26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 23 MAYIS 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET DİZİ CUMHURIYET, MESLEK ÖRGÜTLERININ SESI OLUYOR 6 Güçlü baro gerçek adalet! S 4 Av. CUMHUR UZUN MUĞLA BAROSU BAŞKANI iyasal iktidar tarafından bir süredir baroların yapısını değiştirmek, etkinliğini azaltıp itibarsızlaştır l Hükümet, elinde bulundurduğu kanun yapma gücünü kullanarak baroların sesini kısmak ve böylelikle etkinliğini yok etmek, kendi iş ve işlemlerinde hukuksal bir değerlendirme yapılmasının önüne geçmek, hukuka aykırılıkların özgürce ifade edilerek mak gibi bir irade gösterilmektedir. kamuoyu ile paylaşılmasını engellemek istemektedir... Bu duruma gerekçe olarak da barola rın siyaset yaptığı, yapılmak istenen iş lere açtığı davalar ile engel olduğu iddialaştırılmaktadır. Avukatlar ve doğal olarak onların meslek örgütleri olan barolar, meslekleri ve hukukun bir gereği olarak, “evrensel hukuk ilkeleri” ve “kanunlar” ile ilgilenip her iş ve işlemi bu süzgeçten geçirerek değerlendirirler. Bunun bir sonucu olarak da hükümetin iş ve işlemlerinin evrensel hukuk ilkelerine uygun olup olmadığı, yürürlükte bulunan kanunlara uygun yapılıp yapılmadığını değerlendirip çıkan sonucu da özgürce ifade ederler. Hükümet, elinde bulundurduğu kanun yapma gücünü kullanarak baroların sesini kısmak ve böylelikle etkinliğini yok etmek, kendi iş ve işlemlerinde hukuksal bir değerlendirme yapılmasının önüne geçmek, hukuka aykırılıkların özgürce ifade edilerek kamuoyu ile paylaşılmasını engellemek istemektedir. Bunu gerçekleştirmek adına, baroların organlarını, karar alma güçlüğü içine düşürmeyi ve bu nedenle de seçim sistemine müdahalede bulunmayı hedeflemektedir. Oysa baroların seçimleri, tüm ileri demokrasilerde olduğu gibi, çoğulcu, katı ran bu demokratik yapısı, hukuka aykırı iş ve eylemlerinin eleştirilerek kamuoyuna duyurulması ve dava yoluyla iptal edilmesini istemeyen siyasal iktidar tarafından hedefe alınmış, “Nasıl yaparız da baroların yapısını ve gücünü ortadan kaldırabiliriz?” hesabına yöneltmiştir. Yapılması düşünülen nispi temsil sistemi ile baro yönetim kuruluna üye vermek, “siyahı, beyaz diye sunmak” kadar anlamsızdır. Nispi temsil... Her şeyden önce, barolarda yönetim ku Hukuki görüş, siyasal sonuç Aslında baroların yaptıkları tamamen hukuki bir değerlendirmeden geçirmek olduğu halde, bu iş ve işlemleri yapanlar siyasiler olduğundan, açıklanan hukuki sonucu siyasiler işlerine gelmediği zaman, siyasal bir sonuç gibi görüp baroları da siyaset yapmakla suçlamaktadırlar. “Hukuki görüş” siyasetçi gözünde “siyasal sonuç” olarak görülmektedir. Hukuka uygun iş ve işlemleri yapmak çabası içinde olan hiç kimsenin baroların hukuktan yana bu tavrından ve bunu özgürce ifade etmesinden çekinmesi için hiçbir sebep yoktur. lımcı ve tam demokratik esaslara göre, baroya kayıtlı tüm avukatların katılımıyla, dileyenin dilediği adaya oy verdiği ve sadece en çok oyu alanların seçilebildiği, doğrudan temsil esasının uygulandığı bir şekilde yapılmaktadır. Bu seçim yöntemi ülkemizin her kurumuna, siyasi partiler de dahil olacak şekilde örnek alınmalıdır. Avukatlardan oluşan üye yapısı, bu ölçüde ideal demokratik bir seçime olanak vermekte bu nedenle de demokrasiye inanmış hiçbir kişi ya da grup tarafından değiştirilmesini düşünmek şöyle dursun, tek bir eleştiri dahi getirilememektedir. İşte baroların özgürlüğünü de doğu rulu, yürütme organıdır. Yürütme organlarında, nispi temsil sistemi, demokratik olarak uygulanabilir bir yöntem değildir. Nispi temsil, meclislerde yani karar organlarında uygulandığı takdirde demokratik katkısı olan bir sistemdir. Tıpkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, belediye meclislerinde olduğu gibi... Barolar da baro genel kurulu meclis yapısındaki karar organıdır. Bu organ, baroya kayıtlı olan tüm avukatların katılımı ile oluşur. Dolayısıyla her düşünceden avukat bu kurulun üyesi ve kendisinin fikren temsilcisidir. Baro yönetim kurullarında nispi temsilin uygulanmasını söylemek, bugün Cumhur Uzun kü kabinenin bakanlarının, siyasi partilerin aldıkları oylar dikkate alınarak 6 tanesinin millet ittifakı tarafından atanması gerektiğini söylemekle eşdeğerdir. Meslektaşlarından daha az oy alanın, daha çok oy alana rağmen, yönetim kurulunda yer alması demektir. Aklıselim hiçbir kimse bunları nasıl söyleyemiyor ise baro yönetim kurullarında “nispi temsili” de aynı gerekçeler ile söyleyemez. Baroların seçim sistemini değiştirme düşüncesi ve hesabı yanlıştır. Düzenleme gücünü elinde bulunduranın yapması gereken, doğruları bozmak değil, yanlışları düzeltmektir. Baroların seçim sisteminde tek bir yanlış yoktur. Ülkemizde düzeltilmesi gereken, halkın adalet ihtiyacının hızlı, etkin ve adil bir şekilde karşılanmasıdır. Bu ise iddia, savunma ve karar üçlüsünden oluşan yargıda, halkı temsil eden ve tek bağımsız güç olan savunma ayağının güçlendirilmesi, yani avukatların, baroların güçlendirilmesi ile olur. Vatandaşına hizmet etmek isteyen ona adalet götürür. GERÇEK ADALET, etkin savunma, etkin savunma ise GÜÇLÜ BAROLAR ile mümkündür. İRFAN HÜSEYIN YILDIZ TÜRMOB GENEL BAŞKAN YARDIMCISI Ankara Barosu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştiren yazısından sonra, akademik meslek odaları tekrar iktidarın siyasi hedefi oldular. Daha önce meslek odalarının ve birliklerinin seçim sistemlerini değiştirmek için hazırlanan ve bir FETÖ projesi olduğu söylenen ancak daha sonra rafa kaldırılan taslak, tekrar raftan indirilmiş bulunuyor. Bilindiği üzere, konu ilk gündeme geldiğinde adalet bakanının ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın da bilgisi olmadığı ortaya çıkmıştı. Münhasıran sarayda yürütülen bu çalışmanın ne kadar katılımcı ve demokratik bir şekilde hazırlandığını da böylece öğrenmiş olduk! Basına yansıyan değerlendirmelere göre iki yöntem üzerinde çalışılıyor. Birincisi, meslek odalarının seçim sistemini değiştirmek, ikincisi ise aynı meslek grubunda farklı odaların ve birliklerin kurulmasının önünü açmak olduğu anlaşılıyor. İkinci yöntemin benimsenmesi, bütün meslek yapılarının paramparça edilmesiyle sonuçlanacağını ve “Bu kadar da olmaz” diye düşündüğümden, bu yazıda değerlendirme konusu yapılmamıştır. Birinci yöntem, meslek odalarının seçim sitemlerinin değiştirilmesini öngörmektedir. Getirilecek nispi temsil yöntemiyle, daha az oy alan grupların da oda yönetimlerinde yer almaları sağlanmak istenmektedir. Seçimlerde üye veya delege çoğunluğunun desteğini alamayınca, yandaşlar lehine, meslek odalarının seçim sistemiyle ve idari yapılarıyla oynanmasının birçok kusuru bulunmaktadır. Görkemli tecrübeler... Nasreddin Hocanın ünlü bir fıkrası vardır: “Hoca karısıyla bir yaz gecesi damda yatarken damdan aşağı düşüvermiş. Gürültü patırtı derken ‘Hocanın başına komşuları toplanmış, Hocam, halin nicedir, ne yapalım’ deyince ‘Tez bana damdan düşen birini getirin, halimden ancak o anlar!’ demiş.” Burada daha önce damdan düşenler mali müşavirler oluyor. Bu konuda ilk müdahale 2008 yılında mali müşavirlerin meslek yasasında yapıldı. 3568 sayılı meslek yasamız, 5786 sayılı kanunla değiştirilerek nispi seçim sistemi getirildi. Yaklaşık 12 yıldır, Mali Müşavir Odaları ve Birliği’nde (TÜRMOB’da) nispi seçim sistemiyle seçimlerimizi yapıyoruz. Yaşadığımız önemli tecrübelerimiz var: Oda yönetim kurullarına giren azınlık üyelerin, odaların aldığı sorumluluğun gereği yerine getirme Meslek odalarına pranga vurmak... İki yöntem üzerinde çalışılıyor. Birincisi, meslek odalarının seçim sistemini değiştirmek, ikincisi aynı meslek gurubunda farklı odaların ve birliklerin kurulmasının önünü açmak. İkincinin benimsenmesi, bütün meslek yapılarının paramparça edilmesiyle sonuçlanır. İrfan Hüseyin Yıldız ye çalıştıkları faaliyetleri engellemeye çalıştıklarını gördük. Genel kurula katılan gruplardan en az 3’ü yönetim kuruluna temsilci veriyor ama bu grupların toplamı aynı zamanda genel kurulun yüzde 90’ını oluşturuyor. Bu durumda hesap veren yönetimler ile hesap soran genel kurulların aynı gruplardan oluştuğu absürd bir yapı ortaya çıkıyor. Hesap kime sorulacaktır, hesabı kim verecektir? Anlaşılacağı üzere, delegasyonda nispi temsil olabilir ama yönetim organında nispi temsil, demokratik olmadığı gibi iyi yönetim ilkelerine de aykırıdır. Elbette kurumları ve devleti demokratik kılan, önemli oranda bunların iyi yönetilmesinden geçmektedir. İttifaklar, ayrışmalar... Bu kaotik süreçte hep kutuplaşan, mesleğin ortak sorunlarının unutulduğu, kişisel, grupsal ve ideolojik kavgaların öne çıktığı anılar biriktirdik. Başka neler oldu: Yönetim kurulu kararları ve denetim kurulu raporları çoğunlukla şerhli çıktı. Sürekli teftiş ve incelemelere maruz kaldık. Meslektaşlar sudan sebeplerle bölü nüp ayrı gruplar kurup seçime girdiler. 2019 yılında İstanbul SMMM Odası seçimine toplam 9 listenin katıldığını söylersem, ne demek istediğimi anlatmış olurum sanırım. Sorunlar seçimden sonra artarak devam ediyor. Örneğin 2019 yılında yapılan oda seçimlerinden sonra Erzurum SMMM odamızda üç grup anlaşamadığı için, bir yıla yakın görev dağılımı yapamadılar ve oda başkanlarını seçemediler. Keza Adana SMMM odamız, bir yıl dolmadan gruplar fikir değiştirdiği için, dönem içinde yeni görev dağılımına gittiler ve yeni başkan seçtiler, aynı durum İzmir YMM odamızda yaşandı. İşin ilginç yanı bu ittifakların ve ayrışmaların temelinde çoğu zaman ideolojik bir durum da bulunmuyor ama kaybeden; meslektaşlarımızın örgütlülüğü, odalarımızın kurumsal yapıları, verilen kamusal hizmetlerimizin kalitesi ve ülke ekonomisine değer katma kapasitemiz oluyor. Meslek yasamızın bizi yükümlü tuttuğu kamusal hizmetlerin layıkıyla yerine getirilmesi, ancak bu mesleğin uluslararası standartlarda ve kalitede icra edilmesiyle yüksek kalite ve stan dartlarda, teknoloji kullanma bilgesiyle donanmış meslek mensuplarını yetiştirmekle mümkündür. 21. yüzyılın bilgiye ve veriye hâkim olanların yüzyılı olacağı anlaşılmaktadır. Serbest piyasa ekonomilerinde, şirketlerdeki hile, usulsüzlük ve dolandırıcılıkları önleyen iç ve dış bağımsız denetim hizmetlerinin ve kurumsal yönetim sisteminin önemini ortaya koymuştur. Bu konuda ilk ciddi alarm, ABD’de ortaya çıkan, sonra Avrupa’ya yayılan Enron, Parmalat, Lehman Brothers gibi şirket skandallarıyla verilmiştir. Bu nedenle mesleğimizin yüksek standartlarda icra edilmesi, uluslararası rekabet gücü kazanması ve bu alanlarda devlet tarafından desteklenmesini beklerken, sürekli gölge ediliyor olmasını anlamakta zorlanıyoruz. Ahlaki duruş gereği Meslektaşlarımız, korona salgınının bulaşıcı riski altında, ülkede ekonominin çarkları dönsün diye, sokağa çıkma yasağı döneminde bile İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle çalışmalarına devam etmişlerdir. Birçok meslektaşımızı salgın nedeniyle kaybettik. Odalarımızca bütün meslektaşlarımızın sorunlarına ayrımsız sahip çıkılması temel ahlaki duruşumuzun gereğidir. Bu alanda parti siyaseti ya da ideolojik yaklaşımla işimiz hiçbir zaman olmamıştır. Ancak meslek odalarımızın, kendi görev tanımlarına uygun olarak yürütmenin işlem ve eylemlerini, kamu yararı adına denetleme ve hesap sorma kapasitelerini önemsiyoruz, çünkü bunun aynı zamanda demokrasinin kalitesini ve kapasitesini de gösterdiğine inanıyoruz. Türlü yöntemlere, meslek odalarına vurulacak pranga, demokrasiye, hukuka ve yaratıcı yeteneklere vurulmuş prangadır... SÜRECEK EZAN PROVOKASYONU Siyasette İzmir kavgası İzmir’de camilerin hoparlörlerinden “Çav Bella” ve “Yuh Yuh” şarkılarının çalınarak provokasyon yapılmasına tepki gösteren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İzmir’de yaşananların faillerinin bir an önce bulunmasını istiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise CHP’yi hedef alarak “Bunların hayallerinde cami minarelerinden ezan sesi yerine başka bir ses duymak vardır” diye konuştu. Kılıçdaroğlu ise “Faillerin bulunmamasından birinci derecede sorumlu olan kişinin, haksız yere bir siyasal partiyi suçlaması, en hafif deyimiyle alçaklıktır!” açıklamasını yaptı. İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden şarkı çalınmasını “provokasyon” olarak değerlendiren Kılıçdaroğlu, dün sosyal medya hesabından “İbadet yerleri kutsalımızdır. Camilerimizden ezan ve İstiklal Marşı dışında başka herhangi bir sesin yükselmesini asla kabul etmiyoruz. İzmir’de yaşananların faillerinin bir an önce bulunmasını istiyoruz” mesajını paylaştı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak da “Yalanı doğru gibi anlatan gerçek ötesi popülist siyasetten medet umanların, siyaseten beyin ölümü gerçekleşmiştir” dedi. Erdoğan: Hayalleri başka AKP il başkanları toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise İzmir’deki provokasyonla ilgili CHP’yi hedef aldı. Erdoğan, “CHP yine o bildiğimiz çirkin yüzünü sergilemekten geri durmuyor. CHP’nin her aktörü başka bir cephede bozgunculuk, fitne, fesat peşinde koşuyor. İzmir’de camilerin hoparlörlerine sızan alçaklar saygısızca yayınlar yaparken o ildeki CHP yöneticileri zevkten dört köşe sosyal medyada bu rezilliği aktarıyor. 15 Temmuz gecesi de sela okunan camilere saldırıp imamları darbeden; ezan, bayrak, vatan düşmanı müstevli zihniyet aklınca rövanş alıyor. Bunların hayallerinde cami minarelerinden ezan sesi yerine başka bir ses duymak vardır. Bunu biliyoruz. Şundan emin olsunlar ki bu milletin son ferdinin, son damla kanı da toprağı ıslatmadan o hayallerine kavuşamayacaklardır” dedi. Kılıçdaroğlu: Alçaklık Erdoğan’a yanıt veren Kılıçdaroğlu ise “İzmir İl Başkanımız cami minaresinden marş çalınmasını kınadı, ayrıca cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız basın toplantısı düzenledi, provokasyona dikkat çekerek, faillerin bulunmasını istedi... Parti yönetimimiz yaşananların kabul edilemeyeceğini söyledi. “İbadet yerleri kutsalımızdır” dememin üzerinden 2 saat geçmedi. Tüm bunlara rağmen, Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat “Bunların hayallerinde cami minarelerinde ezan dışında başka bir ses duymak vardır. Faillerin bulunmamasından birinci derecede sorumlu olan kişinin, haksız yere bir siyasal partiyi suçlaması, en hafif deyimiyle alçaklıktır! Cami minaresinden “dombra” çalınmasını da biz kınamıştık. O gün sesi çıkmayanların, bugün bize söyleyecek tek bir kelimesi dahi olamaz!” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi CHP’LI ÖZDEMIR TUTUKLANDI İzmir’de camilerin hoparlörlerinden “Çav Bella” şarkısının yayımlandığı anları sosyal medya hesabından paylaşan CHP eski İl Başkan Yardımcısı Banu Özdemir, “dini değerleri aşağılama” suçundan tutuklandı. İzmir Müftülüğü merkezi ezan sisteminin tedbir amaçlı geçici olarak durdurulduğunu açıkladı. Ünlü sanatçı Selda Bağcan da İzmir’de kendisine ait olan “Yuh yuh” şarkısının cami hoparlörlerinden çalınmasına sert tepki gösterdi. Bağcan, “Ülkeyi bir yerlere çekmeye çalışıyorlar. Şiddetle kınıyorum” dedi. CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel de bir grup il yöneticisiyle birlikte olayla ilgili suç duyurusunda bulundu. Yücel, “Bu konu tam anlamıyla açıklığa kavuşturulana, failleri yakalanıncaya ve varsa azmettiricileri bulununcaya kadar halkımız adına takipçisi olacağız” dedi. l İZMİR / Cumhuriyet RTÜK’TEN SEVDA NOYAN KARARI ‘Ölüm tehdidine’ 3 program durdurma RTÜK, Sevda Noyan’ın yurttaşları ölümle tehdit eden ifadelerine karşı Ülke TV’ye 3 kez program durdurma cezası verdi. Karar oybirliğiyle alındı. Karara ilişkin RTÜK’ten yapılan yazılı açıklamaya göre, RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi uzmanının hazırladığı raporda, yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün bulunduğu ancak hakkın, hukuka aykırı nitelik oluşturmadan kullanılması gerektiği belirtildi. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine de değinilen raporda, “15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların toplumsal hafızadaki izlerine bakmak ve o gecenin siyasi, sosyolojik analizini yapmak, sürecin doğru değerlendirilmesi açısından oldukça mühimdir. Bu minvalde 15 Temmuz’un Türkiye tarihi açısından önemi ve meydanların sosyolojisi çok iyi anlaşılıp analiz edilmelidir” denildi. ‘İfade özgürlüğünü aştı’ Televizyon yönetimi ve program sunucusunun, Noyan’ın bahse konu ifadelerini tasvip etmediklerini açıkladıkları ve kamuoyundan özür diledikleri anımsatılan raporda, yayında dile getirilen sözlerin ifade özgürlüğünü aştığı belirtildi. l ANKARA/ Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear