23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 5 20 ARALIK 2020 PAZAR 2021 Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde ciddi dönüm noktası olacak. ABD, 20 Ocak 2021’de göreve başlaması beklenen yeni Başkan Biden’la birlikte Türkiye’ye karşı yaptırımlara hazırlanıyor. AB de ABD’ye koşut olarak Türkiye kararını martta verecek. Bu sürecin en önemli unsuru Dışişleri Bakanlığı’dır, diplomatlarımızdır. Ancak AKP iktidarı döneminde her alanda olduğu gibi Dışişleri’nde de liyakat ortadan kalktı, biat birinci tercih oldu. İktidar, bakanlık içinden bulacağı “kendine yakınlarla” bile yetinmiyor. Dışarıdan büyükelçi ataması elbette olabilir. O kişi, o bölgenin, o alanın uzmanıdır, atarsınız. Geçmişte kimi politik nedenlerle de dışarıdan atama olmuştur. Ancak bugün AKP’nin yaptığı, dışarıdan atama değildir, partiden atamadır. AKP mantığına göre neredeyse, Dışişleri’nin içinden yapılan büyükelçi ataması “dışarıdan”! Diplomasi, uluslararası ilişkilerin cephesidir. Geçmişte Los Angeles’ta Mehmet Baydar’dan Viyana’da Daniş Tunalıgil’e, Diplomasi! Paris’te İsmail Erez’den Beyrut’ta Oktar Cirit’e, Roma’da Taha Carım’dan Atina’da Galip Özmen’e, Sidney’de Şarık Arıyak’tan Cenevre’de Mehmet Savaş Yergüz’e, Belgrad’da Galip Balkar’dan Tahran’da Işık Yönder’e kadar birbirinden değerli diplomatlarımızı şehit verdik. HHH ABD ile ilişkilerin AB’yle bağlarımızı da etkileyeceği bir dönemde Washington’a Tokyo Büyükelçisi, AKP’nin kurucularından Eskişehir milletvekilliği yapmış Murat Mercan atandı. 10’dan fazla eski AKP milletvekili yurtdışında büyükelçi ya da benzer kadroda. Üstelik Çin, Hollanda gibi Türkiye’nin yoğun ilişkilerinin bulunduğu ülkelerde... Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bu durumu savunurken, “Dışarıdan atamalar daha başarılı” deyip kestirip attı. Neye göre başarılı? Türkiye’ye hizmete göre mi, AKP’ye hizmete göre mi? Diplomasinin önemini kavramış, akılla yönetilen ülkeler büyükelçilik atamasını değişmez kriterlerle gerçekleştiriyor. ABD’nin Türkiye büyükelçileri sadece Türkiye değil, bölge uzmanıdır. Örneğin son dönemde gündemde olan Jeffrey, ABD’nin Türkiye Büyükelçiliği’ne dek, değişik görevlerle ülkemize gelmişti. Rusların, Türkiye’ye atadığı diplomat Türkçe bilir. Önce İstanbul’a konsolos atar, yıllar sonra Ankara’ya büyükelçi gelir. İngiltere’nin Türkiye’ye atadığı büyükelçi daha önce en az iki kez Türkiye ve çevresinde görev yapmıştır. HHH Türkiye’nin Dışişleri’nde benzer gelenekler var..dı! Yukarıda sıraladığımız nedenlerle kayboldu. ABD’de Türkiye’yi temsil edecek bir büyükelçi, örneğin bu ülkenin Lozan’a nasıl baktığını bilir. Doğrudan taraf olmasa da Lozan’a bir temsil heyeti gönderdiğini, bu heyetin, “Biz kapitülasyonların kaldırılmasına kesinlikle karşıyız” mesajında ısrarlı olduğunu bilir. Anlaşma imzalanınca Amerikan yönetiminin Mustafa Kemal’e ateş püskürdüğünü, Senato’da 18 Ocak 1927’de Senatör Upshow’un, “Anlaşma Timurlenk kadar hunhar, Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üstüne oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik anlaşma kabul ettirmiştir” diye başlayan densiz bir konuşa yaptığını bilir. Atatürk’ün bütün bunlara karşın diplomasiyi elden bırakmadığını, ABD, İngiltere ve Fransa’nın bu girişimler sonucu 1928’de Ankara’ya büyükelçi atadığını bilir. Bu tarihin ışığında bugüne nasıl bakması gerektiğini bilir. Oysa bugün Saray ve temsilcilerinin TürkiyeABD ilişkileri derdi yok, şu var: ErdoğanBiden diyaloğu! FUAT OKTAY, BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE HÜKÜMET ADINA KONUŞTU İnönü hedef alındı ALEVİ ÖRGÜTLERİ TEPKİ GÖSTERDİ Seval Türkeş’e destek ziyareti CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte dün MHP’nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in eşi Seval Türkeş’i ziyaret etti. Kılıçdaroğlu ziyarette Türkeş’e seçme yazıları ve konuşmalarından derlenen “Özgür ve Adil Bir Türkiye İçin Yürüyüş” kitabını hediye etti. Ziyaretin organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesinin ardından Seval Türkeş’in arayarak üzüntülerini dile getirmesi üzerine teşekkür amacıyla yapıldığı öğrenildi. ‘Vicdan sızlatan görüntü...’ Ziyaretin Maraş katliamının yıldönümüne denk gelmesi üzerine ise Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu, Alevi Vakıfları Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yaptıkları ortak açıklama ile Kılıçdaroğlu’na tepki gösterdi. Alparslan Türkeş’in katliamın sanıklarının aklanmasına destek veren bir siyasetçi olduğuna dikkat çekilen açıklamada,”Provokasyonların devreye sokulmasında bizzat MHP ve Ülkücü kuruluşların yönetici ve üyelerinin rol aldığı kanıtlanmıştır. Biz Aleviler için çok acı olan bu tarihi günde, Alevilerin vicdanını bir kez daha sızlatan bu görüntü karşısında kendilerini kınıyor ve soruyoruz: Yoksa Alevilerin mazlum bir toplum olmasına bilinçaltınızda küçümsemeyle mi bakıyorsunuz?” denildi. Kılıçdaroğlu tepkilerin ardından dün akşam Twitter hesabından bir mesaj yayımlayarak, “Tarihimizin büyük utançlarından biri olan, yüreğimizde derin acılar bırakan Maraş Katliamı’nın yıldönümünde, hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum...” ifadelerini kullandı. l İç Politika Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü hedef alarak, “CHP’nin özel sermayeye düşmanlık beslediğini ve Milli Şef döneminin devletçi politikalarına özlemlerini yansıtırcasına ‘kamulaştıracağız’ dediğini” söyledi. Oktay, 2021 yılı bütçesinin TBMM Genel Kurulu’ndaki son gün görüşmelerinde hükümet adına söz aldı. Oktay, CHP’li Ahmet Kaya’nın, AKP döneminde satılanlara ilişkin hazırladığı 13 metrelik listeye gönderme yaparak, “Burada yerlere kâğıt ruloları seriyordunuz ya öncülük ettiğimiz dijital dönüşümden de nasibinizi almadığınızı gördük” diye konuştu. CHP’nin kamuözel işbirliği ile yapılan bazı projelere ilişkin “kamulaştırma” açıklamalarına değinen Oktay, görüşmelerde özel sermaye düşmanlığı hissettiklerini savunarak, “Özel sermayeye düşmanlık besleyen, hâlâ Milli Şef döCumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, İsmet İnönü’yü hedef alarak, “CHP’nin özel sermayeye düşmanlık beslediğini ve Milli Şef döneminin devletçi politikalarına özlemlerini yansıtırcasına ‘kamulaştıracağız’ dediğini” söyledi. neminin 1940’lardaki devletçi politikalarına özlemlerini yansıtırcasına ‘İktidara geldiğimizde tüm yatırımları kamulaştıracağız, bunları kapatacağız...’ ifadelerini kullandı. İsmet İnönü’yü Boraltan Köprüsü olayı üzerinden de hedef alan Oktay, “Bugün Karabağ’da Azerbaycan bayrağı dalgalanıyor. Biz, İnönü dönemi CHP’si gibi ülkemize sığınan Azerbaycanlı kardeşlerimizi Boraltan Köprüsü’nde katillere teslim edenlerden olmadık” dedi. ‘Karşılık bulmaz’ Oktay’ın konuşmasına ise CHP Grup Başkanvekili Engin Altay tepki gösterdi. Altay, “İnönü ile zorunuz ne sizin? İnönü kadar başınıza taş düşsün desem, ayıp olur. Türkiye’nin içinde bulunduğu o koşullarda, yani ömrü savaş cephelerinde geçmiş, üstelik devletin anahtarını kendi iradesiyle, çok partili hayata geçerek cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için Demokrat Parti’ye devrettiği gece ‘Bu benim en büyük siyasi zaferim’ diyebilen bir yüce insanla didişmek, bu milletin vicdanında karşılık bulmaz” dedi. Franco tartışması yaşanırken AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, “Franco’yu resmen tanıyan CHP yönetimi ve zihniyetidir. Milli Şef’le faşist Hitler’in arasındaki samimi münasebetleri başlığa çeken Cumhuriyet gazetesi, herhalde size en güzel cevabı veriyor” iddiasında bulundu. l ANKARA/Cumhuriyet TÜGVA’ya TUNCELİ’DE DİNCİ kira sorusu YAPILARA KARŞI MÜCADELE KAYHAN AYHAN Tunceli’de sivil toplum kuruluşları ve halkın, devlet destekli tarikat ve dinci yapıların örgütlenmesine karşı giriştiği mücadele üzerine Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Tunceli Temsilciliği tabelasını indirdi. Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) kentte çok sayıda tarikatın ve dinci vakfın farklı isimler altında faaliyet yürüttüğü raporunun Cumhuriyet tarafından haberleştirilmesi üzerine kamuoyunda büyük tepki oluştu. Tepkiler halen sürerken TÜGVA Tunceli Temsilciliği tabelasını indirdi. DAM Başkanı Selman Yeşilgöz, “Tabelanın indirilmesi tabii ki önemli ama esas önemli olan Dersim’deki tüm bu tarikat, cemaat ve vakıfların faaliyetlerinin durdurulmasıdır” dedi. TÜGVA temsilciliğinin kamuya ait Tunceli Atatürk Stadyumu’nda bulunduğunu söyleyen Yeşilgöz, “Tunceli Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’ne sormak lazım TÜGVA’ya kamuya ait bir binada yer verdiniz. Bu yeri verirken kira aldınız mı? Aynı bina içerisinde kitap kafe diye bir yer var. Orası TÜGVA’ya mı ait. TÜGVA temsilcisi aynı zamanda Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda çalışıyor. Tüm bunlar kamu kaynaklarının ve kamu yerlerinin bu tip vakıflara peşkeş çekildiğini düşünmemize neden oluyor” diye konuştu. Dersim Dernekler Federasyonu Genel Sekreteri Hasan Şen de “Sadece tabelanın indirilmesi bir anlam ifade etmez. Faaliyetlerin de durmasını talep ediyoruz. Başta rektör olmak üzere üniversitedeki tarikatları temsil edenlerin de görevine son verilmeli. Bölgeyi anlayan, bilim üreten bir üniversite istiyoruz” dedi. TÜGVA’dan yapılan açıklamada ise yeni il binasında çalışmaların yürütüleceği belirtildi. Başarı ölçüsü: Yaşasın, artık günde 515 TL ile geçinen yok! Bakan Zehra Zümrüt AKP’nin ülkede aşırı yoksulluğu bitirdiğini büyük bir gönül rahatlığıyla açıkladı. Aşırı yoksulluk uluslararası bir tanım. Neyi bitirmişler? Günlük kazancı 1.90 dolardan daha az bir gelirle yaşayan kitleler varmış ülkemizde, buna son vermişler. Bakan Zümrüt, 2003’te Türkiye’de 2.5 milyon yaşayan insanımız olduğunu söylüyor. Diyelim ki 17 yıllık iktidarlarının döneminin mesela 2007’sinde 1.9 dolar altında olanlardan artık ülkemizde kalmadı. O tarihte dolar 2 liraydı. Günde 15 lira ile övünmek Yani günde 4 lira gelirle yaşayan insanlarımız mı vardı? Yani ayda 120 TL ile.. Bakanın açıkladığı aşırı yoksulların sayısına ulaşamadım. Aşırı yoksulluk hep Ekvator altı Afrika ve dünyanın bazı bölgelerinde yaşayanlar için söz konusuydu. Bakan Hanım, artık ülkemizde bugünkü dolar karşılığı ile günde 15 TL ile yaşayan kimse yok diyor ve bununla övünüyor. Bir insan 15 TL ile nasıl yaşar? Gerçekten bu insanlar var mıydı? O zaman şu soru gelir: Bugün bu geliri en yoksullar için diyelim 3 dolara, fazlasıyla 25 TL’ye çıkardınız. Peki, günde 25 TL ile yaşayan kaç milyon insanımız var. Türkiye için “artık 15 TL alan insanımız yok” demek, çok ayıp, zerre övünç konusu olamaz. 17 milyon insan yoksul Ama Türkiye için TÜİK’in hesap ettiği “yoksulluk sınırı ve altında” yaşayan insanlarımız var. Sayıları 1617 milyon olarak hesap ediliyor... Bir övünme payı çıkaracaksanız, döneminiz içinde bu yoksulluk sınırı içinde yaşayan bireyaile sayısını düşürüp düşürmediğinizi açıklayacaksınız. Bu sayı hep 1617 milyonda kalmıştır. AKP yoksullukta eşitlemeye gitmiştir daha çok. Ülkemizde açlık ve yoksulluk sınırı diye tanımlamalar var. En son hesaplamalara göre, 4 kişilik aile için hesap edilen gıda endeksine dayalı açlık sınırı kasım ayında 2 bin 600 TL’yi aştı. Sadece gıda ihtiyacı! Yoksulluk sınırı ayrıca var: Ayda 8 bin lira bir eve girmiyorsa, yoksul sınıfına giriyor. Asgari ücretin 2 bin 400 TL civarında olduğu bir ülkede, 8 bin lira kaç eve giriyor? Bu nedenle de ülkemizde yoksul ailelerin 18 milyona yükseldiği hesap ediliyor. Utanılacak durum Cumhuriyet’in ekonomi sayfalarında yayımlanan ciddi araştırma haberlerine baktım. * Türkiye’de çalışanların içinde asgari ücret ve buna en yakın ücret alanların oranı en yüksek: Yüzde 57! Utanılacak bir durum! Bu oran Yunanistan’da yüzde 4. Avrupa ülkeleri arasında, bize en yakın ülke Romanya, o da yüzde 16! (8 Aralık) Asgari ücret, ülkemizde yoksulluk altındadır ve artık aşırı yoksulluğun bir tık üzerinde sayılmalıdır. Ki Türkiye’de asgari ücretli 7 milyon insan var! Bakan Hanım bunları konuşmalı! Asgari ücretin neden en az olduğu ve neden en yüksek verginin kesildiğini konuşmalı ve sendikaların yaptıkları hesaplar doğrultusunda asgari ücretin 3 bin 800 TL’ye yükseltilmesini istemeli, üstelik vergi kesintisinin de kalkmasını talep etmeli! Karnına kırıntı gidiyor ya Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Hanımefendi, ancak o zaman bakanlığının adına layık bir bir uygulama yapmış olur. Hükümetinin baskılarına ve dayatmalarına, patronların dayatmalarına karşı koyduğu ölçüde, halkın çalışma ve sosyal hizmetler bakanı olabilir. Ama bu konuda en küçük bir işaret görmediğimiz gibi tam tersine, Türkiye’de artık 5 TL15 TL’ye günde geçinen kimse yok diye böbürlenmesi, aslında ülkedeki giderek artırdıkları yoksulluğu, yoksul sayısını örtbas etmek istemesinden kaynaklanıyor! Aşırı yoksulluğu bitirdik, artık günde 5 TL kimse almıyor ama muazzam bir işsiz kitlesi yarattık, insanlar işsizlikten kırılıyor, işçileri sendikasızlaştırdık, artık iş hayatına huzur geldi, bakın grev mrev oluyor mu, arada bazen densizler çıkabiliyor, kendini asmış ve bebeği ölmüş süsü veriyor! Ne dedi AKP’li milletvekili: Karnına kırıntı gitmişse, doyuyor demektir halkımız! Hey muhalefet, napıyorsunuz siz? BAKANLIK SORUŞTURMAYA Kanal İstanbul aleyhindeki afişler GEREK GÖRMEDİ İçişleri Bakanlığı, yapılan incelemede Kanal İstanbul aleyhindeki afişlerin toplatılması ve afişleri yapan şirketin, faturayı ve tahsil ettiği parayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ait Kültür AŞ’ye iade etmesiyle kamu zararının ortadan kalktığının belirlendiği gerekçesiyle konuyla ilgili soruşturmaya gerek görmedi. Mülkiye müfettişinin bakanlığa sunduğu raporda, belediye tarafından “Ya Kanal Ya İstanbul, Kanal İstanbul’a kimin ihtiyacı var, İstanbul’un mu yoksa kurdukları israf düzeni bozulanların mı?” yazılı afişlerin, 15 Ağustos 2020’den itibaren 28 ilçede panolara astırıldığı tespitine yer verildi. Afişlerin, asıldıktan kısa bir süre sonra İstanbul Valiliği tarafından toplatılmasıyla hukuka aykırı durumun ortadan kaldırıldığına işaret edilen raporda, ilerleyen süreçte eylemin tekrarlanmaması, araştırma görevi sırasında kesilen iade faturası ile bu iş için yapılan harcamanın Kültür AŞ’ye iade edilmesiyle, oluşan kamu zararının giderildiği kaydedildi. l ANKARA/Cumhuriyet YALÇIN’DAN AĞIR ITHAM MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener için “Kripto abla” ithamında bulundu. Yazılı açıklama yapan Yalçın, CHP’yi de hedef aldı. Yalçın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i eleştirirken şu ifadeleri kullandı: “Millet bunları hep ayrılıkçı, hizipçi, Amerikancı, FETÖ’cü ve Sorosçu tutumlarıyla hatırlayacaktır... Kripto Abla’nın; hemen her konuda çıkar devşirmeyi yeğlemesi ve milletin acılarına sırtını dönmesi, utanç vericidir.” l ANKARA / Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear