16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 20 MAYIS 2020 ÇARŞAMBA ‘Tek şey deseniz müziği seçerim!’ Genç müzisyen aia, küçük yaşlardan beri müziğin içinde olsa da aynı zamanda ödüllü bir tasarımcı. “Tüm tasarım ORHUN ATMIŞ kabiliyetlerim, müzik yapan yanımı güçlendiriyor” diyor. İstanbul doğumlu, 28 yaşında ve müziğin içine doğan bir isim aia. 2 yaşından beri dans ediyor, babasının sahip olduğu geniş müzik bilgisi sayesinde Türk sanat müziğinden caza kadar birçok farklı müzik türünü dinleyerek büyüdüğünü söylüyor ve ekliyor: “Müziğe aşığım.” aia, uzun yıllardır internette çeşitli şarkıları yeniden yorumluyor ve dans videoları paylaşıyordu. Şimdi “Bulamadım” isimli şarkısıyla müzik sektörüne iddialı bir giriş yaptı (https://www.youtube.com/watch?v=Z8fCNodx31A. Genç müzisyenle müzik kariyeri üzerine konuştuk. n Müzik, hayatında nasıl bir yer tutuyor? Bir yandan başka bir meslekle de uğraşıyorsun, ödüllü bir tasarımcısın. Bu, klasik “müzikle hayatını sürdürmenin zorluğu” kaynaklı bir kariyer tercihi mi? Evet, ödüllü bir yüksek endüstri ürünleri tasarımcısıyım aynı zamanda. Akademik çalışmalarım da mevcut. Ancak tasarım okurken de, sektörde tasarımcı olarak çalışırken de, kendimi büyük bir disiplin ve istikrarla, şan eğitimlerime ve müzik eğitimime adadım. Çünkü tek hayalim sahnede olmaktı her zaman ve hâlâ öyle. Tasarım okumamın sebebi asla ve asla “müzikle geçim zor” düşüncem değildi. Ailem de böyle bir baskı asla yapmadı bana... Bana bir tek şey seç deseniz, bu sadece müzik olur. Tasarımsal tüm kabiliyetlerim, müzik yapan yanımı inanılmaz kuvvetlendiriyor. Çocukluktan bu yana rap n “Bulamadım” ile çıkış yapmanın nedeni ne? Örneğin bir “cover” ile çıkış yapsan daha risksiz bir tercih olmaz mıydı? Sosyal medya üzerinden birçok farklı sanatçının, farklı farklı türlere ait olan birçok şarkısını şarkıları ve tarzları birbirlerinin içine katarak harmanladım veya şarkıları tek başlarına “cover”ladım YouTube kanalımda (aia) ve Instagram hesabımda (@aiasolo). Bu sebeple çok güzel bir antremanım var farklı müzik türleri icra etmek konusunda. “Bulamadım” öyle bir şarkı ki, içinde R&B, HipHop, Pop, Rap, Trap vb. birçok müzik türünün izlerinini taşıyor. Bu şarkı benim senelerdir içimde barındırdığım farklı müzikal yeteneklerimin dışavurumu oldu diyebili riz. Bu şarkıyı dinleyip, benim rap’çi olduğumu düşünenler de oldu. Çok normal bu aslında. Çünkü 89 yaşından beri rap dinliyorum ve yarattığım müzikte elbette bunun esintileri de olacak. Tek bir tarza ait olduğumu söylemem çok yanlış olur. Antremanlı olduğum her tarzda iş görebilirsiniz benden. Evet, bir risk aldığım konusundaki fikrinize katılıyorum “Bulamadım” parçasını yaparken. İşe güvendiği miz için paylaştık dinleyiciyle. Çok güvendiğim bir prodüktör olan Bugy ile çalışmaktan çok mutluyum. Emeği çok büyük parçada. Birlikte farklı bir işe imza attığımıza inanıyorum. Bana, benimle çalışacak kadar güvendiği için de ona müteşekkirim. Bana bu yolda çok değerli şeyler kattı ve öğretti. Farklı bir perspektiften bakma şansım oldu bazı konulara. İyi ki var. n aia ismini tercih etmenin nedeni nedir? Ailemin benim için seçtiği isimle ve soyadımla her zaman büyük gurur duydum ve çok sevdim her zaman. Fakat küçüklüğümden beri ismimin baş harflerini yan yana yazıp, kendime “aia (aya)” derim. Takma isim gibi bir şeydi benim için. Birçok farklı ve özel anlamı da var isim ve kelime olarak farklı dillerde “mucize”, “melodi” ve “muhteşem” gibi. En sevdiği tür... n Kariyerinle ilgili nasıl planların var? Birçok müzik türünde üretim yapabiliyorsun, söylemekten, dinlemekten en keyif aldığın hangi tür? Üretmek. Daha çok üretmek. İlk hedefim bu. Bunun yollarının peşine düşmeye devam edeceğim her zaman yaptığım gibi. En önemli hedefim bu. İlk 5 senelik dilimde de kendimi sürekli konser verdiğim ve müzik alanında gönlümde yatan önemli hedeflerin bazılarına ulaşmış şekilde görüyorum. R&B türü, söylemekten en çok keyif aldığım türlerden biriydi her zaman. Her yere çekebiliyorum çünkü parçayı R&B türünde şarkı söylerken. Birçok farklı birikimi R&B türünde gösterebiliyorum. Pop şarkılarını da bu şekilde yorumlamayı seviyorum. Popçu olmadığım halde, pop çok beslendiğim bir tür. Türk sanat musikisinden, türkülerimizden ve cazdan beslendiğim gibi. TRT’den Kültür elçileri rehberler bayramda bizi başka dünyalara götürüyor çirkin anma Japon tanrıçaları mı TRT Türkü Radyo, Mahzuni Şerif’i türküleri yerine özel hayatıyla andı ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Âşık Mahzuni Şerif’i yitireli 18 yıl oldu. Türküleriyle herkesin gönlünde yer edinmiş olan sanatçı için koronavirüs sebebiyle online anma konserleri düzenlendi. Biz de bu sayfada yer verdik. Kaç kuşak bir ozanın türkülerini bilir, bilemiyorum, ama Mahzuni Şerif’in türküleri dilden dile, kulaktan kulağa çok geniş kitlelere ulaşmış. Türkiye’nin her bölgesinde konserler vermiş, bir halk ozanı, toplumun sesi... Gelelim asıl soruya, toplumun sevgisini derinden kazanmış bir halk ozanını türküleriyle değil de, cevap hakkını dahi kullanamayacakken özel hayatı ile anmak ne kadar doğrudur? Önceki gün İstanbul Radyosu’nca gerçekleştiren ve TRT TÜRKÜ Radyo kanalında yayımlanan Yaşar Özürküt’ün yapmış olduğu “ÖYKÜLERİYLE TÜRKÜLER” programının sonlarına doğru, Mahzuni Şerif’in özel hayatı anlatıldı. Bir ozanı türküleriyle değil de özel yaşamıyla anmanın büyük bir saygısızlık olduğunu söyleyen, Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Eğitimci ve Türk Halk Müziği Araştırmacısı Doç. Dr. Mehmet Ali Özdemir, programda ozanın türkülerinin anlamlarının da yanlış anlatıldığını dile getirdi. Özdemir, “Kolum Nerden Aldın Sen Bu Zinciri türküsü tamamen Mahzuni’nin siyasi nedenlerle tutuklanması ile ilgilidir. Türkünün içerisinde ‘Ozanın Dövülmesinden,’ bahsedilir. Bu türkünün söylendiği programda vurgulandığı gibi yaşanmış olayla ilgisi bulunmuyor. Tamamen siyasi olarak tutuklanması ile ilgilidir. Aynı şekilde ‘Parsel Parsel Eylemişler Dünyayı’ emperyalizme ve kapitalizme karşı bir söylem olarak düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor. Anadolu medeniyetleri mi? E KÜLTÜR KARINCALARI NEDIR? vde kapalı kaldığımız korona günlerinde seyahat etme, başka kültürleri tanıma, izle me istek ve heyecanımızı karşılamak için bir hizmet: kültür turizminin önderlerinden duayen Bu proje, çocuklara çevrelerindeki ve uzak coğrafyalardaki kültürel değerleri sevdirerek tanıtmayı ve bu de rehberler evimize kadar gelerek ğerlerin benimsenmesi, koruma bilinci gezdirdikleri coğrafyaları ve kül nin geliştirilmesini hedefleyen bir eği türlerini anlatıyor. Hülya Akal’ın tim modeli. Bundan 18 yıl önce kurul semineri Japon mitolojik evre muş ve Europa Nostra tarafından 2010 nindeki tanrıçalar, ataerkil bir yılında “Kültürel Miras Eğitimi” katego toplumda tanrıçaların rolü üze risinde ödüle layık görülen projede reh rine. Hülya Akal’ın bu hiç bilmediğimiz mitolojinin edebiyata etkilerini de irdelediği ilginç seminerinin bir alt başlığı da Japon polisiye ro berler ve eğitilmiş Kültür Gönüllüleri çocukları ve gençleri sınıfta ve sahada eğitiyor. Bu etkinlikler müzik, resim, kolaj, kil, drama yaratıcılığı ve sanatsal yetileri harekete geçiren çalışmalarla pekiştiriliyor. Yukarıda bahsedilen seminerlerin katılım gelirle ri de bu eğitimler için kullanılıyor. Daha fazla bilgi ve katkı www.kulturkarincaları.org sitesinden edinilebiliyor. man yazar ları arasın neri 21 Mayıs Perşem ya ve Afrika’daki, yetmedi, Ameri daki tanrı be günü 1214.00 ara ka kıtasındaki Aztek, İnka, Kızıl ça NATSUO sında. derili ve Eskimoların sembolleri KIRINOR’un Haziranın ilk gün nin konu edileceği seminerlerin il etkisi; kıs lerinde ise bir dizi se gi çeken son bir başlığı ise Mason kançlık, öf minerde kültür turiz sembolizmi ve gizli örgütler. Faruk ke, kin ve in mi öncülerinden reh Pekin’in seminerleri 3 Haziran ve tikam duygu ber Faruk Pekin sSemboller üze 24 Haziran arasında . larının yansıtıldığı fantastik bir ro rinden Anadolu, İran ve Afrika’da Bütün bu seminerler için www. man. Yıllarca Japonları Türkiye’de, ki gizli sembolleri, cemaatlerini in kulturkarincaları.org web sayfası Türkleri Japonya’da kültür turla celeyecek. Çatalhöyük, Göbeklite nı ziyaret etmeniz ve kayıt yaptır rında gezdiren Hülya Akal’ın semi pe, İran, Hindistan, Çin, Okyanus manız gerekiyor. l Kültür Servisi Helikopterler ve müzik Geçen haftaki yazımda Cage’in “4’33”sessizliğin sesi” bestesini anlatmıştım. Bu kez de Alman besteci Stockhausen’ın gökyüzündeki dört helikopterin içine tek tek yerleştirilmiş dört çalgıyla seslendirilen kuvartetine değineceğim. Bestecinin kimi çalışması “spiritüel müzik” olarak değerlendiriliyor. Bunlar kutsal metinler üstüne bestelenmiş yapıtlar olduğu kadar, “Stimmung” gibi kendine has bir dil kullanan eşliksiz koronun doğu felsefesini yansıtması veya kozmik müziğe kadar uzanan denemeleri içeriyor. Karlheinz Stockhausen’ın (19282007) “Helikopter Kuvartet”ini 19 Haziran 2007’de, Braunschweig Festivali’nde izleyen dinleyiciler bambaşka bir atmosfer yaşamışlardı: Yapıt, klasik bir yaylı çalgılar dörtlüsü için yazılmıştı. Her bir sanatçı 700 metre yükseklikte uçan dört ayrı helikopter içinde yer almış, müzikteki birleşim, helikopterlerdeki bir görsel metronom sayesinde sağlanmıştı. Helikopterin sesi ise müzikal malzeme olarak yaylı çalgıların arasına karışıyordu. İzleyiciler helikopter hangarının içinde oturuyor, dört ayrı, dev ekrandan her birini ayrı ayrı izleyip, birleşen sesleri dinliyorlardı. Eserin içindeki tremolalar (korku duygusu yansıtırcasına sürekli yinelemeler), kulak tırmalayıcı glissandolar (kaydırmalar) mekanik bir hava veriyordu. Bir de bunların yanı sıra dipte kalan helikopterin kendi gürültüsü de yapıtı makine çağına getiriyordu. Dünya savaşları bittikten sonra, 1950 başlarında besteciler özgür deneyler yapmaya başlamışlardı. Savaşlar arasında kalan yıllar, güdümlü müzik yapma, geniş kitleyi coşturma olgusuna bir başkaldırı dönemiydi. “PostWebern” kuşağı, sesin matematiksel özelliklerini araştırdı, elektronik gereçlerle müziği birleştirdi; raslamsallık, grafik notalama, derken yalnız uzman müzikçilerin besteleyip uzman dinleyiciye seslenen besteler ortaya çıktı. İşte Stockhausen da bu kuşağın bir üyesiydi. Ancak bunca yeni deney arasında bir şey de farkedildi: Besteci geniş kitle dinleyicisinden iyice kopmuştu. Böylece uzak coğrafyalara ve tarihin derinkliklerine uzanarak kendine yeni esin kaynakları buldu. “Doğu” baştan keşfedildi. Doğu’nun çalgıları, pentatonik yapısı, gizemli felsefesi, Batı’nın teknik gereçleriyle birleşti. Bir müzik dostumuzu yitirdik Bestecinin notaya döktüğünü yorumcu seslendirir, dinleyici algılar. Bu sürecin bir de sponsor ayağı vardır. Sanatçıya ve sanat kurumuna destek olan sponsor! Ortaçağda kilise; Rönesans ve Barok çağda mesenler (İtalya’da Medici ailesi), klasik çağda saray, 19.yüzyılda kontlar ve prensler gibi destekler ve 20.yüzyılda devlet kuruluşları kadar varlıklı kişilerin bireysel destekleri ile müzik sanatı da dinleyicisine ulaşır. Gençlik ve Spor bayramının kutlandığı bugünlerde genç müzikçilerin bu bağlamdaki bir koruyucusunu, Osman Yücesan’ı yitirdik. O, müzik dünyamızın bir gizli kahramanıydı. Pek çok genç sanatçımızın hayatına dokunmuştu: Kimine çalgı almış, kiminin okul taksitini ödemiş, kimine yol parası vermiş, kimine de tarihi değerde bir çalgının kullanım hakkını sağlamıştı. Bence en önemlisi destek olduğu gençlerin gidişatını yakından izlemesiydi. Eğer çalgı armağan ettiği sanatçı kendini geliştiremiyor, yurtdışında adını duyuramıyorsa onun çalgısını elinden alıp, daha hevesli bir gence devredebilirdi. Başarılarının geliştiğini görünce, onların yurt dışındaki konserlerine dahi giderdi. Müzik merkezlerini, ünlü festivalleri takip eder, burs verdiği çocukları oralarda konser vermeye özendirirdi. Ayrıca bizim pek çok müzik kurumumuza da destek olmuştu. Ancak bu destekleri asla kendi adına bir reklam olarak kullanmaz, tam tersine, adının kesinlikle gizli tutulmasını isterdi. Benim 22 yıl yönettiğim Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Konserlerinde son dakikadaki maddi krizleri Osman Bey’in gizli desteğiyle çözmüştük. Onun son zamanlarda gizlice elinden tuttuğu, genç çellistimiz Nil Kocamangil’in Paris’teki eğitimini adım adım izlemiş, kendisine tarihi değerde bir viyolonsel armağan etmişti. Nil’in yurtiçindeki ve dışındaki konserlerini dinlemeye gidiyor ve onun çalgısında uzmanlaşmasını izleyerek gurur duyuyordu. Eğer koronavirüsten arınıp, konser salonları yeniden hareketlenirse Osman Bey’i gözümüz çok arayacak. Özdemir Asaf’ın ‘Atatürk’ şiiri ilk kez yayımlandı Virüs dergisi, Özdemir Asaf’ın daha önce yayımlanmamış dokuz şiirine yer verdi. ATATÜRK Seni duydum Geliyor dediler Durdum bekledim Seni gördüm Şiirlerden biri olan “Atatürk”, 19 Mayıs nedeniyle Seni okudum Anlatılanları dinledim Bir yönden gelmiştin derginin çıkış tarihinden önce paylaşıldı. Oyunlarımızın içinden geçtin Bir yöne doğru Derslerimizin içinden Dördüncü sayısını Biz anladıkça yürüdün 1 Temmuz’da Az gözüktü yaşadığın yıllar az çıkaracak Koca bir Türkiye için olan edebiyat dergisinde Ne zaman geliyor dedilerse Asaf’a ait hiç baktım yayımlanmamış, Her yüz sana dönüktü el yazısıyla Seni gördüm yazılmış sekiz şiir daha yer alıyor. Gidiyor dediler Bir gün Baktım Seni gördüm O gün bugün gidiyorsun Dönmüş bakmaktayım Gittikçe sen Hep adamlarla adamcıklar arasından Gittikçe büyüyorsun Adamlar adamcıklar arasından Seni susuyorlar büyüyorsun Seni korkuyorlar büyüyorsun Seni övüyorlar büyüyorsun Söylüyorlar büyüyorsun Sen gülerdin gene gülüyorsun Bir adamdın bir adamsın Bir insandın bir insansın Bir başlangıç bir son İyide kötüde tutulansın Ben hiç korkmuyorum Senden senin geleceğinden Dünyanın her yerinde insan Büyüğünden küçüğünden Öldürüyor yaşatıyor sevgiyi Kimileri seni öldü biliyor Hiç ses etme ölmesinler korkudan Bir gün döner dolaşır Ulaşırlar karşıdan Atatürk ben Bin dokuz yüz yirmi üç Atatürk sen Bin dokuz yüz yirmi üç Sen Nisan ‘Ağustos’ Ekim Sen Samsun, Erzurum, Sivas Ben Ankara, Yozgat Derken vatan çiziliveriyor ya Sen nerden ses etsen Benden sesine bir ses geliyor ya O gün bugündür seninle Sana karşı büyük küçük Tartışıyoruz O gün bugün nicedir Seninle sana karşı Sana karşı seninle Sen varken dördümüz sekizidik Şimdi dördümüz iki Sanan varsa eksildik Biliyoruz eksilmedik İsteyen görecektir Kimbilir belki dedikleri gibi Bu ölçüler değişmiştir Ola ki umanlar var Eksilip yitmemizi Ölçerek tartan da var Dördümüzü, tekimizi (ÖZDEMİR ASAF / 1973)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear