01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 29 MAYIS 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / BURAK YURTTAŞ HABER İstanbul’da, mülkiyeti kime ait olursa olsun, tarihi ve kültürel yapılar 16 milyon İstanbullunun temsilcisi olan İBB ile birlikte planlanmalıdır Kafalar karışık ama ümit var Sivil toplum örgütü, Denge Denetleme Ağı ile KONDA’nın ortaklaşa hazırladıkları Türkiye’de Demokrasi Talebi raporu 22 Mayıs günü açıklandı. Rapor koronavirüsün, sokağa çıkma yasağının hayhuyu arasında, hak ettiği ilgiyi göremedi. 20102019 arası her ay ortalama 2 bin 981, toplam 266 bin 993 kişiyle, yüz yüze görüşmeyle yapılan Barometre Araştırmaları’nın ve farklı meseleler üzerinde yoğunlaşan 2 bin 627 ile 10 bin kişi arasında değişen 5 araştırmanın sonuçlarının birleşmesiyle oluşan Türkiye’de Demokrasi Talebi raporu, ilginç gerçekleri göz önüne seriyor. Kanımca raporun ortaya koyduğu görüntüyü şöyle değerlendirmek mümkün: Türkiye’de kafalar karışık ama yine de yükselen bir demokrasi talebi olduğundan ülke için umut var. HHH Yükselen demokrasi talebi ve kamuoyunun olayları doğru değerlendirme ve hukukun üstünlüğü gibi yaşamsal konularda önemli adımlar atılıyor. Hukukun üstünlüğüyle kastedilen tüm vatandaşların din, mezhep, dil, etnik köken, sınıf ve makamdan bağımsız olarak, kanun önünde eşitliği ile hukukun bütün kişilerin ve kurumların üstünde olmasıdır. Rapor, toplumun neredeyse tamamının hukukun üstünlüğüne saygının yanı sıra anayasal denetimden ve hükümetin bütün eylemlerinin yargı tarafından denetlenmesinden yana olduğunu gösteriyor. Yine ilginç bir nokta, vatandaşın çoğunluğunun, anayasanın önce adalet ve eşitlik, sonra özgürlüklere vurgu yapması gerektiğini, beka sorununun bunların ardından geldiğini ifade etmesidir. Aynı birey önceliği vurgusu, yargı konusunda da geçerlidir. Her dört kişiden üçü yargının devleti değil, bireyi koruması gerektiğini söylüyor. Bunun ardından da çoğunluk yargının siyasileştiğini, iktidarın aracı haline geldiğini belirtiyor. Egemen olması gereken eşit vatandaşlık ilkesinin uygulaması gibi yargının işleyişinin de sorunlu olduğunu kabul ediyor vatandaş ve yüzde 61 oranıyla yargının bağımsız olmadığını söylüyor. Vatandaş ifade özgürlüğünü de benimsiyor. Yalnız bu özgürlüğün değişik, hatta aykırı görüşlerin ileri sürülmesini de kapsadığını görmüyor ve Fazıl Say’ın 2013 yılında Twitter’da düşünce açıkladığı için ifadeye çağrılmasını görmezden gelirken, bu olaya tepki verilmemesini de normal karşılıyor. Bu arada ifade özgürlüğünden yana olan vatandaşın yarıdan çoğunun Gezi olaylarının demokratik bir istem olduğuna katılmaması da eşitlik ile özgürlüğe öncelik veren tavrı ile çelişiyor ve bir kafa karışıklığının göstergesi oluyor. Eşit yurttaşlık, eşitlik, adalet ve özgürlük istemiyle çelişen bir kafa karışıklığı da Müslüman ve Türk olmayanlar, eşcinseller, içki içenler ve Aleviler ile komşuluğu istemeyenlerin varlığıdır. Bu tavır, eşit vatandaşlık, adalet, özgürlükler konusunda söylenenlerle çelişmektedir, aynen bazı hallerde, kanunlarda sıkılaştırma yapmanın olağan görülmesinin, sıkı sıkıya bağlı olunduğu söylenen hukukun üstünlüğü ilkesiyle çelişmesi gibi... HHH Denge ve Denetleme Ağı üyesi raporun hazırlanmasına katılmış dostum gazeteciiletişimci Şahin Tekgündüz bu kafa karışıklığını son on yılda üstünden birkaç kez silindir gibi geçilmiş bir toplum için normal olduğunu söylüyor ve raporun demokrasi talebi açsından olumlu ve çok umut verici yanlarına dikkat çekiyor. Bunlardan biri de yerel yönetimlere gösterilen ilgi ve verilen destektir. Yerel yönetimler konusuna yerel iktidarlarla merkezi iktidar ilişkileri açısından değil de yerel yönetimlerin halk ile ilişkileri açısından yaklaşan vatandaş yerel yönetimler aracılığıyla katılımcılık ilkesini yaşama geçirebileceğini düşünüyor. Şu sıralarda muhalefetin, yerel yönetimleri demokrasiye geçişin manivelası olarak gördüğünü de göz önünde bulundurunca, bu olgunun çok önemli olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır. Kuzu: Yargıyı arayan ne ilk ne son kişiyim İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti’nin tahliye edilmesine ilişkin hakkında “nüfuz ticareti” suçundan dava açılan Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi, eski AKP Milletvekili Burhan Kuzu, Zindaşti’nin tahliyesi için görevden uzaklaştırılan İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimi Cevdet Özcan’ı arayıp aramadığı sorusuna “Türkiye’de siyasette yargıyı arayan ne ilk benim ne de son benim. Binlerce arayan var. Bunlar gayet doğal olan şeyler. Konuşma, üslup önemli. Aradığım zaman bulunduğum konum talimat vermeye müsait değildi. İçişleri, adalet bakanı değildim” diye konuştu. Katıldığı tv pogramında yargılanmayı kendisinin istediğini ileri süren Kuzu şöyle konuştu: “Uyuşturucu baronu dediğiniz zaman, sanki adam baronluktan yatıyor da baronluktan çıkarmış gibi. Mahkeme bilir onu, adam ben baron değilim diyor, kırmızı bültenle aranıyorsam, Türk yargısı niye beni içeri atmıyor diyor. Onun dediğini söylüyorum, savunmak anlamında söylemiyorum. Ben ısrar etmedim, aradığım dönemde dava açılmamıştı ve dava açılmadan hâkimi aramak suç olmaktan 2014’te çıkarılmıştı. Benim aradığım dönemde dava açılmadığı için suç da oluşmuyor. Mutlaka karar da o yönde çıkacaktır. Benim kötü bir huyum var, her gelen insanın derdiyle dertleşiriz. Anadolu çocuğuyum ben, bizim bağrımız yanık.” l Haber Merkezi İstanbul emanettir GALATA KULESİ Bir şehrin değeri hemşerilerinin sevgisi ile mi ölçülür hep? Doğup büyüdüğümüz, ekmeğini yediğimiz, sevdiklerimizi güvenle içinde yaşattığı mız şehirlerimizin şüphesiz gönlümüz de özel bir yeri vardır. Fakat söz konusu dünya kentleri olunca sadece hemşerilik duyguları ile mi ona değer atfedilir? Bazı kentler vardır ki dünyanın ortak değerle ridir. İnsanlığın ortak medeniyet tarihinin mekânlarıdır bu şehirler. Taşında topra ğında dünya tarihinin izleri vardır bu şe hirlerin. Tarihte onlar olmadan insanlı ğın gelişim çizgisi eksik kalır. Bilimin ve kültürün ortak ürünü olarak medeniyet bu şehirlerle yükselmiştir. İnsanlığın bin yıllar boyunca çekim alanı, yaratıcı gücün ve insana ait olan değerlerin kalesi SİRKECİ GARI dir bu şehirler. İlkçağdan günümüze in sanlığın gelişiminin ölçeği olarak evren sel insanlık değerlerinin en büyük anıtla rı bu şehirlerdir. Şüphesiz binlerce yıllık tarihi iki büyük kadim imparatorluğun başkenti, çağdaş Türkiye’nin dinamosu İstanbul, bu ev rensel şehirlerin başında gelir. Bir çağ kapatarak insanlık tarihinin rotasına yön veren fethinin 567. yılında İstanbul, bir destan şehir olarak işte bu evrensel in YEDİKULE SURLARI sanlık tarihinin mekânıdır. İşte bu yüz den İstanbul sadece İstanbulluların de ğil, tüm insanlığın her dönemde gözbe beği olmuştur. Antik İstanbul’dan, Bi zans İmparatorluğu’na, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar İstanbul her zaman kültür, bilim ve ekonomisi ile çevresindeki dünyanın çekim merkezi olmuştur. Bu bereketli şehrin, yorulmak bilmez anne kucağı gibi nesillerdir yetiştirdiği binlerce evladı vardır. Tarih bo HAYDARPAŞA GARI yunca ilmek ilmek kültür nakşedilen bu şehir, artık bir yekpare sanat eseridir. İs tanbul bir bütünleşik anıtşehir, eşsiz in sanlık hazinesidir. 16 milyonun kenti İstanbul kimindir? İstanbul 16 milyon İstanbullunundur, 83 milyonundur. İstanbul’un emanetçisi hemşerilerimiz İstanbul’un ganimet değil emanet olduğunun bilincindedirler. Tarih boyunca bu şehri var edenlerin, taş üstüne taş koyanların bize bıraktıkları binlerce kültür varlığı ve tarif edilemez aurası ile İstanbul’un kültür değerlerini salt mülk olarak düşünmek İstanbul’u hiç anlamamış, hiç tanımamış, bu şehrin tarihine nüfuz etmemiş olmak anlamına gelir. Tarihi şehrin kimliği yaşayanları ile örtüşmüş, iç içe geçmiştir. Yüzlerce yıllık vakıfları, kamu yapıları, sivil yapıları ile, sokaklara taşan insanların neşesi, coşkusu, enerjisi ile İstanbul’da tarih şimdi ile iç içe geçmiştir. İstanbul’da zaman “yekpare, geniş bir an” olarak nice Tanpınar’ları “bir garip rüyanın” içine çekmiştir. Üsküdar’dan, Eyüp’ten, Tophane’den, Balat’tan ve daha her bir semtten bakan göz, hep İstanbul suretinde kendi aynasını bulmuştur. Bu yüzden İstanbul, Sait Faik duyarlılığı ile insanı çepeçevre saran bir anıtsal çeper halindedir. İstanbul’da mekân mülk değil, insanla hemhal olmuş candır. İstanbul’un mütemmim cüzlerini şehrin kimliği ile şehri temsil eden nişaneler olarak görmek ve bu şehrin değerlerini mülkiyetine bakılmaksızın bir vücudun organları gibi ele almak gerekir. Dünyanın büyük tarihi kentlerinde olduğu gibi, kent yerel yönetimi ile bütünleşir, gündelik yaşamın bir parçası halinde olursa gerçek anlamda korunur ve gerçek bir canlılığa kavuşur. Kültürel ve tarihsel çevre, içine gündelik yaşamın davet edilmediği, kentlilerin ve temsilcilerinin katılımcılığına ve belirleyiciliğine kapalı tutulduğu yöntemlerle hayata karışamaz. Bugün İstanbul’da mülkiyeti kime ait olursa olsun, tarihi ve kültürel yapılar 16 milyon İstanbullunun temsilcisi olan İBB ile birlikte planlanmalı ve değerlendirilmelidir. Kadim İstanbul’un şehir kimliği ni temsil eden kurum, şüphesiz dad yadigârı ve fetih hatırasının büyük köklü fethin ilk günlerinden itiba değerleri ve fethin nişanesi 1700 yıllık İs ren bizzat Fatih Sultan Mehmed tanbul surlarının, Rumeli Hisarı’nın, Ana Han’ın Hızır Bey ile tesis ettiği İs dolu Hisarı’nın, Yedikule Hisarı’nın, Ru tanbul Kadılığı’ndan gelen İstan meli Hisarı Şehitliği’nin, Edirnekapı Şe bul Belediyesi’dir. İBB, İstanbul’un hitliği ve Galata Surları’nın acilen elbir temsilcisi olması hasebiyle de yüz liği ile restore edilmesi ve dünya şeh yıllarca daha var olacaktır. İBB’nin ri İstanbul’un hayatına dahil edilmesi ge tarihi kent ile ilgili göstereceği her rekmektedir. türlü emek, şüphesiz İstanbul’un Unutulmaması gerekir ki tarih ve kül kimliğine katkı anlamı taşımakta tür salt turizm yoluyla gelir getirecek dır. Bu kadim kurumla geliştirilen meta değildir. İstanbul ne maddi olarak her türlü paylaşım yeniden kurulabilecek bir ‘İstanbul’a değer vermek anlamı taşımaktadır. Bu anlamda İBB’ye ait tarihi mülkleri siyasi güç ile zapt etmek değil, mül Kadim İstanbul’un şehir kimliğini temsil eden kurum, şüphesiz köklü fethin kurmaca sahne ne de ticari bir meta olarak bedel biçilecek bir kenttir, asla da olamaz. İstanbul bin yılların sentezi ile ulaşılan bir kültür ve medeniyet odağıdır. Şehrin tarihi aurası bir me kiyeti hangi kurumda olursa ol ilk günlerinden iti sun işbirliği ara baren bizzat Fa deniyet tasavvuru olarak eşsiz bir potansiyel kaynağıdır. Türkiye’nin yeniden yışında olmak tih Sultan Mehmed ve kentliler adına İBB’nin sahiplenme Han’ın Hızır Bey ayağa kalkmasını sağlayacak olan işte bu “kökü mazide olan ati” kadim İstan çabalarını desteklemek ile tesis ettiği İstan bul şehrinin yüksek mede İstanbul için kadirşinaslıktır. Sirkeci Garı, Haydarpaşa Garı gibi bul Kadılığı’ndan gelen İstanbul niyet potansiyelidir. Kentin yaşamla iç içe geçmiş kimliği yerine ekonomik öl 16 milyon İstanbullu Belediyesi’dir. çeklerle bir varlık tesis edi nun kullanımına ve ha lemez. yatına dahil edilmesi Fethin 567. yılında bize ne çalışılan örneklerde İBB’yi destekle dünyanın en özel şehrini armağan eden mek tarihi bir sorumluluktur. Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesin İşte bugün emanetçisi olduğumuz İs de bize aktardığı sözün rehberliği ile tüm tanbul, kucağında büyüttüğü 16 milyon İstanbulluların fetih gününü kutluyorum. evladı ile insanlığa ilham kaynağı olma “Hüner bir şehir bünyad etmektir, rea ya devam ediyor. Günümüzden 300 yıl ya kalbin abad etmektir.” Evet, Fatih’in önce yaşamış büyük şair Nedim’in em fethettiği, 5 yıllık işgalden sonra Atatürk salsiz ve paha biçilemez gördüğü, “bir önderliğinde milletçe işgali yenip devral taşına tüm Acem mülkü fedadır” dedi dığımız İstanbul için yazıyorum. 10 bin ği İstanbul’un emanetçileriyiz. Bu şeh yıllık İstanbul, tüm tarihinin derinliğinden rin bize verdikleri yanında ona ne ka gelen sorumlulukla bu kente ve milletçe dar hizmet etsek az gelir. Ne yazık ki yıl güzel vatana emanettir. lar içinde restore edilmemiş, ihmal ne deniyle ağır tahribat altında bulunan ec İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin öğretim görevlisi alımında şüphe Adrese teslim kadro iddiası SİBEL BAHÇETEPE Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü’nün 240 öğretim görevlisi alı mı için 20 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımladığı ilan da belirtilen kriterler ve aka demik çalışmalara ilişkin de taylar “adrese teslim kadro” iddasını gündeme getirdi. Murat Emir Rektörlüğün ilanını inceleyen CHP Ankara Milletvekili Dr. Mu versitesi ile işbirliği yapan dev rat Emir, “Ülkenin yıllardır en let hastanelerinde birçok kişiye önemli sorunlarından biri olan sürelerini tamamlamadan pro keyfiyete ve eş dost, ahbap iliş fesörlük unvanı verildiğini bili kilerine dayalı kadro atamaları yoruz. Yönetmeliğin arkasından nı burada da görüyoruz” dedi. dolanarak hazırlanan ve yayım “İlan incelendiğinde tamamı lanan bu ilanın acilen iptal edil nın adrese teslim kadrolar ol mesi gerekmektedir” değerlen duğu apaçık ortadadır” diyen dirmesini yaptı. Sağlık Bakanı CHP’li Emir, “Basit bir araştır Fahrettin Koca’nın yanıtlaması ma ile bile tarif edilen özellikle istemiyle TBMM’ye soru öner re göre kimin atanacağının ko gesi veren Emir, önergesinde laylıkla bulunabildiğini görüyo şartları tek tek sıralayarak şu ruz. Geçen yıllarda da devlet kadrolara işaret etti: hastanelerinin Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlanmasının İşte o kadrolar ardından akademik kadroların 4 İstanbul Mehmet Akif Er belirlenmesinde ciddi sorunlar soy Göğüs Kalp ve Damar Cer ortaya çıktığı kamuoyunda tar rahisi Kardiyoloji Bölümü’ne tışılmıştı. Sağlık Bilimleri Üni profesör tahsisi için yapılacak başvuruya ‘Frontal QRST açısının TAVI yapılmış hastalardaki prognostik önemi konusunda çalışması olmak. Frontal QRST açısının tek damar koroner arter darlığının hemodinamik ciddiyeti ile ilişkisi hakkında çalışması olmak’ şartı, 4 Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi Radyoloji Bölümü’ne alınacak profesör için ‘Karpal tünel sendromunda hastalığın teşhis ve şiddetinin değerlendirilmesinde elastografik strain indeks (strain ratio) ve kesit alanın kullanılması konusunda çalışması olmak’ şartı, 4 Ankara Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne alına cak profesör için ‘Çocuk Kardiyolojisi uzmanı olmak. Girişimsel kardiyoloji alanında tecrübeli olmak. Tam düzeltme ameliyatı yapılmış olan fallot tetralojili hastalarda ventrikül fonksiyonları ve B tipi natriüretik peptid (BNP) düzeyleri üzerine çalışması olmak’ şartı, 4 Trabzon Kanuni Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ne alınacak profesör için ‘Altın nano parçacıklarının düşük şiddette lazer etkisi altında hidatik kist protoskoleksleri üzerine etkisi konusunda çalışması olmak’ şartı, 4 Ankara Ulucanlar Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’ne alınacak profesör için ‘Glokom hastalarına özel oküloplastik sorunlar ve çözümleri konusunda çalışmaları olmak. Çocuk ve erişkin endokrin hastalıklarında oküler biyomekanik üzerine çalışmaları olmak’ şartı. Emir, önergede “İlandaki kadrolara kimlerin atanacağı, ilanı verenler tarafından önceden belirlenmiş midir? İlanın iptal edilmesi düşünülmekte midir” diye sordu. l İSTANBUL Erdoğan: Ayasofya’da Fetih suresi okunacak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada İstanbul’un fethinin 567. yıldönümü nedeniyle Ayasofya’da Fetih suresi okunacağını belirtti. “27 Mayıs Türkiye’ye darbe virüsünün ilk girdiği tarihtir” ifadelerini kullanarak Menderes dönemine de değinen Erdoğan, “Cumhuriyetin ilk yıllarında çok zor şartlarda başlatılan kalkınma hamlesinin kazanımları, Gazi Mustafa Kemal’in vefatının akabinde tek parti CHP’si döneminde tamamen heba edilmiştir. Milletin baskısıyla geçilen çok partili siyasi hayatın ardından demokrat partinin iktidara gelmesiyle Menderes yeni bir kalkınma hamlesi başlattı” diye konuştu. l Haber Merkezi SGK’den genelgeye rağmen görev çağrısı SGK’de bazı il müdürlükleri Cumhurbaşkanlığı genelgesine karşın hamile, engelli, kronik hastalığı bulunan, 60 yaş üzerinde olan personeli de göreve çağırdı. Bu müdürlüklerden biri olan Kayseri Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü gerekçe olarak dönüşümlü çalışma kapsamında yeterli personelin gelmediğini savundu. Müdürlük işe gelmeyenler hakkında idari işlem uygulanacağını duyurdu. Birleşik Kamuİş’e bağlı Büroİş Sendikası Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, SGK’ye bağlı başka il müdürlüklerinin de benzer uygulamalar yaptığına dair duyumlar aldıklarını belirterek “Yeni bir Cumhurbaşkanlığı kararı olmadan göreve çağrılamazlar. Bu kabul edilemez” dedi. l MUSTAFA ÇAKIR/ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear