25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 18 MAYIS 2020 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Türkan Hocamızın ardından PROF. DR. AYŞE YÜKSEL CÜZAMLA SAVAŞ DERNEĞI BAŞKANI ÇYDD GENEL BAŞKANI Hepimizin kıymetlisi Türkan Hocamız. Bugün fiziksel olarak aramızdan ayrılalı 11 yıl oldu. Dile kolay çok uzun bir süre ama bize öyle gelmiyor, çünkü siz hem bizde hem de ülkemizin kalbinde yaşamaya devam ediyorsunuz. Medya takiplerde, her gün adınız mutlaka geçiyor, çoğunlukla söylemlerinizin ne kadar doğru olduğu, güncelliğini koruduğu üzerine ama adınızın verildiği kültür merkezi, cadde, park haberleri de o kadar çok ki. Hep derdiniz “Emek boşa gitmez” diye. Sizin ülkemize, toplumumuza verdiğiniz emek de hiç unutulmadı, unutulmayacak. Sizin izinizde mücadele ediyoruz Değerli hocam, dünyamız altı ay, biz iki ay öncesinde koronavirüs ailesinden kovid19 ile tanıştık. İki aydır sağlıklı kalabilmek için evde kalıyoruz. Sağlıkçılarımızın çok değerli emeğini, fedakârlığını görüyor ve izliyoruz. Bulaşıcı bir hastalıkla baş etmenin bilimsel kuralları var, onları uyguluyoruz. İlla ki bilim diyoruz. Bu dönem içinde, sizin de cüzam mücadeleniz tekrar tekrar gözümün önünden geçiyor. Henüz tıp fakültesi öğrencisi olduğunuzda, gelecekte çalışmak için karar verdiğiniz, sadece bulaşıcı bir hastalık değil, aynı zamanda damgalanma nedeni olan cüzam hastalığı ile mücadeleniz, bugün yaşasa idiniz Covid19 ile mücadeleye, etkilenen ailelere el uzatmanıza neden olacaktı. Bundan eminiz. Biz de, sizin bu mücadelenizden öğrendiklerimizle Covid19 hastalığı ve ailelere olumsuz etkilerini azaltmaya gayret ediyoruz. O yıllarda cüzam bulaşıcı bir hastalık olarak biliniyor, tıpkı Covid19 gibi, erken tanı ve tedavi gerçekleşmez ise hastayı öldürmüyor belki, ama ne Sayın Hocam; sıra bizde, biz de “Ben çok okumak istiyorum ama ekonomik koşullarım buna yetmiyor” diyen hiçbir kız çocuğu kalmayana kadar çalışmaya devam ediyoruz, edeceğiz Saylan’ın cüzam hastalığıyla mücadelesi sayesinde binlerce kişi tedavi oldu. den olduğu sakatlıklarla, yaşamı çok güçleştiriyor. Covid19 da ölüme neden olabiliyor. Burada en önemli konu, toplumun her iki hastalığa karşı duyduğu korku, endişe, “ya ben de yakalanırsam, ne yaparım” sorularına aranan cevap. Ben de okuduğum romanlarda, izlediğim filmlerde, biraz da eğitimimde öğrenmiştim cüzam hastalığını, doğal olarak ben de çekinceli idim. Sizin hastalara yaklaşımınız, bizleri de rahatlattığı için, hastalığı bilim doğrultusunda öğrenip gelişmeleri izlediğimiz için, gönül rahatlığı ile çalıştık. Ama birçok kişi bizlere hayret ediyor, “Bu hastanede nasıl korkmadan çalışıyorsunuz?” diyordu. Siz, hem toplumu, hem hasta ailelerini, o kadar doğru bilgilerle eğittiniz ki toplumda var olan korku, damgalanma yıllar içinde azaldı. Hastalık toplumda görünmez oldu, Dünya Sağlık Örgütü size bu başarınız için kutlama yazısı yazdı. Siz tüm topluma, bilim doğrultusunda hiçbir hastalıktan korkulmaması, bilimin öğrettikleri ile yaklaşılmasının gereğini gösterdiniz. Bugün de Covid19 mücadelesi böyle sürüyor, sürmeli de. Cüzamla Savaş Derneği var olan lepradan etkilenmiş kişiler ile ilgilenmeye çalışıyor, çocuklarına, torunlarına burs veriyor. Bugüne kadar çok sayıda hasta çocuğu okudu, meslek sahibi oldu, işe başladı, ailenin sosyal statüsü birden iyileşti. Doktor, mühendis, hemşire, öğretmen, avukat olan çocuklarımız oldu. Anne babaları onlarla gurur duyarken “Türkan Hoca sayesinde” demeyi asla ihmal etmiyorlar. Covid19’lu günlerde onlarla iletişimimiz sürüyor, maddi manevi destek olmaya devam ediyoruz. Onlar sizin kıymetlilerinizdi, şimdi bize emanetler. Bayrak bize emanet Değerli hocam, yirmi yıl boyunca emek verdiğiniz Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), sizin kaybınızdan sonra kuruculuğunu birlikte gerçekleştirdiğiniz yol arkadaşınız Prof. Dr. Aysel Çelikel Hocamızın genel başkanlığında, başarı ile çalışmaya devam etti. Şimdi ben ve arkadaşlarım, derneğimizi, siz büyüklerimizden aldığımız bu kıymetli emaneti yaşatmak, geliştirmek için canla başla çalışıyoruz. Yaşamınız boyunca hep başkalarını düşündünüz, sorunun değil çözümün bir parçası oldunuz. Sizin emeğinizle, binlerce cüzam hastası tedavi oldu, sosyal koşullarını iyileştirdi, çocuklarını okutabildi. Eskiden ne yazık ki, bazı öğretmen ler “cüzamı bulaştırabilirler” diye düşünerek hasta çocuklarını okula almazken, sizin bıkmadan usanmadan öğretmenlere hastalığı anlatmanız, çocukları okula kazandırmak için çaba harcamanız hep güzel sonuçlara yol açtı. ÇYDD’de 1995 yılında başlattığınız üniversite öğrencilerine burs verme “Bir Işık da Siz Yakın” projesi ile okutup mezun ettiğimiz genç sayısı 37 bin 614 oldu. 1997 yılında Siirt Pervari’de, on yedi kız öğrenciye eğitim bursu vererek başlattığımız çalışma, kurum ve kişilerin desteği ile büyüdü, nice nice kardelenler yetiştirebilir olduk. Kardelenleriniz de büyüdü, bugün bir şubenin başkanı, iş dünyasında yönetici, doktor, hemşire, öğretmen, mühendis olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu eğitim yılı sonunda 91 bin 183 kez burs verebildiğimizi görüyoruz. Sizden sonra yol arkadaşınız Prof. Dr. Aysel Çelikel Hocamız da, ÇYDD Genel Merkez ve şubeleri ile çok sayıda bağışçının desteği ile, sizin başlattığınız bu yolda, yılmadan emek verdi. Sıra bizde, biz de, “ben çok okumak istiyorum ama ekonomik koşullarım buna yetmiyor” diyen hiçbir kız çocuğu kalmayana kadar çalışmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Burs verirken çocuklarımızın, gençlerimizin bilim ve teknoloji ile tanışmasını sağlamaya çalışıyoruz. Derneğimizi de 21. yüzyılın koşullarına taşımak gerektiği ile emek veriyoruz. Sizinle vedalaşmadan önce, bana söylediğiniz çok değerli bir cümle vardı: ‘Gelecek daha güzel olacak’. Bu cümle benim en umutsuz olduğum anlarda enerji kaynağım oldu. Sizi tanımak, birlikte çalışmak, sizden çok şey öğrenmek benim için her zaman onur ve gurur kaynağı oldu. Sizi seviyor hep yanımda hissediyorum. Işık içinde uyuyun, emanetleriniz hep korundu, hep korunacak. Saygı ile... ATATÜRK’ÜN KIZI TÜRKAN... ÖZLEM ÖZDEMIR GAZETECI/YAZAR Türkan Saylan’ın aziz hatırısına saygıyla.. 1935 yılında soğuk bir kış günü Emirgan’da, Atatürk’ün bir Limoge, vazosuna benzettiği, İsviçreli güzeller güzeli bir anne ile işadamı babanın bir kız çocuğu doğdu. Adını Türkan koydular. Türkan, beş kardeşin en büyüğüydü. Annesi bir yere gideceği zaman kardeşlerini ona emanet ederdi. O günlerden kalma bir duyguyla belki de kendini yaşamı boyunca yurdunun bütün çocuklarına karşı sorumlu hissetti, bu belki o günlere duyduğu özlemin de getirisiydi. Türkan, çocukluğunda mahalledeki yoksul ailelerin çocuklarına süt dağıttığı için arkadaşları onunla Florence Nightingale diye dalga geçerdi. Ortaokulda doktor olmaya karar vermişti, hem de köy doktoru olmak istiyordu. Hatta lise son sınıfta doktor olamazsam ölürüm diye geceleri uykusu kaçardı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandığı gün, koşarak kendine bir tıp rozeti aldı. Kendisi gibi doktor olan ilk eşiyle evlendiğinde sadece eş ve anne olmak değil, hekim olmak da istiyordu. Ama ne yazık ki evliliğinde bu konuda yalnız kalacaktı... 1958 yılı, Türkan’ın hayatının dö nüm noktası olacaktı. Önce babasını kaybetti. Daha sonra Bakırköy Akıl Hastanesi ziyaretini yapacak, cüzam hastalarını ilk kez gördüğünde perişan olacak ve hayatının yönünü o gün tayin edecekti. Aynı yıl hem hamile kalacak hem de vereme yakalanacaktı! Ardından ikinci hamileliğinde de verem olacak ve bu kez verem mikrobu omuriliğine sıçrayacak, on üç ay boyunca yüzükoyun yatakta kalması gerekecekti. Ayrıca evde de huzursuz günler çoğalmıştı. Türkan, üç yıllık cildiye eğitiminin ardından “bu iş erkeklere göre” seslerinin hepsinin üstünden gelecek ve İstanbul Üniversitesi Dermatoloji Bölümü’nün başasistanı olacaktı. Üniversitede cüzam dersi verecek, öğrencileri de cüzam hastalarını ziyarete götürecekti. Türkan, cüzzamı halka anlatmak için mücadele ederken turizmi baltalamakla ve Türkiye’de cüzam var dediği için “yalan söylemekle” suçlanacaktı! Anadolu’ya uzanan el Nihayet uzun süren mücadeleler sonunda 1976’da Cüzzamla Savaş Derneği’ni kurdu. Hastaları iyileştirmek için Anadolu’nun en uzak köylerine gitmeye üşen medi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kurulan Lepra Araştırma Uygulama Merkezi’nin müdürü oldu. Hastaların sadece sağlığıyla değil iyileştikten sonra hayata katılmaları için de uğraşır, iş bulur, aile kurmalarına yardım ederdi. Bu çalışmalar 1981 yılında cüzam hastanesinin kurulmasını sağlayacaktı. Türkan, yaptığı çalışmalarla 1986 yılında Uluslararası Gandhi Ödülü’nü alacaktı. Ancak o yıl hem annesini kaybedecek hem sağlığı bir kez daha bozulacaktı. Bu kez de meme kanseri olmuştu. Ama o, bu hastalığı da yenecekti! Öte yandan 12 Eylül 1980 darbesinin etkileri sürüyor, Türkiye’de gericilik ve siyasal İslam yükselişe geçiyordu. Atatürk Türkiyesi’nin geleceğinden endişe eden bir grup aydınla birlikte 1989 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdu. Türkan, ölene dek Atatürk devrimleri, çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti için mücadele etmeye devam edecekti. Bu mücadelede ödeyeceği bedel ise çok zalimce olacaktı. 2002 yılında kanser tekrarladığında onunla yine aynı kararlılıkla savaşacaktı. Ta ki yedi yıl sonra, 2009’da hastalık kötülükle birlikte ona yeniden saldırana kadar... Türkiye kumpas davalarıy la karanlık bir döneme girmişti. Ne yazık ki Türkan ve ÇYDD de bu kumpasın içinde yok edilmek istenecekti. 13 Nisan 2009 tarihinde Türkan’ın Arnavutköy’deki evinin kapısını terörle mücadele ekipleri çalacaktı. Türkan, avukatı gelene kadar görevli polisle sohbet etmiş, Vanlı olduğunu söyleyen polise ilk cüzam çalışmalarını Van’da kendisinin başlattığını söyleyince buna şaşıran polis, “O zaman siz cennetliksiniz” demişti. 73 yıllık hayatındaki mektup ve defterlerde saklı özeli tanımadığı insanlarca didik didik edilirken “Beni darbeye teşebbüsle suçluyorlar. Oysa darbelerin yaptığı tahribatı kimse benden iyi bilemez” diye içinden konuşuyordu. Bu süreç çok yordu Türkan’ı, maalesef hastalığın da hızlanmasına neden oldu. Doktorlardan sadece 2 Mayıs’taki ÇYDD 20. yıl kutlamasında onu iyi hissettirmelerini rica etti, orada olmak istiyordu, son kez... O arada görüşmek istediği insanlarla vedalaştı, işlerini tamamladı. O törenden sonra kemoterapiye son veren Türkan, 18 Mayıs 2009 tarihinde bu dünyadan ayrıldı. Atatürk’ün kızı Türkan’ı, bir 19 Mayıs günü, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gün on binlerce insan gözyaşlarıyla uğurladı... 101 yıl önce atılan adım... Geçen yıl bugün ri makamlara yazı ile duyurular Cumhuriyet’in koridor da bulunabilmekliğimdi. Kâzım larında tatlı bir telaş var Paşa’ya dedim ki: dı... Emperyalist işgale karşı Onların arzularını bir ara 1919’da kurtuluşa, bağımsızlı ya topla. Fakat sonuna bu iki ğa atılan ilk adımın, en önem maddeyi ilave et! li adımın 100. yılı için 100 sayfa Kâzım Paşa yüzüme baktı. Cumhuriyet’i hazırlıyorduk... Bir şey mi yapacaksın? Bir yıl önce bugün, yarını ip Kulağını bana uzat, de le çekiyorduk... Evet... Bir şey dim... Evet, bir şey yapacağım. yapacaktık!.. Hem okurumuzu, Bu maddeler olsa da olmasa hem Türkiye’yi 100 yıl öncesi da yapacağım!” ne götürecek, Atatürk ve silah Görev ve yetki kararname arkadaşlarının 1919’da yaktı si Genelkurmay İkinci Başka ğı bağımsızlık ateşinin bu top nı Diyarbakırlı Kâzım Paşa ve raklarda hiç sönmeyeceğini Mustafa Kemal tarafından biz gösterecektik... Şimdi korona zat beraber yazılır. Kararname lı günlerde yarını, 101. yıl guru nin altında ne sadrazamın im runu yine aynı heyecanla iple zası vardır ne de Harbiye Ba çekiyoruz... kanı Şakir Paşa’nın. Çekini HHH lir, imzalar atılmaz... Ama Şakir Tarih: 21 Nisan 1919... Paşa mührü verir, Kâzım Paşa Günlerden pazartesi... İşgal al mührü basar... tındaki İstanbul’da İngiliz Yük HHH sek Komiseri Amiral Calt 16 Mayıs 1919 Cuma gü horpe, Osmanlı hükümeti nü saat 16.00 sıralarında Ban ne Karadeniz’deki çetelerle il dırma vapurunun kaptanı gili bir nota verir. Calthorpe, na yola çıkma emri verilir... Bu Karadeniz’de Rum çetelerine emir aynı zamanda Kurtuluş karşı Türklerin oluşturduğu mil Savaşı’nın ve Anadolu’da ya li güçlerin dağıtılmasını ister... şanan devrimin başlangıç tari 13 Kasım 1918’den bu yana hi olacaktır. İstanbul’da olan Mustafa Ke İşgal altındaki İstanbul’dan, mal Paşa, bu notadan tam 8 Galata rıhtımından Samsun’a gün sonra 29 Nisan 1919 Sa doğru yola çıkan Atatürk, kap lı günü Harbiye Bakanı Şa tana mümkün olduğu kadar kı kir Paşa tarafından bakanlı yıları takip etmesini tavsiye ğa çağrılır; kendisine 9. Ordu edecektir. Çünkü yüreğindeki Müfettişliği’ne atandığı bildiri tek isteği, Anadolu’nun bir ka lir... Sonrasını Mustafa Kemal ra parçasına ayak basmaktan şöyle anlatıyor: ibarettir!.. “Her ne sebep ve maksatla, be Tam 101 yıl önce tek isteği ni İstanbul’dan uzaklaştırmak için yüreğindeki bağımsızlık ateşiy vesile aramışlar ve bu memuri le “Anadolu’nun bir kara par yeti bulmuşlar. Hemen kabul et çasına çıkmak olan” Atatürk’ün tim. Ben zaten şu ve bu suretle 19 Mayıs’ta Samsun’dan yak Anadolu’ya geçme fırsatı arıyor tığı meşale sönmedi, sönme dum. Mademki onlar teklif ettiler, yecek. Atatürk, “Evet... Bir şey fırsattan mümkün olduğu kadar yapacağım!” derken silah arka istifade etmeliyiz. daşlarıyla birlikte sadece ba ...Benim önem verdiğim yetki ğımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni meselesi idi. Mümkün olduğu ilan etmekle kalmadı; bizlere kadar Anadolu’nun her tarafına “Anadolu Aydınlanması”nı da emir verebilmeliydim. İstediğim armağan etti... bir madde, Samsun’dan başla Biz Cumhuriyet emekçi yarak bütün Doğu vilayetlerin leri, ismini verdiği gazete de bulunan kuvvetlerin komu yi hazırlarken tıpkı okurları tanı olmaklığım, bu kuvvetlerin mız gibi onun sayfalar arasın bulunduğu vilayetler valilerine da “Kurtuluş’u, Kuruluş’u, Ana doğrudan doğruya emir vere dolu Aydınlanması”nı yazdığına bilmekliğimdi. Bir başka mad inanırız. Ve biliriz ki şartlar ne de, bu bölge ile herhangi bir olursa olsun her zaman “yapa temasta bulunan askeri ve ida cak bir şey vardır!..” Türkan Saylan’ın ölüm yıl dönümünde 25.00 TL 12.50 TL Cumhuriyetin muhteşem kadını TÜRKAN SAYLAN COŞKUN ÖZDEMIR 11yıl önce Türkiye’nin en muhteşem kadınlarından birini kaybettik. Bir nisan günüydü. TV’lerde Arnavutköy’deki evinin polislerce basıldığını öğrendim ve oraya koştum. Bütün ömrünü hizmetine vakfettiği sevgili milletinin emniyeti, darbe destekçisi suçlaması ile kanıtlar yakalamak üzere kemoterapi tedavisi gören bu azizenin evini basıyordu. Evin önünde büyük bir kalabalık vardı ve gittikçe artıyordu. Sevgili Türkan, penceresinden kala balığa sakin olun ricasında bulunuyordu. Saylan’ın yaşam hikâyesi güzel yurdumuzun dramının hikâyesi gibidir. O, aydınlanma, uygarlık, hümanizm, kadın hakları mücadelelerinin, simge ismidir. Türkiye’nin önde gelen sorunlarından birisi, dogmalarla beslenen cehalettir. Bunların dışında bir de postmodern neoliberal solcularımız (!) olmuştur. Onların önde gelenlerinden biri, zamanında “ÇYDD ve benzer telden çalan kuruluşlara hâkim olan ve demokratik toplumsal beraberlik açısından son derece sorunlu, dışlamacı tavırlarla, ideolojik ve siyasal planda mücadele etmek gereğini dile getirdikten sonra, ÇYDD’nin hayır işi gibi gözüken çalışmalarının bile tümüyle ideolojik bir arka plana sahip olduğunu belirterek, bu arka planın darbecilerle aynı düzlemde yer aldığına, dikkat çekiyordu kendince. İşte bu sözde solcular Türkan Sayla’nın bu emsalsiz yurtseverlik ve idealizmini böyle anlıyorlar. Daha doğrusu anlayamıyorlar. Zaten yaşadıklarımızda bu anlayamama halinin de payı büyük. Türkan Saylan’ın başardıkları dünya çapındadır. Biz yeterli bir eğitim görmüş yurt taşların bu ülkeye borcu var, özellikle eğitimden yoksun kalmış olanlara. Türkan, bu doğrultuda özellikle kız çocuklarının eğitimine öncelik verdi. Çağdaş yaşam ve uygarlık onun hedefi oldu. Ne mutlu ki büyük ilgi ve destek gördü ve çok başarılı oldu. 90’larda YÖK zorbalığına karşı öğretim üyeleri derneğinde birlikte mücadele verdik. Sevgili Türkan’ı evine yapılan baskından bir ay sonra kaybettik. Türkan Saylan, Türk milleti var oldukça şükranla anılacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear