25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 13 2 MART 2020 PAZARTESİ Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası (BBDSO), 5 Mart’ta saat 20.00’de Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapacağı konserini “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”ne adıyor. Orkestra şefi Naci Özgüç’ün yöneteceği konserde, piyano sanatçısı Hande Dalkılıç solist olarak yer alacak. Konserin ilk bölümünde Cemal Reşit Rey’in “Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler” seslendirilecek. Konserin ikinci yarısında ise BBDSO, Çek besteci Antonin DVORAK’ın “8.Senfoni”sini seslendirecek. İzleyiciyle Göçmenlerle empati yapmak için hazırlanan interaktif tiyatronun oyuncular gösterisi “İmdat Fişeği” bugünlerde yaşanan drama da ayna tutuyor. yer değiştirdi 25 sanatçıdan 8 Mart Kadınlar Günü sergisi 25sanatçının birbirinden farklı kadın betimlemelerinin yer aldığı eserlerinden oluşan “Kybele” adlı sergi, 31 Mart tarihine kadar Trump Art Gallery’de sanatseverlerle buluşacak. Toprak gibi hayatı içinde barındıran kadın, neolitik ve kalkolitik çağlarda, Hitit ve Frigler döneminde tanrıların en büyüğü olan “Ana Tanrıça” olarak taçlandırılmış ve “Kybele” adıyla da bilinen “Ana Tanrıça” aynı zamanda bütün tanrı ve tanrıçaların anası olarak kabul edilmiş. Kybele aynı zamanda bolluğu ve bereketi de simgeliyor. Çatalhöyük başta olmak üzere birçok yerleşim yerinde yapılan kazılarda bulunan “Ana Tanrıça” figürleri, anaerkil bir yaşantıya işaret ediyor. CRR’de caz gecesi Caz piyanisti Chano Domínguez, Chano Domínguez Flamen co Quartet ile 4 Mart’ta saat 20.00’de Cemal Reşit Rey’de konser verecek. Yurttaşları, politikacıları ve medyayı göçmenlerin siyasal ve sosyal durumu konusunda harekete geçirmeyi amaçlayan “İmdat Fişeği” Fransa ve Belçika’dan sonra İstanbul’da sahnelendi. Paloma Fernández Sobrino’nun 2017’de mektup derlemesi olarak yaptığı, Göçmenler Ansiklopedisi’ni, her ülkede farklı bir yönetmen sergiliyor. İstanbul gösterilerini yöneten Ayşe Garçin, “Dünyanın 5 ülkesinde yaşayan göçmenlerden, memleketlerinden uzakta olmanın getirdiği duyguları, seçtikleri bir kişiye mektup olarak yazmaları istenmişti. 400 tane olan mektuplar Göçmen Ansiklopedisi adıyla birleştirildi. Amaç aynı: insanları bilgilendirmek, daha duyarlı kılabilmek, politikacılara etki etmek! Her milletten göçmen var; İngiliz, Alman, Türk ama daha çok Afrika kökenli, Suriyeli, Afgan. Herkes kendisine göre bu duyguları yorumlamış, örneğin bazıları şiir yazmış. Tüm mektupların ortak noktası Ayşe Garçin ise “özgürlük!” diyor. İki gösteriden oluşan oyunun ilki Galatasaray Üniversitesi’nde yapıldı. Gösteri Karagöz ve Hacivat’la başlıyor. Hacivat, yurtsuz, evsiz kalmış bir grup insanı evinde misafir etmesi için Karagöz’ü ikna etmeye çalışıyor. En etkili ikna yöntemi elbette para! Ancak karısı “eve doldurduğu” bu yabancılardan memnun değil, Hacivat “Ona, Türk misafirperverliğini göstermemiz gerektiğini söyle” dese de nafile. Kimlikleri, benlikleri yok sayılan göçmenleri, yüzleri olmayan kuklalarla simgeleştiren oyun, göçmen mektuplarının ortaya saçılmasıyla interaktif bir hale geliyor. İdlib saldırısında kaybettiğimiz çocuklarımızın acısı bir yanda, olay sonrası geçici koruma statüsündeki göçmenlerin canı üzerin den yapılan pazarlık bir yanda, İmdat fişeği tam da bu olayların üzerinde parladı. Bendir, zil ve viyolensel eşliğinde iç çekişler tüyleri diken diken ederken; Suriyeli, İranlı, Afgan ve Erasmus öğrencilerinden oluşan topluluk “Birbirimizi umursayalım” diye seslendi. “Gelin tanış olalım” diyen oyuncular, yüzleri olmayan kuklaları izleyenlere verip birer mektup okutarak, duygudaşlığı somut bir hale getirmeyi başarıyor. İkinci gösteri Fransız Kültür Merkezi’nde yapıldı. Altı farklı odada düzenlenen sahnelerle izleyici göçmenlerin yaşamlarına ortak ediliyor. Oyuncular aşağıda, izleyiciler sahnede devrilmiş bir botun enkazında birini arıyoruz, başımıza bombalar yağıyor, yanımızda düşüp kalanlara yardım edemeden indiriliyoruz sahneden, sokakta kalmışız, üzerimize yanlızlık, çaresizlik yağıyor. İmdat Fişeği sadece bir gösteri değil, akademik bir boyutu da var. Tüm süreci her bölgede bir uzman takip ediyor. Ayşe Garçin “Birinde psiki yatri, birinde antropolog, bu projede Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi, Göç Araştırmaları Derneği’nin kurucusu Sosyolog Didem Danış takip ediyor. Gösteriden sonra oyuncuların, dernek üyelerinin katılacağı bir manifesto yazılacak. İnsanlar özgürce dolaşabilse, yaşayabilse bütün bunlara ihtiyaç kalmayacak. Ama yaşadığımız dünyada insanlar sadece savaştan değil, ekonomik şartların kötülüğünden, baskıdan da kaçıyorlar. Biz insanları bu baskıya duyarlı kılabilmek istiyoruz.” Garçin’in oyunlarında çok açık bir şekilde söylediğini izleyiciler olarak yüreğimizde duyuyoruz: “lütfen kendinizi karşınızdakinin yerine koyun”! l Kültür Servisi Dünya Kadınlar Günü Konseri Dünya Kadınlar Günü Konseri 3 Mart’ta saat 20.30’da Ankara Erimtan Müzesi Konser Salonu’nda yapılacak. Konserin solistleri, Esra Berkman (Kanun), Lilian Tonella Tüzün (Piyano). mor ve ötesi mor ve ötesi konseri İzmir Arena’da 6 Mart’ta saat 20.00’de yapılacak. Erdinç’ten ‘Ne İse O’... Zeynep Erdinç’in “Ne İse O” adlı sergisi 5 31 Mart tarihleri arasında Galeri ARK’ta. Erdinç sergiyi şu cümlelerle anlatıyor; “Tuvallerimde; kum, talaş ve boyanın olanaklarıyla örtme/kapatma eyleminin yarattığı imge ve formlar vardır. Söz konusu olan, yüzeydeki boşluk ve imgelerin bizi sürüklediği öznellik/nesnellik karşıtlığında, olmuş olan ya da olabilecek olanda aradıklarımdır...” İdlib şehitleri nedeniyle iptal olan etkinlikler Suriye’de 34 şehidimiz ve cenazelerinin ardından resmi yas ilan edilmemesine rağmen birçok kültür sanat etkinliği iptal edildi. İptal edilen etkinliklerden önümüzdeki günleri kapsayanlardan bazıları şunlar: İş Sanat’ta bugün düzenlenmesi planlanan Sait Faik hikâye dinletisi ileri bir tarihe ertelendi. Maslak 42’de 5 Mart’taki Reha Özcan’ın oynadığı “Bir Garip Orhan Veli” gösterisi de ileri bir tari he ertelendi. 4 Mart’taki İstanbul İş Kuleleri Salonu’ndaki Fatih Erkoç ile Caz Rüzgârı konseri, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 6 Mart saat 20.00’de Cumhuriyet Meydanı’ında düzenleyeceği Haluk Levent konseri ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki 4 Mart tarihli tüm organizasyonlar iptal edildi. Kadıköy Belediyesi’nin bugünkü Kraliçe Lear film gösterimi ileri bir tarihte ertelendi. Ankara Kitap Fuarı’nda Grangé imza atmaktan yorulmadı 14.Uluslararası Ankara Kitap Fuarı’nın onur konuğu yazar ve sinemacı JeanChristophe Grangé, pazar günü yaptığı günlerdir fotoğrafının asılı olduğu Congresium’a gelerek kitaplarını imzaladı. Grangé, kuyrukta bekleyen okurlarını üzmemek, imza saatini uzattı. Fransa Büyükelçisi Charles Fries’ın da bir gün önce bahsettiği gibi Grange, bütün dünyada çok okunan bir yazar. Fries, rakamlar konuşuyor diyor: “2001 yılında ilk defa yayımlanan Kızıl Nehirler’den bu yana bir milyondan fazla satmış; Kurtlar İmparatorluğu ise 40 baskı yapmış! Miserere adlı eserinin, Shakespeare’in Macbeth’inin önüne geçerek, Türkiye’de, birkaç kez en çok satanlar listesinin ilk sırasına yerleş tiğini hatırlatmak isterim!” Grangé bugün de Doğan Kitap’tan çıkan “Son Av” adlı eserini tanıtacağı bir konferans verecek. Fransa’nın konuk ülke olarak fuarda yer almasından dolayı Institut français Ankara tarafından davet edilen diğer yazarlar Ebru Erbaş, Yiğit Bener, Brigitte Labbé, JeanPaul Mongin, Gaye Petek ve Nedim Gürsel de konferans, söyleşi ve imza günlerine katılıyor. Büyükelçi Fries, Fransa’nın onur konuğu olduğu fuarın açılış konuşmasında Suriye’de hayatını kaybeden askerler için taziyede bulunmayı ve Türk halkıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etmeyi de ihmal etmedi; “Fransa Türk dostlarının yanındadır.” dedi. Ataol Behramoğlu ile birlikte... “Durmak olmaz ki bir kez halk için çıktın mı yola... Demiri tavında dövmek gerek ucunda ölüm de olsa...” Şişli Belediyesi’nin “Doruktakiler” etkinliğinin ilk konuğu olan Türk şiirinin usta ismi, sevgili dostum, ayrıca da sürgün arkadaşım Ataol Behramoğlu için 24 Şubat’ta Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlenen gecede okudum bu dizeleri. Ataol Behramoğlu’nun “Mustafa Suphi Destanı”nın final bölümünden... Oyunu yurtdışında sahnelediğimizde, Tahsin İncirci’nin mükemmel müziği eşliğinde bu bölümü şarkı olarak söylerdim. Mustafa Suphi Destanı “Mustafa Suphi Destanı” hem sürgünde kurulan Halk Oyuncuları için, hem de Ataol, Tahsin ve benim için özel bir yolculuktu. Bir şair, bir besteci, bir yönetmen olarak yan yana gelmiş, çabalarımızı birleştirmiş ve çok doğru bir sonuç elde etmiştik. “Destan” Stockholm’un en eski tiyatrosu olan Södra Teatern, Amsterdam Operası, Berlin’de Manufaktur Theater gibi sahnelerde oynadı; Paris’te Escalier d’Or Tiyatrosu’ndaki temsili Mikis Theodorakis izledi ve hepimizle sahnede kucaklaştı. Sonra da 1989’da Avignon Festivali tarihindeki ilk Türkçe oyun oldu “Mustafa Suphi Destanı.” Gazeteci Faruk Şüyün’ün yönettiği ve Ataol Behramoğlu’nun hayatından kesitlerin, o kesitlere tanık olmuş dostlarıyla söyleşerek yansıtıldığı gerçekten başarılı etkinliği izlerken, bir yandan da kafamdan Mustafa Suphi maceramız geçiyordu. Behramoğlu hem uzun soluklu şiirlerin hem de vurucu dizelerin şairidir. “Aşk iki kişiliktir”, “Ben ölürsem akşamüstü ölürüm”, “Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim” ilk aklıma gelenler... Peki ya Mustafa Suphi Destanı’ndan bu şekilde aklımda kalan bir dize var mı? Etkinlikte okuduğum dizelere elbette bayılıyorum, ama destanın en başında yer alan ve bütün atmosferi beş kelimede çiziveren, benim için de tüm rejinin ilk esin kaynağını oluşturan dizeyi bir başka severim: “Karadeniz ıssız, karanlık bir denizdir...” Behramoğlu’nun “Ne çok hain” başlıklı son kitabında da başlık, şairin hem duruşunu hem de öfkesini yansıtıyor “Yunus Gibi” şiiri çarptı beni: “Korkan varsa konuşmaya/Anlam yükleyip susmaya/Gerek kalmadı korkmaya/Çünkü korkulan olmuştur./Sesime kulak ver gülüm/ Tutsaklığa yeğdir ölüm/Nerde varsa böyle zulüm/Çaresi isyan olmuştur.” Dostluğundan onur duyduğum Ataol Behramoğlu için böyle incelikli bir saygı gecesi hazırlayan Şişli Belediyesi’ne ve Faruk Şüyün’a da ayrıca teşekkür etmek gerek. Kim bilir, bir gün de belki “Mustafa Suphi Destanı”nın filmini seyirciye izlettirmek isterler, biz de Ataol Behramoğlu ve Tahsin İncirci ile birlikte seyirciyle söyleşiriz, yaşadığımız bu ortak macerayı onlarla paylaşırız... ‘Suriye’den elinizi çekin, askerler evlerine dönsün’ Çok acı günlerden geçiyoruz, sürekli ölüm haberleri geliyor, gencecik çocuklar vurulup vurulup düşüyorlar, ne uğruna? Siyasetçiler, akademisyenler, yazarlar, sanatçılar ortak bir bildiriyi imzaya açtılar. Metin şöyle: “Biz aşağıda imzası olanlar, ülkemizin bir çıkmazın içine sürüklendiğini, evlatlarımızın başka bir ülkenin topraklarında savaştırılırken can verdiğini, dünya kamuoyu ve halkları nezdinde küçük düşürüldüğümüzü, ülkemizin emperyalizmin maşası, dinci terörün hamisi olarak konumlandırıldığını görüyor ve tüm bu olumsuz gelişmeleri durdurmak için harekete geçmek gerektiğini düşünüyoruz. Gerçekler ortada, durum açıktır. Suriye topraklarındaki askeri varlığımız derhal son bulmalı, askerlerimizin salimen evlerine dönmesi sağlanmalıdır.” İmzamı atıyorum. Haluk Levent’ten çocuklar için çağrı Ünlü Anadolu rock şarkıcısı Haluk Levent, kurucusu olduğu AHBAP derneği üyelerine sosyal medya hesabından çağrıda bulunarak, sınır kapılarında bekleyen çocuklara yardıma gitmelerini istedi. Levent, sosyal medya hesabından, “Edirne! Keşan! Çanakkale! İzmir Dikili! Tüm Ahbap’lar sınıra!!! Çocuklar var! Oralarda sıkışanlar var! Çocuk bezi, çocuk maması, bolca su! Haydi canlarım!” çağrısı yaptı. Levent’in bu çağrısına bazı kullanıcılar da tepki gösterdi. Levent bunun üzerine, “Twitin altı apolitik soslu Türkiye gerçeği. ‘Çocuksa çocuk ölürse ölsün bize ne?’ diyenler, gücü güçsüze yetenlerdir. Öteden beri Suriyeliler konusunda yazdıklarım ortada. O ayrı bu ayrı. Ama çocuklara su götürüyorlar diye Ahbap’lara sitem etmeyin lütfen bağışlayın bizi” diye yanıt verdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear