19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 2 MART 2020 PAZARTESİ 3 Parçalı Bulutlu Açık Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Sisli İstanbul 14/3 Ankara 15/2 İzmir 19/5 Antalya 19/12 Mersin 17/10 Bursa 200/40 Atina 190/100 TARİHTE BUGÜN Trabzon 11/6 Adana 190/7 0 Berlin 100/50 1924: Halk Fırka Artvin 130/3 0 Girne 200/1 0 0 sı grup toplantısın Kars Çanakkale 190/8 0 Londra 90/3 0 da, Şer’iye ve Evkaf 3/7 Balıkesir 190/0 0 Moskova 50/2 0 Vekâleti’nin kaldırılma Sivas 70/ 7 0 Paris 100/50 sına ve öğretimin bir Diyarbakır 16/2 Erzurum 30/ 6 0 Eskişehir 180/ 1 0 Aydın 200/5 0 Gaziantep 160/2 0 Konya 160/ 1 0 Madrid 130/9 0 Amsterdam 70/3 0 Roma 140/1 2 0 New York 110/2 0 Tokyo 120/6 0 leştirilmesine karar verildi. 1974: TRT, haftanın 7 günü yayın yapmaya başladı. Yanmasın Suriye, yıkılmasın İdlib, Sınırı karadan geçemeyen göçmenler Meriç’e yöneldi yaşasın Mehmetçik! Nehre jiletli tel Göçmenler geçiş noktası olarak en çok Meriç Nehri’ni kullanıyor. Yunanistan askerleri ise göçmenlerin çıkışını engellemek için nehir kıyılarına jiletli tel çekmeye başladı. l İHA Türkiye’nin göçmenlere kapıları açmasının ardından, Türkiye’nin çeşitli illerinden Avrupa’ya gitmek için yola çıkan göçmenler Edirne’ye akın etmeye devam ediyor. Geceyi soğuk ve yağmura karşın ormanda geçiren göçmenler, bebek ve çocukları naylon çadırlarda korudu. Yunan polisi, sınırda toplanan göçmenlere zaman zaman gaz fişekleri ve ses bombalarıyla müdahale etti. Edirne Pazarkule Sınır Kapısı’nda yığılmanın artması üzerine sınır kapısına çıkan yol, dün sabah saatlerinde güvenlik güçleri tarafından araç ve yaya trafiğine kapatıldı. Yol ilerleyen saatlerde yeniden açılırken sınır kapısında geçişine izin verilmeyen göçmenler, gruplar halinde Meriç kıyısındaki köylere doğru hareket etti. Göçmenlerin kalabalık olmayan gruplar halinde Meriç Nehri kıyısındaki bekleyişi dün de gün boyu sürdü. Nefes almakta zorlandılar Yunan polisi, sınır kapısında toplanan göçmenlere zaman zaman gaz fişekleri ve ses bombalarıyla müdahale etti. Tel örgülerin Türkiye tarafındaki arazide bekleyen göçmenler, gaz bombası nedeniyle bulundukları bölgeden kaçtı. Özellikle kadın ve çocuklar, atılan gazlardan dolayı nefes almakta güçlük çekti. Yunanistan’ın Midilli Adası’ndaki Thermi Limanı’nda aşırı sağcı bir grup, lastik bot ile gelen ve aralarında çocukların da bulunduğu düzensiz göçmenlere “Sizi burada istemiyoruz defolun gidin” diyerek, haber takibi yapan gazetecilere saldırdı. İki Alman gazeteciyi darp eden aşırı sağcılar, bazı gazetecilerin fotoğraf makineleri ve ekipmanlarını denize attı. İstanbul’daki göçmenlerin ise Edirne’ye yolculukları gün boyu devam etti. Zeytinburnu’nda toplanan, çocukların da olduğu göçmenler, taksi ve minibüslerle Edirne’ye doğru yola çıktı. AVRUPA’YA VE TÜRKIYE’YE TEPKI: Kullanmayın bizi Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı: Ölümler ve dramlar artar MEHMET İNMEZ İzmir’deki Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali, Avrupa’nın ve Türkiye’nin mültecileri kullanmasına tepki gösterdi. Türkiye’nin kapıları açmasını değerlendiren Salih Ali, “Yaşanan süreçten sonra Türkiye, Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenlere engel olmayacağını ve kapıları açacağını söyledi. Şimdi ise Avrupa göçmenleri almak istemiyor. Avrupa ve Türkiye göçmenleri kullanmasın. Bizler kullanılmak istemiyoruz” dedi. Ege Bölgesi’nden Yunan adaları na geçişlerin çok olmadığını belirten Ali, “Çünkü Yunanistan ve Avrupa ülkelerine gidecek göçmenler kendilerini güvenli hissetmiyor. Yunan adalarındaki kamplar o kadar da iyi ve güvenli değil. Yaşam koşulları çok sağlıklı olmadığı için çoğu göçmen bekliyor. Şu an Avrupa’da şartlar oluşmadığı ve güvenli olmadığı için göçmenler gitmiyor. Eğer giderse ölümler ve dramlar daha çok olacaktır” diye konuştu. l İZMİR Kapıdan olmazsa nehirden Pazarkule Sınır Kapısı’ndan Avrupa’ya geçişi engellenen bazı göçmenler ise gruplar halinde Edirne’nin sınır köylerine doğru yola çıktı. Meriç Nehri’ni lastik Ne paramız var botla aşmaya çalışan bazı göçmenler sını rın sıfır noktasında bulunan Doyran köyüne geldi. Nehir boyunca başka nokta ne yemeğimiz lardan da botlarla Yunanistan’a geçmeye YUNANİSTAN: DEZENFORMASYON KAMPANYASI çalışan göçmenler bulunuyor. Bazı göç İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saat menlerin Doyran köyünden Yunanistan’a geçtiği iddia edilirken önceki gece neh AFGAN AİLE: DÖVÜP YOLLADILAR 19.40 itibarıyla Edirne üzerinden ülkeden ayrılan göçmen sayısının 100 bin 8 ri geçen bazı mültecilerin ise Yunanistan polisleri tarafından yeniden botlarla Tür aylık bebekleri ve en büyüğü 15 yaşında 4 çocuğu ile İstanbul’dan 577 olduğunu belirtti. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıkla kiye tarafına gönderildiği ifade edildi. Göçmenlerin büyük kısmı Almanya’ya gitmek istediklerini belirtti. Gaziantep ve İstanbul’dan gelen, içlerinde 7 aylık bir bebekle çocukların olduğu bir aile bota binemeyince geceyi Doyran’da bir tarla dört gün önce gelen Afgan Alizade ailesi, Yunanistan’da yakalandı, darp edilip üzerlerindeki para ve kıyafetleri aldıktan sonra Türkiye’ye geri gönderildi. Ailenin kızları Sarah Alizade (14), “Yunan askerleri babam ve ağabeyimi çok dövdüler. Yunan askerleri mada ise “Türk yetkililerinin dezenformasyon kampanyası sürüyor. Gerçek şu ki, dünden bu sabaha kadar Meriç Nehri’nden Yunanistan topraklarına ulaşan 10 bin kişinin geçişi engellendi” denildi. Öte yandan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Avrupa Bir da geçirdi. Göçmenler, Yunanistan’a geç çok zalim. Şu an ne paramız var ne yi mek istediklerini ifade etti. yecek yemeğimiz var” dedi. liği (AB) dışişleri bakanlarını olağanüstü toplantıya çağırdı. l Dış Haberler Buz gibi Son anda Yunan askeri tarafından ülke ye alınmayınca iki gün Meriç’in ortasındaki adada mahsur kalan mülteciler Türkiye topraklarına yüzerek döndü. Denizyoluyla Yunanistan’ın Midilli Adası’na geçmek is teyen bir grup göçmen, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi sahilinden ayrıldıktan kı sa süre sonra botlarının motoru arızalanıp su alınca sahil güvenlik ekiplerin ce kurtarıldı. Çok sevdiğiniz bir insanı düşünüyorsunuz. Albümü açıyorsunuz, fark ediyorsunuz. Birlikte hiç fotoğrafınız yok. Lanet olsun dediğiniz, bir makasla küçültmek istediğiniz sürüyle de başkası var.   Her fotoğraf zamanın sonsuz parçasından bir andır. Akışın içinde bir durma halidir.   Savaş albümlerini karıştırıyorum. Hepsinin çekildiği cepheye göre sembolü olan bir fotoğraf var.    Mesela 2. Dünya Savaşı’nın bitişini göster deseler... 4 Ağustos 1945’te New York’ta gemiden inmiş denizci George Mendosa’nın hemşire Greta Zimmer Friedman’ı belinden tutup öptüğünü çıkarırım. Sanki demokrasi ve özgürlük sosuna batırılmış zorla öpücükle Amerikan Barışı’na (Pax Amerikana) poz vermişler.   Sovyetler Birliği’nin kamerasından göstersem... 2 Mayıs 1945’te Berlin’deki Reichstag binasına dikilen orak çekiçli bayrak olabilir mi? Avrupa’nın doğusunun artık sosyalist olduğunu anlatıyor.   Ya Milli Mücadelemiz? Tartışmasız İzmir’de Hükümet Konağı’na Türk bayrağının çekildiği o an. Anadolu’nun Yunan işgalinden kesin kurtuluşunu simgelemiyor mu?   Şimdi günlerdir atılan “Yansın Suriye, yıkılsın İdlib” sloganları arasında düşünüyorum. Diyelim ki Suriye’de savaşa girdik. Esad’ı tekmeyle, Putin’i yumrukla devirdik. Dedikleri gibi İdlib’i “yıkarak”, Suriye’yi “yakarak” ele geçirdik. Çektireceğimiz fotoğraf ne olur? İdlib’deki terörle gri ilişki 29 Ağustos 2018 tarihli Resmi Gazete’nin 50 sayılı Cumhurbaşkanı kararının 3 numaralı eki... Basit bir güncelleme gibi gözükse de El Nusra’dan sonra dönüşen haliyle HTŞ’nin (Heyet Tahrir el Şam) Türkiye tarafından artık terör örgütü olarak tanındığını gösteriyor.    İş İdlib’e gittiğinde ise karmaşıklaşıyor. İdlib’in büyük bölümünü kontrol eden cihatçı terör örgütünün Türkiye ile ilişkileri oldukça gri. Zira Soçi Mutabakatı denilen sistem, sahadaki terör gruplarının yükümlülüklerini büyük oranda Türkiye’ye taşıtıyor. Hem Suriye hem İran hem Rusya cihatçı terörü ezip geçme yanlısı olurken, “yapmayın” diyen Türk hükümeti masada terör gruplarının hamisi olarak konumlandırılıyor.   Soçi denilen bir nihai anlaşma değil. Bir mutabakat ve tabii ki bir süreç. Sonuçta teröristleri ayrıştırma, ılımlılaştırma, arındırma ihalesini Türkiye’nin üzerine bırakıyor. Türkiye’yi temsil edenler sahada kimi zaman doğrudan, kimi zaman ÖSOSMO gibi Türkiye destekli unsurlar aracılığıyla HTŞ ile görüşüyor. Suriye ve Rusya’ya karşı “Sünni cihadı” verdiğini söyleyen HTŞ lideri Ebu Muhammed El Culani de yaptığı konuşmalarda Türkiye’ye dokunmuyor. Türkiye’nin desteklediği, silahlandırdığı ÖSOSMO ise terör örgütü HTŞ ile işbirliği yapıyor. Suriye ve Rusya kuvvetlerine saldırılar gerçekleştiriyor, Hizbullahçıları vuruyor. Bu fotoğraf için savaşa girilir mi? “Fotoğraf” dememe bakmayın. Aslında çılgınlık ya da macera değilse her savaşın bir hedefi vardır. Kâğıda basılmış görüntü onun resmidir sadece.   İdlib şehir meydanına girip de vereceğimiz gururlu fotoğraf ne? HTŞ’nin terör bayrağının yanına ay yıldızlı bayrağımızı asmak mı? Bu bayrağımıza hakaret olur. İdlib halkına kafasındaki şeriatı kural diye dayatan militanlarla zafer pozu vermek mi? Bu Mehmetçiğe hakaret olur. Milletin çerçeveletip duvarına asmaktan utanacağı bir fotoğraf için savaşa girilir mi?   Bu kadar değil...   Türkiye, Suriye sınırını geçerken bütün dünyaya hep aynı gerekçeyi sundu: Güvenlik. Fırat Kalkanı ya da Zeytin Dalı gibi Suriye sınırındaki operasyonları kendi toprağını savunma sebebine dayandırdı. Bugün ise İdlib’de cihatçı terör ile SuriyeRusya arasındaki savaşın parçası olmayı, Mehmetçiğin kanını cihatçılar için feda etmeyi ise iktidara oy verenler dahil kendi vatandaşlarına bile anlatamıyor. Erdoğan emperyalistleri davet ediyor Erdoğan’ın “10 bin kilometre uzaktaki Amerika’nın burada ne işi var” diyerek başladığı Suriye yolculuğunun vardığı nokta Trump’a, Macron’a Merkel’e ya da NATO’ya telefon açmak. “Ordunu da al Suriye’ye gel” demek. Astana ve Soçi süreciyle Suriye krizini bitirmeye doğru giden Türkiye, İdlib krizinin ardından yön değiştirdi. Artık emperyal sistemi yeniden Suriye’ye çağıran, onlar adına onlarla iş yapmaya niyetli taraf oldu.    2011’den bu yana adım adım parçalanan Suriye iki yıldır bütünlüğe doğru ilerlerken, İdlib sürecindeki hükümet politikası, Suriye’yi parçalayacak dinamikleri yeniden harekete geçirdi. İhvancı siyaset nedeniyle cihatçılara sempatiyle bakan ve bunun için askerimizi savaşın ortasına sürmekten çekinmeyen politika, Suriye’nin tamamının Şam’dan yönetilmesine karşı çıkıyor. Nihayetinde ortaya çıkacak tablonun Türkiye’nin bütünlüğüne de zarar vereceğini ya öngöremiyor ya da öngörse de umursamıyor. Şehitlerimizin ardından Türkiye’nin yol ayrımı 27 Şubat günü Suriye devleti tarafından askerlerimize yapılan acımasız saldırı Türkiye’yi bir yol ayrımına getirdi. Ya söylendiği gibi “Yansın Suriye, yıkılsın İdlib” politikasıyla Suriye krizinde eli olan herkesin yanacağı bir süreç başlayacak. Ya da Suriye krizini önce bizim için sonlandıracak çabuk bir yol haritası izlenecek. Türk askerinin İdlib’de sıcak çatışma bölgesinden hızla çıkarılması, göç edecek Suriyelileri İdlib’in kuzeyinde karşılayacak insani yardım hazırlığı yapılması ve nihayetinde Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak siyasi çözümün önünü açacak şekilde TSK’nin yurduna dönmesi... Türkiye, Suriye’ye girerken “işgalci olmadığını, çıkmak üzere adım attığını” söyledi. Bugünkü kriz ise Türkiye’yi; yıllarını, çocuklarını, varlığını kaybettirecek bir çıkmaza sürüklüyor. Türkiye, Suriye’de cümleye başlarken insani dramdan söz ediyordu. Bugün önüne kattığı mülteciyi Ege’de bota bindirip “dönüşünüz olmasın” diyor. Avrupa ile yapılan ve mültecileri Türkiye’ye zorla hapseden anlaşmanın başından yanlış olduğunu bile itiraf edemiyor. Türkiye, Suriye’deki yanlış politikaların sonucunda tam 10 yıl kaybetti. Sahada cihatçıların karşısındaki herkesi hedef alarak açılacak bir savaş ise bir asır kaybettirir. Bu savaşın sonunda çıkacak fotoğrafı ancak kilitli sandıkta saklarız. Öyleyse; yanmasın Suriye, yıkılmasın İdlib, yaşasın Mehmetçik! Videodan sonra gözaltına alındı Edirne Emniyet Müdürlüğü ekipleri, göçmen kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla Özcan K’yi Enez ilçesinde gözaltına aldı. Özcan K., paylaşılan bir videoda kendisini göçmen kaçakçısı olarak tanıtmıştı. Videoda 6 yıl göçmen kaçakçılığı suçundan cezaevinde kaldığını ifade eden Özcan K., 20 senedir göçmen kaçakçılığı yaptığını belirtmişti. “Avrupa’nın yarısını ben kaçak gönderdim” diyen Özcan K., göçmenleri kişi başı 500600 dolar karşılığında Avrupa’ya geçirdiğini anlatmıştı. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear