenderpaşacıları kızdırdı. AP Hükümeti, Diyanet imamlarıyla TRT’de program başlattığında en ağır eleştiriyi Milli Gazete’den alacağını nereden bilebilirdi: “Fuhuş Gemisi filmini oturup seyredin, kızın, öfkelenin veya azgın nefsinin esiri olup zevk de alın. Bir şey diyemem ama TRT’nin dini programlarını, mevlitlerini izlemeyin.” Diyanet de bu kesimlerden hazzediyor değildi. Yıllar sonra karşımıza AKP kurucusu ve milletvekili olarak çıkacak Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, 1981 yılında darbecilere verdiği brifing’in de anlatıyordu:“Nurculuk, Ticanilik gibi dini sapmaların önlenmesi, din konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın etkin ve tutarlı din hizmeti verdirebilmesine ve din öğrenimi veren okulların mesleki yeterliliğinin artırılmasına bağlıdır.” Süleymancıların liderliğini kayınpederinden devralan Kemal Kaçar’ın 1989’da söylediği sözler Altıkulaç’a cevap gibi: “Biz o zamanlar imam hatip mektepleri yoluyla uygun bir dini tedrisat yapılabileceğine kani değildik. Milli Eğitim’in müdahalesi vardı ve ‘bunlar hakiki Müslüman yetişmesine hiçbir zaman müsaade etmezler’ diye düşünüyorduk. Doğru veya yanlış. Bu kanaatimiz doğruymuş ki Tayyar Altıkulaç gibi bir kimse bu okuldan çıktı.” Cinayete varan gerilim Kavga o kadar büyüktü ki, Altıkulaç, Süleymancıların Diyanet imamlarının ardında namaz kılmamakla kalmadığını söyleyecek, “Süleymancı olmayan din görevlileri, müftüler, hatta Diyanet müfettişleri dövüldü” bile diyecekti. Süleymancılar, Diyanet kontrolündeki imam hatip okulları için “imam hatap” diyordu. “Hatap” Arapça “odun” demekti. Diyanet’in de eli armut toplamadı. Cami bahçelerinde “Ben bir Süleymancı idim” başlıklı itirafçı kitabı satıldı. İskenderpaşacıların parasıyla çıkan Bugün gazetesinin Diyanet’in özerk olmasını istediği, bunun olmamasını zulüm olarak tanımladığı nasıl unutulur. Ya da İsmailağa cemaatinin çalışmalarına engel olan Diyanet’in Üsküdar Müftüsü Hasan Ünal’ın 1982’de öldürülmesi ve İsmailağa liderinin “katli vacip” fetvası nedeniyle bu cinayetin sanığı olması. Mehmet Görmez hedefte Bunlar eski meseleler demeyin... Önceki Başkan Mehmet Görmez, İsmailağa başta olmak üzere İslamcı hocalar tarafından “reformcu” diye damgalanmadı mı? Sohbetlerde “bu kadar beteri gelmedi” diye lanetlenmedi mi? Ortadoğu kazanı kaynarken İran’a verdiği kardeşlik mesajları nedeniyle “Ehlisünnete karşı” ilan edilmedi mi? Işıkçıların gazetesi Türkiye, Görmez’in Fethullah Gülen’e kitap gönderip ona sevgi sözcükleriyle ithafta bulunduğunu iddia edip Diyanet İşleri Başkanı’nı terör bağlantılı göstermedi mi? (Görmez kitabı Gülen’e göndermediğini açıklamıştı.) Hatırlayın; Nurettin Yıldız’ın, İhsan Şenocak’ın, kadınları ve çocukları cinsellik üzerinden tanımlayan fetvaları, sonunda Erdoğan’a “yeter” dedirtmiş, Erdoğan Diyanet’i göreve çağırmıştı. Diyanet ile “âlim” denen hocalar karşı karşıya geldi. Erdoğan’ın “İslamın güncellenmesi” açıklamasına Diyanet destek verince ipler yine gerildi. Geçen yıl sızan Diyanet’in cemaatler raporunu unuttuk mu? “Bazıları” hariç önde gelen cemaatler ve hocalar yerden yere vuruluyordu. Yeniden tanımlanan Diyanet Daha da yakını var. Gazeteci Saygı Öztürk, birkaç ay önce çıkardığı Menzil kitabı için, Menzilcilerin liderleriyle söyleşiler yaptı. Öğrendik ki Menzilcilerin Diyanet’in kaldırılmasına itirazları yok. Aksine Diyanet’in kendileri üzerinde sopa olduğunu düşünüyorlar. Erdoğan sadece Diyanet ile baro atışmasına müdahale etmiyor. “İslam adına Diyanet İşleri Başkanı konuşur” diyerek “yaşayan din”in hüküm yetkisinin sahibini de işaret ediyor. İslamcılığa da bir çizgi çiziyor. Kuşkusuz, devletin yetkilerinin tümünü kendinde toplarken Diyanet’i de yeniden tanımlıyor. Diyanet, Erdoğan’ın çizdiği politikaların aktif fetvacısı oluyor. Ne trajik ki bu dönüşüm FETÖ’nün derneklerinde görev almış, onun projeleri için Vatikan’a kadar gitmiş, FETÖ imamı Suat Yıldırım’ın çalışma arkadaşı, Adil Öksüz’ün tez hocası Ali Erbaş’a nasip oldu. Kim olacak bilmem... Ama 13. Cumhurbaşkanı atayacağı Diyanet İşleri Başkanı’nı parmağıyla gösterip “İslam adına bundan sonra o konuşacak, ona karşı olan İslam ve devlet karşıtıdır” dediği gün kuşkusuz Erdoğan’ı bir kez daha anacağız. Belki de “devletin kılıcı ruhani tartışmaları bitirecek kadar keskindir” diyeceğiz. Herkese Bilim Teknoloji 215. sayı bayilerde Biz aksatmadan sizinleyiz. Ya siz! Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan üç günlük sokağa çıkma yasağının sona ermesinin ardından İstanbul’un cadde ve meydanlarında hareketlilik yaşanıyor. İstiklal Caddesi’nde çoğu ki şi maske takarak gezerken bazı kişilerin ise maskesiz olduğu görüldü. Sosyal mesafe kuralları ise çoğu kişi tarafından ihlal edildi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı payla şımda “İstiklal Caddesi, bugün iyi bir görüntü vermedi. Bir kareye bu kadar insan girmesi için çok erken. Evde kalmaya çalışalım. Çıkarsak maske kullanalım, sosyal mesafe kuralına uyalım” dedi. Bakan ‘Kontrollü Sosyal Hayat’ın başladığı ikinci döneme girildiğini söyledi Birinci dönem bitti Berber jilet kullanmayacak İçişleri Bakanlığı, valiliklere gönderdiği genelgeyle, 11 Mayıs itibarıyla berber, kuaför gibi işyerlerinin faaliyetlerine başlayabilmeleri için alınan kuralları bildirdi. Berber ve kuaförler saat 09.00 ile 21.00 arasında randevu sistemiyle çalışacak. Aynı anda yan yana iki koltukta müşteri kabul edilmeyecek. İçerde en fazla bir kişi bekleyebilecek ve maske zorunluluğu olacak. Havlu, önlük tek kullanımlık olacak. Berberler jilet/ustura ile sakal tıraşı yapamayacak. Çiçekçiler açık olacak Öte yandan “Anneler Günü”nde, sokağa çıkma yasağının olduğu cumartesi ve pazar günü, çiçek satan işyerleri, evlere servis şeklinde hizmet verebilecek. 6 MAYIS ÇARŞAMBA 30 BİN 303 2 BİN 253 64 4917 1 MİLYON 234 BİN 724 131 BIN 744 3 BİN 584 669 1278 78 BİN 202 Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Türkiye virüsle mücadelede ilk dönemi tamamladı. İkinci dönemin ismi ‘Kontrollü Sosyal Hayat’tır” dedi. Koronavirüs Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında video konferans yöntemiyle toplandı. Koca, toplantının ardından yaptığı açıklamada özetle şunları kaydetti: l İlk dönem tamamlandı: Türkiyemiz koronavirüse karşı mücadelesinde ilk dönemi tamamlamıştır. Dünyada salgının hızı kesilebilmiş değil. Bakan Türkiye’de ise, vaka sayı Koca sı 4 hafta içinde en üst düzeye ulaştı ve inişe geçti. 11 Nisan’da 33 bin 170 kişiye test yaparak 5 bin 138 vaka tespit ettik. Bu, bir günde en çok vaka tespit ettiğimiz tarihti. 29 Nisan 2019, koronavirüsle mücadelede birinci dönemi geride bıraktığımız tarihtir. Bu hafta iyileşen hasta sayımız mevcut hasta sayımızı aştı. Verilen sonuçlar, salgını kontrol altına aldığımızın kanıtıdır. l İkinci döneme geçtik: Koronavirüsle mücadelenin ikinci döneminde, yeni dönemin ilk günlerindeyiz. Tedbir almak ve tedbirlere uymak 2. dönemin başarısının garantisidir. Tedbir zorunludur; çünkü tehdit devam etmektedir. Virüs konuk olduğunuz yerde, bindiğiniz asansörde, gittiğiniz berberde, beklediğiniz otobüs durağında, markette, kalabalığına karıştığınız caddede karşınıza çıkabilir. Salgın kontrol altına alınabilmiştir ama virüsle ilgili gerçekler değişmemiştir. Eviniz hâlâ en güvenli ortam olmaya devam etmiştir. l Kontrolsüzlük ikinci dalgayı davet eder: Kontrolün kaybı ikinci bir dalganın davetçisi olacaktır. Mayıs ayına kıyasla hazirana ilişkin öngörülerimiz daha da somuttur. Normale dönmüyoruz, yeni hayatın normallerini oluşturuyoruz. l Kontrollü Sosyal Hayat: 2. dönemin MASKE MARKETTE DE SATILACAK İki temel tedbir var. Birincisi mutlaka maske kullanacağız, ikincisi sosyal mesafeyi dikkatli bir şekilde ayarlayacağız. Eğer sosyal mesafeyi ayarlamazsak maske tek başına yeterli olmayacaktır. Bu dönemde maskeye ihtiyaç daha fazla olacak. Dışarıya hiç kimse maskesiz çıkmayacak. Ücretsiz maskelerin dışında, vatandaş kendi isteğiyle maskeye erişebilecek. Eczane, market, medikal mağazalarda maske satılabilecek. Yarın (bugün) ya da cuma günü fiyatını Ticaret Bakanlığı açıklayacak. HERKES AVM’YE GIDEMEYECEK AVM’ler zaten açıktı. Eskisi gibi herkes AVM’ye gidiyor olmayacak. Bununla ilgili rehberler yayımlanıyor olacak. Üniversitelerle ilgili YKS ve LGS kararı hükümetimizin bir kararıdır. de hedefimiz hastalığın önündeki fırsatları ortadan kaldırmak ve hayatı yeniden düzenlemektir. Bazı kısıtları esnettiğimiz yeni döneme isim vermeye yararlı buluyoruz. Bu isim, “Kontrollü Sosyal Hayat”tır. l Toplu taramalar yapılacak: Özgür ama tedbirli bir hayat tarzına geçiyoruz. Toplu tarama da yapılacak. TÜİK’le birlikte Türkiye genelinde bu salgının derecesini, taşıyıcılığı, hastalık durumunu görmek istiyoruz. Hem PCR hem de antikor testi yapılacak. 150 bin kişi taranmış olacak. l Meslekler için rehber yayımlanacak: Önümüzdeki haftayla ilgili alınabilecek tedbirlerde özellikle meslek gruplarına rehberler yayımlamış olacağız. Bilim Kurulumuz bütün sektörlere bu rehberleri düzenleyecek. l ANKARA/Cumhuriyet Derginiz ile evinize kadar geliyor. Sağlıkta, sevgide ve bilimde kalın! 30 yıllık9höanriekma bliikr eseşirfüven ve TÜRKİYE’NİN HAFTALIK BİLİM, TEKNOLOJİ, KÜLTÜR VE ELEŞTİREL DÜŞÜNCE DERGİSİ 8 Mayıs 2020 SAYI 215 FİYATI 5 TL COVID19 ile ilgili gerçek rakamla rı biliyor DOĞAN KUBAN İletişim çağında yapısal değişiklikler şart! TANOL TÜRKOĞLU Sosyal medya karantinada MÜFİT AKYOS Sizin Yossi Vardi’niz var mı? KORONA 3İlaç ve aşı geliştirmede MUSTAFA ÇETİNER Dünyada büyük DOSYASI mes3aKfeo”roknaavlrıagmüınnlaersions“ysoolosygal 3ş3ePCkogiOslöltVezCIünDOydli1Ver9eIbDciaeldekküı!işlngÖyiOalZiRLsgEHınMeAırNnYçÜBeeZUkğARiKrStaAimkLIainmilyaarırabtiılciyıloıkr muyuz? büyük yarış 3Tansu Daylan için bu ykeünçiükkebşiifrAtetaşteükrkkü’er pandemiler4 ÖZLEM KAYIM YILMAZ “Güçsüzü kurban edin” REYHAN OKSAY 3Dikkat! Su kıtlığı kapıda... PROF. DR. OKAN AKHAN Hem dünyada bilimle ilgili yeni gelişmeler, hem de her yönüyle pandemi... Konuların uzmanlarından farklı bakışlar... Yılın sözcüğü olmaya aday “sosyal mesafe” kavramı ne zaman ortaya çıktı ve ne anlam ifade ediyor? Orhan Bursalı’nın Doç. Dr. Nedim Karakayalı ile yaptığı söyleşi... Genç bilim insanımız Tansu Daylan ve ekibi dört yeni ötegezegen keşfetti. Reyhan Oksay’ın kaleminden Pandemi, tüm eğitim paradigmalarını yeniden şekillendiriyor. Özlem Yüzak sordu Bahar Akıngüç yanıtladı. Prof. Dr. Bayram Öztürk’ten Boğaz’ın kaybolan lezzetleri... HBT YİNE DOPDOLU Bilim portalımız ve abonelik: www.herkesebilimteknoloji.com’da Tel: 0216 449 99 42
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear